Ukrayna-Avrupa Birliği ve Türkiye

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Ukrayna, 1990’da Sovyetler Birliği’nin (SSCB) yıkılması ile bağımsızlığını elde etmiş bir ülke. SSCB döneminde ülkenin sanayi altyapısı oldukça güçlü idi. Bunun yanında Ukrayna, SSCB’nin buğday deposuydu. Bağımsızlığın ardından demokrasiye geçiş aşamasında 2000’li yılların başında yaşanılan “turuncu devrim” süreci birçok eski doğu bloğu ülkesine ilham olurken, siyaset bilimine bir kavram kazandırdı.

Ukrayna, 1990’dan bu yana geçen sürede demokratikleşme ve uluslararası ilişkilerde gel-gitlere sahne oldu. Gel-gitlerin ardında, Avrupa Birliği’ne katılma yanlıları ile Rusya ile birlikte hareket etme yanlıları arasındaki çatışma yatıyor. Bu çatışma sürecinde 2011 yılında, AB yanlısı eski Başbakan Yulya Timoşenko yolsuzluk suçlaması ile yedi yıl hapse mahkum edildi.

Ukrayna’da sokaktaki insana sorsanız, AB mi, Rusya mı diye, alacağınız yanıt AB olacaktır. Özellikle gençlerde AB diyenlerin oranının daha yüksek olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.Bunun ana nedeni de özellikle Stalin döneminde Ukrayna’nın ekonomik ve politik olarak gördüğü baskıdır.

Ukrayna bağımsızlık sonrası, ülkedeki politik istikrarsızlığa rağmen dünya ekonomisi ile entegre olmak için önemli adımlar attı. 1994 yılında AB ile  işbirliği anlaşması imzaladı. Bu çerçeve de ilk toplantı 1997 yılında Kiev’de, ikinci toplantı 1998 yılında Viyana’da yapıldı.  2005 yılına Ukrayna ve AB arasında ortaklık konusunda 10 yıllık bir eylem planı imzalandı.10 yılın sonunda da planın uzatılması öngörüldü. Bu arada, Ukrayna 2008 yılında Dünya Ticaret örgütüne üye oldu. AB, bunu zaten eylem planına koymuştu. Zira eylem palanının bir amacı da Ukrayna’nın “piyasa ekonomisine” geçmesi ve bu yönde regülasyonlara gitmesi idi. 2008’den bu yana AB ve Ukrayna arasındaki ilişkilerde atılacak en önemli adım 28 Kasım’da Vilnnius’ta imzalanması beklenen ortaklık anlaşma ile olacaktı.

AB bu anlaşmayı imzalamak için iki koşul ileri sürdü: ilki hapishanede olan Yulya Timoşenko’nun tedavi olması için serbest bırakılması ve yurtdışına çıkış izni verilmesi, ikincisi ise piyasa ekonomisine ve demokrasiye geçiş konusunda yeni düzenlemeler yapılması. Ancak,  Vilnnius’taki toplantıdan önce bu taleplerden ilki Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in partisinin destek vermemesi üzerine Ukrayna parlamentosu tarafından rededildi.  Bunun hemen ardından da Viktor Yanukoviç ortaklık anlaşmasını imzalamayacağını açıkladı.

Anlaşma imzalanmış olsa idi, AB Rusya karşısında önemli bir üstünlük sağlayacaktı. Putin bunu engellemeye başardı. Benim için bu süreçte önemli olan AB’ye üyeliği destekleyen Ukrayna halkının anlaşmaya sahip çıkması ve iktidarı, kararını sorgulama noktasına getirmesi. AB’nin önde gelenlerinin de ifade ettiği üzere, Ukrayna gelecek 10 yıl içinde AB üyesi olacak. Çünkü ülke halkı buna sahip çıkıyor.

Bunları yazarken Türkiye AB ilişkilerini düşünmeden de edemiyorum. 1963 yılında AB (AET) ile üyelik anlaşması yapmış, 2005 yılında tam üyelik görüşmelerine başlamış olan Türkiye’nin üyeliğinin ne zaman gerçekleşeceği belli değil. Bu arada 2005’de beraber tam üyelik görüşmelerine başladığımız Hırvatistan Temmuz 2013’te AB üyesi oldu. Merak ettiğim bir başka noktada, 3 Ekim 2005’te tam üyelik görüşmelerine başlanması kararı sonrası Ankara Kızılay’da hava fişek gösterisi yapanlar, halkı oraya taşıyanların nerede olduğu? Hiç ortalıkta gözükmüyorlar. Bu da galiba Ukrayna halkı ile Türkiye halkı arasındaki fark, adına da dik duruş diyorlar.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019