"Şeker Kurumu kapatılarak görevleri TMO’ya verilebilir"

Anadolu Nişasta ve Glikoz Sanayicileri Derneği Genel Sekreteri Edip Hilmi Aktaş, "Bugün TMO politika oluştururken, günahıyla sevabıyla bunun sorumluluğunu üstleneceğini belirterek, “Şekerin de böyle olması lazım. Şeker ile ilgili bütün sorumluluğun o kuruma ait olması gerekir" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Hüseyin GÖKÇE

Anadolu Nişasta ve Glikoz Sanayicileri Derneği Genel Sekreteri Edip Hilmi Aktaş, Nişasta Bazlı Şeker sektörü ile pancar şekerinin birbirine rakip olmadığını söyledi. Türkiye’de özellikle fabrikalardaki belirsizlik sebebiyle şeker üretim maliyetinin çok yüksek olduğuna değinen Aktaş, izlenecek doğru politikalarla Türkiye’nin şekerde ihracatçı konumuna bile yükselebileceğini kaydetti. Son 1 yıldır Şeker Kurumu bünyesindeki Şeker Kurulu’nun üyeleri olmadığı için çalışamadığını vurgulayan Edip Hilmi Aktaş, kurulun mevcut yapısının da yanlış olduğunu anlattı. Aktaş, TMO’nun statüsü değiştirilerek Şeker Kurumu’nun görevini üstlenebileceğini söyledi.

Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Edip Hilmi Aktaş, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak’ın sorularını cevaplandırdı.

► Şeker Kanunu’nun yayınlanarak, kotaların getirildiği dönemden bu yana NBŞ üreticileri ile pancar şekeri üreticileri arasında sürekli tartışma yaşanıyor, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kamuoyunda bir yanlış algı var. Nişastacıların pancar üreticilerine karşı olduğu veya mısır üreticisi pancar üreticisine karşı oldukları, NBŞ’cilerin söyledikleri yapılırsa pancar üreticileri mağdur olacaklar diye.

Burada bizim itirazımız kesinlikle pancar üretimine değil, pancar üretiminin şeker üretim boyutuna. Yani akıl almaz bir maliyetle dünyanın en pahalı şekerini üretiyoruz ve tüketiciye sunuyoruz. Bunun farkı da milletin cebinden çıkıyor. Burada sübvansiyon olduğu için şeker pahalıya mal oluyor.

Dünyanın ikinci büyük tarım devi AB, yüksek fiyata mal ettiği pancar şekerini ihraç ederken, aslında ithalatçıyı desteklediğini gördü ve dünya ile rekabet edebilmek için kotaları kaldırdı.

Şimdi dünya ticaretinde rekabet için ancak maliyeti düşürmek gerekiyor. Bizim de Türkiye olarak satış yerine maliyete odaklanmamız lazım. Oysa halen bizde 2 ay çalışan şeker fabrikalarının 12 aylık maliyeti şeker fiyatına ekleniyor. Üstelik şeker fabrikalarında yatırım yapılamadığı için teknolojinin geriliği de maliyeti yükseltiyor.

► NBŞ şeker pancarının rakibi mi?

Neresinden bakarsanız bakın dünyada nişasta bazlı şeker gerçeği var. Ancak bu pancar şekerinin eşiti değil. Şekerleme sanayinde ve içecek sanayinde bunun kullanılması zorunlu. ABD’de kullanım oranları yüzde 90’a kadar ulaşmış durumda.

Öbür taraftan geliyoruz şekerleme sanayine 10 sene önce şekerleme sanayi ile bugünkü şekerleme sanayinin büyüklüğü arasında yüzde 300 fark var. Şekerleme sanayinin ham maddesi şeker. Pek bu şeker maliyetleriyle onu yapabilirler mi? Mümkün değil. Sanayide maliyet rekabeti ancak NBŞ ile sağlanabilir.

Bizim ülkemizde nişasta bazlı şekerin en büyük kullanım alanı şekerleme sanayidir. Bunun nişasta boyutu da var. İşin bir başka boyutu da ülkemizdeki mısır üretimiyle ilgili. Bundan 5-6 sene önce 1 milyon ton olan mısır üretimimiz günümüzde 6-6.5 milyon tona gelmiş durumda. Üstelik, nişasta üretiminde hiçbir şekilde ithal girdi kullanılmıyor.

► Mısır dış ticaretinde durumumuz nedir?

Yakın geçmişe kadar mısırda büyük ithalatçıydık. 1.5-2 milyon ton civarında ithalatımız vardı. Ancak artık gelinen noktada ithalat dönemi geride kaldı. Biz tarımla sanayiyi tam anlamıyla örtüştüremediğimiz için bunlardan birisinde sıkıntı yaşıyoruz.

Gerçi son yıllarda pancar üretiminde de verimlilik yükseldi. Eskiden 450 bin çiftçi varken, bugün 140 bine gerilemesine rağmen üretim miktarı aynı kaldı. Burada tabii ki arazi toplulaştırılmasının da etkisi var. Üretim iyi ancak bunu işleyecek teknolojimiz maalesef batıdaki şeker üreten ülkelerle aynı düzeyde değil. Birkaç fabrika dışında maliyetimiz yüksek ve bu da şeker maliyetlerine yansıyor.

► Peki Türkiye’deki şeker üretim yöntemine yönelik ne gibi değişim önerileriniz var?

