"Geleceğin endüstrisi kültür"
MÜ-YAP Başkanı Bülent Forta ile fikri mülkiyetler ve 5846 sayılı kanunda yapılacak değişiklikler üzerine konuştuk.
Faruk ŞÜYÜN
MÜ-YAP (Bağlantılı Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği) fonogram yapımcılarının bir araya gelerek oluşturduğu, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kurulmuş olan bir meslek birliği. Müzik yapımcılarının ortak çıkarlarını korumak, ses taşıyıcılarının kullanılmasından kaynaklanan ücretlerin tahsili ile hak sahiplerine dağıtımını, müzik yapımcılarının ve yapımcılığının gelişmesini sağlamak; ses tespitlerinin izinsiz olarak çoğaltılmasını ve kullanılmasını önlemek için mücadele etmek, bu konuda kamuoyunu bilinçlendirmek gibi amaçları var. Bunlara ek olarak müziğin sosyal ve kültürel anlamda gelişmesi ile beraber, ekonomik anlamda da güçlenmesini sağlamak da amaçları arasında yer alıyor. Bu haftaki konuğum MÜ-YAP Başkanı Bülent Forta. Kendisi ile fikri mülkiyetleri, özellikle de Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nda yapılacak değişiklikleri konuşacağım. Öncelikle kanun tasarısıyla başlıyoruz:
"Türkiye'deki telif hayatı ne diyeyim bir eşik atlama aşamasında. Bunun en temel ayaklarından bir tanesi 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nda öngörülen ciddi değişiklikler. Avrupa Birliği'ne uyum yasaları çerçevesinde telif haklarının düzenlenmesiyle ilgili olarak çok uzun yıllardır çalışıyoruz bakanlıkla. Bugüne kadar yaklaşık 10 yıllık bir lisanslama pratiğimiz var. Geçen yılki enerjimizin çok büyük bir bölümünü bu yasal değişikliklerle ilgili çalışmalar aldı. Ayrıca internetle ilgili ciddi önlemler ve kısıtlamalar geliyor. MÜ-YAP onun da oluşmasında ciddi bir know-how sağladı. Dolayısıyla bu sene yasal değişikliğin ardından telif hayatında ve telif toplama konusunda ciddi değişiklikler olacağını öngörüyoruz. Organizasyonumuzu da buna göre yapmaya çalışıyoruz. Çünkü artık daha böyle bir elit tabakadan toplanan telif, biraz daha alana yayılacak gibi görünüyor. Bu da önemli bir organizasyon meselesi."
Yasa ne zaman hayata geçer?
"Ekim'de falan meclise sevk edilmesi öngörülüyor. 2013 yılı itibariyle de telif bilincinin yerleşmesi, müzik kullanımlarıyla ilgili her yerden teliflerin adaletli bir şekilde toplanabilmesiyle ilgili ciddi bir çalışma yürütüyoruz."
Ya ikinci ayak?
"Özellikle müzikte dijitalizasyon çok önemli bir rol oynuyor bugün. Bu konuda MÜ-YAP'ın bir tür öncülüğü vardı. 2013 bu konuda özellikle büyük şirketlerin Türkiye'ye gelmeye başlayacağı bir yıl olacak. Çünkü dijital müziğin en önemli payları biliyorsunuz iTunes/Apple, Microsoft, yine abonelik sistemiyle çalışan Spotify, Deezer gibi firmalara ait. Türkiye'de ise bugüne kadar hem yasaların oturmamış olması, hem henüz insanların internetten bir içeriğe erişmek için para verme alışkanlığının bulunmaması ve başka tür nedenlerle genellikle yerel oyuncuların olduğu bir pazardı bu. Ama şu anda biz en az 5 uluslararası firmayla - iTunes da bunların içersine dahil - Türkiye pazarına giriş konusunda ciddi bir trafik içerisindeyiz ve öyle sanıyorum ki 2013 yılının başından itibaren bu alanda dünyadaki en büyük oyuncuların MÜ-YAP'la beraber dijital müzik pazarını regüle edecekleri, insanların haklarını daha alacağı bir sisteme doğru gideceği bir süreç yaşayacağız. Dolayısıyla bu iki temel iş yani hem yasal düzenlenme, hem bunun iş modellerinin oturtulması MÜ-YAP'ın üzerine üzerinde ciddi bir reorganizasyon problemini getiriyor."
