Aktürk: Doğalgazda vakit kaybettik, hızlı davranalım

Naturgaz Genel Müdürü Ali Arif Aktürk, doğalgazda pazaryeri oluşumunun, doğalgaz hub'ı haline gelmenin stratejik açıdan büyük önem taşıdığını söyledi. "Bu alanda fazla zaman kaybettik" diyen Aktürk, telafi için hızlı hareket edilmesi gerektiğini söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Mehmet KARA

Enerji sektörünün yakından tanıdığı isimlerden biri. Türkiye doğalgaz pazarında 23 yıllık tecrübeye sahip. ODTÜ Makine Mühendisliği mezunu. City University-London'dan yüksek lisans dereceleri var. Çeşitli enerji şirketlerinde mühendis, yönetici, daire başkanı, direktör, genel müdür olarak görev aldı. Şu anda bir doğalgaz şirketinin genel müdürlüğünü, yönetim kurulu üyeliğini ve iki doğalgaz dağıtım şirketinin de yönetim kurulu üyeliğini yapıyor. Bir sivil toplum örgütü olan PETFORM'un da yönetiminde.

Naturgaz Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Ali Arif Aktürk sorularımızı cevapladı:

Doğalgaz sektörünün durumu nedir?

Türkiye'de 2001 yılından itibaren doğal gazda rekabetçi ve serbest bir piyasa anlayışının geliştirilmesi hedeflendi. Çıkarılan yasalarla hem elektrikte, hem doğalgazda piyasa faaliyetini esas alan bir anlayışa doğru gidişin yolu açıldı. Bu arada gazın durumu elektrikten biraz farklı gelişti. Elektrikte emtianın, yani elektriğin üreticisi onlu, yüzlü yani çoklu sayıda tedarikçi iken gazda tedarikçi sayısının kısıtlı olması rekabetçi bir piyasa oluşumunda önemli bir engel olarak karşımıza çıktı. Bugün için elektrik piyasasında saatlik dengelemelerle gün öncesi ve gün içi piyasa bir şekilde çalışmaya başladı.

Aslında Avrupa’ya baktığımızda gaz piyasaları elektrikten önce serbestleşirken bizde tam tersi oldu. Gazda serbestleşme bu kadar rahat olmadı. Esasında bu, tüm dünyada 1980'lerde ABD Başkanı Ronald Reagan ile başlayan, daha sonra İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher'ın uygulamalarıyla devam eden neo-liberal anlaşıyın Türkiye'deki yansımalarıydı. Doğalgaz ve elektrik piyasalarındaki bu serbestleşme ve rekabetçi pazar yaratma stratejileri sadece Türkiye’yi değil, tüm Avrupa’yı da etkiledi.

Avrupa'da, İngiltere'de ve ABD'de ne oldu?

Bugün için ABD doğalgaz piyasası tam bir liberal devrim yaşamıştır. Tüm medyada tartıştığımız bu shale gaz mucizesi ya da ucuz gaz mucizesi aslında ABD’deki liberal bir doğalgaz pazarı mucizesidir. Ve aslında shale gaz üretimi öyle ucuz bir yöntem değildir. ABD pazarında arzın talebi geçmesinden dolayı bugün için doğalgazın ucuzluğundan ve arz fazlasının LNG olarak pahalı Uzakdoğu piyasalarına ihracından bahsediliyor. Avrupa’da İngiltere gerçekten gelişmiş, gazın gazla rekabet edebildiği bir doğalgaz piyasasıdır.

Kıta Avrupa’sında ise 1998 de ilk doğalgaz direktifiyle başladığı rekabetçi pazara geçiş sürecini 2008 yılı sonrasında birçok ülkede az ya da çok tesis edebildiğini görebiliyoruz. Yani Belçika’da, Almanya’da, Fransa’da, Hollanda’da, İspanya’da, İtalya’da hatta Romanya’da fiyatların arz-talep dengesinde şekillendiği bir pazar oluştu gibi. Yani ABD ve İngiltere'yi artık başka bir kategoride değerlendirmek lazım ama Türkiye'nin de her şeye rağmen hâlâ en büyük ticari partneri konumundaki Avrupa'da da bir doğalgaz pazarı oluştu.

