Yıllık cari açık son iki yılın en yüksek düzeyinde

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Yıllık cari açık eylül ayı itibariyle belirgin bir sıçrama gösterdi ve 39.3 milyar dolara ulaştı. Cari açık, bu düzeyiyle yıllık bazda son iki yılın en yüksek düzeyine çıkmış oldu.

Merkez Bankası’nın dün açıkladığı verilere göre eylül ayında 4.5 milyar dolar cari açık verildi. Geçen yılın aynı ayındaki açık 1.6 milyar dolardı.

İlk dokuz aydaki açık da 24.5 milyar dolardan 31.1 milyar dolara yükseldi.

Girişte de belirttiğimiz gibi eylül itibariyle son bir yılda oluşan açık 39.3 milyar dolar. Yıllık açık, 2016’nın eylülünde ise 32.1 milyar dolar düzeyinde bulunuyordu.

Yıllık açık orta vadeli programda öngörülen düzeyde. 2018-2020 dönemi orta vadeli programında bu yılın cari açığı 39.2 milyar dolar olarak tahmin edilmişti.

Açığı altın tırmandırıyor

Daha önce de birkaç kez vurguladığımız gibi bu yıl altın ithalatının rekor düzeyde seyrediyor olması dış ticaret açığını ve bağlı olarak cari açığı yukarı iten bir etki doğuruyor.

İlk dokuz aylık gerçekleşme gösteriyor ki altın ticareti hariç tutulursa cari işlemler açığında bir artış değil, aksine gerileme var.

Bu yılın ilk dokuz ayında net 7.4 milyar dolarlık altın ithal edildi. (13.2 milyar dolarlık ithalata karşılık 5.8 milyar dolarlık ihracatla.)

Geçen yılın aynı döneminde ise 3.1 milyar dolarlık net ihracat gerçekleştirilmişti. (3.5 milyar dolarlık ithalata karşılık 6.6 milyar dolarlık ihracatla.)

Bu yılın ilk dokuz ayındaki 31.1 milyar dolarlık cari açıktan 7.4 milyar dolarlık altını düştüğümüzde açık 23.7 milyar dolara iniyor.

Geçen yılın ilk dokuz ayındaki 24.5 milyar dolarlık cari açığa ise 3.1 milyar dolarlık net altın ihracatını eklememiz gerekiyor. Bu durumda geçen yılki açık 27.6 milyar dolara yükseliyor.

Sayıları toparlayalım... Geçen yılın ocak-eylül döneminde 24.5 milyar dolar olan cari açık, bu yıl 31.1 milyar dolara çıktı.

Ancak bu artış net altın ticaretinin artıdan eksiye geçmesinden kaynaklandı. Altın hariç tutulduğunda cari açık artmadı, geriledi. Cari açık altın hariç 27.6 milyar dolardan 23.7 milyar dolara indi.

Bu tablo “Faizi düşüremezsiniz” diyor

Cari açık verebilmenin olmazsa olmaz koşulu, açık kadar finansmanı sağlayabilmektir. Zaten tersi düşünülemez. Bu durumun istisnası var tabii ki. Bulduğunuz finansman yetmezse rezerve başvurursunuz, aksi olur cari açıktan fazla para gelirse artanı rezerve eklersiniz.

Hatırlarsınız, artık unutulmaya yüz tutan ama bir zamanlar pek revaçta olan bir görüş vardı:

“Cari açık veriyoruz ama finanse edebiliyoruz. Ya bir de finanse edemeseydik...”

Böylesine akıl dışı bir görüşü yıllar yılı savunanlar oldu. Dedik ya o günler büyük ölçüde geride kaldı.

Şimdi bir finansman sağlıyoruz ve o finansman ölçüsünde de açık veriyoruz. KDV’nin ilk oluşturulduğu yıllarda fiş toplamayı özendirmek için bugünün kamu spotlarına benzeyen bir tanıtım filmi vardı: “Önce alışveriş, sonra fiş...” Ödemeler dengesini de bu filme uyarlarsak, “Önce finansman, sonra açık” dememiz gerekiyor. “Önce açık, sonra finansman” değil!

Rezerv hareketleri hariç brüt finans hesabından bu yıl eylülde 3.8 milyar dolarlık döviz girişi oldu. Bu 3.8 milyarın 3.4 milyarı portföy yatırımlarından geldi. Geçen yıl toplamda da, portföy yatırımlarında da çıkış vardı.

Bir ayın önemli olmadığını varsayıp dokuz ay toplamına bakalım. Dokuz ayda portföy yatırımları yoluyla 23.5 milyar dolar geldiğini görüyoruz. Geçen yılki giriş 8.8 milyar dolardı.

Portföy yatırımlarında detaya inelim ve dokuz aylık dönemlerde yükümlülüğümüzün ne kadar ve hangi kalemler yoluyla arttığına bakalım.

Geçen yıl dokuz ayda 8.3 milyar dolar olan yükümlülük artışı, yani borçlanma, bu yıl 22.4 milyara tırmanmış. Bu 22.4 milyarın 3 milyarı hisse senedinden (geçen yıl 738 milyon) kaynaklanmış.

Yükümlülük artışında asıl hareket borç senetleri kaleminde. Borç senetlerinde yükümlülüğümüz, yani giren para 19.4 milyar dolar olmuş. Geçen yıl 7.5 milyar dolar.

Bu 19.4 milyar doların 12.8 milyarını hükümetin borçlanması oluşturmuş.

Şimdi... Birincisi biz iyi faiz vermezsek, bize bu para gelmez.

İkincisi ülke ekonomisinde ve siyasetinde yalpalama yaşanacağı kaygısı uyandıracak adımlar atarsak para ya gelmez ya da şimdi istediğinden çok daha yüksek faiz ister.

Üçüncüsü bu para gelmeden ekonominin çarkları dönmez. Bu paranın gelmesine muhtaç olduğumuz için de faizler düşürülemez.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar