Sektörlerindeki son durumu anlattılar
Enerji, turizm, elektronik, telekom, tekstil, gayrimenkul, demir-çelik sektörlerinde CEO ve dernek yöneticisi olan 7 isim son durumları ve taleplerini değerlendirdi.
Capital ve Ekonomist dergilerinin öncülüğünde, Vodafone Türkiye’nin ana sponsorluğunda düzenlenen geleneksel CEO Club toplantıları, Hemington ve Ziraat Leasing co-sponsorluğunda “Büyüme ve İstihdam Zirvesi” temasıyla, Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin katılımıyla gerçekleşti.
Sektörlerindeki son durumları değerlendiren Demir ve Çelik Üreticileri Derneği Başkanı Fuat Tosyalı, Gayrimenkul ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) Başkanı Aziz Torun, İstanbul Tekstil ve Hammadde İhracatçıları Birliği Başkanı İsmail Gülle, Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir, Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Oya Narin ve Zorlu Holding CEO’su Ömer Yüngül, büyüme ve istihdam konularında daha etkin ve hızlı adımlar atmak için hükümetle eşgüdüm içerisinde çalışmanın önemine dikkat çekti.
Enerji - Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir
40 bin megavatlık ilave yatırım gerekiyor
Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir, Türkiye'nin bugün 80 bin megavat civarındaki kurulu gücünün 2023 yılında 110 bin megavatın üzeri̇ne çıkmasının beklendiğini belirterek, "2023'e kadar 40 bin megavatlık i̇lave yatırım yapılması gerekiyor." dedi.
Türki̇ye'ni̇n dış ti̇caret açığının ve sanayi̇deki̇ gi̇rdi̇ mali̇yetleri̇ni̇n önemli̇ bi̇r bölümünün enerji̇ sektöründen kaynaklandığını dile getiren Özdemir, enerji̇de dışa bağımlılık oranının yüzde 70'i̇n üzeri̇nde olduğunu aktardı.
Özdemir, mi̇lli̇ bi̇r enerji̇ poli̇ti̇kası oluşturmanın strateji̇k güvenlik ve ekonomi̇k bağımsızlık açısından kri̇ti̇k öneme sahi̇p olduğunu kaydederek, geçen ay Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca açıklanan "Mi̇lli̇ Enerji̇ ve Maden Poli̇ti̇kası"na ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye'nin bugün 80 bin megavat civarında kurulu gücünün 2023 yılında 110 bin megavatın üzeri̇ne çıkmasının beklendiğini vurgulayan Özdemir, halihazırda kurulu santrallerin bir kısmının 2023'e kadar devam edemeyeceğini, bunlar da dikkate alındığında 2023'e kadar 40 bin megavatlık i̇lave yatırım yapılması gerektiğini ifade etti.
Özdemir, enerji yatırımlarında üretime geçmenin 3-4 yıl gibi bir süre aldığını belirterek, fi̇nansman ortamının bu büyük projeleri̇ fi̇nanse edebi̇lecek şeki̇lde i̇yi̇leşti̇ri̇lmesi̇nin son derece hayati̇ öneme sahi̇p olduğunu söyledi.
Bugüne kadar bu alanda 60 milyar dolar yatırım yapan özel sektörün 2023 yılına kadar 40 bin megavatlık yatırım için 60 milyar dolara ihtiyacı bulunduğunu dile getiren Özdemir, bu projelerin belli bir kısmının özsermaye geriye kalan kısmının finansman ile sağlanacağını aktardı.
Özdemir, "Pi̇yasanın uzun vadede gerçek mali̇yetlere dayalı doğru fi̇yat si̇nyalleri̇ vermesi̇ ve bi̇r deri̇nli̇ğe sahi̇p olması şart. İhti̇yacımız olan yatırımların devam edebi̇lmesi̇ ve bu uzun vadeli̇ yatırımların kısa vadeli̇ ekonomi̇k dalgalanmalardan etki̇lenmemesi̇ i̇çi̇n tedbi̇rleri̇n alınmasını Türkiye'nin arz güvenli̇ği̇ açısından elzem görmekteyi̇m." dedi.
'Yerli enerji konusundaki destekler önemli'
Özdemir, milli enerji politikaları çerçevesinde milli ve yenilenebilir enerjiye yönelik desteklerden bahsederek, bunların son derece yerinde ve önemli olduğunu söyledi.