[PAGE]

 

Türkiye'deki duruma gelirsek...  

Tabii bizde işler Avrupa'ya paralel ilerlemedi. Bunun çeşitli sebepleri var. Birincisi Türkiye, çok hızlı gelişen bir gaz pazarına sahipti. Avrupa gibi oturmuş, altyapısı tamamlanmış bir gaz pazarı yoktu. Rekabetçi bir pazara geçebilmek için altyapının da hazır olması gerekir. İkincisi de arz çeşitliği imkânlarının geçmiş dönemlerde sınırlı olması, Rus gazına bağımlılık… Bir üçüncü neden de Türkiye, gelişmekte olan bir ülke. Yani, pazardaki fiyat dalgalanmalarına çok hassas bir ekonomiye sahipti. Stabil bir fiyat dengesine ihtiyacı vardı. Bu yüzden siyasi irade biraz da ekonomi aktörlerinin ve tüketicinin bu fiyat hareketlerinden etkilenmemesi için gaz pazarının hızla serbestleşmesine izin vermedi. Bunu zamana yaydı. Bilinçli ve kontrollü şekilde serbestleşmeyi öngördü... Ama artık Türkiye’nin serbest bir doğalgaz piyasasından geri dönüşü de yoktur ve olmamalıdır. Uzun vadede toplumsal çıkar da bu yöndedir. 4646 sayılı yasadan bu yana bizde doğalgazda özel sektör eliyle yapılan ilk faaliyet dağıtım faaliyeti oldu.

Aslında doğalgaz dağıtım faaliyetlerine özel sektörün iştiraki epey eski. 2005 yılından beri yapılmakta. Dağıtım kamu hizmeti ama Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) tarafından regüle edilen bir kamu hizmeti. EPDK ihaleleriyle 60'ın üzerinde şehirde dağıtım faaliyeti özel sektör marifetiyle yapılmaya başlandı.

Bugün hangi noktada bu alandaki işler?

Özel sektör bu alana girerken aslında ciddi riskler de aldı. Bu alan, özel sektöre ihaleler yoluyla açıldı. İhaleleri alan şirketler ciddi altyapı yatırımları gerçekleştirdi. Biraz da ülkenin geleceğine güvenle hareket edip ihaleleri aldılar. İlk yıllarda çok kâr gözetmeden, uzun vadeli kredi imkânlarını da kullanarak yatırımlar yaptılar. Şartnamelere göre bunu yapan şirketler, 8 sene boyunca tek bir tarife üzerinden satış yapacaklardı. Bu sürenin sonunda kendilerini tatmin edecek tarife yapısı beklentileriyle devam ettiler. 8 yılı dolan şirketlerin gaz satış tarifesi EPDK tarafından belirleniyor. Fakat bu tarifeler belirlenirken risk parametrelerinde eksiklikler var.

Peki hangi çerçevede, nasıl belirleniyor bu tarifeler?

Bu düzenlemeler yapılırken dikkate alınan çok fazla parametre var. Birincisi itfa süresi. EPDK altyapı yatırımlarını uzun süreli kabul ettiği için 22 yıllık geri dönüş süresi öngördü. Bu, uzun bir süre. Böylesi uzun bir finansman süresi finansal piyasalarda yok. İkincisi reel getiri oranı. Bunu da EPDK yine bir kurul kararıyla belirledi ve tarifeler şimdi bu oranlarla düzenleniyor. Ancak dikkate alınmayan en önemli risk, perakende faaliyetlerden kaynaklanan riskler. Elektrik dağıtımında dağıtım faaliyetleri için ayrı bir tarife, perakende faaliyetleri için ayrı bir tarife varken, doğalgaz dağıtımında bu yok. Dağıtım şirketlerinin perakende faaliyetlerinden dolayı almış oldukları ciddi riskler var. Bunların karşılıkları yok. Ancak piyasada edinilen izlenim, dağıtım faaliyetleri risklerinin tarifelere tam yansıtılmadığı yönünde. Aslında bu görüşün haklılık payı var.

