G-20, Yeni Finans Otoritesi Olabilecek mi?
G-20 zirvesi, krizden çıkış için ortak strateji çalışmasına dönüştü
23-24 Eylül'de Pittsburgh'da düzenlenen G-20 zirvesi, liderlerin bir senedir süren finansal krizden kurtulmak amacıyla uluslararası bir strateji belirlemek için kolları sıvadıkları ortak bir çalışmaya dönüştü. Zirveden beklenti, yeni finans sisteminin kurulması için somut ortak kararların alınması, küresel ısınma ile ilgili yaptırımların ve karbon salınımı alanında finansal araçların tartışılması ve taslak oluşturulması ve yoksul ülkelerin krizle daha da yoksullaşmasını önlemek için çözümler üretilmesiydi. Oldukça olumlu ve katılımcı bir ortamda gerçekleşen Pittsburgh zirvesinde yeni finansal yapı ilk sırayı aldı, iklim değişimi ve küresel yoksulluğa daha az zaman ve enerji ayırıldı. Pittsburgh aynı zamanda toplantı binası dışında hararetli anti-G-20 protestolarına da tanıklık etti. Küreselleşme ve kapitalizm karşıtı göstericiler, bankacılara ve yoksul ülkelerin krizle daha da yoksullaşmasına 2 günlük toplantı süresince tepki gösterdi.
Toplantı tamamlandığında, dünya iki büyük değişimin başlangıcına start verdi:
1. G-20'nin ekonomik ve finansal politikalardaki yeni uluslararası karar mercii olmasına
2. Finansal sistemde, Bretton-Woods'a benzer, köklü değişikliklere gidileceğine karar verildi.
G-20 ile Elit G-8 Dünyaya Açılıyor
Nisan 2009'da Londra'da İyileştirme ve Reform için Küresel Plan paketi dahilinde alınan kararlar Pittsburgh toplantısı için temel oluşturmakta. Tüm liderlerin krizin sosyal etkilerinin bilincinde olması ve uzun dönemli küresel zararların minimuma indirilmesi için çalışılması çok önemli. Pittsburgh toplantısında öne çıkan iki nokta var: Biri, gelişmekte olan ülkelerin söz hakkının arttırılması; ikincisi ise, finansal krize yol açan uygulamalara karşı ortak bir stratejinin uygulanması. Bu iki önemli karar toplantının yapıcı olduğunun göstergesi aslında.
Obama'nın açıklamalarından, G-7 ve G-8'in yerini ekonomik konularda G-20'ye bırakacağını anlıyoruz. G-20 üyeleri gelişmiş ülkelerin yanında, gelişmekte olan dünya ekonomilerini de içine alıyor: Arjantin, Avustralya, Brezilya, Kanada, Çin, Fransa, Almanya, Hindistan, Endonezya, İtalya, Japonya, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Güney Afrika, Güney Kore, Türkiye, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri G-20'nin üyeleri. Böylelikle, 8 üyelik gelişmiş ülkelerin küresel kararlara imza attığı bir dönem kapanıyor ve Türkiye'nin de aralarında olduğu, Çin, Hindistan ve Brezilya gibi hızla büyüyen ve küresel ekonomiye büyük katkısı olan ülkelerin sesinin yükseldiği bir dönem başlıyor. Dünyada dengeler değişiyor, hem de kriz sonrasında çöken sistemin yaratıcısı batı dünyası kendi hatalarını düzelteceği yeni finansal sistemi daha geniş bir platformda dünya ülkeleriyle tasarlamaya hazırlanıyor.
G-20'nin rolünün ve kapsamının arttırılması, hem sembolik, hem de pratik öneme sahip. Gelişmekte olan ülkeler ekonomiye katkıda bulundukları ölçüde ekonomik kararlara etkide bulunabilecekler. Finansal krizle mücadelede Çin ve diğer gelişmekte olan ekonomiler ABD ve Avrupa ile beraber çalıştılar, ekonomiyi canlandırma paketlerini devreye koyarak uluslararası piyasaları ayakta tuttular.
Yeni Uluslararası Finans Sistemi Hazırlıkları
Toplantının sonunda varılan anlaşmalara göre, banka ve finans kurumlarına, kompleks finans araçlarına ve yönetici ücretlerine sıkı düzenlemeler getirilecek. ABD dahil, ülkelerin bireysel ekonomik sistemlerinde radikal değişiklikler görülecek. Toplantının hemen ardından yaptığı açıklamada Obama, elle tutulan ve tüm katılımcı ülkeler tarafından desteklenen bir ekonomik işbirliğinin gerçekleşeceğine inandığını dile getirdi. Yeni yapılandırılan finansal sistemin geçen sene çöken sistemden oldukça farklı ve güvenli olacağını vurguladı.
Toplantıda liderler ekonomik politikalarını koordine çabalarla oluşturacaklarına ve ülkeler arası ticaret açığını dengelemek için beraber çalışacaklarına söz verdiler. ABD gibi borca dayalı ekonomiler ile Çin ve Japonya gibi ihracata yönelik ekonomiler orta yolda buluşmak için gerekli uygulamaları hayata geçirmek için anlaştılar. ABD'den mevduat oranını arttırması, dış ticaret açığını azaltması ve büyük bütçe açığını dengelemesi beklenirken, Çin, Japonya ve Almanya gibi ihracat ekonomilerinden beklenti tüketici harcamalarını ve ülke içi yatırımları teşvik ederek ihracata dayalı ekonomiler olmaktan çıkmaları.
Yeni finans sisteminde en önemli uygulamalardan biri banka ve finans kurumlarına getirilen yüksek sermaye yeterliliği olacak. Amaç, yüksek sermaye tutma zorunluluğuyla risk almayı azaltmak ve öngörülmeyen kayıpların ve piyasa düzensizliğinin önüne geçmek. Toplantıda alınan kararlara göre, sermaye rezervlerinin ne kadar yüksek olması gerektiğiyle ilgili belli tutarlar veya oranlar yok. Bankacılıkta uygulanan ülkesel farklılıklar düzenlemelerin uluslararası bir standarda oturtulmasını zorlaştırıyor. Örneğin, Fransız ve Alman bankaları Amerikan bankalarına göre daha az sermaye rezervi tutmakta. Bu durum, değişen düzenlemelerle Avrupa bankalarını zorlayacak gibi görünmekte. Japon bankaları ise, Amerikan bankalarına göre daha muhafazakar politikalar izlemekte.
Bunlar, Pittsburgh toplantısında oluşmuş yeni stratejiler değil, üstelik bu ekonomik reformlar yerine getirilmediği takdirde, ülkeler üzerinde yaptırım sağlayan herhangi bir mekanizma da yok. Ancak, Pittsburgh ilk defa katılımcı liderlerin ekonomi politikalarını diğer ülkelerin liderleriyle paylaşmaya ve geribildirimlere açık olduklarını gösterdikleri bir platform oldu. G-20 üyesi liderler finansal ilerleme raporlarını üye ülkelerle ve IMF ile paylaşacak ve eleştirileri kabul edecekler. Başka ülkelerden gelen eleştirileri hoş karşılamayan birçok ülke için bu başlı başına büyük bir gelişme. ABD'nin de bu alanda katılımcı olmasıyla, diğer ülkeler bu yönde karar aldılar. Tüm bu yeni finansal kuralların 2010 yılı sonuna kadar devreye girmesi hedeflenmekte.
İklim Değişimi Kopenhag'a Kaldı
Ev sahibi Barack ve Michelle Obama, dünyanın en büyük ekonomilerinin liderlerini, güzel bir park içinde bulunan dünyanın ilk LEED sertifikalı binasında, Phipps Koservatuvarı'nda büyük bir davetle ağırladı. Küresel ısınmanın gündemde olacağının bir sembolü olan bu mekan seçimi umut verse de, pratiğe fazla yansımadı.
Time dergisine göre, G-20 toplantısında cevap alınması beklenen sorular yanıtsız kaldı. Küresel karbon salınımlarının düşürülmesi nasıl finanse edilecek? Isınan dünya ile mücadele etmek için gelişmekte olan ülkelere nasıl destek verilecek? Kyoto protokolünün devamı niteliğindeki Kopenhag toplantısına 2 ay kala, Pittsburgh zirvesi hükümetlerin küresel ısınmayla ilgili yol haritalarına ışık tutmalıydı. Yoksul ülkeler sürdürülebilir iklim değişikliği politikalarını yürütmek için fon talep ederken, zengin ülkeler bu alana sermaye ayırmak için yavaş hareket etmekteler. İklim finansmanının açıklığa kavuşması Kopenhag toplantısının başarısıyla birebir ilişkili. Pittsburgh toplantısında bu konu yeni finansal reformların ve İran'ın nükleer girişimlerinin gölgesinde kaldı ve senenin ilerleyen günlerine ertelendi.
Çevreci politikalarda önergeler yok değildi. Obama fosil yakıtlar için ayrılan devlet sübvansiyonlarını zamanla yürürlükten kaldırmak, böylelikle enerji etkinliğini arttırmak ve 21. yy'ın temiz enerji ekonomisine geçişi sağlamayı önerdi. Fosil yakıtlara devlet yardımlarının kaldırılması devletin tasarruf yapmasını sağlayacak. 2002-2008 arasında Amerikan hükümeti 72 milyar dolarlık devlet yardımını fosil yakıtlara ayırmış. Ancak, Amerikan Başkanı'nın konuşmasında, bu çevreci önergenin ne zaman hayata geçeceğiyle ilgili herhangi bir bilgi yoktu.
Küresel Yoksulluğa Karşı Ortak Strateji Yok
Bugün dünyanın en yoksul ülkeleri, krize herhangi bir katkıları olmamasına rağmen, krizin etkilerini en şiddetli şekilde yaşıyorlar. Açlık sınırında olanların sayısı artıyor, bulaşıcı hastalıklar ve hijyen sorunları ekonomiler yoksullaştıkça yaygınlaşıyor. Küresel yoksulluk zirvede ana konulardan biri olması beklenirken en geri planda tutuldu. Dünya Bankası'nın verilerine göre, önümüzdeki yıl sonuna kadar 89 milyon insan aşırı yoksullar arasına katılacak, günde 1,25 dolar ile yaşama savaşı verecek. Ekonomik krizlerden en fazla etkilenecek bu grup, ailelerin yoksulluğa itilmesi, sağlık koşullarının bozulması, okula gitmenin azalması ile toplumun içinden çıkılmaz sorunlara sürüklenmesine neden olacak.
Finansal krizden çıkmaya öncelik veren G-20 ülkeleri, küresel anlamda daha büyük tehditler oluşturan yoksulluğa acilen çözüm üretmeliler. Bugün kapitalizm ve küreselleşmeyle ülkeler sadece komşularından değil, tüm dünyadaki ekonomik, politik ve sosyal gelişmelerden etkilenmekteler. Hammadde zengini ve göreceli olarak ucuz işgücüne sahip yoksul ülkeler küresel talebin düşmesinden büyük darbe almakta. Dünya Bankası tahminlerine göre, ihracat düzeylerinin yüzde 10 düşmesi bekleniyor. Kapanan fabrikalardan milyonlarca Çinli işçinin işten çıkarılması, ABD'de otomotiv devlerinin çökmesiyle Meksikalı ve Kanadalı işçilerin evlerine dönme zorunluluğu, Güney Afrikalı ve Zambiyalı maden işçilerinin azalan üretim sonucunda işsiz kalmalarına sebep oldu. Dünyada talebin ve üretimin azalmasıyla, işsizliğin yanında yatırımlar da durduruldu. Yoksul ülkelere yapılan yatırımlar en büyük zararı gördü. Dünya Bankası tahminlerine göre, bu ülkelerdeki yabancı yatırımlar bu sene sonunda 2007'de yapılan yatırımların yarısından aza denk gelen 13 milyar dolara düşecek. Tabi bir de dolaylı sonuçlar var: Turizm gelirlerinde düşüş, politik istikrarsızlık gibi etkiler ekonomileri daha da kırılgan hale getirecek.
Kofi Annan, Amartya Sen, Michel Camdessus tarafından kaleme alınan Guardian'da çıkan yazıya göre, Pittsburgh'da liderlerin gerçekleştirmeleri gereken, küresel düşünmek ve ulusal çıkarların üzerine çıkmaktı. Küresel ısınma, kronik fakirlik ve başarısız olan finansal sistem konusunda liderlerin beraber çalışması ve ortak kararlarla toplantının tamamlanması hedefti ve toplantı özellikle yeni bir finans sisteminin kurulması konusunda somut kararlar sağladı. Dünya liderleri, belli bir yaptırım mekanizması olmadan, yeni bir finansal sistemin kurulması için gerekli önlemlerin alınmasında ve uzlaşmaya gidilmesinde işbirliğine açık olduklarını belirttiler.
Bundan sonra iş, alınan kararların somutlaştırılmasında ve uygulanmasında. Eski sistemin batık kurumlarını ve sistemlerini temizlemek Batı'ya, yeni sistemin kurulmasına mimarlık etmek ise G-20 ülkelerine düşüyor…