Telif birliği oluşturuluyor
Yasayla gelecek yenilikleri biraz daha açabilir miyiz?
"Şu ana kadar meslek birlikleri eliyle lisanslama yapılırken eser sahipleri meslek birlikleri, yorumcu meslek birlikleri diye her gün yeni bir meslek birliği doğmasına yol açabilecek bir kanun yapısı vardı. Burada kısmen bir değişiklik gündeme geliyor bütün alanlar için. Ve dolayısıyla eğer lisanslama yapmak durumundaysanız bir protokolle, telif birliğiyle ortak yapmak zorundasınız artık. Yani tek elden lisanslamayı kanun zorunlu kılıyor.
İkinci temel değişiklik umumi mahallerdeki müzik kullanımıyla ilgili bir sertifika zorunluluğu getiriyor yasa. Bir tür belediye ruhsatı gibi müzik çalmak için meslek birlikleriyle veya ilgili birimlerle bir lisans sözleşmesi yapıp müzik çalma hakkını ondan sonra elde etme koşulu geliyor ki bu çok önemli bir gelişme, çünkü Türkiye'deki binlerce yerin lisanslanması mânâsına gelecek.
Onun dışında tüketiciyle telif üreticileri arasında ciddi bir denge de öngörüyor yasa. Meselâ 'telif hakem kurulları' gibi bir yapılanma geliyor, yani tüketicilerin fiyatların yüksekliğine itiraz edebileceği ya da bizim azlığına itiraz edebileceğimiz bir bağımsız mekanizma.
Ama en önemli gelişmelerden bir tanesi internet alanında yapılan düzenlemeler. İnternette rol alan bütün oyuncularla ilgili yaptırımlar öngörüyor yasa. Bu, nihai tüketiciye kadar uzanan bir zincir. Nihai tüketici için de iki kez uyarının arkasından idari para cezasına kadar uzanan bir süreç. Bunun da efektif bir sistem olarak işlediği zaman özellikle korsan kullanımları ciddi şekilde azaltan bir rolü olacağını düşünüyoruz.
Türkiye'de bütün hak sahiplerini ilgilendiren bir konu da özel kopyalama harcı, özel kopyalama vergisi. Bugüne kadar toplanan bu vergi genellikle hak sahiplerine değil, devlete gidiyordu. Bu sefer hak sahiplerine döneceği bir mekanizma için çalışılıyor."
Böylelikle Avrupa Birliği yasalarıyla uyum sağlanmış olacak mı? Siz benimsiyor musunuz bu tasarıyı?
"Genel hatlarıyla benimsiyoruz, ama Türkiye'de henüz çıkmamış yasaya don biçilmez! Dolayısıyla şimdiden bu kadar angaje olmanın mânâsı yok, ama Avrupa Birliği veya dünya standartlarında bir şey zaten telif hayatı, bunda bir senkronizasyon kaçınılmaz. Ama hep konuşulur yasalar yerli yerindedir de uygulamada ciddi problemler vardır."
Reorganizasyon şart
Ben de onu soracaktım, uygulamayı gerçekleştirebilecek mi meslek birlikleri?
"Bunun için en azından bizim ciddi bir reorganizasyona ihtiyacımız var. Yani 81 ilde binlerce noktada bu işlemleri yapabilmek için epey ciddi bir organizasyona ve ciddi bir işleyiş düzgünlüğüne ihtiyaç var.
İkinci temel nokta toplanan paranın dağıtılmasıyla ilgili de ciddi mekanizmalar gerekiyor. Yani ölçümler, izlemeler, çalınanların tespit edilmesi... Dolayısıyla benim aklımda ve vizyonumda böyle uzay üssü gibi bir telif toplama birliği var. Noktalardan playlistlerin alınması, bunların sertifikalandırılması, bunlara bazı sistemler konulması falan... İş amatör yapılabilir bir meslek birliği ruhundan hakikaten çok profesyonel bir iş modeline doğru gidiyor. Ben bunun meslek birlikleri, özellikle müzik meslek birlikleri tarafından becerilebileceğini düşünüyorum."
