Yeni sömürgecilik ve Trump’ın Gazze hevesi

Ö. Süleyman KILIÇARSLAN
Ö. Süleyman KILIÇARSLAN STRATEJİK ANALİZ suleyman.kılı[email protected]

Avrasya’nın üretici ve tüketici bölgele­rinin tam orta yerindeki konumuyla kadim İpek ve Baharat yollarının yanı sı­ra Binbir Gece Masallarını dünyanın bir ucundan öteki ucuna ulaştıran Doğu Ak­deniz’de; Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları ile tarihin en büyük uygarlıkları kesişmiştir.

Antik zamanlardan bu yana ekonomik, si­yasi, askeri ve jeopolitik bağlamda bir çı­kar ve çatışma alanı olagelmiş; doğu-batı ve siyaset-ekonomi gerilimine sahne olduğu gibi deniz ticaretinin, ticaret kentlerinin, devletleşmenin ve hegemonya savaşları­nın da ilklerine şahitlik etmiştir.

Geleneksel ekonomi için taşıdığı önemi hiç yitirmeyen Doğu Akdeniz; yirminci yüz­yıldan itibaren Avrupa, ABD, Çin ve Hindis­tan sanayilerini besleyen Orta Doğu, Afri­ka, Rusya ve Hazar havzası kaynaklarının naklinde de dünyanın en stratejik güzergahı haline geldi. Yüzde sekseni denizlerden işle­yen dünya alım satımının yüzde otuzunun ve petrol taşımacılığının yüzde yirmi beşi­nin geçtiği bu bölge, enerji nakil hatlarının küresel piyasalar ile buluşması açısından ayrı bir önem kazanmış oldu.

Doğu Akdeniz, jeostratejik özelliklerine ilaveten son çeyrek asırda keşfedilen hid­rokarbon yatakları sayesinde deniz ulaşımı ve kaynak ihtiyacına bir arada cevap veren olağanüstü bir cazibe merkezi olarak da glo­bal rekabetin tam merkezine yerleşti. Alâad­din’in sihirli lambasından çıkan cin, kıyıdaş ülkelerin bütün dileklerini adeta bir çırpıda yerine getirdi ve dünya genelindeki yeraltı rezervlerinin kayda değer bir oranına denk gelen bu potansiyel, bölgenin jeopolitik öne­mine dair ezberlerin tamamını bozdu.

Küresel arena ve ekopolitik

Tarihin her döneminde büyük güçlerin so­nu gelmez bir kapışma halinde oldukları Do­ğu Akdeniz, günümüzde de dünya çapında egemen olmak isteyen devletlerin vazgeçil­mez hedefleri arasında. Keşfedilen rezervle­rin dünya ölçeğine nispeten oyun değiştirici miktarda olması bölgeyi iyiden iyiye küresel meydan okuma arenası haline getirdi.

Doğu Akdeniz üzerinden Akdeniz’in ge­nelini sağlama alabilen bir devletin, tüm böl­genin kaynaklarını ve ekonomilerini kont­rol edebilme ihtimalini zaten kimse yad­sıyamaz. Bölgede jeopolitik üstünlük elde etme arayışı, hidrokarbon kaynaklarını ve nakil hatlarını kontrol etme rekabeti üze­rinde yoğunlaşmış iken özellikle ABD açı­sından Çin’in yükselişinin durdurulması bağlamında ayrı bir önem taşıyor. Yani çok boyutlu ve mekanlı hegemonik savaşın yo­ğunlaştığı düğüm noktalarından biri yeni İpek Yolu’nun geçtiği Doğu Akdeniz oldu.

Filistin meselesini de siyasi ve teolojik boyutlarının ötesinde hidrokarbon kay­nakları ve global ulaşım koridorları priz­masından bağımsız düşünmek olmaz. İs­rail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana tüm dünya­nın gözleri önünde on binlerce Filistinliyi katletmesinin geri planında enerji konusu­nun da bulunduğu artık kuşku götürmez bir gerçek.

Nitekim, Gazze Şeridi’ne ait olan Gaza Marine doğal gaz yatağının keşfin­den itibaren Filistin ile münhasır ekono­mik bölge ve deniz yetki alanları anlaşmaz­lığı yaşayan İsrail, bir yandan Filistin’e ait sahalara tecavüz ederken, öte yandan ken­di başına ruhsat verme yetkisi olmadığını iddia ederek Filistin yönetiminin girişim­lerine taş koymuştur. Nihayetinde ise sü­reç Gazze’nin adım adım işgal edilmesine, Hamas ve Hizbullah’ın güçten düşürülme­sine, Filistin hükümetinin meşruiyetinin adamakıllı bitirilmesine yol açmıştır.

Kartaca bir kez daha yıkılmalı mı?

İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Beyaz Sarayı ziyareti vesilesiyle açıklama yapan Trump’ın “ABD’nin Gazze’yi devralacağı” yönündeki ifadelerini bölgedeki küresel üs­tünlük mücadelesi optiğinden okumak ge­rekir. Zira Kadeş Savaşı’ndan bu yana Doğu Akdeniz etrafında cereyan eden çekişme­yi kazanan devletin dünyanın egemeni ha­line geldiği tezinin hala muteber olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

İki bin küsur sene önce Roma’nın haykırdığı “Kartaca Yıkıl­malıdır” mottosu, bu kez doğudan gelip ba­tıya hakimiyet kurmaya çalışan Çin’in “Tek Yol Tek Kuşak” sloganıyla güncellenmiş du­rumda. Sonucun ne olacağını belki şimdi­den kestiremeyiz ama bu sloganın, iki bin sene sonra Roma’nın haykırışı gibi hatır­lanıp hatırlanmayacağına dair kararın yi­ne Doğu Akdeniz’de verileceğine kesinlikle emin olabiliriz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İktisadi milliyetçilik 03 Şubat 2025
Ekmeden biçilmez 27 Ocak 2025