Yerli ve milli işletmeler (2)

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

Geçen hafta bizde 24 Ocak 1980 tarihinde terkedilen ama 2017’den sonra yeniden popüler olan ‘yerli ve milli’ işlemeler konusuna değinmiştim. Bu bağlamda sizlere, daha önceki yazılarımda anlattığım, efsane bir liderin önderliğinde, kendi kaynakları ve gücüyle geçinen, (1). Siyasi bağımsızlık; (2). Ekonomik kendine yeterlilik ve (3). Milli savunmada sadece kendi kaynaklarına dayanma olarak özetlenen üç ilkeyle tanımlanan1 Kuzey Kore’nin juche stratejisini hatırlatmıştım. Juche Kim Il-Sung tarafından 1950’li yıllarda ortaya atılmıştı. Hemen hemen aynı yıllarda Kuzey Kore’nin güney komşusu ve düşman kardeşi Güney Kore ucuz emekle yapılan üretimin ihracatına dayalı bir strateji izlemeye karar vermişti. Sonuçlara şimdilik kaydıyla bakarsanız Güney Kore’nin izlediği stratejinin daha başarılı olduğu aşikar bir şekilde belli oluyor. Gerçekten de yerli ve milli işletmelere sahip Kuzey Kore ile global şirketlere sahip Güney Kore arasında ekonomik kalkınma konusundaki farkı tartışmak yersiz. Bundan yerli ve milli işletmeler kuracağız diye uğraşmamızın yanlış olduğu sonucunu çıkaranlar elbette olacaktır.

Cumhuriyetimizin kurucularının ellerinde Kuzey Kore, Güney Kore, Asya kaplanları, SSCB, Avrupa Birliği gibi devlet ve kurumların ekonomik performansları, başarı ve başarısızlıkları ve bunların nedenlerinden oluşan bir bilgi birikimi yoktu. Eldeki bilgi ve imkanlar dahilinde sıfır hatta sıfır altı bir pozisyondan başlama zorunluğundaydılar. Genç Cumhuriyet ülkede ‘yerli ve milli’ bir sanayiin özel sektörce kurulması için elinden geleni yaptı. Bu bağlamda I. Dünya Savaşı’na kadar isteneni vermeyen 1913 tarihli İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin çıkarttığı Teşvik-i Sanayi Kanunu 1923 tarihinde İzmir’de yapılan Türkiye İktisat Kongresi’nin liberal politika amaçlarını onaylamasından sonra da yürürlükte bırakıldı. 1927 yılında on beş yıl süreli yeni bir Teşvik-i Sanayi Kanunu hazırlandı. Yasaya göre, uygun görülen işletmelere karşılıksız arazi verilecek, kazanç ve gümrük vergilerinden bağışıklık tanınacak, şirketlerin özel haberleşme hatları kurmalarına kolaylık sağlanacaktı. Özendirilen girişimlerde kural olarak Türkler çalıştırılacak, yalnız yönetici ve muhasebecileri yabancı olabilecekti. Nitelikli iş gücü gerektiğinde; ülke dışından Türklere aynı işi öğretmek amacıyla kısa süreli olarak yabancı işçi getirilebilecekti. Maksat yerli ve milli bir sanayi yaratmaktı. Bu arada ülke ve ekonomisi 1929 ekonomik krizini atlatma ve II Dünya Savaşı felaketlerinden yok olmadan çıkma başarısını gösterdi. Türkiye 1980 Ocak ayına kadar İthal İkamesi politikası güderek kalkınmaya çalıştı. Anlaşılan yine de yeri ve milli bir sanayi kuramadı ki 2018 yılında, yani 38 sene sonra, bu yerli ve milli işletmeler lafı gündeme oturdu.

Geçen hafta anlattığım Selahaddin Eyyubi ve Çanakkale ruhuna dayalı tanımlarla Kuzey Kore’nin tüm servet üretim ve dağıtımının devlet sahipliğinde olması şartına dayalı juche tanımını bir yana bırakırsak bizdeki kullanımlarıyla eğer bir ürünün fikri hakları2 başka bir ülkeye ait olsa bile eğer Türkiye sınırları içinde üretiliyorsa yerli; fikri hakları Türkiye’de olanlara, Çin’de bile üretilse milli deniliyor. Söz gelimi, Samsung firmasının Türkiye’de monte ettiği telefonlar yerli üretim, TRT Haber’in proje yarışmasında finale kalan ‘organik hoşaf, fikri hakları bizde olduğu için Patagonya’da üretilse bile millidir. Şimdi yerli sanayi kavramının bu tanımı kullanılarak otomotiv sanayiinde yapılan bazı işlere bir bakalım. Bizde de bir yerli ve milli otomobil yapılacağı haberleri çıkıyor. Bu örneği onun için seçtim.

ABD’de arabaların ‘yerliliği’ arabanın nerede imal edildiği ile içlerindeki ABD veya Kanada menşeili parçaların yüzdesine göre kararlaştırılıyor. Bu ölçüme göre en ‘yerli’ Amerikan arabası iki tane Japon markası Honda Odyssey ve Ridgeline. Arabalar Honda şirketinin Lincoln Alabama’daki tesislerinde üretildiği için yerli. Bu arabaların parçalarının dörtte biri ithal ediliyor. ikinci sırada Honda Civic, Acura MDX, Acura TLX var. Bu arabalar Honda şirketinin ABD’nin Ohio, Alabama, Indiana, South Carolina, North Carolina ve Georgia eyaletlerindeki tesislerinde yapılıyor. Bunların parçalarının %30’u ithal. En yerli Amerikan arabası parçalarının %35’i ithal olan Chevrolet Corvette. Arabaların tümü Kentucky eyaletinin Bowling Green kentinde yapılıyor. Arabalarının tümünü ABD’de imal eden Tesla da (TSLA) yerli. Tesla araba parçalarının yaklaşık yüzde ellisini ithal ediliyor. Şimdi biz ‘yerli ve milli’ araba yapacağız. Yerli kısmı kolay. Ülkemizin şirin bir köşesinde yaparız yerli olur. Gelgelelim milli üretim zor.