Nasıl?

Şimdi doğalgazda dağıtım faaliyetinin riskleri birkaç boyutlu. Dağıtım faaliyetinde evsel tüketimde, tüketim dönemi 4-5 ay. Halbuki gaz üreticileri, ithalatçıların, tedarikçilerin kontratları 365 gün, 12 ay. Siz kışın artan tüketimi, puantı bir yerden karşılarken yazın da tüketilmeyen gazı bir yerlere satmak zorundasınız. Bunun bir maliyeti var. Buna esnekliğin fiyatlanması deniyor. Kışın yer altı deposu kullanacaksınız maliyet, spottan gaz alacaksınız maliyet. Bunların fiyata, tüketene yansıtılması gerekiyor.

Yazın tüketemediğiniz gaza yaz cezası ödeyeceksiniz maliyet, take-or-pay’iniz yani asgari alım taahhüdünüz var maliyet. Düzenlenen bir pazarda altyapı yatırımı yapıyorsunuz ama tarifeniz sizin dışınızda bir düzenleyici otorite tarafından belirleniyor. Yani regülasyon riski söz konusu.  

Ama ihaleye girerken bunlar bilinmiyor mu?

Tamam, siz "ülke riskini göz önüne almanız gerekirdi" diyebilirsiniz ama böyle bakmamalısınız. Yerli yatırımcı için ülke riski olmasa da yabancı yatırımcı için ülke riski tabii ki çok önemli bir faktördür.  Bu nedenle de yabancı yatırımcı doğalgaz dağıtımına gelmedi. Neden? Ülke ve regülasyon riskini alamadığı için... Örneğin perakende satış faaliyeti var. Tümüyle ticari risk var. Tahsilat riski, tedarik riski, faturanın okunması riski falan... Elektrik dağıtımında perakende satışa yüzde 3.5'lik bir kâr marjı düzenlenirken, doğalgazda bu yok. Dolayısıyla doğalgazda tüm bu yük, dağıtım şirketlerinin üzerinde. Bunlar da göz önüne alındığında doğalgazda dağıtıma yatırım yapanlar hayal kırıklığına uğradılar...

[PAGE]

 

BOTAŞ'ın "al ya da öde" şartlı kontratlarının etkisi?

Serbestleşme açısından en önemli hususlardan biri, gazın tedarik edilmesi. Çünkü serbestleşmenin en önemli konusu emtianın, yani doğalgazın rekabetçi ve serbest bir şekilde tüketicilere sunulması… Türkiye, 2001 yılında BOTAŞ kontratlarında arz fazlası endişesiyle 4646 sayılı yasa ile ithalatı bir nevi sınırladı. Ve yasada “BOTAŞ'ın ithalat yaptığı ülkelerden BOTAŞ sözleşmeleri sona erene kadar kimse gaz ithalatı yapamaz. Ancak BOTAŞ'ın kontratı bulunmayan ülkelerden EPDK'nın değerlendirmesi sonucunda, gaz ithalatına izin verilebilir” dediler. Arz fazlası olmadan zaten rekabet olmaz. Siz getirdiğiniz miktarın üzerinde talep varsa zaten “yok satarsınız”.

Ama bu arada BOTAŞ'ın kontratlarının özel sektöre devir süreci de başladı...

Evet, rekabeti tesis etmek için de BOTAŞ'ın mevcut kontratlarının özel sektöre devrini de öngördü yasa. Ancak BOTAŞ'ın kontratları ticari akitler. Ticari akitleri, yasayla üçüncü taraflara devredemezsiniz. Akitlerde taraflar anlaşırsa akit çerçevesinde her şeyi yapabilirler. Ama onların iradesi dışında yasal zorunluluk da olsa kimseye devredemezsiniz.  Kaldı ki bu akitlerin tarafları yabancı şirket ya da kuruluşlar. Maalesef yasa koyucu bunu göz ardı ederken, BOTAŞ'a kontratlarını devretme yükümlülüğü getirdi.

Peki ne oldu bu devirler?

BOTAŞ’ın tedarikçileri baştan itibaren buna pek sıcak bakmadılar. Devredilebilecek tek bir kontrat vardı. O kontrat da zaten liberal bir piyasa için tasarlanmıştı. O kontrat devredildi.  Bugün BOTAŞ'ın dışında sanırım Malkoçlar girişinden doğalgaz getiren 7 tane daha ithalatçı var. Bu bile pazara bir canlılık getirdi. Ancak gaz piyasasının rekabetçi yapıya kavuşması için önümüzdeki bariyerlerin tümüyle kaldırılması gerekiyor.

Nedir bu bariyerler ve ne yapılmalı?

Hem mevcut ülkelerdeki tedarikçilerden, hem de yeni tedarikçilerden gaz ithalatı yapmak serbest olmalı. Hatta rekabetçi bir piyasa için ithalatın yanı sıra ihracatın da tümüyle serbest olması esastır, şarttır. Bir girişimci lisans şartlarını yerine getiriyorsa istediği ülkeden gaz ithal edip, istediği ülkeye de satabilmeli.

Şimdi yasak mı ki bunlar?

Mevcut mevzuatımız buna izin vermiyor. Her bir ithalat kontratı için yeni bir lisans gerekiyor. Her bir ihracat kontratı için de aynı şey söz konusu. Halbuki dinamik bir doğalgaz piyasasında bir tane ithalat, bir tane ihracat lisansıyla gazı istediğiniz herhangi bir noktada ithal ya da ihraç edebilmeniz gerekir. Belçika Zeebruge ve İspanya'daki uygulama buna en güzel örnektir. Mesela oraya kadar getirilmiş gaz, ülkeye hiç sokulmadan, terminalde yeniden tankerlere yüklenerek daha cazip bir pazara doğru yönlendirilebiliyor. İthalat da böyle. Katar'dan da, Mısır'dan da, Trinidad'dan da alım yapabiliyorlar. İspanya Cezayir’den gaz ithal edip Cezayir ile rekabet edebiliyor. Bunu Cezayir her ortamda dile getiriyor.

Türkiye'deki oyuncular LNG'de bunu yapamıyor mu?

Evet, spot LNG için bu imkân var ama uzun vadeli kontratlar için yok. Bir şirketin ihracat lisansı varsa, ister Bulgaristan'a, ister Yunanistan'a isterse de LNG reload yaparak yani yeniden tankere yükleyerek gaz ihracatı yapabiliyor olması lazım. Bugün teorik olarak ihracat imkânımız var.  

Teorik olarak yapılabilir dediniz, nasıl?

Değiş tokuş yoluyla bunu yapabilirim. Örneğin Ocak ayında 10 milyon metreküp gaz ithalatı yapıyorum, Şubat'taki sözleşme miktarım da aynı. Ama Şubat'ta diyelim Bulgaristan'da fazladan gaz ihtiyacı hasıl olmuş, ben de diyelim ki bunun yarısını Türkiye'ye getirmek yerine, daha kârlı diye güzergah üzerindeki Sofya'da bırakabilirim. Ya da Azerbaycan'dan getirip, Bulgaristan'a ihraç edebilirim. Ya da LNG ithal edip bunu Bulgaristan’a, Yunanistan’a satabilirim. Hatta daha da ötesi, LNG’yi yeniden yükleyip yazın fiyatların daha yüksek seyrettiği güney yarım küre ülkelerine satabilirim.  

