Bir Cahide Sonku tablosu

Sahnelerimizin efsane olmuş bir değerine bizi yaklaştıran “Cahide Sonku Müzikali”; 14, 18 ve 25 Şubat’ta Borusan Oto Dolmabahçe Sahne’de, 19 Şubat’ta Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi’nde, 21 Şubat’ta Ankara Şinasi Sahnesi’nde yorumlanıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

nermin-007.jpg

Cahide Sonku... Bir tiyatro ve sinema efsanesi, güzelliğiyle bir döneme damga vuran kadın, zirveden kaldırımlara uzanan yaşam yolculuğunun en düşkün günlerinde bile kimseye eyvallah etmemiş yüksek bir ruh... Yaşamına dair bugün bildiğimiz kırıntılar, kuşakdaşlarının naklettiği bölük pörçük birkaç hatıradan, sararsa da cazibesini saklayamayan fotoğrafl ardan, bir iki filmden... Sonrası, kırık dökük hayatlara ilgi duyanların hayalgücüne kalmış... 

Tabii bu hayat; anlatıcılar için de inanılmaz cazip. Daha önce Selim İleri yazmıştı “Ölüm ve Elmas” diye, birkaç sezon önce de Şehir Tiyatroları, Gülsün Siren’in yorumuyla “Dinmeyen Alkışlar” adıyla sahneye taşıdı onun öyküsünü... Bu sezonsa, yepyeni bir yorumla, üstelik tek kişilik müzikal formatında buluşuyoruz Cahide Sonku’yla, Tiyatro Keyfi prodüksiyonuyla... 

“Cahide Sonku Müzikali”ni izlemek için gittiğiniz salonun fuayesinde, Nazan Dizen’in “Cahide” tabloları karşılıyor sizi... İşte biraz sonra hikâyesini seyredeceğimiz efsane... Güzel; güzel de laf mı... Hüzünlü; hem nasıl... Yapayalnız; daima... 

Tiyatro Keyfi’nin Sanat Yönetmeni Kemal Başar, yıllardır sahneden uzak kalan, ama sahne özlemini şarkı söyleyerek gideren Nilüfer Açıkalın’ı, yine şarkı söylediği bir akşam izlerken aklına düşüyor “Cahide Sonku Müzikali.” “Sonbaharı Beklerken” ve “Vakti Geldi”yle tanıdığımız genç kuşak yazarlardan Gökhan Erarslan’a metni, son yılların en önemli bestecilerinden Orhan Enes Kuzu’ya müziği emanet ediyor. Ve yıllar sonra tiyatro yapan Nilüfer Açıkalın ile yönetmeni Kemal Başar, bu nevi şahsına münhasır kadını bugüne hatırlatabilmek için sıvıyorlar kolları. Cahide, tek kişilik oyun, hem de müzikal! Zor işleri seven bir ekip olduklarını biliyorduk zaten. 

Gelelim sonuca: Gökhan Erarslan, “olmayan tiyatro arşivimiz”- de yaptığı araştırmalarla dedikodudan özenle kaçan, sanatçının hatırasını incitmemeye dikkat eden, fakat Cahide kimdir, nedir’i hiç bilmeyen birine aktarabilecek bir metin çıkarmış ortaya. Derli toplu. Fakat “İki kez âşık oldum” diyor, Cahide oyunda; biri gayrimüslimmiş, biri de evli. İki mutsuz aşk, yani. Bu kadarla geçilmiş. Oysa bence aşk çok önemli bir kırılma noktası hayatında, hele de duygularını böylesine yüksek yaşayan bir kadın için. Bence bu hayalkırıklıklarının izini, yine dedikoduya gönül indirmeden biraz daha sürülebilirdi yazar. 

Orhan Enes Kuzu’nun müzikleri de zengin. Ağırlıklı olarak alaturkaya, incesaza yatkın nağmeler döneme de selam çakıyor, Nilüfer Açıkalın’ın söyleşiyse yer yer modern, hatta gırtlak oyunlarıyla bezeli... Fakat bazı şarkıların sözlerini anlamakta zorluk çektim. Cahide’nin yıpraklığından şahaneliğine iki dönemini de tek elbise ve üstle çözmüş Canan Göknil. Elbise döneme uygun, aktrisin şuhluğunu da taşıyor. Kollardaki kumaş parçaları ihtiyarlıkta üşüyünce şal oluyor, yani işlevsel de. 

Sahnelerimizin efsane olmuş bir değerine, bir anlamda mazimize bizi yaklaştıran bu nadide oyunu; 14, 18 ve 25 Şubat’ta Borusan Oto Dolmabahçe Sahne’de, 19 Şubat’ta Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi’nde, 21 Şubat’ta Ankara Şinasi Sahnesi’nde seyredebilirsiniz.

Nilüfer Açıkalın ödüllerin odağında olacak!

Kemal Başar, “Nilüfer kabul etmeseydi, yapmazdım” demiş söyleşilerinde oyun için. Gerçekten de yapılamayabilirdi, çünkü Nilüfer Açıkalın inanılmaz bir özdeşlik kurmuş Cahide Hanım’la. Fiziksel olarak makyajın, ışığın yardımıyla benzemekten söz etmiyorum. Onun ruhunu, derdini, derdinin çaresine düşkünlüğünü bir ayna kadar net yansıtıyor. Hazırlık aşamasında Cahide Sonku’nun tayfı onun etrafında pervane gibi dolanmış olmalı! Yaklaşık bir saat süren oyun boyunca Cahide hatırlıyor ve anlatıyor. Anlattığı gençliğinin umutlu günlerinden bir ânsa, Nilüfer Açıkalın’ın sesi bile berrak, duruş umutlu, gençliğin enerjisi akıyor bedeninden. Birkaç saniye sonra anılar yaşlanıyor, o da yaşlanıyor: Ses kalınlaşıyor, ıssızlaşıyor, beden kaskatı. Bazen belki bir dakika içinde iki dönem. Çok zor bir işin altından, tereyağından kıl çeker gibi kalkıyor Nilüfer Açıkalın. Onu yeniden tiyatroda izlediğime çok memnunum; sahne ödüllerinin odağında olmasına hiç şaşırmayacağım. Kemal Başar da bu çok yönlü artiste fırsat üstüne fırsat veren, incelikli bir reji yaratmış. Yüksel Aymaz’ın her zamanki gibi mükemmel ışıkları ve sislerle yaratılan efsunlu atmosferi, gölgeleri de ikinci bir aktris gibi kullanarak desteklemiş; seyirciyi içine çeken, Cahide Hanım’ı hissettiren bir oyun çıkmış ortaya.