Ülkemizde kadınların istihdamı ve hukuk

Av. Umut KOLCUOĞLU
Av. Umut KOLCUOĞLU HUKUK NOTLARI ukolcuoglu@kolcuoglu.av.tr

Kadınların iş gücüne etkin ve yaygın katılımının sağlanamaması, dünyada ve Türkiye’de gerek toplumsal gerek ekonomik sistem açısından temel bir sorun teşkil ediyor. Türkiye’nin toplumsal yapısı ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki eksiklikleri nedeniyle, bu sorun ülkemizde daha kritik bir öneme sahip. Ekim 2018 verilerine göre, Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranı %34,8. Sayısal veriler ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) raporlarına göre kadınların istihdamı konusunda Türkiye’nin sondan kaçıncı olduğu uzun yıllardır tartışıladursun, bu sorunun genel olarak hukuk sistemiyle ve yürürlükteki hukuk kurallarıyla ilişkisi üzerinde de durmalıyız.

2003 yılında çıkan yeni İş Kanunu, 1971 tarihli önceki İş Kanunu’na kıyasla, toplumsal cinsiyet eşitliği yönünden genel olarak olumlu düzenlemeler içeriyor. Bunların en önemlisi, şüphesiz, “eşit davranma ilkesi”. Buna göre, iş ilişkisinde dil, ırk, renk, cinsiyet, engellilik, siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayrım yapılamaz. İşveren, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz. Aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz. İşçinin cinsiyeti nedeniyle özel koruyucu hükümlerin uygulanması, daha düşük bir ücretin uygulanmasını haklı kılmaz. Kanun, bu kuralları açıkça düzenlemekle yetinmiyor, aynı zamanda bir yaptırıma da bağlıyor; buna göre, bu kuralların ihlali halinde çalışan dört aya kadar ücreti tutarındaki uygun bir tazminat ve yoksun bırakıldığı diğer haklarını talep edebiliyor. Benzer bir hüküm Türk Ceza Kanunu’nda da bulunuyor. Buna göre, dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle bir kişinin işe alınmasını engelleyen kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Kâğıt üzerinde doğru duran ve mevzuatımıza da büyük ölçüde yansıtılmış bu temel ilkeler karşısında dönüp kadın istihdamındaki mevcut tabloya baktığımızda, aradaki olumsuz fark dikkat çekici. Muhakkak, İş Kanunu’nda da kadın istihdamı açısından ideal olmayan hükümler halen mevcut ve daha sonra bunları da ele alacağız; fakat mevzuat açısından kadın istihdamına ilişkin genel tablonun olumlu olduğunu düşünürsek, bu sorunu çözmede hukukun tek başına yeterli olmadığını görüyoruz.

Bu noktada resme toplumsal engeller giriyor; örneğin, kadınların iş gücüne katılımını “aile bütçesine katkı” ile sınırlı olarak ele alan toplumsal anlayış (bu anlayışın aynı zamanda bekar ve çalışan kadınları ekonomik sisteme hiç dahil etmediğini de burada belirtmekte fayda var), kadınların istihdam edilseler dahi yönetim kademelerinde yeterli düzeyde temsil edilmelerinin önündeki görünmez engellere işaret eden “cam tavan” sorunu ve zaten toplumsal olarak kadınların görevi addedilen çocuk ve yaşlı bakımı işlerinin, Türkiye’nin sosyal güvenlik konusundaki eksiklikleri de eklenince, kadınların istihdamını ciddi ölçüde tehdit etmesi. Tabii, kadınların örgün ve mesleki eğitime dahli de istihdamları ile oldukça yakından ilişkili bir konu. Öyleyse, kadınların istihdamı sorunu, İş Hukuku sınırlarına, hatta daha genel olarak hukuk sistemi sınırlarına hapsolarak değerlendirilebilecek bir konu değil. Bununla birlikte, hukuk kurallarının neyi öngördüğünün, topluma doğru olanı göstermedeki rolü ve önemi elbette son derece büyük.

Ülkenin ana televizyon kanalları tarafından bugün hala “kadınlar çalışmalı mıdır?” konulu sokak röportajlarının yapıldığı toplumsal koşullarda, maalesef, sadece kadını temel alan bir yaklaşımla başlatılan girişimler ve yapılan hukuksal düzenlemeler, sorunun çözümünde sınıfta kalmaya devam ediyor. Hukuk kurallarının gösterdiği ideal ile mevcut toplumsal durum arasındaki uçurumun giderilmesi için, yani konumuz açısından bakacak olursak kadın istihdamının artırılmasının sağlanması için, konunun mevcut ekonomik ve toplumsal sistem ile olan yakın ilintisi göz ardı edilmeden bütüncül bir yaklaşımla ele alınması, hukuksal çerçeveyi koymanın ötesine geçerek, gerekli ekonomik ve sosyal politikaların devreye sokulması ve ısrarla uygulanması gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar