Yaşam biçimleri, yaşam tarzları ve yaşam kalitesi

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

 

Üretim, ulaşım ve iletişim teknolojilerinin iç bütünlüğünün yarattığı karşılıklı-bağımlılıklar ve oluşturulan ağlar toplumun yapısını belirler. Yaşam tarzı araştırmaları, toplumun yapısını, kesitlere ayrılmasını ve oluşan katmanları inceler. Janet Schayan in söyleşisinden ve derlemelerinden yararlanarak, yaşam biçimi ve yaşam tarzı ve yaşam kalitesinin bileşen ve bağlamlarını açıklamaya çalışalım.
 
Üretimin mekânsal yaygınlığı, kentleşme sürecinin hızlanması yaşam biçimi ve tarzlarını çeşitlendiriyor. Yaşam biçimi, insanların bir arada yaşama şekilleridir: Hayat arkadaşlığı, evli birliktelik, evli olmayan birliktelik, çocuksuz birliktelik, aynı evi paylaşma, yalnız yaşayanlar, partnerinden ayrı yaşayanlar, birden fazla kişiyi kapsayan hanede yaşayanlar, internette tanışarak evlenenler, anne-baba olanlar, çocuğu yalnız büyütenler, reşit olmayan çocuklar, reşit çocuklar, aileyle birlikte yaşayan çocuklar, aileden ayrı yaşayan çocuklar, aynı evi paylaşanlar, internette tanışanlar, internette tavsiye ile alış-veriş edenler, okul arkadaşlığı, işyeri arkadaşlığı vb.
 
Ayrıca tam zamanlı ve yarı zamanlı çalışma, proje-odaklı işlerin yaygınlaşması, kiralama usulü çalışma, dışardan iş yapma gibi "atipik istihdam" da yaşam biçimlerini farklılaştıran etkenlerdir.
 
İnsanların yaşam biçimlerindeki farklılıklar gibi, yaşam tarzları da onları birbirinden ayırır.
Yaşam tarzı, yaşamı nasıl sürdüreceğimizle ilgili temel seçimlerimiz ve genel hayat görüşümüzdür. Geleneksel yaşam tarzları, güvenlik, alışkanlıklar, geleneksel erdemler gibi uçta olmayan, herkesin zihninde meşrulaştırabileceği ortada yer alan anlayışa dayanır. 
 
Toplumun kendi içindeki katmanlarda, bir alt sınıfından bir üstekine geçiş arayışları yaşam tarzını farklılaştırır. Bu yaşam tarazı içinde merkezi kavrayış işe odaklı olabileceği gibi, eğlence, dinlence vb. alanlara da odaklanmış olabilir.
Birbirine benzeyen yaşam tarzları toplum içinde kendine özgü birliktelikler oluşturur; bir yere ait olma güveni yaratır. Toplumsal yaşamda benzer anlayışı ve yaşam tarzları olanlar bir araya gelir; bu birliktelikte en önemli etken "aidiyetin yarattığı güvenin" insanları rahatlatmasıdır…Ait olduğumuz gruptan dışlandığımızı hissettiğimizde "güvensizlik" algıları güçlenir…
 
Toplum katmanları arasında, sosyal ve ekolojik alanda sorumluluk üstlenenler, genellikle entelektüel düzeyi yüksek olanlardır. Kültür ve yaratıcılık kesimi de, sosyal sorumluluklara karşı duyarlıdır.
Tek bir yaşam tarzı yerine, değişik yaşam tarzlarından söz edebiliriz.
Postmodernizm ve bireysellik küreselleşme ve Bilgi Toplumu aşamasında öne çıkmıştır. İnsanlar Sanayi Toplumu aşamasında emek-sermaye eksenli bir yaşam tarzı benimsemişti. Ayrıca, büyük ideolojilerin oluştuğu, ideolojiler bağlamında kamplaşmaların yaşandığı bir dönemden geçtik. Emek-sermaye eksenli algı, yaratıcı-yenilikçi algıyla yer değiştirdiğinde, işçi sınıfı eksenli siyaset algısı da, işçi sınıfının siyasetteki rolü de değişti. Sınıf-odaklı ayrımın alanı daraldı… Sonuç olarak, içinden geçtiğimiz zaman kesitinde yaşam biçimi ve yaşam tarzlarını örgütleyen değerler sistemi de kaynaklar farklılaştı.
 
