Doymadı sanıyor, vaktinden erken ek gıdaya başlatıyoruz

İyi besleniyor, düzenli spor yapıyor ama daha 30 yaşında hipertansiyonu var! Bazen böyle kişilerle tanışır, şaşırırız. Uzmanlara göre bu tablonun arkasında bebeklik dönemindeki yanlış beslenme olabilir.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

YASEMİN SALİH

Türkiye’de yılda 1.3 milyon bebek doğuyor. Türk anneler bebeklerine düşkün, özellikle iyi beslenmeleri, aç kalmaları konusunda takıntı düzeyinde özenleri var. Bu konuda elbette uzman görüşlerini alıyorlar ancak bebeklerin beslenmesi daha çok geleneklere dayanıyor. Bunun sürekliliği de çalışan ya da çalışmayan tüm annelerin yardımcısı olan anneanne ve babaanneler. Yeniliklerin en yavaş nüfuz ettiği alanlardan biri bebek beslenmesi. Alışılmış doğrular, bu konudaki referans kaynakları bilimin önüne geçmiş durumda. Bu tablo Türk annelerini bebeklerini en erken ek gıda ile tanıştıran gruba katıyor. Örneğin kendi sütünün yetmediğini düşünüp büyüklerin de rahatlatıcı telkinleriyle inek sütüne başlıyorlar. Bebek kilo alıyor, gelişiyor, herkesin sevdiği o tombik yanaklı yumurcak haline geliyor ama annelerin gurur kaynağı olan bu tablo bireylerin genç yaşlarda bazı kronik hastalıklarla tanışmasına neden olabiliyor. Bebeklerde doğru beslenme, ek gıdalara ne zaman geçilmesi gerektiği, yetişkinlik dönemindeki sağlık tablosunu etkileyebilecek hataları Nutricia Anne Bebek Beslenmesi Pazarlama Direktörü Pelin Aydoğdu ile konuştuk.

Anne sütü rakipsiz

Pelin Aydoğdu, ek gıda kavramının yanlış anlaşıldığını belirtiyor. Buradaki “ek” ifadesinin abartıldığını söyleyen Aydoğdu, “Ek gıda bebeği katı besinlere alıştırmak için çok minik miktarlarda verilir ve bu 6’ncı aydan sonra başlar. Bir çay kaşığıyla başlanıp bir yaşına gelince ancak 3 çay bardağına ulaşmalı bu miktar. Ancak görüyoruz ki, bebek doymadı ya da vitamini var diye sevdiği yetişkin yiyeceklerinden aldığı kadar yediriyorlar. Bu çok yanlış. Dünya Sağlık Örgütü, ilk bir yılda bebeklere ağırlıklı olarak anne sütü verilmesi gerektiğini özellikle vurguluyor. Unutulmaması gereken anne sütünün taklidi yok, yerine geçecek bir şey yok” diyor.

Araştırmalara göre Türkiye’de 4-5 ay arasında sadece anne sütüyle beslenen bebeklerin oranı sadece yüzde 9.5. Evde hazırlanan ancak bebeklere özel olmayan gıdalara geçiş Türkiye’de çok erken başlıyor. Aydoğan bu durumu da şöyle anlatıyor: “Bebeklerin yüzde 99’u anne sütüyle besleniyor. Türk anneler bebeklerini emzirmek konusunda istekli ve kararlı. Sorun sonraki aylarda başlıyor, altıncı aya geldiğimizde anne sütüyle beslenme oranı yüzde 61’e düşüyor. Bunun yetişkinlikte sıkıntılar yarattığını araştırmalar ortaya koyuyor. Çok iyi beslenen, düzenli spor yapan ancak buna rağmen daha 30’larında hipertansiyon olan kişilere bakıldığında bebekliğinde inek sütü verildiği görülüyor. Büyükler büyüyor, sorun yok gibi algılıyor ama aslında sorun büyük.”

'Bağırsaklara yatırım daha bebekken başlar'

Bebeklerin doğduklarında diğer canlılar gibi fizyolojik yapılarını henüz tamamlamamış olduğuna dikkat çeken Aydoğdu, katı besinlerinbu sisteme yük getirdiğini vurguluyor. Bu yüzden belli bir süre sadece sıvı besinler alması ideal. Aydoğdu’ya göre son dönemde ısrarla vurgulanan “vücudun ikinci beyni bağırsaklar” gerçeği bebekler için de geçerli. Bağırsak sisteminin doğumla birlikte gelişmeye başladığını ve ona yapılan yatırımın gelecekte hastalık riskini belirlediğini anlatan Aydoğdu, “Bebeklikte nasıl bir bağırsak florası oluşursa yetişkinlikte de bu temel devam eder. Hedef bağırsakta faydalı bakterileri artırmak. Anne sütü bunun için en ideal kaynak. İnek sütü ise bebek bağırsakları için ağır geliyor. Vücut inek sütüne uygun değil. Anne sütünün doğal şekeri laktoz. Bu yüzden verilebilen en uzun süre bebeklere anne sütü vermek iyidir. Oysa keçi hatta eşek sütü bile verenleri görüyoruz. Her canlının sütü kendi yavrusu içindir” diyor.

Mama hazırlarken de hatalar yapıyoruz

* Mama alırken mutlaka paketin üzerindeki tarihe bakın, tarihi geçmiş ürünler alınmamalı.

* Paketin içeriği işi okunmalı; nişasta içeren mamalar alınmamalı, prebiyotik liflerin yoğun olduğu mamalar alınmalı.

* Mamayı mutlaka temiz su ile hazırlamak gerekiyor.

* Mamaya konulacak suyun çok sıcak olmamasına dikkat etmek gerek. Kaynar su koyup sonra soğumaya bırakmak değil ılık su ile yapmak önemli yoksa vitaminlerin ölmesine neden oluruz.

* Toz formül ile suyu biberona koyduktan sonra dairesel hareketlerle karıştırmak önemli. Çalkalamak, köpürtmek yanlış. Bu uygulama bebekte gaz yapar.

* Mamayı hazırladıktan sonra eğer bebeğin ağzı değmediyse buzdolabında belli bir süre bekletilebilir ancak bebek içtikten sonra kalan mamayı en fazla bir saat içinde tüketilmeli.

* Mamaların kesinlikle mikrodalgada ısıtılmaması gerekiyor. Çünkü mikrodalga fırınlar homojen şekilde ısıtmıyor biberonu. Bileğinize damlattığınız kısmı ılık ama şişenin dipleri kaynar olabilir. Bu nedenle yanık vakalarına sık sık rastlanılıyor.

* Gece bebeğe mama verdikten sonra mutlaka arkasından su içirilmeli.

Doyduğunu nasıl anlarız?

Pelin Aydoğdu’ya göre bebeğin iyi beslendiğinin göstergesi kilosu değil boyu. Bebek kilo almıyor ama boyu uzuyor olabilir. Bebeğin obez olmasının ince ve uzun olmasından sağlık açısından daha kötüye işaret ettiğini vurgulayan Aydoğdu, Türk annelerinin en büyük handikaplarından olan “bebeğim doymuyor mu” korkusuna da açıklık getiriyor: “Bebeğin doyup doymadığını bezine bakarak anlayabiliriz. Günde 5-6 kez bezin kirlenmesi gerekiyor. Eğer bir ayda 500 gramın altında kilo alıyorsa da beslenmede yetersizlikten bahsedilebilir. Elini emmesi, ağlaması bebeğin aç olduğunu göstermez.”

Bu konularda ilginizi çekebilir