Zor, ama sonuçları iyi mi olacak?
"Bence iyi olacak, yani sonuçta insanlar fikirlerinin, yaratımlarının karşılığını almak üzere organize oluyorlar. Fikrin dışında bir sürü şeye o kadar müsrif olan bir ülkenin fikre yığınak yapması bence güzel bir şey."
Peki insanlarda çaldıkları, dinledikleri eserler için telif ödeme duygusu, bilinci nasıl oluşturulacak. Genellikle kültür-sanat-edebiyata ilişkin ürünlere "para ödenmez" diye bir düşünce vardır...
"Bu iş sonuç olarak bir günde, iki günde olabilecek gibi değil. Bir yandan siz yasal önlemleri alacaksınız, bir yandan kamuoyu bilinçlendirmesini yapacaksınız, bir yandan da uygun iş modelleriyle insanlara ulaşacaksınız. Bu üç ayaklı stratejiyi kurmadığınız zaman olmaz. İnternetin bir özgürlük alanı olduğu ve dolayısıyla fikri mülkiyet ürünlerine bedava erişileceği gibi yanlış, aslında çok pirimitif bir düşünce var. Bunun felsefe alanına taşındığı düşünceler de var. Onlar üzerinde belki tartışılabilir."
Nedir bunlar?
"Meselâ koruma sürelerinin çok uzun olduğu... Hâlbuki belli bir dönem sonra bunların topluma..."
Şimdi kaç sene?
"Ölüm artı 70 yıl. Bu fikri mülkiyet açısından böyle. Dolayısıyla bu efektif koruma önlemleriyle bu sürenin kısaltılabileceği şeklinde düşünceler tabii ki tartışılabilir. İnsanların kendi mülkiyetleri üzerindeki tasarruflarına da hiç kimse itiraz etmez. Bedava dağıtmak istiyorsa bedava dağıtabilir. Ama istemeyenlerin ürünü de bedava olmalı diye ve internette bir kopyalama kolaylığı var diye çalmak, bana göre çok savunulabilir bir şey değil. Burada tabii iletişim özgürlüğüyle bu teknolojik engeller arasında çok ince bir denge var. Tabii ki iletişim özgürlüğü fikri mülkiyet haklarının üzerinde bir şey, en temel insan haklarından bir tanesi. Ama bu, herhangi birinin ürününü çalma özgürlüğüne dönüşmediği müddetçe. Bu konunun tabii ki felsefi boyutları var. Hiç kimse bir 'Big Brother' devleti yaratmak istemez. Ama öyle sanıyorum ki bu nihai tüketiciye varan önlemleri de bir tür bilinçlendirme, bir tür farkındalık yaratmak için kullanabilirsiniz. Yoksa kimseyi cezalandırmak, asmak, kesmek gibi bir tavırla bu işin mânâsı yok..."
Bütün lisanslama hareketlerinde MÜ-YAP ön plana çıkıyor, çünkü daha çok parası olan bir sektörü temsil ediyor. O kadar ekonomik gücü olmayan sektörler de aynı şekilde yeni yasadan yararlanabilecekler mi?
"Aslında sektörün parası olmasının ötesi bir durum bu. Sinema sektörü de az paralı bir sektör değil, ama bir türlü bu telif hikâyesini çözemedi."
Hukuk pahalı bir şey
MÜ-YAP'ın sırrı ne?
"Sırrı en azından üyelerinin bunun önemini kavrayıp belli bir dönem toplanan para üzerinde talepte bulunmamaları ve onu bir tür işletme sermayesi gibi MÜ-YAP'a bağışlamaları. İlk iki yıl boyunca MÜ-YAP yapılan bütün lisanslamalarda üyeninin iradesiyle o parayı kendi bünyesinde tuttu. Türkiye'de hukuk, kaliteli personel çalıştırmak pahalı bir şey, ofis otomasyonu, yazılımlar falan diye ifade ettiğin zaman koskocaman bir mali bütçe çıkıyor ortaya. Dolayısıyla MÜ-YAP'ın bu kartopu gibi büyüyen etkisi biraz bu bütçeyi baştan elde edebilmesi ve ardından da yaptığı yatırımlarla kendini büyütmeyi başarabilmesi. Bunun aynısını kitapçılar da sinemacılar da yapabilir. Yani sonuç olarak cebinizden bir şey çıkmıyor. Sadece tulumbaya biraz su koyuyorsunuz ve ondan sonra da sıra tulumbanın pompasının iyi çalışmasına geliyor."
