Sanatın her rengi...
İstanbul Tiyatro Festivali, buruk da olsa devam ediyor. Festivalde Polonyalı topluluk korku rüzgârları estirirken, Şehir Tiyatroları’nın ilk oyunu “Çürük Temel” yıllar sonra yeniden perde açtı
Sahnede vampir var
Belki de Tiyatro Festivali tarihinin en ilginç oyunlarından birini seyrettik bu sene; Grzegorz Jarzyna’nın Bram Stoker’in “Drakula” romanından esinlenen ve ünlü Alman filmi “Nosferatu”ya dayandırılan aynı adlı oyunundan bahsediyorum. Neden derseniz, gerilim belki ama, korku tiyatrosuna kolay kolay rastlamıyoruz, hele bizim sahnelerimizde hiç. Jarzyna, Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin derinliğini tamamen kullanarak dev bir ev ortamı yaratmış ve birbirinden ilginç tipleri bu eve doldurmuştu oyunda. Oyunun pek çok önemli anı, sahnenin kısmen zor görülen arka bölümlerinde gerçekleşti ki bu da gerilimi epey artırdı. Sis makinesi, yağmur-rüzgâr efektleri, aynalar ve ışık; son derece sinematografik olarak tasarlanan oyunu adetâ gerçek kıldı. Başta Sandra Korzeniak olmak üzere, oyuncuların da sade, temiz, süssüz oyunu; gerilimi büyüttükçe büyüttü. Yönetmen, bir sürü önemli ânı, sahnenin arkasında gerçekleştirdiğinden zar zor yakalayarak iyice gerilen seyirciyi, bir vampirin kurbanını katledilişini en ön alanda oynatarak derinden etkiledi. Kısmen daha geriden izlediğimiz “otopsi” de cabası! Festival ekibine böyle ilginç bir deneyimi seyirciyle paylaştıkları için teşekkür ediyorum, fakat bir eleştirim de var. Ne yabancı ne de yerli oyunlar için temsil broşürü görüyoruz bu sene salonlarda. Keşke bu -bence önemli- ayrıntıyı da ihmâl etmeselerdi. Bu arada, malûmatfuruşlar için küçük bir bilgi: “Nosferatu”da da karşımıza çıkan vampirlerin uzun dişlerinin Yeşilçam icadı olduğu ve kan donduran bu aksesuarı ilk 1953 yapımı “Drakula İstanbul’da” nın bembeyaz yüzlü vampiri Atıf Kaptan'ın kullandığına dair bir rivayet var...
100 yıl daha dileklerimizle...
Bu yıl Şehir Tiyatroları’nın 100. kuruluş yılı. Doğrusu her gün bir sanat kurumumuz 100 yaşına girmediğinden etkinliklerle; özel oyunlarla taçlanmasını beklerdim bu dalyanın. Sezonda olmadı ama, neyse ki festivalde unutulmadı bu anlamlı yıldönümü de ŞT'nin ilk oyunu “Çürük Temel” i yeniden izleyerek o günün Don Kişot’larına bugünden alkışlarımızı gönderebildik. Nerdeyse hiçbir arşiv çalışması olmayan tiyatromuza bir arkeolog çoktandır gerekiyordu, sonunda onu da bulduk: Engin Alkan... Alkan, Baronyan’ın adını hepimize öğrettikten sonra, sürekli duyduğumuz “Çürük Temel” nasıl bir oyunmuş, onu da öğrenmemizi sağladı. Tabii, Fabre’nin Hüseyin Suat Yalçın uyarlamasından perde açan metni, bugün için epey eski. Ama öyle bir rejiyle taçlandırılmış ki oyun, “çürümüşlük”te somutlanan özündeki evrensellik ve zamansızlığı yakaladığı gibi, seyirciye de hissettirmeyi başarmış. Oyun başladığından salondan huzursuz nazarlarla, hiç konuşmadan “bir terslik var” diye bağırarak geçen oyuncular, sahnedeki oyunu, işte o tersliği açıklayan bir fl ashback’e çevirmişler. Yıkık dökük “çürük” fabrika olarak somutlanan dekoru; çürük aile, çürük toplum, çürük hayatlarımız olarak algılamak hiç de zor değil. Mizansenler için bulunan çözümler de hayranlık uyandırıcı: İclal’in “hoppalığı” bir iki şarkıya, Pervin’in yıllardır kavrulan ruhu hafifçe çıkmış bir kambura sığıvermiş. Rejisöre de, başta Oya Palay olmak üzere bütün oyuncularına da “Çürük Temel”e soluk üfl edikleri için teşekkürler. Ve tabii final dileklerine de gönülden katılıyoruz: 100 yıl daha.
Bugün
• Yanlışlıklar Komedyası: Propeller Theatre'ın ikinci Shakespeare yorumu, Harbiye’de 20.30’da seyircilere sunuluyor.
• Aşk ve Faşizm: Galataperform ve İstanbul Tiyatro Festivali ortak yapımının prömiyeri, 20.30’da Moda Sahnesi’nde izlenebiliyor.
• It’s OK!: Oyun, 18.30 ve 20.30’da ikincikat'ta tekrarlanıyor.
Yarın
• Bir Yaz Gecesi Rüyası: İki oyunla festivale katlacak olan Propeller Theatre Company, 20.30’da Harbiye’de. • Lillian: Şehir Tiyatroları’nın yeni oyunu, 20.30’da Harbiye’de.
• Aşk ve Faşizm: Oyun, 20.30’da Moda Sahnesi’nde.
• Sabır Taşı: Salon İKSV’de yorumlanacak oyun, 20.30’dan itibaren izlenebiliyor