Peki neden fiiliyatta bu yapılamıyor?

Yasal bariyer ya da kısıtlardan. Daha önceden de dediğim gibi her bir ithalat anlaşması için anlaşmanda yazılı yılık sözleşme miktarında gaz ithal edebilir ya da ihraç edebilirsin. Halbuki uzun vadeli sözleşmelerde yaşayan dinamik sözleşmeler. Pazar dinamiklerine göre miktarı ve şartları esnetilebilmeli. Mevcut mevzuat yapısı buna izin vermiyor. Yasa, Bulgaristan sınırından ithalat için lisans aldıysan Mavi Akım’dan gaz ithalatı yapamazsın diyor. Yunanistan’a ihracat için lisans aldıysan LNG ihracatı yapamazsın diyor.

[PAGE]

Yurt içinde serbest bir gaz piyasası oluşumu için neler yapılmalı?

Arz-talep ve maliyet bazlı fiyatlamanın yapılacağı, esnekliğin fiyatlanabildiği bir pazar yeri tesis etmemiz gerekiyor. Sağlıklı çalışan bir pazar yerinde fiyatların serbestçe oluşması esastır. Bunun için de fiyatların serbestçe oluşabileceği mekanizmalar kurmak gerekir.

Ne demek bu?

Gaza talep belli bir dönemde yükseldi ve gaz arzı yeterli değilse fiyatların artması doğaldır. Buna müdahale edilmeden fiyatların oluşmasına imkan tanınması lazım. İlave gazı talep eden bedelini de ödemeli. Ya da bu bedel ağır geliyorsa kesintiyi göze almalı, gazının kesilmesinin karşılığında fayda elde edebilmeli. Alternatif yakıt kullanımı ile gazının kesilmesini optimize edebilmeli. Yeraltı gaz depolarının da bu çerçevede kullanılabilmesi gerekiyor. Türkiye gibi ülkelerde yaz-kış arasında ciddi tüketim farkları var. Bu farklardan ticari kâr elde etmek isteyenleri yeraltı deposu yatırım ve işletmeciliğine yönlendirebilirsiniz. Yeter ki arz-talep dengesindeki değişikliklerin yol açacağı fiyat esnekliği sağlansın. Gaz kullanımı aslında bir konfordur. Elektriğin ikamesi olmamasına rağmen gazın ikamesi vardır. Gaz kullanım konforunun bir de bedeli olmalı. Tüm dünyada bu böyledir. 10 bin nüfuslu bir ilçede tüketici kışın 4-5 ay gaz kullanmak istiyorsa bunun da bedelini ödemelidir. Sosyal adalet anlayışı da bunu gerektirir. Aksi takdirde 40-50 haneli köydeki gaz tüketme imkânı olmayan vatandaşın da hakkı gasp edilmiş olur.  

Şu anda doğalgazda fiziki altyapı yetersizliği de yok mu?

Bölgesel boru hattı kapasitelerinde kısıtlar var. Yer altı depolarının kapasitesi çok yeterli değil. LNG terminalleri var. Şu anda mevcut LNG terminallerinden birisi tam kapasite kullanılmıyor. Ama tabii ki yeni giriş noktalarının da tesis edilmesi gerekiyor. LNG’nin bölgesel olarak depolanabilme imkânlarının geliştirilmesi de aslında yaz-kış dengesizliğini olumlu etkiler. Bunun yanında iletim ve dağıtım hatlarının gerçek zamanlı yönetimi de etkin çalışıyor olmalı.

Nasıl bir yönetimden, etkin çalışmadan söz ediyorsunuz?

