57 ülkede okunuyoruz
Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Prof. Dr. Onur Bilge Kula edebiyatımızın dünyaya yayıldığını söyledi.
Faruk Şüyün
Bu hafta konuğum Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Prof. Dr. Onur Bilge Kula. Söyleşimizi, kitap fuarı için bulunduğumuz Diyarbakır'da gerçekleştirdik. Yazın, kitap ve kütüphane dünyasından son rakamlar, geleceğe yönelik projeler, bugünkü durum konu başlıklarımızdı. Tabii Diyarbakır'daki kütüphaneler de... Kula, Diyarbakır'daki halk kütüphanelerine 1 yıl içerisinde toplam 335 çeşit kitap gönderildiğini, bunun yaklaşık 13 bin kitaba tekabül ettiğini, şehir merkezindeki kütüphanenin yenilendiğini söyledi. Geçtiğimiz yıl, açılışı öncesi Ahmet Arif Edebiyat Müze Kütüphanesi'ni birlikte gezmiştik. Yakınlarda kaybettiğimiz Diyarbakırlı yazar Esma Ocak adına da modern bir çocuk ve gençlik kütüphanesi açıldığını kaydetti Kula. Sıra, bugünkü durumla ilgili belirlemelere, beni son derece umutlandıran rakamlara geldi:
"2011 yılı itibariyle Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü'nden alınan uluslararası kitap standart numarası 43 bin 100. Bunun yaklaşık yüzde 40'ı edebiyatla ilgili. Bu yüzde 40'ın içerisinde ise çocuk ve gençlik edebiyatı 14 bin küsur. Bu alanda çok ciddi bir üretim var. Doğal olarak - yayıncılık özel sektör olduğuna göre - yayıncılarımız satıyorlar ki üretiyorlar. Türkiye toplumunda çocuk ve gençlik kitaplarına bir ilginin doğduğu ve giderek bu ilginin gereksinmeye dönüştüğü söylenebilir.
İkinci belirleme edebiyat konusunda: 2011 yılı itibariyle yine ISBN numarası alınan roman sayısı bin 851. 2010 yılında bu sayı 571 idi. Rakama vurduğunuz zaman 2011 yılı içerisinde roman üretimi 3 kat artmış. Günde yaklaşık 5 roman yayımlanıyor denilebilir. Bunların niteliğini ayrı bir tartışmasını yapabiliriz, fakat nicelik olarak muhteşem bir edebiyat üretimi. Dünya ortalamasının çok üstünde."
Bir sosyal bilimci, bir edebiyat bilimci olarak bu artışı nasıl açıklıyorsunuz?
"Çeşitli nedenleri olabilir. Benim düşüncem şu: Türkiye toplumu üretken, çalışkan bir toplum. En muhafazakâr kesimleri bile çok iyi üretiyor, ürettiğini sadece yurtta değil, dünyada pazarlıyor. Dolayısıyla dünyadaki denkleriyle yarışıyor. Edebiyatçılarımız da öyle. Çok genç bir edebiyat topluluğuna sahibiz. Kadın edebiyatçı sayımız çok yüksek. Gurur verici bir şey, uygar bir toplum olmanın en önemli göstergelerinden birisi.
Diğer bir yön edebiyatçılarımızın yaşları genç, genç bir edebiyatçı kuşağı şu anda üretim yapıyor. Bir özellikleri daha var, büyük çoğunluğu dünya dillerini çok iyi biliyor, iletişim kurabiliyor. Dolayısıyla dünya dillerinde okunabilmek için o dillerin konuşulduğu okurların beklentilerini değerlendirebiliyorlar. Türkiye'de yayımlanan bir romanın birden dünyaca istenilir duruma gelmesinin nedenlerinden birisini de böyle açıklamak olanaklı.
Ayrıca Orhan Pamuk'la başlayan ve giderek daha fazla yazarımızı içine alan bir tanınmışlık dalgası oluşuyor. Burada Orhan Pamuk'un payını çok ciddi şekilde vurgulamak lâzım. Türk edebiyatının dünyada ve Türkiye'deki üretimine, hem de dolayısıyla dünyadaki tanıtımına yaptığı katkıdan dolayı kendisine teşekkür etmek lâzım. Bu edebiyat üretiminin böyle sürmesi halinde gerçekten Türkiye'nin ufuk açıcı bir boyutu olduğunu hemen söyleyebilirim."
Sıçrama çok yüksek, bu üretkenlik sürdürülebilecek mi? Kalıcı hale gelmesi için ne gibi girişimler düşünüyorsunuz?
"Belirttiğiniz gibi sorun bu üretkenliğin sürdürülmesi, kalıcılaştırması sorunudur. Bizim aklımıza gelen bir önlem edebiyat üretiminin parasal olarak desteklenmesi. Bu nedenle de ‘edebiyat teşvik programı yönetmeliği'ni çıkardık. 2013 yılı itibariyle bütçemizde bir kalem olarak yer alacak ve edebiyatçılarımızı desteklemeye başlayacağız."
Bu desteği alacaklar nasıl, kimler tarafından belirlenecek?
"Bürokrasinin payı sıfır düzeyinde olacak. Edebiyat kuruluşlarının PEN, Edebiyatçılar Sendikası, Edebiyatçılar Derneği, telif haklarını korumakla ilgili derneklerin gönderecekleri temsilcilerden oluşan bir seçme ve değerlendirme kurulu bu edebiyat desteklerinin kime verileceğine karar verecek. Dolayısıyla bir özdenetim mekanizması olacak. Çünkü o seçici kurulda yer alan kişilikler, yazarlar veya temsilciler hem kendi kuruluşlarının, hem de kişisel saygınlıklarını düşünmek zorunda oldukları için özdenetim mekanizmasının kendiliğinden işleyeceğini varsayıyorum."
Ödenecek rakam ne kadar olacak?
"3 bin liranın biraz üzerinde. Yıllık toplam destek 37 bin lira civarında olacak. Bu destek, 1 yıllık verilebilecek, 6 veya 3 aylık da olabilecek."
BİN 120 HALK KÜTÜPHANESİ
Şimdi edebiyat üretiminin koşullarını biraz daha uygun hale getirdikten, iyileştirdikten sonra bu edebiyatı ülkemiz insanlarına nasıl ulaştıracağız. Örneğin bu kitapları kütüphanelerde bulabilecekler mi? Bu konuda neler yapıyorsunuz?
"Çok teşekkür ederim bu soru için. Türkiye'de il ve ilçelerde bin 120 halk kütüphanesi var. Bunlar için biz her yıl yaklaşık 3 bin 850 farklı kitap alıyoruz. Bu, yaklaşık 1 milyonun üzerinde adet kitaba tekabül ediyor. Çok büyük bir çeşitlilik. Her okur beklentisine uygun kitabı kütüphanelerimizde bulabilir."
Kitap alımlarında güncelliği yakalayabiliyor musunuz?
"Bir başka özen gösterdiğimiz ilke, yeni çıkan, güncel kitapları en kısa sürede halk kütüphanelerine almak ve okuyucularımızla buluşturmak. Bu nedenle yılda 2 kez alım yapıyoruz. Böylelikle de en fazla 2-3 ay gecikmeyle kitaplar halk kütüphanelerine girmiş oluyor. Kitap sayısındaki çeşitlilik hem çoğulculuğu desteklemesi, hem de tolerans idesinin gelişmesine katkıda bulunması bakımından önemsenmeli. Bu konuda attığımız adımların Türk halkı tarafından da iyi değerlendirileceğini umuyorum."
Peki, yeni kütüphaneler açılıyor mu?
