Yapısal çelişki - 5: Büyük pazarlar

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

Bu hafta yazı yazmak zor geldi dostlar. Bizler insanların daha iyi bir yaşam için hak ettikleri ekonomik refaha nasıl kavuşacaklarını düşünür, bunun önündeki engelleri tartışırken gelen şehit haberleri insanı neyin daha önemli olduğu konusunda tereddüte düşürüyor. Şehitlerimizi saygıyla anıyorum. 9 Eylül günü bir kez daha yakın geçmişi hatırladığımız kurtuluş ve kuruluş olarak dünyanın tek başarılı örneği olan Cumhuriyetimizin başı sağolsun. 

İhracata dayalı kalkınma modelinde ucuz emeği verimli örgütleyen büyük firmaların, üretimlerini satabilecekleri büyük pazarlara gereksinimleri vardır. Uzak Doğu modeli kalkınmanın gerçekleşebilmesi, büyük firmaların bu pazarlardan pay almasına bağlıdır. Büyük pazarların neresi olduğu bellidir. Büyük pazar hem ebatça büyük olmalı hem de alım gücü olmalıdır. Pazarın korunmamış olması da önemlidir. Bu tarife kısmen de olsa uyan pazarlar ABD, Batı Avrupa ve Japon pazarlarıdır. Büyük firmaların buralardan pay kapmaları sağlanmalıdır. Bu amaçla yapılabilecek şeylerin sayısı ne yazık ki kısıtlıdır. İki şey ön plana çıkıyor (1) Ulusalcılık ve buna bağlı olan siyasi ve ekonomik bağımsızlıktan gereken ödünler verilmelidir; (2) Geniş pazarlara giriş için gezi, sergi, reklam gibi araçlar devlet tarafından finanse edilmeli, firmalara maliyet yüklenmemelidir. Bu girişimler yeni yapısal çelişkiler doğuracaktır. 

1.Toplumsal huzursuzluk, enflasyon, artan borçlanma ve pazarlık gücünün kaybolması nedeniyle giderek artacaktır. Huzursuzluğun toplumun kalkınma çabalarını aksatmaması için, demokrasinin bir süre askıya alınması gerekebilir.
2.Çevre (yer altı ve üstü olmak üzere) sanayi artıkları, aşırı gübre ve haşere ilacı kullanımı, arıtma yapılmaması ve şehirleşme nedenleri ile aşırı derecede kirlenecektir. 
3.Lisans ve sair anlaşmalarla ithal edilecek teknolojilere ödenecek ücretler yer yer subvansiye edilmelerini gerektirecek düzeyde yükselecek, firmalar ya zararına ihracat yapmak zorunda kalacaklar ya da çok düşük marjlarla çalışacaklardır. Bu durumun devlet subvansiyonu ile düzeltilmesi gerekebilir. 
4.Gayrı menkul fiyatları birkaç bin misli artacaktır. Konut edinilmesi olanaksız olduğundan gece kondular artacak, spekülasyon hızlanacaktır. Gece kondu muhitlerinde yerleşecek toplum kesimlerinin ilk bir kaç neslin tapu, su gibi yollarla pasifizasyonu geçici bir önlem olabilir. Daha sonraki nesillerin politik açıdan denetilmeleri gerekebilir.
5.Sağlanan tüm kolaylıklara rağmen büyük firmalar korumacılık isteyeceklerdir. Bu gayet doğaldır. Korumacı pazarların iç karlılığının yanı sıra dış pazarların kârlılığı çok düşük düzeyde olduğu gibi buralara giriş daha da zordur. Bu korumacılık dolaylı yollarla sağlanmalıdır.
6.Dışa bağımlılık üç nedenle artacaktır; birincisi, Uzak Doğu modeli kalkınma, artan ve / veya kompozisyonu dış pazarların gereksinimlerine göre değiştirilen üretimin bu pazarlara satılabilmesine bağlı olduğundan, bu pazarlara sahip ülkeler ülkenin yönetiminde de söz sahibi olacaklardır; ikincisi, teknolojinin alındığı ülkeler kendi pazar paylarını korumak için çeşitli önlemler getireceklerdir; nihayet, bu modelin tipik gereksinimi olan dış borçlanma bağımlılığı arttıracaktır. Siyasi iktidarların bu konuda gerekli propoganda çalışmalarını ihmal etmemeleri, bu olguyu “uluslararası ekonomiye entegre olmak” şeklinde anlatmaları gerekir. Anti demokratik rejimler bu açıdan daha elverişlidir.
7.Siyasi açıdan dışa bağımlılığın artmasının yanı sıra ekonomik bağımsızlık bir anlamda tehlikeye düşecektir. Dış pazarlara bağlanan üretim kapasitesi dünya konjektürüne karşı hassas hale geleceğinden, buradaki büyük dalgalanmalar ülkede kendini fazlasıyla hissetirecektir. Devletin bu dalgalanmaları emecek fon sistemleri geliştirmesi gerekebilir.
8.Servet el değiştireceğinden yaşam biçimleri değişecektir. Bu, toplumun bazı kesimlerinde dejenerasyon olarak nitelendirilirken, diğer kesimlerde muhafazakâr tepkilere yol açabilir. Anti demokratik rejimler bu sorunu daha kolay halledebilirler.
9.Servetin el değiştirmesi genellikle devletin yarattığı rantların değişik toplum kesimlerine kaydırılması yolu ile gerçekleştiğinden, devlet ve rantiyeler arası ilişkilerin düzenlenmesi bir takım yasa dışı ilişkilerin müesseseleşmesine yol açacaktır. Toplumun her ekonomik faaliyetinde rant arayışı artacak, bu olgu giderek "mafya" tipi örgütlerin çoğalmasına yol açacaktır.
10.Toplumun çeşitli kesimlerine mensup üyeler arasında koalisyonlar kurulması, Uzak Doğu modeli kalkınma hamlesinin ilk aşamalarında çok önemlidir. Özellikle ordu, siyasi iktidar ve büyük firmalar harmoni içinde olmalıdırlar. Uzak Doğu modeli kalkınma hamlesinin ilk aşamalarında bu tür koalisyonların kurulması, siyasi kadroların askeri kadrolardan transferi ile gerçekleştirilebilir. Bununla beraber bu yolun uzun vadede çözüm olamayacağı açıktır. Bu nedenle anılan koalisyonun demokratik koşullar altında gerçekleştirilmesi ve devam ettirilebilmesi zor olabilir.

Bu sorunların sıralanan önlemlerle büyümeleri engellenebilir ve diğer ilkeler tavizsiz uygulanabilirse, ülkenin kalkınması! için fazla bir engel çıkması beklenmemelidir. 

Ben bu on çelişkiyi tam otuz sene önce aynen böyle sıralamıştım. Gazete arşivlerinden bakın isterseniz. Kelimesini değiştirmedim. Bazı cümleler sizlere güncel gelmiyorsa ondandır.

Sağlıcakla kalın. 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019