Ataerkil aile yapısının çözülmesi, çekirdek ailenin öne çıkması, kentleşmenin hızlanması da yaşam biçimlerini ve tarzlarındı yeniden yapılandırıyor. Bu yeni yapılanma, daha önce kesinleşmiş, tanımlı, katı ve kesin betimlemeleri olan rolleri farklılaştırıyor.
Aile modelleri gittikçe daha çeşitleniyor. Geleneksel ataerkil aile, sosyolojide "farklı dönemlere ait olanların eş zamanlılığı ilkesi" çerçevesinde varlığını korusa da, giderek daha seyrek rastlanır hale geliyor. Bu durum, daha önce hayatı yönlendiren geleneksel kurumların " bağlayıcı gücünü" azaltıyor; kişisel irade önem kazanıyor; insanlar artık "eğilmek ve kırılmak" pahasına birlikte yaşamayı sürdürmüyor; yaşam biçimleri ve tarzlarını değiştirerek yollarına devam ediyor.
 
Büyük kentlerin yaşam tarzlarının laboratuvarı olma işlevi giderek güç kazanıyor. Büyük kentler, cazibe merkezi olma işlevleriyle, ülkelerin mıknatısı olma özelliğini artırıyor. Kent turizminin artması, ekonomik gelişmelerin kent merkezlerine yoğunlaşması, sosyal ve kültürel yoğunluk ve derinliğin kentlerde oluşması yaşam biçimleri ve tarzlarını da değiştiriyor: Hava sahası trafiği, turist yoğunluğu, iş toplantıları vb. uluslararası çekicilik göstergeleri arasında yer alıyor. Otel odaları, uluslararası turistler, uluslararası şirket toplantıları, havalimanlarının hareketliliği, yolcu trafiği, toplu ulaşım sistemleri "uluslararası çekicilik"; kültürel hareketlilik, yaşam kalitesi, çalışma çağındaki nüfus, trafik yığılmalarının azlığı vb. değişkenler de "yaşanabilirlik" ölçütleri   olarak kullanılıyor.
 
Büyük kentler insanları birbirine yakınlaştırıyor ama, aynı zamanda yarıştırıyor da. Büyük kentlerde her şey herkesin gözleri önündü oluşuyor. İnsanların birbirlerini "büyük gözaltına" almış olmaları, daha toleranslı olma ihtiyacını da beraberinde getiriyor. Kentlerde çeşitliliğin alabildiğine artması, kırılganlık yaratan etkenlerin çoğalması "yaratıcı yıkıcılık fırsat alanını" genişletiyor. Kenti kendine özgü kılan, kent kimliğini ortaya çıkaran zenginlik fırsatları "yaratıcı kesimlerin" oyun alanlarını genişletiyor.
 
Yaşam kalitesi ve yaşam memnuniyeti, insanların kendi yaşamlarını nasıl algıladıkları bir bütün olarak nasıl değerlendirdikleri anlamına gelir.
 
Yaşam biçimi ve yaşam tarzı kavramı daha bireyseldir; "yaşam kalitesi" kavramının ise toplumsal ağırlığı fazladır. 
 
Yaşam kalitesini belirleyen ölçütleri şöyle ayırabiliriz:1) Çalışma koşullarıyla ilgili olanlar, 2)Eğitim-öğretim kapsamında yer alanlar, 3) Sağlık hizmetleri kapsamına girenler,4)Barınma koşullarını kapsayanlar, 5)Çevre odaklı olanlar, 6)Güvenlikle ilgili olanlar, 7)İnternet ve dijital teknolojileri kullanma olanakları vb.
 
1) Çalışma yaşamıyla ilgili olanlar: Yaşam kalitesinin göstergeleri arasında çalışma yaşamıyla ilgili ölçütler kullanılır: "Çalışma saati" yaygın kullanılan ölçütlerin başında yer alır. Çalışma saatlerinde, ülke ortalaması ile benzer ülkelerdeki ortalamaya bakarak yerimizi belirleyebiliriz. Gelişmiş ülkeler bağlamında da OECD ülkeleri ortalaması ile bir karşılaştırma yapabiliriz.
Çağdaş devletin üç temel görevi vardır: Herkese geçimini sağlayabileceği iş sahibi yapma… Herkesi barınabileceği bir konuta kavuşturma ve konutla iş, alışveriş ve eğlence yerleri arasında hızlı, güvenli ve konforlu ulaşım sağlama… Yaşam kalitesinin bu üç temel görevin yerine getirilmesiyle doğrudan ilgisi vardır.
İstihdam, insanın birey olarak özgüvenini artırdığı gibi, toplumun bir parçası olma duygusunu artırır ve pekiştirir. İstihdam düzeyi, iş arayanların kendine uygun bir iş bulabilmeleri, yaşam kalitesini artırmanın temelidir. 
 
