Kabus görüşmeler mi dediniz?

Kimisi saçma, kimisi komik, kimisi rahatsız edici. Bu görüşmelerin ortak yönleri akılda kalıcı olmaları...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İş görüşmelerini kimse sevmez. Yeni bir iş fırsatıyla karşılaştığınız için heyecan duyarsınız ancak görüşmenin stresi basar. Hangi sorular sorulacak? Nelere, nasıl hazırlanmalı? Ne giymeli? Ne kadar erken çıkmalı? Kendinizin diğer adaylardan farklı ancak işe en uygun profesyonel olduğunuzu nasıl göstermeli?

Bazı görüşmeler beklediğinizin aksine sohbet akıcılığında, keyifli konuşmalara benzerken, diğerleri baskının hissedildiği tek taraflı sorgulama seanslarını andırır. Gitmeden neyle karşılaşacağınızı bilemezsiniz. Hayat sürprizlerle doludur. Dışarıdan herkesin çalışmak istediği şirketlerin pek çalışmak isteyeceğiniz yer olmadığını, fazla adı duyulmamış şirketlerin de size iyi gelecek, verimli ve huzurlu çalışacağınız ortamlar sağlayacağını görebilirsiniz.

Geçtiğimiz hafta Linkedin üzerinden ‘Başınızdan geçen en kötü iş görüşmesi deneyimini nedir?’ diye sordum. Dünyanın farklı coğrafyaları, sektörleri ve mesleklerinden cevaplar aldım. Kimi bu da olur mu dedirtti, kimi güldürdü, kimi şaşırttı, kimi düşündürdü. İşte benim kısa yorumlarımla kabus iş görüşmelerine örnekler...

Hata yapmak her insanın başına gelebilir. Önemli olan hataya nasıl cevap verdiğimizdir. Hataya hatayla cevap vermedikten sonra çoğu hata öğretici niteliktedir. Bazen hatanın düzeltilme ve burada okuyacağınız gibi düzeltilmeme biçimi size şirketin iç yüzünü gösterecektir.

● Mustafa Atmaca( Üs düzey yönetici İstanbul)

İSTANBUL) 2008 yılında otomotiv sektöründeki bir şirket başvurumu uygun bularak görüşmeye çağırmıştı. İK uzmanı arkadaşla telefonda ön görüşme yaptıktan sonra beni davet edecekleri adresi, toplantı saatini ve görüşmeye katılacak kişilerin bilgilerini e-mail olarak göndereceğini söyledi ve 5 dk sonra gönderdi.

E-mailde Gölcük / 10.30 yazıyordu ve ben de o gün saat 10'da Gölcük’e ulaştım.

Saat 10.15’te aynı arkadaş aradı ve “Geldiniz mi?” diye sordu, bende kendisine Gölcük’e geldiğimi ve bekleme salonunda olduğumu söyledim. Arkadaştan 3-4 saniye ses gelmedi ve sonra dedi ki “Görüşme Gebze’de, siz niye Gölcüğe gittiniz ki?”

Ben de toplantı için bana gönderdiği e-maile bakmasını rica ettim, o da baktı ve “Eyvah!” dedi.

Hatasını düzeltmek ve yeniden toplantı ayarlayabilmek için durumu İK Direktörüne anlattı.

2 gün sonra İK direktörü bana gönderdiği e-maile aynen şöyle yazmıştı: ‘Daha görüşmenin nerede yapılacağını bile bilmeyen biriyle nasıl çalışabiliriz?’ Ben de cevaben şöyle yazdım: ‘Daha toplantının nerede yapılacağını bile yazamayan insanlarla nasıl çalışabiliyorsunuz?’

İşe alım kararını veren insanlar çoğu zaman objektif değildir. Kafalarında ön yargılar, doğru bildiklerini sandıkları beden dili işaretleri vardır. Gördükleri davranış biçimlerinin bir anlama geldiğine o kadar emindirler ki, karşı tarafa söz hakkı vermeye gerek duymazlar.

