E-kitapları torunlarım düşünsün!
Faruk Şüyün'ün bu haftaki konuğu; Raşit Çavaş
Yapı Kredi Bankası AŞ, kurucusu Kâzım Taşkent'in çizdiği yolda yıllardır kültür ve sanat etkinliklerine destek veriyor. Kurulduğu 1944 yılından beri özel koleksiyonları, yayıncılık çalışmaları, festivalleri, sergileri, sinema ve tiyatroya katkılarıyla Yapı Kredi, Türkiye'de kültürel yaşamın destekçisi olan önemli kurumlardan birisi.
1992 yılında daha kalıcı ve yaygın kültürsanat hizmetleri üretebilmek için yeniden yapılanma çerçevesinde Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık kuruldu. Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, ülkenin kültür-sanat yaşamını zenginleştirmek, topluma çağdaş, nitelikli ve farklı sanat olayları sunmak, kültür ve sanatı daha geniş çevrelere yaymak amaçlarıyla yayıncılık yapıyor.
Bugünkü konuğum da Yapı Kredi Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Raşit Çavaş... Yayınevinin yeni kitaplarından, projelerinden yayıncılık sektörünün durumuna, elektronik kitapların geleceğine kadar birçok konuya değiniyoruz. Söyleşimize, yazarlarından Yaşar Kemal'in aldığı Légion d'Honneur Nişanı ile başlamak istiyorum:
"Yaşar Kemal, dünyada az sayıda insana verilen Légion d'Honneur Nişanı'nın "Grand Officier-Büyük Subay" ödülünü aldı geçtiğimiz haftasonu. 1984 yılında da aynı nişanın "Commandeur" (Komutan) ödülü takdim edilmişti. Herhalde bu ödül, Türkiye ile Fransa arasında bugünlerdeki siyasi anlaşmazlığın kültürel bir yumuşaması da olacaktır diye düşünüyorum."
Ödül harika, tamam ama biz okurları, Yaşar Kemal'den yeni kitaplar da bekliyoruz...
"Bir okur olarak benim de ondan beklediğim, onun da bütün okurlarına borcu olan iki roman var: Bir tanesi, 'Demirciler Çarşısı Cinayeti' ve 'Yusufçuk Yusuf'tan sonra 'Akçasazın Ağaları'nın devamı olan bir kitap; bir de 'Bir Ada Hikâyesi'nin dördüncü cildi... Onu sanıyorum bitirmek üzere..."
Ne zaman biter?
"Biliyorsunuz sanatçılarından bu konulardan söz almak mümkün değil, ama uzun bir süredir yazıyordu, ciddi bir şekilde üzerine eğildi son zamanlarda ve bitmek üzere olduğunu biliyorum..."
Geçtiğimiz yıllarda Yaşar Kemal'in şiirlerini "Bugünlerde Bahar İndi" adlı kitapta bir araya getirmiştiniz. 2012 programında böyle sürprizler var mı?
"Yaşar Kemal'in roman ve hikâye olmayan iki kitabı daha var programımızda, ama onların ne olduğunu söylemeyeyim, sadece müjdesini vermiş olayım."
YAŞAR KEMAL'DEN YENİ KİTAPLAR
Daha önce bilinen çalışmalar mı?
"Yayınlanmamış kitaplar. Bir tanesi özellikle hiç kimsenin görmediği bir çalışma. Bir de hepimiz 'İnce Memed'i onun ilk romanı diye biliriz, halbuki daha sonra yayınlanmış kitaplarından biri, onun ilk çalışmasıdır. 2012 bu kitabın yazılışının 60. yılı, onu da özel bir baskıyla yayınlayacağız."
Başka yazarlar, başka kitaplar?! desem...
"Bütün yazarlarımıza belli periyodlarla kendilerinden yeni kitaplar beklediğimizi hep söylüyoruz. Meselâ bu yazarlarımızdan birisi, sizin de çok iyi tanıdığınız, daha önce hakkında kitap hazırladığınız Füruzan... Ona da kendisinden yeni bir kitap beklediğimizi söylüyoruz, o da verecek, söz verdi, ama her zamanki gibi yazarlar
tarihli söz vermemeye çalışıyorlar."