İnsan çalışmaya göre tasarlanmış canlıdır ama boş zaman gereksinimi de vardır. Çalışma ve boş zaman arasındaki dengeyi kurabilmemiz de yaşam kalitesini artırır. Bu açıdan da göçler ve kentleşmenin artması, kentiçi ulaşımın erişebilirlik olanakları yaratmasının "kentlilik bilincini" artırma ve "hemşehrilik algısının tabanını genişletme" işlevi vardır.
 
2) Eğitim-öğretim kapsamında yer alanlar: Yaşam kalitesini belirleyen bir diğer etken de eğitim-öğretim olanakları ile ilgilidir. İyi eğitim-öğretim fırsatları, iş bulmayı kolaylaştırdığı gibi, ekonomik ve sosyal olanaklara erişebilirliği de artırır. Erişbilirlik alanının genişlemesi, sosyal olanakların çeşitlenmesi, refah algısının yaygınlaşması yaşam kalitesinin artmasını sağlar.
 
3) Sağlık hizmetleri kapsamına girenler: İnsanların canını ve aklını koruması, neslini sürdürmesi sağlık hizmetlerinin yaygınlığı ve derinliği ile ilgilidir. Bu nedenle, ortalama ömür süresi, bebek ölümleri, doğum sırası kadın ölümleri, çocuk ve yaşlı bakımı için oluşturulan fiziki sermaye, okulu yaşında sağlanan süt ve diğer gıda olanakları, ilaçları alabilme düzeyi vb. sağlık hizmetlerin erişebilir olması da yaşam kalitesini belirler. 
 
4) Barınma koşullarını kapsayanlar: İnsanlar için barınma bütün gelişme aşamalarında önemli olmuştur. Özellikle avcı-toplayıcı aşamadan yerleşik düzene geçince barınmanın önemi daha da artmıştır. Küreselleşme süreci ve kentleşmenin hızlanması da barınma koşullarını, yaşam kalitesinin merkezine yerleştirmiştir. Barınma koşulları ve barınma için yapılan harcamaların toplam gelir içindeki payı tek başına yaşam kalitesinin göstergesi değildir ama, yaşam kalitesinin bu bileşeni bağlamları ile birlikte ele alındığında, önemli gösterge haline gelir.
 
5) Çevre odaklı ölçütler: İnsanoğlunun bugün eriştiği deneyim ve bilgi düzeyi ile dünyanın taşıma kapasitesi arasındaki dengesizlik bütün insanlığı tehdit eden bir olgu olduğu gibi yaşam kalitesini de düşürmektedir. Toprak, hava, su kalitesi ve yeşil ortama sahip olmanın yaşam kalitesini artırıcı etkileri vardır.
Yenilenebilir enerji ve çevre koşullarının korunması ve geliştirilmesi yaşam kalitesini yükseltir.
 
6) Güvenlikle ilgili önlemler: Güvenlikle ilgili temel ölçüt sosyal birlikteliktir. Zor zamanlarda sığınılacak bir akrabanın, yakının ve dostun varlığına inanma, yaşam kalitesini artırır. Siyasi ve ekonomik istikrar, sürdürebilir büyüme güvenli yarınlara gidildiğinin göstergeleridir; yaşam kalitesini artıran etkenlerin başlarında yer alır. Gelir dağılımının adilliği, kurumların işlerliği, yargı sisteminin işleyişi, güvenlik güçlerinin yansızlığı, ticarette eşdeğerlilik ilkelerinin geçerliliği yaşam kalitesinin diğer göstergeleridir; izlenmesi ve şeffaf biçimde kitlelerle paylaşılması gereken gelişmeler olarak algılanmalıdır.
 
7) İnternet ve diğer dijital teknikleri kullanma: Teknoloji, insanın çıplak gücüyle yapamadığını, aklını kullanarak bulduğu araç ve metotlarla yapmasıdır. Hane halkı başına kullanılan bilgisayar, mobil iletişim araçları, dijital teknolojilerde bir üst jenerasyona geçiş hızı vb. göstergeler de "yaşamı kolaylaştırma" araçlarıdır; yaşam kalitesini artırırlar.
 
Sonuç: Kavramların içeriklerini oluşturan bileşenlerini belirleme ne anladığımızı netleştirme anlamına gelir. Ne anladığımız netse, kullandığımız dil de netleşir. Dil, anlama ve anlatmanın temel aracıdır; düşünce ve davranışların da yönlendiricisidir. Yaşam biçimleri yaşam tarzları ve yaşam kalitesine ilişkin kavramları bileşen ve bağlamlarını netleştirmeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar