Türkiye’ye güvenenler

Doç. Dr. Hatice KARAHAN
Doç. Dr. Hatice KARAHAN EKONOMİK STRATEJİ hkarahan@medipol.edu.tr

Hain cunta girişiminin ardından, piyasalardaki ilk sarsıntıları çok yara almadan atlattık desek yanlış olmaz. Bununla birlikte, ekonomimizin önündeki yol, özellikle küresel etkileşimler hasebiyle çetrefilli… Türkiye’ye duyulan güveni, şimdi her zamankinden daha çok ön plana almak, değerlendirmek ve güçlendirmek durumundayız. 

İşte bu minvalde, geçtiğimiz cuma günü İstanbul Sanayi Odası (İSO) “Türkiye’ye Güvenenler, Türkiye’de Üretenler” başlıklı anlamlı ve geniş katılımlı bir toplantı düzenledi. Bu vesileyle odamız, toplantıya iştirak eden ilgili bakanlar ve Ankara’dan ulusal yayınla bağlanan Başbakan Yıldırım ile uluslararası sermayeli İSO üyesi firmaları bir araya getirmiş oldu. 

İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’ın deyişiyle “Türkiye’nin çok kıymetli elçileri, ortakları ve dostları” olan bu firmalarımızın yöneticileri, yaptıkları ayrı ayrı konuşmalarda güçlü bir ortak mesaj verdi:

“Çok uzun yıllardır Türkiye’deyiz ve iyi kötü ne dönemlere şahit olduk. Hiç vazgeçmedik, bundan sonra da vazgeçmeyeceğiz. Türkiye’nin yanında olmaya, bu topraklarda üretim ve yatırım yapmaya devam edeceğiz.” 

İşittiklerimiz hakikaten kıymetli söylemlerdi zira yaşananlar sonrasında Türkiye’ye hala güvenenlerin ve Türkiye’de hala üretenlerin güçlü varlığı, dünyaya verilecek en anlamlı mesajların başında geliyor. Ekonomi Bakanı Zeybekci’nin de toplantıda belirttiği gibi; “Bizi, dostlarımızın dünyaya anlatması”, etki açısından güçlü bir potansiyel taşıyor. 

Bu bağlamda, şahsen son haftalarda çeşitli kereler dile getirdiğim “Algıyı onarmaya dair” düşüncelerimin altını, burada da yeri gelmişken çizmek isterim. Malumunuz, 15 Temmuz sonrasında yabancı medyada çıkan uçsuz bucaksız dezenformasyonun da katkısıyla zedelenen Türkiye algısının, ekonomimize haksız bir yıpratıcı etki yapma riski az buz değil.  Özellikle de Batı kanalıyla… Nitekim iş dünyasınca yapılan çeşitli görüşmeler de, ağırlıklı endişenin bu cepheden kaynaklanabileceğine işaret ediyor.

Evet, baktığımızda, bu süreçte bir kısım ilgili müttefikten, umduğumuz yakın ve hızlı siyasi desteği bulamadık, doğrudur. Bununla birlikte, stratejik hareket etmek adına, akıllı bir iletişim kurma gereksinimimiz var. Karşı tarafla, konuştuğu dilden anlaşmak ve böylece bir yerlere varmak için, dinleyip anlamaya çalışmaktan da kaçış yok. 

İşte bu yaklaşımda bir iletişim stratejisi yürütürken de, temele almamız gereken birkaç husus olduğu kanaatindeyim. Bunlardan biri, darbe girişimini ve ardından gelen OHAL’i “sorgulayanlara yönelik olarak”, olayın terörist FETÖ kaynaklı olduğundan yola çıkarak, geleceğimizin salahiyeti açısından OHAL’in kaçınılmaz bir çözüm olduğunu ve süratle tamamlanacağını sakin bir dille anlatmak… Ve bu doğrultuda, demokratik düzen ve siyasi istikrarın devamını, güçlü bir şekilde vurgulamak…

Bir diğer mühim mesele ise, ekonomimizin sağlam temeller üzerinde olduğunu yineleyip serpilmeyi sürdüreceğinden emin kılmak… Bu bağlamda ise, hiç şüphesiz ekonominin geleceğine duyulan güveni hissettirmek gerekiyor ki, İSO toplantısından kamuoyuna yayılan mesajlar da işte bu yöndeydi. Öte yandan, hükümetin reform yoluna baş koyduğunu göstermesi de epeyce kritik bir unsurken, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in, İSO konuşmasında bunun taahhüdünü altını çize çize vermesi mühimdi.

Son olarak, darbe girişimi sonrasındaki kırılganlıkla başlayan, art niyetli yabancı yayınlarla körüklenen, idam mevzusuyla alevlenen ve Rusya normalleşmemizle tırmandırılmak istenen Türkiye’nin uluslararası pozisyonuna ve münasebetlerine dair soru işaretlerini de gidermenin önem taşıdığı kanaatindeyim. Bu kapsamda, ülkemizin ve ekonomimizin her cephede barış ve işbirliğinden yana olduğunu samimi bir şekilde hissettirerek, yanılgıları boşa çıkarmamız ve gerginlikleri yumuşatmamız şart.

Ve bu düşünceler çerçevesinde, Türkiye’mizi, potansiyelini ve niyetlerini en doğru şekilde ve layığıyla dünyaya anlatabilmek için, Başbakan Yıldırım’ın da toplantının sonunda ifade ettiği gibi, herkese “görev düştüğü” de bir gerçek... 

Zira hiç şüphe yok ki; bugün yerli yabancı iş insanlarından akademisyenlere, medyadan düşünce kuruluşlarına Türkiye’ye güvenenlerin sunacağı her bir destek, yarının Türkiye’sine duyulan güveni ve istikbalimizi tesis edecek.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Yatırım iştahsızlığı 19 Haziran 2017
Hindistan fırsatı 08 Mayıs 2017
Petrol hikayesi 05 Aralık 2016
Keyifsiz görünüm 24 Ekim 2016
Tarımda umut 12 Temmuz 2016