Ben, "Füruzan Diye Bir Öykü"yü hazırlarken üzerinde çalıştığı son romanın dosyasını görmüştüm...
"Biz görmedik! Ellerindeki ve evlerindeki dosyaların yayına ve okura ulaşmak için hazır olup olmadığı kararı yalnızca yazarların kendilerine ait. Özellikle mükemmeli arayan yazarlar, mümkün olduğu kadar titiz davranıyorlar ve bize, mümkün olduğu kadar geç veriyorlar. Böylelikle dosyaları siz görebiliyorsunuz, ama biz, göremiyoruz..."
Bu yılın bilançosu, önümüzdeki senenin programı belli oldu mu?
"Bu yıl iki yüz kitap yayınladık. 2012'de iki yüz elliye ulaşacağız herhalde çocuk kitapları ile birlikte. 400 tekrar baskımız var. İyi bir 2012 programı yaptık. Zaten 2013, 2014 programlarımız da bazı alanlarda şimdiden dolu..."
PROGRAMLI BİR YAYINEVİYİZ
Böylesine programlı olmanın handikapları da oluyordur herhalde?
"Programlı yayınevi olmamın iyi yanları var, kötü yanları var... Kötü yanı, aniden iyi bir kitap gelirse, programda nereye koyabileceğimiz için kendimizi sıkıştırmak... İyi yanı hem editörlerimiz, hem matbaalarımız, hem muhasebemizle bütün bir yıl için nasıl gideceğimizi, kabaca da olsa bilmiş oluyoruz."
Sektörün çeşit ve tiraj olarak da önde gelen yayınevlerinden birisisiniz...
"Ancak, sektör rakamları sağlıklı değil. Biliyorsunuz Yayıncılar Birliği Yönetim Kurulu üyesiyim aynı zamanda ve orada bunun sağlıklı bir hale gelmesi için uğraşıyoruz. Özellikle ekonomik verilerle ilgili gerçek rakamları bulmak için çalışmalar yapıyoruz, ama her zaman baskı sayılarını bilemiyoruz. Ama bandrol dağıtımının yayıncıların federasyonuna verilmesi dolayısıyla ileride daha sağlıklı rakamlara ulaşacağız. Bize gelince şöyle diyebiliriz: En çok kitap yayınlayanlardan biriyiz, ama en iyi kitap yayınlayanlardan da birisiyiz... İkisini ortalama bir şekilde yapmaya çalışıyoruz. Bizden daha çok adette kitap yayınlayan yayınevi vardır; bizden daha çok baskı adedi olan yayınevi de vardır ama biz, ülkenin iyi yayınevlerinden biri olarak yüksek ekonomik rakamlara ulaşıyoruz, bu başarı bence."
Bu rakamlar, verdiğiniz ilânlara da yansıyor mu?
"Bazı yayıncı meslektaşlarımızın yoğun reklam bombardımanı yaptığını görüyorum. Belki de o kitaplar, zaten ancak öyle satılabilecek kitaplar. Ama biz daha soğukkanlı, daha az, ama olabildiği kadar görünecek reklâm bütçemizle optimum faydayı sağlamaya çalışıyoruz. Gerçi reklâm, benim alanım değil, ama..."
Peki, sektörü nasıl görüyorsunuz bir yayıncı ve Yayıncılar Birliği Yönetim Kurulu üyesi olarak?
"Başlık adedinde kitapların arttığını görüyorum. Bunun bir anlamda okurlara olabildiği kadar çok farklı kitapların ulaşması açısından iyi olduğunu düşünüyorum. Ama bunun altında aslında, daha yüksek tirajlı kitaplar yerine, o tirajı farklı farklı kitaplar basarak sağlamak kaygısı var yayınevlerinin. Okuma-yazma oranı evet yükseliyor, ama kitap okuma oranı öyle artmadığına göre kitap başlık adedinin artmasının altında herhalde bu yolla yayınevlerinin gider ve gelirlerini düzenleme çalışması var sanırım. Galiba bu, uluslararası alanda da böyle, onlar da baskı sayılarını düşürüyorlar."