Diğer sektörler?
"Asıl hak sahiplerinin bu işte bir birlik olamaması söz konusu. Yani herkes çok biliyor, nasıl olacağına dair bir fikre sahip, ama bu işler öyle olmuyor. Ciddi profesyonel bir kadro, vakit ayırmak; bir liderliğin oluşması, bu liderliğe güvenin ortaya çıkması falan gibi süreçler söz konusu. Müziğin başka bir avantajlı olduğu nokta var mecburi olarak kolektif takip edilmesi gereken bir şey. Yani milyonlarca şarkı... Ama sinema öyle değil, meselâ 5 film takip ediyor ve orada iş takılı kalıyor."
Müzikte korsan azaldı mı?
"Fiziki korsan evet, neredeyse yok denecek kadar az, ama internet korsanlığı hâlâ korkunç boyutlarda."
Bilinç yaratılmalı
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu tasarısı ile başladık, fikri mülkiyet haklarıyla bitirelim, Ülkemizde bu konular çok problemli, ama yeterince tartışılmıyor...
"Burası fikrin çok fazla sevilmediği, fikir ifade etmenin çok kolay olmadığı bir ülke. Ama bunun özgürlüklerin kısıtlanması kadar başka bir boyutu da var: Fikrin kendisi bir ekonomi yaratmıyor. Tabii ki yazarlık olsun, müzisyenlik olsun sadece paraya indirgenebilir şeyler değildir, sonuçta insanın yaradılışından ortaya çıkar. Bohem ve çok beğendiğimiz birçok şair vardır, ama en azından fikirleriyle insanların para kazanabilecekleri bir ortamın kapısını aralama açısından ben telifin çok önemli olduğu kanısındayım. Dolayısıyla bu alanda ne kadar çok bilinç yaratabilirsek, ne kadar çok bunun teorisi üzerine konuşabilirsek çok önemli. Meselâ Türkiye'de önemli bir yayıncılık sektörü var, fikri mülkiyet konusunu tartışan herhalde bir elin parmakları kadar kitap yoktur. Bu konuda bir üretim, bir farkındalık yok. Üniversiteler bu konuya yeni yeni eğiliyorlar...
Kültür endüstrileri bana göre dünyada geleceğin endüstrileri. Türkiye'nin en temel problemi kültür endüstrilerinin ekonomik değeri konusunda bir bilincin ortaya çıkmaması. Halbuki kültür endüstrileriyle rekabet edebilirsiniz. Nano teknolojiyle rekâbet etme imkânlarını kaybetmiş bir yerden geliyorsunuz. Batı'da da kültür üretmede ciddi bir tıkanma var. Bu boşlukta Türkiye iyi bir hareket planı koyarsa önüne çok iyi yazarların, çok iyi sinemacıların, çok iyi müzisyenlerin çıktığı ve dünya çapında karşılığını bulduğu bir büyük ekonomi yaratabilir. Ama bu, stratejik planlamayla yapılabilir bir şey. Biz MÜ-YAP olarak en azından bunun altyapısının ortaya çıkması için de bir faaliyet içerisindeyiz. Üniversitelerle bakanlıkla bu konuda ilişkiler kuruyor, raporlar hazırlattırıyoruz. Kültür endüstrilerini Türkiye'nin gündemine taşımak zorundayız. Aslında bunu yapacak en talihsiz yerlerden biri biziz. Bunun öncülüğünü esas olarak yazarların, sinemanın yapması lâzım. Çünkü müzik daha popüler ve kolay tüketilebilir yanı daha ağır basan bir şey, ama maalesef o alanlarda da sorun sadece basit bir korsan kitabı engelleme ya da ne bileyim 'devletten nasıl yardım alırız'a indirgenmiş vaziyette. Daha iyi vizyonlara ve daha iyi bakış açılarına ihtiyaç var diye düşünüyorum."