"Elbette. Edebiyat müze kütüphanelerini daha önceki sohbetimizde konuşmuştuk. Erzurumlu Emrah adına açacağımız edebiyat müze kütüphanesini ya bu ayın sonunda ya da önümüzdeki ay başında hizmete sokacağız. Bunlara ek olarak İzmir'i ve Trabzon'u gündemimizde tutuyoruz. Uygun mekân bulduğumuz zaman İzmir'de Attilâ İlhan, Trabzon'da İsmet Zeki Eyüboğlu adına birer edebiyat müze kütüphanesi açmayı düşünüyoruz."
İLE GÖRE KÜTÜPHANE
Bu edebiyat müze kütüphanelerine fırsat buldukça gitmeye çalışıyorum. Kitap okumanın yanısıra sergileri, toplantı salonları, bilgisayar odalarıyla farklı ilgilere hitap ediyorlar, oralarda bulunmaktan çok keyif alıyorum. Bunu veya farklı konseptleri diğer kütüphanelere de uygulamayı düşünüyor musunuz?
"Konseptimizdeki bir yenilik de kütüphane koleksiyonlarımızı onların bulunduğu ildeki halkın gereksinmesine göre oluşturmak. Bir örnek vereyim Antalya... Antalya ve çevresi büyük ölçüde turizmden geçimini sağlıyor. Dolayısıyla orada turizmin bütün alanlarını kapsayan, bütün yan etmenlerine uzanan bir koleksiyon oluşturmamız gerekiyor. Böylece halkımız bir biçimde yaşamıyla doğrudan ilgili olduğu için kütüphaneye uğrayacak.
İkincisi, kütüphanelerimizi her türlü elektronik işlemin, e-devlet işleminin yapılabileceği mekânlar haline dönüştürmek istiyoruz. Dolayısıyla herhangi bir yurttaşın elektronik ortamda yapabileceği bir işlem için gideceği yer de kütüphane olacak. Bunu çok önemsiyoruz. Bir üçüncüsü, birçok ilimizden başladık, kütüphanelerimizin mekânlarını tümden yıkıp yeniden yapmamız olanaklı değil, ama mevcut mekânları çok estetik hale getirmemiz mümkün.
Örneğin Hatay, Erzurum, Aydın, Konya İl Halk Kütüphanelerini tümden yeniledik. Antalya'yı ele aldık, yeniliyoruz. İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesi'ni, Ankara Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi'ni tümden yeniliyoruz. Böylece son bir, bir buçuk yıl içerisinde 10'dan fazla büyük il halk kütüphanemizi mekân estetiği, koleksiyonları bakımından Avrupa'daki denklerinin üzerine çıkarmaya çalışıyoruz. Fakat bizim çok mütevazı bir bütçemiz var. Örneğin Ankara İl Halk Kütüphanesi'ni yenilerken Ankara Valiliği'nin bize katkısını dile getirmem lâzım. Daha bugün Kayseri Valisi ile Kayseri İl Halk Kütüphanesi'ni yenilemek için görüştüm. Orada da özel idareden katkı sağlayacağız.
Çünkü, bizim bütün Türkiye'deki kütüphaneler için onarım kalemimizde 5,8 milyon lira var. Bununla en fazla iki kütüphaneyi ciddi biçimde onarabiliriz. Ama bakın 10'un üzerinde kütüphaneyi onardık bu ek kaynaklarla. Kütüphaneleri bu mantıkla yenilemeye çalışıyoruz. Gelecek yıl sırada Malatya, Bursa, Gaziantep var, buralara el atacağız. Trabzon'u daha geniş bir kütüphaneye kavuşturmak istiyoruz.
Bütün halk kütüphanelerinin hem mekânlarını, hem koleksiyonlarını, hem donanımlarını insanların gittikleri zaman kendilerini mutlu ve huzurlu hissedebilecekleri yerler haline getirmek istiyoruz. Hatta çok iddialı bir şey söyleyeyim Ankara İl Halk ve İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesi'ni insanların başka kentten bir ziyaretçisi geldiği zaman gelin şurayı da görelim dediği mekânlar durumuna getireceğiz."