ESPRİ BİR YANA...
Elektronik yayıncılık, e-kitap için ne düşünüyorsunuz?
"Espri yapacak olursak, ben fiziksel kitabın sonu hakkında bir şey düşünmüyorum, torunlarım düşünsün! Espri bir yana gerçekçi bakacak olursak elektronik yayıncılığın hızla geliştiği bir gerçek. Bugün, çeşitli kaynaklardan bilgisayarlara binlerce e-kitap yüklemek mümkün... Böyle 50 bin tane kitabı yüklediğimizi düşünelim, kaçını kim okur? Kitap, bence selüloz kaynaklı olarak kalacaktır. Elektronik kitaplar da bilimsel araştırmalarda, tezlerde çok yararlı olacaktır... Zaten e-kitaplar, gördüğüm kadarıyla Türkiye'de gürültüsü kadar da çok satmıyor."
Ama dünyada satışları neredeyse atbaşı gidiyor...
"Elektronik kitaplar fiziksel kitaplara yaklaşmakla birlikte, selüloz kaynaklı olanların satışları düşmüyor... Bu ne demek, insanlar fiziksel kitaptan vazgeçmiyorlar ya da elekronik kitap, yeni bir pazar yaratıyor kendine..."
Bu da iyi bir şey...
"Benim sevdiğim kitapların yok olmayacağını düşünecek olursak çok iyi tabii!.."
Siz, sözleşmelerinize e-kitap telif hakları maddesini de koyuyorsunuz...
"Tabii... E-kitapların şöyle bir faydası var: Bazı kitapların hemen tekrar baskılarını yapamayabiliriz, onların elektronik baskıları olabilir. Belki gün olur bazı yazarların sadece elektronik kitaplarını yapabiliriz veya aynı yazarın çalışmalarını hem fiziksel, hem e-kitap olarak hazırlayabiliriz. Çünkü, demin de söylediğim gibi bunlar, biribirlerinin yerine geçen şeyler değil, aynı anda ikisini de okuyucuya sunarsak - ben hiçbir zaman müşteri demiyorum, piyasa demiyorum - ayrı ayrı insanlar bunlara sahip olmak isteyeceklerdir. İkisine de sahip olmak isteyecek insan da yoktur bence..."
SEKTÖR-DEVLET İLİŞKİLERİ...
Bu soruyu yine Yayıncılar Birliği Yönetim Kurulu üyesi Raşit Çavaş'a yöneltmek istiyorum. Yayıncılarla devlet arasındaki ilişkiler nasıl gidiyor. Örneğin yakınlarda bandrol dağıtımını da devlet yerine birlik üstlendi...
"Evet, iyi oldu. Sektörle devlet arasında farklı kademelerde işler var. Biliyorsunuz bir Yayıncılık Kongresi yapılmıştı. O kongrede alınan kararların uygulanabilirliğinin sağlanması için çalışılıyor. İkincisi devletin kitap alımlarıyla ilgili çok şeffaf bir komite var, orada da iyi bir ilişki sürdürülüyor... Öte yandan bir de uluslararası yönü, yani fuarlar var... Hem İTO, hem Kültür ve Turizm Bakanlığı yayıncılar birlikleriyle birlikte uluslarası fuarlara, özellikle konuk ülkeyse daha geniş bir katılımla gitmek için çalışmalar yapıyorlar... Meselâ 2013'te Londra'da konuk ülkeyiz, bu konuda da hazırlıklara başladık."
Kaç sene oldu Yapı Kredi Yayınları yönetmenliğinde?
"Altı bitti. Hem de bugünlerde."
Ya sektörde?
"75'te E Yayınları'nda başladığımı düşünecek olursak, otuz altı."
Yapı Kredi'de kaç kitap hazırladınız bu altı yıllık sürede?
"Bini geçti. Bin ellilerdeyiz bugün. Türkiye için az sayıda yayınevinde oluşabilecek bir rakam bu. Hele yeni bir yayınevi kurduğunuzda dünyanın neresinde olursanız olun bu rakama ulaşmak önemli. Ama tabii ben çok işleyen bir sistem üzerinde çalışıyorum."
"ŞANSLIYIM, İŞİM BENİM HOBİM"
Raşit Çavaş, 36 yıldır çalışıyor ve hep yayın dünyasında değil mi?
"Herkesin bir işi olur, bir de hobisi... 1975'te ben 21 yaşındaydım, demek ki o yaştan beri hobimle uğraşıyorum, bir de maaş alıyorum. Bu iyi bir şey, hobisini meslek olarak yapan az sayıdaki şanslı insanlardan birisiyim ben.
Hayatını hep kalemiyle kazanmak zorunda kalmış, ama hiçbir zaman da edebiyatla ilişkisi - kalem oynatmak anlamında - olmamış bir insanım. Yani ne lisede şiir yazdım, ne de hikâye ya da roman yazmaya kalkıştım. Hep yayıncılık yaptım diyebilirim.
Yayınevlerinde sözlük, ansiklopedi maddeleri yazdım… Rekin Teksoy'dan ansiklopedicilik tekniği açısından çok şeyler öğrenmişimdir Arkın Yayınları'nda… Kitap yayıncılığında da E Yayınları'nın sahibi Cengiz Tuncer'dir hocam. Daha sonra da ansiklopedilerde, özellikle de Ana Britannica'da ve İstanbul Ansiklopedisi'nde madde yazarken birçok şeyi, Nuri Akbayar'dan öğrendim…
Geçmişim, dediğim gibi hep kalem… Reklam yazarlığı da yaptım. Az kelimeyle en iyi ne kadar çok şey ifade edebilirsin, onu öğrendim. Ve çok kitap redaksiyonu var hayatımda. Sayısını hatırlayamayacağım kadar.
Oğlak Yayınları'nı kurduğumuz zaman ben iyi bir redaktördüm. Ama yayınlayacağımız kitapları seçmek zorundaydık. Şirket ortağı da olduğum için muhasebesi, baskısı, dizgisi, pazarlaması derken yayıncılığın her aşamasını yaşadım… Çünkü başlarda iki-üç kişilik bir şirketti Oğlak Yayınları…"
"Kitaplar, rafta okurunu beklemeli!"
Sektör nasıl değişti sizin çalıştığın 36 yıl içinde?
"Çok değişti tabii. Ben, Cengiz Tuncer ile çalışmaya başladığımda her kitap en az beş bin tane basılır, bunların bini Ankara'ya, bini İzmir'e giderdi ve bu satışlar iadesizdi. İade diye bir şey yoktu, paraları gelirdi. İade, çok sonra çıktı. Bu, o kadar kötü bir şey oldu ki gerek dağıtıcılar, gerek kitabevleri satın aldıkları kitapları satmak için gayret göstermez oldular. Diğerlerini iade edebilecekleri için, yalnızca satabilecekleri vitrinde tutar hale geldiler. Hatta son zamanlarda duyuyorum, bazı kitabevlerinde kitapların raf ömrü, bir haftaya kadar düşüyor. Oysaki insanlar her hafta kitabevlerine gitmezler. Her zaman raftaki kitap satılacak diye bir şey de yoktur. Rafta bekler kitaplar okurlarını. Bu durum, iyi bir şey değil. Tabii elektronik kitapta raf ömrü sonsuz. Ama o satış demek değil... Orada ancak satın alınma işlemi yapıldığında satış gerçekleşiyor. Fiziki kitapta ise hazırlık aşamasında ciddi bir masraf var, kâğıdı, matbaası, editörü, yazarı, dağıtımı ile... Ama karşılığını alamayabiliyorsunuz..."