Bu konuda öncelikli olarak devletin ciddi bir Ar-Ge çalışması yapması gerekiyor. Bunu ister Gıda Tarım v e Hayvancılık Bakanlığı yapsın, ister Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ister nereye bağlı olduğu bilinmeyen, kurulu olmayan Şeker Kurumu yapsın. Maliyetin nasıl dünya fiyatlarının üstüne çıktığının tespit edilerek oraya neşterin vurulması lazım. Burada Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Üretim aşamasında şeker fabrikalarının ataletini ortadan kaldırmak gerekiyor. Gerekiyorsa oradaki işçiler başka alanda istihdam edilerek fabrikalar kapatılmalı.

Ben Un Sanayicileri Federasyonu’nda görev yaparken, 1.240 fabrika vardı. O zaman sektörde konsolidasyonunun şart olduğunu söylemiştik. Türkiye’de en iyi dönemde 18 milyon ton buğday üretilirken, sektörün kapasitesi 30 milyon tona ulaşmıştı. Aradan geçen 7 senede fabrika sayısı 700’e kadar düştü ve daha da düşecek. Aynı şey yem sanayinde de söz konusu yani bugünkü fabrika sayısının yarısı kadarıyla aynı üretim gerçekleştirilebilir.

► Şeker Kurulu’nun geleceği konusunda ne düşünüyorsunuz?

Tam 1 yıldır Şeker Kurumu bünyesindeki Şeker Kurulu ortada yok, üyeleri atanmamış. Bakanlıklar kurumun kendilerinde olmasını istemiyor. Statüsü konusunda belirsizlik var. Hatta genel müdürlük olması yönünde fikirler var. Bana göre kesinlikle TMO, TİGEM gibi ayrı bir genel müdürlük olmalı. Ancak burada sadece Tarım Bakanlığı değil, diğer bakanlıklarının da temsilcilerinin yer aldığı bir yönetim oluşturulmalı.

Bugün TMO politika oluştururken, günahıyla sevabıyla bunun sorumluluğunu üstlenir. Şekerin de böyle olması lazım. Şeker ile ilgili bütün sorumluluğun o kuruma ait olması gerekir. Bugün şekerde arz ve talep dengede duruyor. Oysa verimli üretim gerçekleştirilirse, belki de ihracatçı konuma geçeriz.

► Yasa çıktığından beri tartışma konusu olan kotalar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Eğer siz bir şeyin üretimini ve ticaretini yapacaksanız, bunun böyle kotayla sınırlanmaması lazım. Kota olacaksa da bunu çok iyi hesaplayacak ciddi bir kurumun olması lazım. Bugün olmayan kurulda sivil toplum örgütleri yerine özel sektör firma temsilcileri yer alıyor.

► 2005 yılında profesyonel olarak kullanılan NBŞ sebebiyle şeker sanayinde kârlılık artışı var mı?

Kârlılıkta çok fazla artış yok çünkü kota uygulaması yanlış. Toplam 260 bin ton kota var ve bunun yüzde 75’i 2 firmaya veriliyor. Yani bunun temelinde sistemsizlik var. eğer az önce söylediğimiz, yapısı iyi belirlenmiş bağımsız bir kuruluş olursa bu sorunlar da ortadan kalkar. Toprağın üstünde yetişen fındığı TMO’ya veriyorsun da altında yetişen pancarı niye vermiyorsun?

► TMO ne yapacak ki pancarı?

Güçlendirilmiş TMO şeker kurumu görevini üstlenerek, koordinasyon içinde politika belirleyebilir. Bizim en büyük problemimiz birimler arasındaki koordinasyon eksikliği. TMO çok dinamik bir kurum, o nedenle başka bir statüye dönüştürülerek bu sorumluluğu alması düşünülebilir. Yani sadece şeker diye bakmamak lazım olaya, tarımsal üretim boyutuna da bakılması gerekiyor.

► Şeker Kurulu’nun yokluğu yüzünden belirlenemeyen kotaların, sizin sektöre etkisi ne düzeyde oldu?

NBŞ sektöründe kotalı ve kotasız fabrikalar diye ayrım var. Sayın Cumhurbaşkanı’nın açtığı fabrikaya merdiven altı gibi bakılıyor ki bu çok abes bir durum. Olayın kamuoyu tarafından bilinmeyen bir de bayilik boyutu var. Kotalıların bayisi ayrı, kotasızlarınki ayrı çalışıyor. Birisi taviz veriyor, birisi vermiyor. Böylece piyasa berbat oluyor. Yani sektörde bugün yaşanan sorunlar, buzdağının sadece görülen kısmı.

Kısır tartışmalar verimsizliği artırıyor…
Ferit PARLAK

Sermaye yetersizliği nedeniyle yatırım ve üretim eksikliği yaşadığımız biliniyor… Yerli yatırımcının zorlukla yaptığı yatırım ve üretimin yanına içeride ve dışarıda pazar bulma zorluğunun eklendiği de sıklıkla dillendiriliyor… Üretim ve pazarlamada ‘düşük maliyet’ kavramı ise ürünü ve hizmeti ön plana taşımaya yetiyor…

Örneğin şeker… Üretimini yaptığımız ve ihracatçı olduğumuz birçok üründe en önemli maliyet kalemi olarak ön plana çıkıyor… Maliyeti önemli oranlarda düşüren nişasta bazlı şekeri, biz sağlık yönüyle tartışırken, tüm gelişmiş ülkelerde kullanma oranı artıyor… Bizde ise yapılan sığ tartışmalar hem verimsizliği hem de maliyet artışını tetikliyor… Edip Hilmi Aktaş ile sohbetimizde konuyu derinlemesine analiz etme fırsatı bulduk…