PERSONEL SORUNU VAR
Kapalı kütüphane var mı?
"Şu anda kapalı kütüphanemiz yok bildiğim kadarıyla, ama çok ciddi personel sorunumuz var. Bu konuda da bu sene çok ciddi bir atılım yapıyoruz. Toplam 311 kütüphaneci çalıştırıyoruz tüm Türkiye kütüphanelerinde. 100 kütüphaneci daha ekleniyor bu sayıya. Yani yüzde 30'dan fazla bir personel artırımı yapıyoruz bu sene. Bakanlığımızın gerçekten buradaki katkısını çok çok büyük, şükranla anmak isterim. Çünkü bir yılda yüzde 35 personel desteği çok önemli."
Tüm bu çabalar ülkemizde kitabın biraz daha yaygınlaşması için. Ya yurtdışında... Türk edebiyatının dışa açılımı, TEDA Projesi ne durumda?
"Türk edebiyatının dışa açılımı muhteşem bir şekilde sürüyor. Şimdiye kadar - Mayıs 2012 itibariyle - bin 202 destek başvurusunu işleme koyduk, tamamladık. Bunlardan 770'i yayımlandı. Belki de birkaç gün içerisinde 800'e ulaşacağız. Destek verdiğimiz yayınlarda fire vermiyoruz. Yani bunların yüzde 99 buçuğu yayımlanıyor. Çok az sorunla karşılaşıyor, onları da çözüyoruz. Şimdi bin 202 destek verdiğimiz başvurudan 770'inin yayımlandığını söyledim, bu kitaplar 57 ülkede, 41 dilde dolaşıyor. Yani dünya nüfusunun neredeyse yüzde 80'i Türk edebiyatını okuma olanağına kavuşmuş durumda."
TELİF AJANSI ŞART
Kimler yabancı dillere çevriliyor?
"İsim verirken açıkcası tereddüt ediyorum. Çünkü, çevrilmeyi hak etmiş, ama yeterince çevrilmemiş yazarlarımız olduğunu biliyorum. Burada yayıncılara da bir çağrıda bulunmak istiyorum:
Profesyonel anlamda telif ajanslarını gündeme getirmeleri gerekiyor. Bugün iyi çalışan telif ajansları gittikleri yerlerden sonuç alıyor, iyi telif satıyorlar. Bu çok önemli. Yani yayıncının sadece kendisinin gitmesi yetmiyor, telif alıp satmayı bilen profesyonel telif ajanslarına kendilerini temsil ettirmeleri gerekiyor.
Şimdi gelelim isimlere en fazla çevrilen yazarlarımız arasında çok doğal olarak Orhan Pamuk var. Orhan Pamuk'tan sonra Orhan Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mario Levi, Oya Baydar, Elif Şafak, Murathan Mungan, Ahmet Ümit... Öyle gidiyor. En fazla çevrilen yapıtlar arasında Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ‘Huzur'u ve ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü' de var. Bundan ayrıca gurur duyuyorum. Türkiye'nin klasik edebiyatı olarak değerlendirilen bu yapıtların dünya okurları tarafından keşfedilmiş olması çok olağanüstü bir şey. Ahmet Hamdi Tanpınar aynı zamanda çok ciddi bir edebiyat bilimcidir, edebiyat tarihçisidir.
Ahmet Hamdi Tanpınar'dan sonra Orhan Kemal... Orhan Kemal'in okunması ayrıca gurur verici. Zaten Yaşar Kemal'in daha önce çok ciddi bir okunmuşluğu var. Orada bir doyum söz konusu. En genç yazarlarımızdan Hakan Günday'ın yapıtları 10'dan fazla dile çevrilmiş durumda. Bu da çok gurur verici bir şey."
Alman filozofları kitaplarında
Siz bir akademisyensiniz. Bu kadar yoğun çalışmalar arasında kitap üretmeye de devam ediyorsunuz. Yeni bir çalışmanız daha yayınlandı ve böylece Alman filozoflarıyla ilgili bir seriyi de tamamlamış oldunuz.