● Yasemin Yiğit Kuru ( Kalite müdürü İstanbul)

Savunma sektöründe çok iyi bir konumda olan bir firmayla iş görüşmesine gittim, 8-9 yıl önceydi, görüşme junior bir pozisyon içindi. İK ve teknik görüşmelerim çok başarılı geçtikten sonra en tepedeki pozisyonlardan biriyle görüşmeye davet edildim. Müdür veya direktör seviyesinde bir görüşme yeterliyken şirketin kurucularından birinin bu pozisyon için görüşme yapmaya vakit ayırması beni çok şaşırtmıştı, ancak görüşmeden sonra şirkette çalışan teknik çalışana güvenmeyen bir patron şirketi imajı yerleşti aklıma.

Görüştüğüm üst düzey yönetici tüm sorduğu soruları yanıtlarken çayımı yarım bırakmam dikkatini çekti. İki işi aynı anda yapamadığım gibi yüzeysel bir analiz yaptı. O zaman olmayacağını anlamıştım zaten benim de bu şirkette çalışma isteğim kalmamıştı. Ayrıca çok yanlış bir analiz de değildi. 2 işi 3-4 hatta daha fazla işi aynı anda yürütürken, kendini ihmal edebilen bir çalışan oldum hep 13 yıllık meslek hayatımda... Benim analizim ise, başarılı projeler çıkaran bir şirket olsa da, çalışanın üzerinde baskı kuran, her hareketini takip eden sevimsiz bir patron şirketi olması oldu. Hala da adını duyduğumda burun kıvırırım!

Bazen de herşey başından komik gelişir, kendinizi garip bir hikayenin içine sıkışmış bulursunuz.

● Melis( Ticari pazarlama yöneticisi Dubai)

aylık kadar hamileyken bir görüşmeye gittim. İnsan kaynaklarından sorumlu kişi beni aday olarak olumlu buldu ve beraber çalışacağım yöneticiye yönlendirdi. Görüşmem burada çok büyük bir otelin lobisinde saat verilerek bildirildi ama elimde telefon numarası yoktu. Otele gittim baktım, sağa sola bir adam birisiyle kahve içiyorken bana başıyla işaret yaptı gibi geldi ama emin olamadım. Ben de koltuğa oturdum görüşeceğim kişinin beni aramasını bekledim. O sırada birisi lobiye birisini arayan gözlerle geldi. Ben de elimi kaldırdım. Adam geldi beni aldı bir masaya geçtik ve kahve ısmarladık. 5 dakika kadar Fransız oluşundan ve yeni açılacak ofisten sohbet ettik. 5 dakikanın sonunda bana kartını uzattı. Kartta benim buluşacağımdan farklı bir isim yazıyordu. Ben “Pardon bölücem ama siz şu firmadan şu kişi değil misiniz?” diye sordum. Adam “Yoo” dedi! Meğerse yanlış kişiyle oturmuşum görüşmeye. Meğer otele girdiğimde gördüğüm ilk kişi doğru kişiymiş. Benim o masadan kalkmamla öbür adam yanıma geldi ve sonrasında asıl görüşmemizi yaptık. Ben de işi şakaya vurup “1 görüşmeye geldim 1 taşla 2 kuş oluyordu” dedim ama sanırım yüzümün rengi mor ve kırmızı arası bir şeydi. Güldüm de çok ama hala düşündükçe güleyim mi ağlayayım mı bilemiyorum…

Bazen de öyle iddialı bir soru gelir ki insan kaynaklarından veya şirket yöneticilerinden siz de esprili bir cevap verirsiniz… ya şeytan tüyü var bu adayın, kıvrak bir zekaya sahip diye algılanırsınız, ya da fazla hazır cevap, alaycı, kendinden fazla emin denir, elenirsiniz...

