Urfa Mardin’e bakar

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

Urfa niye Mardin’e bakar bilmem ama sevdiğim bir türkü öyle diyor. Şanlıurfa ile Mardin’in kendilerine has mimarileri ve bu mimarilerin ürünü evlerle dolu sokakları vardır. Bunlar Şanlıurfa’da restore ediliyor, bir kısmı eski deyimle (şimdiler özelleşme zamanı ya onun için başka deyimler icat ediliyor) devletleştiriliyor. Amaç, söz gelimi Şanlıurfa’yı bir ‘cazibe merkezi’ yapmak. Bu evler butik oteller, restoranlar, hatıra eşyası satan iş yerleri filan olacak umuluyor. En azından bana aktarılan plan bu.

Bunun için bağış ve öz kaynaklar kullanılıyor ve en önemlisi dışarıdan, yani kent dışından, yatırımcı aranıyor. Pozisyonlama konusuna girmeden şu yatırım teşvikleri konusunu bir tartışalım. Geçen hafta sizlere yatırım promosyonu teşvikleri başka yatırım geliştirme teşvikleri başka demiştim. Önce dünyanın hemen her yerinde birbirine karıştırılan bu iki kavramı iyi anlamak gerek. Yatırım promosyonu teşvikleri belli projelere tanımlanmış yatırım getirmek için verilir. Yatırım geliştirme teşvikleri ise yatırım aranan konu, yer her neyse onun yatırım yapılabilecek cazibesini artırmaya yöneliktir. Bir metaforla anlatmaya çalışayım. Diyelim ki bir atletiniz var. Maraton koşuyor. Masraf eder, yatırım yaparsınız. Antrenörler, masörler, psikologlar, fizik tedaviciler, diyetisyenler tutarsınız. Antrenman ekipmanları alırsınız, salon kiralarsınız falan filan. Tüm bunlar için bir veya bir kaç sponsor (yatırımcı) ararsınız. Bunu yapmak için pablisite, promosyon, kişisel temas, direkt yazışma gibi pazarlama tekniklerini kullanırsınız. Bunlara yatırım geliştirme faaliyetleri denir. Derken Boston Maratonu zamanı gelir. Atlet buna özel hazırlanacak, seyahat edecek, orada kalacak, çalışacak, yiyecek içecek. Kalkarsınız bu kez atletinizin Boston Maratonu’na  katılması için sponsor (yatırımcı) aramaya. Bunun için yaptıklarınıza da yatırım promosyonu denir. Takdir ederseniz bu ikisi aynı şey değildir. Söz gelimi Şanlıurfa’nın içerden veya yurtdışından yatırımcılara cazibesini anlatmak için söylenecek şeyler, eski Urfa evlerinde açılacak otellere, restoranlara, dükkanlara yatırımcı çekmek için söylenecek şeylerle aynı değildir. Ben bu konuda gerekli titizliği gösteren çok az yer gördüm. Yatırım geliştirme, yatırım promosyonuna oranla daha kolay görülür ve başarı veya başarısızlığın faturasının kime çıkacağı o kadar kesin hatlarıyla belli değildir. Bu nedenle millet kolayına kaçar ve “Bizim beldemiz güzeldir, insanlarımız da çiğköftelik et gibidir yağsız ve sinirsiz, gümüş dere durmaz akar, o ağaçlar, güzel kuşlar” diyerek tanıtım yapar. Gelecek olan yatırımcı zaten gelir, kredi tanıtım yapanda kalır, gelmeyenler için bir sürü bahane bulunur. Niye böyle diyorum çünkü ülkelerin yatırım teşvik programları arasında en azından benim incelediklerim hep aynı şeyi söylüyorlar da ondan. “Hemen şirket kurulur hiç sizi yormayız, vergi mi o da ne? Almayız olur biter, işçi alma-atma? canınız sağ olsun eti sizin kemiği bizim, altyapı? Ayıp ettiniz ayağınıza kadar taşırız, ucuz elektrik, su? Elbette canım hava da bedava su da” falan gibi ‘gel-gel’ tanıtımları artık herkes yapabiliyor.

Yatırım promosyonu başka bir hikaye. Bunun ciddi bir örneğini 2000’li yıllara doğru Fiji Ticaret ve Yatırım Bakanlığı, Yeni Zelanda ve Avustralya’dan yatırım cezp etmek için vermişti.  “Nereden biliyorsun?” diye soruyorsanız övünmek gibi olmasın diye söylememiştim. Bu tür teşvikler belli yatırımcılara, belli projeler için, belli yatırım konularının sunulmasını gerektirir. Hz. Mevlana’nın “Gel ne olursan ol yine gel” tipi davetlerle olmaz. Proje tanımlanır, projenin gereksinimleri de tanımlanır, ondan sonra bu gereksinimlerden hangilerinin yatırımcıdan isteneceği kararlaştırılır ve yatırımcıyı ikna edecek argümanlar hazırlanılır. Bunları yapmak tanıtım şirketlerinin işi değildir. Ekip ister, hazırlık ister. 

Bu iki değişik teşvik türü birbirlerinin ne ikameleridir ne de alternatifleri. Her ikisinin de yeri ayrıdır ve birbirlerini takip edecek şekilde yapılmalıdır. Genellikle, projelerin büyüklüğüne göre, önce yatırım geliştirme çalışmaları sonra da yatırım promosyonu çalışmaları yapılır. Hangisine ne kadar zaman ve ne kadar kaynak ayrılması gerektiği de ayrı bir çalışma konusudur. Bunlar uzmanlık isteyen, kaynak gereksinimleri yüksek olan çalışmalardır.

Yukarıda değindiğim gibi “Bizim beldemiz güzeldir, insanlarımız da çiğ köftelik et gibidir yağsız ve sinirsiz, gümüş dere durmaz akar, o ağaçlar, güzel kuşlar” diyerek tanıtım yapılarak pek bir yere de gidemezsiniz. Haftaya bir yere girmek için ne yapmak lazım onun sohbetini yaparız.

Sağlıcakla kalın.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019