Türkiye'nin sert ve yumuşak gücü

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

Bu seride ülkelerin askeri güçleri dışında kalan ve yumuşak güç tabir edilen prestij/itibara yakın bir kavramı ve bu bağlamda ihraç ettiğimiz TV dizilerinin Türkiye’nin yumuşak gücüne etkisini irdeleyeceğim. İki nedenim var. Birincisi yazında yumuşak gücün ülkelerin ihracatına olumlu etkisi olduğu iddia edilir. İhracatımızın 2023 de 545 milyar dolara çıkacağını 2011 yılında ihracat daha 134 Milyar Dolarken ilan ettik. 2017 ihracatımız 157 Milyara çıktı. Askeri güçten yana bir sıkıntımız olmadığına göre belki sorun yumuşak gücümüzdedir. Yumuşak güce genel ilgimin nedeni bu. Benim gibi zengin/fakir kız/oğlan kalıbındaki, en az bir kişinin veremden öldüğü; kötü adamın teslim olması için polisin “kanun namına” diye bağırmasının yettiği yerli filmlerle büyümüş birine 75 ülkeye yüzlerce milyon dolar karşılığı TV dizisi ihraç etmemiz de Tv dizilerimize ilgimin nedeni. Üstelik Türk dizileri hakkındaki cehaletim yüzünden bir kere mahcup olmuşluğum var. İçime oturmuştu!

2010 Yılı başında Çin Halk Cumhuriyetinden bir uluslararası eğitim programında eğitmen olarak çalışmam için davet aldım. Emekli olduğum 2009 yılından sonra paneller hariç bu tür davetlere özellikle tüm programı ben veya benim seçtiğim eğitmenler vermezse olumlu cevap vermiyordum ama davet şartlarımı bilen bir Çinli eski öğrencim olunca olur dedim. Bana sürpriz yapmışlar 1990-2009 arası Çin’de eğittiğim öğrencilerden bulabildiklerini bir araya getirmişler ağırladılar. Eğitim programı başlayınca bir de baktım otuz-beş kişilik katılımcı grubunun tamamı on-beş kadar Balkan ve doğu Avrupa ülkesinden. Oralardan katılımcıları Türkiye’den eğitmeni Çin’e nakleden ev sahiplerimize hep beraber takıldık. İkinci sürpriz Türk olduğumu öğrenen katılımcıların Meryem Uzerli Alman mı? Halit Ergenç kaç yıllık evli? gibi sorularıydı. Özür dileyerek sorduğunuz kişileri tanımıyorum dedim. Ben 1989’dan 2009 yılı sonuna kadar yurt dışında olduğum için sahiden de tanımıyordum. Mahcup oldum. Anlattılar Meryem Hanım ve Halit Bey Muhteşem Süleyman dizisinin sanatçılarıymış.

Hard-power denilen güç askeri güç. Bu kavramın anlamı açık. Asker sayısı, tank, top, tüfek, vs. Askeri güç açısından tepedeki ilk dört ülke ABD, Rusya, Çin, Hindistan ve Fransa. Türkiye bu listede sekizinci sırada. Bu posta atabilme gücü. Bir de anlamı o kadar da açık olmayan soft-power var. Bu tabir, ilk defa Joseph Samuel Nye’nin 2009 yılında yayınladığı bir kitapta1 önerildi. Yumuşak güç askeri güçten farklı ve bu güce sahip ülkeler ille de askeri gücü yüksek ülkeler değil. Yumuşak güç silahın alamadığı şeyleri alabildiği için önemli sayılıyor. Kuduz köpek lakaplı ABD Savunma Bakanı Jim Mattis Kongrede kültürel yardım programları bütçe görüşmeleri yapılırken şöyle demiş: “Bu programlara istedikleri bütçeyi vermelisiniz. Bunlardan yaptığınız her kesinti karşılığı bana daha fazla silah almam için ek bütçe tahsis etmeniz gerekecek”. Soft Power kavramı pek de ‘bilimsel’ bir kavram değil. Kaynağının askeri ve ekonomik güç ile olan ilintisi açıklanamadı, gücün altında yatan algıların neler olduğu, nasıl ve ne zaman oluştukları da tam belli değil. Yumuşak gücün bir etnik guruba ait olup olmadığı da belli değil. Mesela ‘Türk’ algısının Osmanlıya, Müslümanlığa, Türk etnik gurubuna, veya ülkeye ait kısımları pek açık değil. Özetle, yumuşak gücün bilimsel bir kavram olduğunu ileri sürmek zor.

Bilimsel olsun olmasın ülkelerin itibarlarını ölçmek üzere enstitüler bile kurulmuş. ‘Reputation’ enstitüsü bunlardan biri. 2017’de yumuşak gücü en yüksek ülke Kanada. İlk onda yıllardır aralarında doğru dürüst silahlı kuvvetleri bile olmayan Norveç, İsviçre, İsveç, Avustralya, Yeni Zelanda, Norveç, Finlandiya, Danimarka, Hollanda ve İrlanda2 gibi ülkeler var. Sonuçlar hiç iyi değil. Biz elli-beş ülke arasında kırk-altıncıyız. Bir diğeri otuz ülkeyi kapsayan ‘The Soft Power 303’ raporunu hazırlayan Güney Kaliforniya Üniversitesi. Araştırma objektif ve sübjektif veriler kullanılarak yapılıyor. Objektif veriler olarak sayısal boyutta e-katılım, cep telefonu dağılımı, e-devlet, vs.; kültürel boyutta spor, müzik, lisan, filimler, turist sayısı; iş hayatı boyutunda yenilikçilik, rekabet gücü, dış yatırım, şeffaflık, iş kurma ve yapma kolaylığı; dış Dünya ile bağlantılar boyutunda yurt dışı temsilcilikler, anlaşmalar; eğitim boyutunda uluslararası öğrenciler, üniversite sıralaması, yayın kalite ve sayısı ve devlet boyutunda ülkenin insani gelişmişlik, suç oranı, gelir dağılımı, basın özgürlüğü gibi etmenler sübjektif boyutta ülkenin mutfağı; misafirperverliği, yüksek teknoloji ürünleri, lüks ürünler; uluslararası işlerde doğru hareket edeceğine inanç; ziyaret, çalışma ve eğitim konularında cazibesine bakılıyor. Maalesef bu araştırmaya göre de durum berbat. Ülkemiz otuz ülke arasında otuzuncu. Bu araştırmalarda yerimiz senelerdir diplerde.

Buna karşın onlar ne derse desin biz nedense itibarımızın yüksek olduğu kanısındayız. Yani yumuşak gücümüz berbat ama biz öyle düşünmüyoruz. Söz gelimi bir ara Sn. Davutoğlu’nun Danışmanlığını yapan Sn. Bülent Aras, 2009 yılında Guardian’da yayınlanan makalesinde Türkiye’nin ‘modernizasyonu, sosyal ve kültürel başarıları, ekonomik kalkınması, siyasi ve ekonomik istikrarı, demokratik ve iyi yönetimi, uluslararası hukuka riayete dikkati ve bölgesel konulara olan hassasiyeti dikkatli ve mütevazi diplomasi kullanması’ sayesinde yumuşak gücünü arttırdığını yazmış. Ben bu tezlerin dayandığını umduğum bir araştırma bilmiyorum.

Yine bir araştırmaya dayandığını umduğum 2000 yılında yazdığı bir başka yazısında Sn. Aras 2000 Yılında yayınlanan bir yazısında da Gülenci hareketin siyasi ihtirası olmayan liberal İslami düşüncenin modernlik, Türk milliyetçiliği, hoşgörü ve demokrasiden yana olan ilginç bir örneği olduğunu yazmıştı. Türkiye’nin yumuşak gücü konusunda iyimser yazarlara katılan Sn. Selcen Üner ise 2013 yılında ülkenin Müslüman bir ülke olmasına karşın demokratik ve laik bir ülke olduğunu 1999’dan bu yana Avrupa Birliği üyesi adayı olduğu, bölgede sulh sağlanması için çaba gösterdiği, komşularıyla ekonomik, siyasi ve kültürel alanlarda iletişim ve işbirliği halinde olduğu için yumuşak gücünü arttırdığını yazmış. Türkiye’nin yumuşak gücünün arttığını ima eden başka yazılar da var. Çoğu bunun ülkenin izlediği dış politika ve özellikle Orta Doğu’daki işlere sulhtan yana taraf olma hevesinden dolayı olduğunu iddia ediyorlar. Söz Gelimi Sn. Altunışık 2008’de Türkiye’nin Orta Doğu’da olup bitenlere model oluşturması ve bölgede askeri güç kullanmaması nedenleriyle yumuşak gücünü arttırdığını söylemiş4. Türkiye’nin yumuşak gücünün arttığını ama bunun önemli kaynaklarından birinin ihraç mallarımızdan televizyon dizilerinin yarattığı olumlu imaj olduğunu söyleyenler var5 Tabii bu iddiaların yanlış olduğunu, Türkiye’nin yumuşak gücünün arttığı konusunda bir işaret bulunmadığını yazanlar da var6.
Sağlıcakla kalın.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019