● Kürşat Alkan ( Rsepsiyon müdürü İngiltere)

“Aradığım kişi sen misin?” diye sordular ben de “Ne aradığınızı biliyor musunuz?” dedim. “Görüşme bitti” deyip gönderdiler beni.

İnsanlar kendilerini geliştirir, gelişir. Çalışacağınız şirket çalışanlarının gelişimine inanan bir şirket olmalıdır.

● Altuğ Gürkaynak ( Yazılım uzmanı İstanbul)

Geçen gün öğleden sonra bir teknoloji firmasından “Bize başvurmuşsunuz, görüşelim” telefonu aldım, “Hay hay, ama haftaya yokum, bu hafta yapabilir miyiz?” diye sordum. Hemen programlar incelendi, yoğun iş görüşmeleri arasından bana “Yarın 3’te” diyerek randevu verildi. Gülüşmeler, hoş beş, kapattık.

Birkaç gün sonra sabah yine bir telefon:

İK: Altuğ bey biz sizi veri tabanımızda bulduk, 4 sene önce de bir görüşme yapmışız.

Altuğ: Evet hatırladım.

İK: Bizim yöneticilerimiz değişmedi, sizle tekrar görüşme gereği görmediler. Görüşmemiz iptal.

Altuğ: Nasıl yani? 4 yıl boyunca ben ayağımı duvara uzatıp yatmış mıyım? Aynı mı kalmışım?

İK: Ehemmm .. Öyle işte.. kem küm..

Altuğ: Peki, yapacak bir şey yok, Allah akıl fikir versin. İyi günler.

“İnsan karşısındakini de kendi gibi bilirmiş”. Bu komik olaydan benim çıkardığım; şirket yöneticileri kendilerini hiç geliştirmedikleri gibi, herkesi de kendileri gibi sanıyorlar.

Profesyonellikten uzak bir ekiple karşılaşınca orada çalışsanız işlerin asla yürümeyeceğini görürsünüz.

● Cenk Kabahasanoğlu ( Proje yöneticisi İstanbul)

İş görüşmem, sonuncusu son dakika olmak üzere, toplam 3 kez ertelendi. Sonunda görüşmeye gittiğimde, CV’mi okumamış ve hangi pozisyon için geldiğimi dahi bilmeyen biriyle, karşımda turşu yiyen bir başkasının olduğu bir masada görüşme gerçekleşti. Aradan geçen 9 gün sonra pozisyonun tam mı yarı zamanlı mı olduğuna karar verilmediğini ve maaş için bir fikirlerinin olmadığını öğrendim. Özür dilenerek bir kez daha görüşmeye çağrıldım ancak yaklaşım tarzlarını profesyonelce bulmadığımı belirterek başvurumu geri çektim.

Bazen de iş görüşmesi doğrularınıza aykırıdır… olmaz, söylenilenler, yapılanlar sizin içinize sinmez. Ne kadar işe ihtiyacınız olursa olsun, çıkın gidin o görüşmeden… kendinizle savaşacağınız hiçbir işe evet demeyin.

Adayların ilginç cevapları da yok değil

Bir de görüşmenin işverenler gözünden değerlendirmesini yapalım. Dailyrecruiting.com birkaç ilginç adayı ele almış:

- Aday görüşmeye gittiği şirkette halihazırda çalışan karısının kendisini aldatıp aldatmadığını sorar.

- Aday herkesin ne kadar maaş aldığını sorar.

- Bir önceki işinden ayrılma sebebinin gerçekten hak eden birinin kıçına tekmeyi indirmek olduğunu söyler.

- Tüm görüşme boyunca aday yoga pozisyonunda oturur.

- İnsan kaynakları soru sorduğunda aday sorunun cevabını hayretler içindeki insan kaynaklarının gözü önünde Google’dan arar.

Ne aday ne de işveren tarafının korku, trajedi ve komedi janrlarından uzaklaştığı görüşmelere...

www.datassist.com.tr