Giriş ve çıkış noktasından akan gazı gerçek zamanlı olarak ölçülüp, faturalandırılması demek kısaca. Gerçek zamanlı çalışan SCADA sisteminin bulunmaması demek, talepteki değişimin arza etkisinin yansımaması demek. Mesela yaz-kış, gece-gündüz vs. değişikliklerden ötürü oluşan ve değişen talebin, arza yansıtılamaması demek. Pazaryerlerinde gazın ticareti anlık, günlük yapılır. Dengeleme piyasasıdır bu. Elektrikte bu saatliktir. Elektrikte dengeleme güç piyasası, gazda dengeleme gazı piyasası. Günlük ticaretini yaptığınız bir emtiayı günlük ölçemiyorsanız, pazar yerinden söz edemezsiniz.

Pazaryeri oluşumu ne kazandıracak?

Pazaryerinin derinlik kazanması, Türkiye'nin avantajınadır. Tüm dünyadan ithal etmiş olduğunuz gazı İtalya’da Lavera/Genova’daki petrol fiyatlarına endekslemek yerine ülkenizdeki pazarın ihtiyaçlarını yansıtacak referans bir fiyata endeksleme imkânına kavuşursunuz. Bunun ötesinde Doğu Akdeniz'de LNG fiyatlarını belirleyen bir referans noktası yaratmış oluruz. Bugün Türkiye, Yunanistan, İsrail ve hatta İtalya'nın LNG fiyatları, İngiltere'deki NBP'ye göre belirleniyor. İngiltere ile buranın arasında tam 3 bin 500 kilometre mesafe olmasına rağmen bu böyle.

Neden?

Çünkü orada likit bir pazar var. İngiltere'deki fiyatlar referans alınarak Türkiye’ye LNG satılıyor. Halbuki biz burada likit bir pazar yaratmış olsak, İsrail, Yunanistan, Lübnan hatta İtalya'yı da, tüm Akdeniz havzasını da etkileyebiliriz. O nedenle doğalgaz pazaryeri, doğalgaz piyasası, doğalgaz hub'ı çok önemli. Stratejik olarak çok önemli. Çok fazla zaman kaybettik. Artık bunu telafi etmemiz gerekiyor.

BOTAŞ'a bir rol düşüyor mu burada?

BOTAŞ’a da, diğer oyunculara da rol düşüyor. BOTAŞ’ın fiyat oluşumlarını maliyet bazlı belirlemesi lazım. Maliyet bazlı fiyat politikası uygulamalı... Eğer bir alt sektör ya da tüketici desteklenecekse, bunun yolu vergi aparatının etkin kullanılmasından geçer. Rekabetten sorumlu tüm aktörlere burada etkin bir rol düşmektedir.


Gazda da 'market maker' lazım

Doğalgazda ithalat ve ihracatın tümüyle serbest bırakılması yasal düzenleme gerektiriyor. Çünkü burada mevzuat engeli var. Gaz fiyatlarının serbestçe belirlenmesi önemli. Kimse çok volatil bir fiyat yapısı istemez. Nasıl ki döviz fiyatları artık çıpalı değil, dalgalı ama Merkez Bankası "market maker" rolünü elindeki döviz rezervleriyle yapıyor, gazda da belki bir market maker’a ihtiyaç var ama bu fiyatların dengesini kuracak bir yapıda olmalı. Rekabeti engelleyecek şekilde değil. Piyasaların kabul ettiği fiyat seviyelerinde bir “market maker”lıkla olabilir bu.

Gaz, elektrik borsası için de kritik

Ali Arif Aktürk, doğalgazdaki durumun, kuruluş çalışmaları süren enerji borsasını da ilgilendirdiğini vurguladı. Aktürk şöyle dedi: "Elektrikteki emtia fiyatınız pazar ihtiyaçlarına göre oluşacaksa ve bunun yüzde 50'si de gazdan üretiliyorsa gazın da mutlaka pazar ihtiyaçlarına ve şartlarına göre fiyat oluşumuna konu olması lazım. Yoksa sizin elektrik borsanız da sağlıklı çalışmaz."