Başka bir ürüne bakalım: iPhoneX. Tahminlere göre bu cihazın imalat maliyeti yaklaşık 400 dolar. Bu miktarın 200 dolarlık kısmı Tayvan, ABD ve Avrupa’dan alınan parçalar için ödeniyor. Yaklaşık 110 dolar Güney Kore’nin Samsung firmasına, 50 dolar Japonya’nın Toshiba firmasıyla Güney Kore’nin SK Hynix firmasına parçalar için ödeniyor. Çin’in Foxconn firması da 25 dolar falan alıyor. Yaklaşık 400 dolara mal olan iPhone toptancıya 800 dolara perakendeciye 1200 dolara gidiyor. Bu toptancı ve perakendeci marjları iPhone hangi ülkede satılıyorsa o ülkede kalıyor tabii. Şimdi bu ürün milli olmasına milli (iPhone’nun asistanı Siri’ye nerelisin diye sorunca Kaliforniya diye cevap alıyorsunuz) ama pek yerli değil. Ben yerli, milli bilmem Apple işletmesinin bu günkü değeri 1 trilyon doları geçti.

Şimdi sayın Füsun Sarp Nebil’in tavsiyesini3 dinleyerek işin ‘fayda’ yönüne bir bakalım. İstihdam konusunda Apple ABD’de 80 bin kişi çalıştırıyor ve 2 milyon kişiye iş yaratıyorum diyor. İK Magazine göre geçen yıl bizim en büyük işverenimiz 34 Bin kişi istihdam eden TTNET’miş. İki numarada 30 Bin kişiye istidam sağlayan BIM AŞ. varmış. Buraya kadar iyi. Ancak, işler paraya gelince durum biraz değişik. Türk Telekom’un durumu malum. Apple şirketinin durumu ise farklı. 2018 yılı başında Apple vergi vermemek için 252 milyar dolar nakit parayı ABD dışında tutuyordu. Eğer parayı ABD’ye soksaydı anında 78.9 milyar dolar vergi verecekti. Trump Bey vergi reformu yapıyorum diye büyük şirketlere vergi kıyağı çekince Apple şirketi parayı getirirse 38 milyar dolar ödeyecek. Yani, işletme ABD hükümetinin büyük kıyağına rağmen ABD ekonomisine 38 milyar dolar katkıda bulunacak. Apple yerli mi? Milli mi? Onu bilmem ama Türkiye’nin tüm savunma ve güvenlik bütçesinin 16 milyar dolar olduğunu düşünürseniz yarım Apple şirketimiz olsa masrafı karşılayacak.

Peki bu yerli ve milli tartışmasını bırakıp işletmeleri istihdam, üretim değeri ve devlet bütçesine katkı açısından değerlendirmeyi üniversal bir kural haline mi getirelim? “Zinhar getirmeyelim. Kıbrıs harekatımıza kızan ABD’nin bize silah ambargosu koyduğunu unutmayalım. Savunma sanayiimiz yerli ve milli olmak zorundadır” diyenleri duyar gibiyim. Haklısınız. Bakın Kuzey Kore nükleer silah yaptı şimdi bir aralar “Küçük roket adam” diye alay ettiği Kuzey Kore lideri Kim Jong Un’dan güçlü lider falan diye bahsedip alttan alıyor. Bir ara “Fire and fury – alev ve gazap” diyerek savaş tehditleri savuruyordu.

Gerçekçi olalım. Bir kere nükleer silah yapması uluslararası yalnızlığa razı değilseniz o kadar kolay değil. Peki konvansiyonel silahlar? Orada da iş kolay değil. Yerli ve milli olarak tanıtılan Altay tankının Güney Kore üretimi K2 Black Panther’in bir versiyonu, Atak helikopterlerinin İtalyan Augusto lisanslı ve motorlarının İngiliz Rolls Royce ve Amerikan Honeywell şirketlerinin ortak şirketi olan LHTEC adlı Indianapolis merkezli bir Amerikan firması tarafından üretildiği söyleniyor.

Peki biz sahiden yerli ve milli bir silah sanayisine sahip olamayacak mıyız? Oluruz efendim. Sorunu ortaya doğru koyar, çözümü de imalatta değil bağımsız bir tedarik zinciri tasarımına olanak sağlayacak ürün ve parça tasarımında arayıp da bulabilirsek oluruz.

Sağlıcakla kalın


------------
(1) Osman Ata Ataç, İşletmecilik Sohbetleri, Dünya Gazetesi 5 Eylül 2018
(2) Fikri haklar telif hakları ve sınai haklar olarak ikiye ayrılır. Telif hakları; bilim, sanat eserleri gibi tek olan ve üreticisini yansıtan yeniliklerle ilgili haklardır. "Sınai Mülkiyet Hakkı", ilk uygulayıcıların ürünü üretme ve satma hakkına belirli bir süre sahip olmalarını sağlayan gayri maddi bir haktır.(3) t24.com.tr/yazarlar/fusun-sarp-nebil/yerli-milli-yerli-ve-milli-kavramlari-uzerine-bir-tartisma,19840

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019