Senaristten profesör olursa
Hugh Grant ve Marisa Tomei’yi buluşturan “Çapkın Profesör”, ününü yitirmiş bir Hollywood yazarının şansını üniversitede ders vermekte denemesinin öyküsü
Romantik komedi türünün sevilen aktörü Hugh Grant’ın başrolünü yorumladığı “Çapkın Profesör” (The Rewrite), sinemalarımızda bugün vizyona giren filmler arasında yer alıyor. “Söz ve Müzik”te de Grant’le çalışan Marc Lawrence’ın yönettiği filmde, ünlü aktörün partneri Marisa Tomei.
Aynı dili konuşmak üzerine bir komedi olan “Çapkın Profesör”de olaylar şöyle gelişiyor: Bir zamanlar, senarist Keith Michaels (Hugh Grant) çok mutluydu. Altın Küre ödülü, beğenilen bir filmi, güzel bir eşi ve oğlu ile tükenmek bilmeyen bir İngiliz zekası ve cazibesine sahipti. Ancak bu, 15 yıl önceydi. Artık o boşanmış, ellisine yaklaşan, yıllardır beğenilen bir senaryo yazmamış ve parası bitmeye başlamış biri. Neyse ki menajeri ona, Hollywood’dan uzak olsa da bir iş ayarlar. New York’taki bir üniversite, senaryo yazma dersi verecek bir senarist aramaktadır. Boş cüzdanının verdiği şevkle, Keith bunu reddedemez. Binghamton’da, ününün yok olmadığını çabucak fark eder. Ününden etkilenen öğrencisi Karen’ı (Bella Heathcore) yatağa atmakta hiç zorlanmaz. Diğer öğrencileri saf ve sade görünmektedir. Görevine en az dikkati verip yeni bir senaryoya Senaristten profesör olursa odaklanmayı uman Keith, kıdemli bir fakülte üyesi (Allison Janney) ile kötü bir başlangıç yapar. Buna rağmen, ona işin inceliklerini öğretmeye söz veren iki ilginç meslektaşıyla (Chris Elliott, J.K. Simmons) çabucak arkadaş olur. Keith’in tavrı, Holly (Marisa Tomei) ile tanıştığında değişmeye başlar. Holly, diploma almak için iki işte çalışan bekâr bir annedir. Yeni bir erkek arkadaşı olmasına ve Keith’in Karen’la arasındaki ilişkiyi gizlemeyi becerememesine rağmen ortak noktaları olan ikinci şans ihtiyacı sayesinde aralarında bir bağ kurulur.
Dördüncü kez bir aradalar
Bu, Hugh Grant ve yönetmen Marc Lawrence’ın birlikte yaptıkları dördüncü iş. “Bu rolü daha iyi oynayabilecek kimse aklıma gelmiyor” diyor Marc Lawrence. “Ben çok kelime yazarım, onun da kelimelerle arası iyidir. Edebiyat okuduğunu biliyorum. Bu yüzden bir senaristi oynaması bence çok mantıklı. O rol için tam anlamıyla güvenilir biri.” Hugh Grant konu hakkında şöyle diyor: “Role hiç hazırlık yapmadım ama Marc’la senaryo üzerinde çalıştım, taslakları okudum ve rahatsız edici önerilerde bulundum. Bu işi seviyorum, beni hep güldürüyor. İçinde şahane bir cazibe ve masumiyet var. Marc da benim için inanılmaz güzel diyaloglar yazıyor. Bu hikâyede komediye biraz bas nota katan ümitsizlik ve üzüntü gibi öğeler de var.”