"Youtube, MÜ-YAP'a telif ödüyor"
Uluslararası şirketler bütün dünyada telif, vergi ödüyorlar da niçin Türkiye'ye gelince bunları ödemekten kaçıyorlar? Bu arada Google, Yandex Türkiye'de ofis açıp yasal hale geldiler örneğin...
"Ben şöyle düşünüyorum: Youtube gibi yerler sonuçta içerik taşıyıcılar. Büyük şirket olma güçleri de o içerikleri çok daha fazla bir trafikle taşımalarından geliyor. Ben Türkiye'de üretilmiş olan içeriğin, bunlar dizi filmler olabilir, müzikler olabilir o kadar da güçsüz olduğunu düşünmüyorum. Yani şimdi Youtube'dan bütün Türkçe içeriği, entertainment içeriği çekseniz Youtube herhalde Türkiye'de hiç karşılığı olmayan bir şirket haline gelebilir. Burada önemli olan içerik sahiplerinin lisanslamaları yaparken güçlerini gösterebilmeleri. Bu Facebook için de başkaları için de geçerli. Eğer bu gücü gösterebilirseniz siz, zaten karşı taraf bir lisans sözleşmesine oturmak zorunda kalıyor. Biz Youtube'u lisanslarken o, ben lisanslanayım demedi, biz takip ettik. İçeriklerimizi kullanıldığı müddetçe bize telif ödüyor. Orada resmi sayfamız var, yaklaşık 1 buçuk milyar video seyredilmiş durumda ve dünyadaki müzisyen siteleri arasında da 18'inci sıradayız. Ama onun dışında nihai tüketicilerin yüklediği videolardan da biz hak sahibi olarak Youtube'dan telif alıyoruz."
İnternette yasal, ama ücretsiz bir dünyaya doğru...
Şimdi ütopik bir soru... İnternetteki her şeyin yasal, ama nihai tüketiciye bedava olduğu bir dünyayı görecek miyiz?
"Bu ciddi bir felsefi tartışma. Yani bu olamaz bir şey mi? Olabilir aslında, ama bunun için çok ciddi bir siyasal irade, vergilendirme politikası falan gibi şeyler lâzım."
Kimi iletişim şirketleri abonelerine ücretsiz şarkı indirme olanağı veriyor...
"Onlar hak sahiplerine parasını ödüyor, nihai tüketici de bunlara bedava ulaşıyor. Bu, belli bir dönemdi. MÜ-YAP'ın araladığı bir kapıydı aslında. Bu dönem şimdi yavaş yavaş sona eriyor. Neden sona eriyor? Çünkü ne kadar büyük şirket olursanız olun karşılığında bir ekonomi olmadığı müddetçe hep subvanse edemiyorsunuz. Dolayısıyla onlar da bu modellerden para kazanmak istiyorlar. Para kazanmanın da bu alanda fazla formülü yok: Ya reklam alacaksınız bir medya gibi kurgulayacaksınız onu ya tüketiciden bir para talep edeceksiniz ya da aboneliklerle yapacaksınız."
Bu olabilir mi Türkiye'de?
"Ben olacağı kanısındayım. Çünkü bundan 10-15 sene önce bize televizyon seyretmek için para vereceksin deselerdi 'hadi canım!' derdik. Ama ne oluyor şimdi aylık bir parayı ödüyoruz. Ben, insanların bütün eğlence içeriğine, sinemaya, müziğe hatta kitaba belli bir abonelik sistemiyle ulaşabilecekleri bir dünyaya doğru gidildiği kanısındayım. Bu ne kadar bir süre içerisinde gerçekleşir, kahinlik yapmak istemem. Ama biz ya telefon faturamıza ya televizyon dijital platform faturamıza eklenmiş bir aylık ücret ile en azından istediğimiz müziği dinleyebileceğimiz, istediğimiz filmi seyredebileceğimiz ve temel kitapları okuyabileceğimiz bir ortam elde edeceğiz."