"Çok teşekkür ederim. Bundan 2 yıl önce ‘Hegel Estetiği ve Edebiyat Kuramı'nı yapmıştım. Hegel felsefesi bütünüyle bir estetik felsefedir ve bu felsefenin gelişimi Avrupa'da Romantizm akımıyla koşuttur. Romantizm aslında edebiyata müthiş çeşitlilik getirmiş bir akımdır. Edebiyatın hem çeşitlenmesi, hem boyutlanması, hem de diğer yazınsal türleri ve felsefeyi kapsayacak şekilde genişlemesi de bu dönemde olmuştur. Hegel de bu dönemde ortaya çıkan bir filozoftur. Dolayısıyla Hegel felsefesi çok büyük ölçüde estetik felsefedir. Onun toplu yapıtları 20 ciltten oluşur. Ben bu 20 cilt içerisinde edebiyatın hem felsefesini, hem kuramını, hem edimini ilgilendirebilecek yönlerini seçmek üzere 3-4 yıl çalıştım. Bu gezintiden oluşanlar 3 cilt şeklinde ‘Hegel Estetiği ve Edebiyat Kuramı' adıyla yayınlanmıştı Bilgi Üniversitesi'nden.
Hegel'in çürütmek üzere yola çıktığı Kant, - Hegel estetik felsefesini oluştururken Kant felsefesini çürütmek istediğini açıkca yazar. Fakat çürütememiştir, onu da söylemek zorundayım - Schiller, Heidegger ‘Felsefe, Estetik ve Edebiyat' adıyla İş Bankası Kültür Yayınları arasında çıktı. Böylece klasik Alman idealizminin, idealist felsefesinin en önde gelen temsilcilerinin estetik ve edebiyatla ilgili görüşlerini Türk okurlarının değerlendirmelerine ve edimine sunmuş oldum. Bu arada yine İş Bankası'ndan çıkan ‘Anadolu'da Çoğulculuk ve Tolerans' benim en sevdiğim kitabımdır onu da anmak isterim. Anadolu'da çoğulculuk ve tolerans olmasa ülkede hiçbir üretim olmaz."
ULUSLARARASI 9 KİTAP FUARINA KATILIYORUZ
Uluslararası kitap fuarları Türk edebiyatını dünyaya tanıtmak için iyi birer fırsat...
"Evet, dünya okurlarıyla buluşmayı daha da ileri götürmek için uluslararası kitap fuarlarını bir ortam, bir olanak olarak kullanıyoruz. 2013 yılında Türkiye, İngiltere'de Londra Kitap Fuarı'nda onur konuğu, 2014'te Çin'de onur konuğu olmaya uğraşıyoruz. Katıldığımız yurtdışı kitap fuarları 9'a çıktı Kültür ve edebiyatımızın dışa açılımında giderek daha önemli roller üstlenen telif ajansları ile uluslararası alanda faaliyet gösteren yayınevlerini bu yıl da destekliyoruz. 2012'de telif hakları ajanslarının katılımının sağlanacağı 9 fuarın yanı sıra Kahire, Selanik, Yeni Delhi ve Book Expo Amerika fuarlarına da katılımı destekleyeceğiz.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Uluslararası Kitap Fuarları Türkiye Ulusal Organizasyon Komitesi'nde bir kişiyle temsil ediliyor. Hangi yazarların, hangi yayınevlerinin, hangi telif ajanslarının gideceğine - bunların bir bölümünün giderlerini bakanlık olarak biz karşılıyoruz - bu ulusal komite tarafından karar veriliyor. İlk defa sivil toplum ve devlet uyum ve açıkcası karşılıklı üretken bir eleştirel tavır içinde birlikte çalışıyor, bu muhteşem bir şey. Dolayısıyla bu çalışma sürdüğü sürece Türk edebiyatının dünya okuruyla buluşma hızının artarak devam edeceğini varsayabiliriz."