Yerli kömüre, güneş ve rüzgar enerjisine verilen desteklerin sürdürülmesi gerektiğini vurgulayan Özdemir, yerli̇ enerji̇ yatırımlarının önündeki̇ bürokrati̇k engelleri̇n azaltılması ve i̇şlemleri̇n kolaylaşması gerekti̇ği̇ni vurguladı.
Özdemir, "Yatırım yaparken yolda karşımıza ne tür engeller çıkacağını kestirmemiz gerekiyor. Önceden bilemediğimiz yeni maliyet artışları enerji yatırımcıları ve bu yatırımları sağlayan finansman kuruluşlarını son derece rahatsız etmektedir. Bu yüzden gelecekte neyi göreceğimizin bugünden belli olması ve değişmemesi gerekmekte." diye konuştu.
Turizm - TYD Başkanı Oya Narin
Konaklama sektöründe kalıcı hasar yaşanabilir
Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği (TYD) Başkanı Oya Narin, turizm sektöründeki gerilemeye değinerek, sektörün istikrarlı büyüme, ekonomik rekabet gücünün artırılması, insan kaynaklarının geliştirilmesi, gelir dağılımının iyileştirilmesi gibi konulardaki katkısını anlattı.
Turizm sektörünün doğrudan ve dolaylı etkileriyle bugün ülke ekonomisinin yüzde 10'una yakın bir etkiye sahip olduğunu ve 50'ye yakın sektörü geriye doğru beslediğini dile getiren Narin, 4 milyona yakın itihdam sağladığını söyledi.
Narin, normal trendinde hareket eden Türkiye turizm geliri seviyesinin cari işlemler açığına denk bir düzeyde olduğunu kaydederek, "Turizmin normal trendinde devam etseydi geçen yılki büyüme oranı 1 puan yüksek çıkacaktı." dedi.
Orta-uzun döneme bakıldığın sektörün temel taşıyıcısının ülke algısı olduğunu ifade eden Narin, bu algı arzu ettikleri seviyeye ve niteliğe henüz ulaşamadığını bildirdi.
Narin, turizm sektörünün sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada kilit rol oynadığını belirterek, "Ancak sektör politikaları iyi odaklanamaz ise sürdürülebilir kalkınma açısından bir risk unsuru olarak karşımıza çıkacaktır." diye konuştu.
'Sektör zincirleri Turquality kapsamına alınsın'
Narin, turizm sektörünün son 3 yılda ciddi bir talep daralmasıyla karşı karşıya kaldığını kaydederek, "2008 yılı ile başlayan küresel talep daralmasının üstüne, sektörün maruz kaldığı son dışsal şok, sektörün tüm modlarında, özellikle konaklama sektöründe kalıcı hasar bırakabilir." dedi.
Sektörün ihracatçı kapsamında görülmesi gerektiğini dile getiren Narin, "Sektörümüzün Kredi Garanti Fonu (KGF) ve Eximbank kredilerinde diğer sektörlerde uygulanan imkanların biraz daha uzun vadeli şekilde 2017-2018 senelerini atlatması için bir program yapılmalı. Markalaşma sektörümüz için çok önemli bir durumdur. Türk zincirlerinin desteklenmesi, Turquality kapsamına alınmasını rica etmekteyiz." diye konuştu.
Telekomünikasyon - Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Sinan Kızıldağ
Dijtalleşme istihdamın garantisi olacak
Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Sinan Kızıldağ, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de de dijital nüfusun hızla arttığını söyledi.
Kızıldağ şunlar söyledi: "Hayatın her alanı dijital dünyaya göre şekillenirken, iş dünyası da teknolojideki gelişmelerden doğrudan etkileniyor. İstatistikler 2005 yılında dünya ekonomisinin sadece yüzde 15'i dijital iken, bu rakamın 2015 yılında yüzde 22'ye ulaştığını gösteriyor. 2020 yılında ise dijital ekonominin küresel ekonominin yüzde 25'ini oluşturması bekleniyor.
Dijitalleşme çağı, belki de henüz adı bile duyulmamış işlerde kalıcı olmak için hızla yeni beceriler edinmeyi ve bu becerileri daha sık kullanmayı gerektiriyor. Bugünün çocuklarının yüzde 65'inin çalışma hayatına başladıklarında henüz keşfedilmemiş işlerde çalışacakları belirtiliyor. Dijitalleşmenin en hızlı ve fazla yaşandığı perakendecilik sektöründe internet üzerinde ticaretin pazar payı her geçen yıl katlanarak artmaya devam ederken, bu alanda oluşan istihdam imkanı da binlerce kişinin iş sahibi olmasını sağlıyor."
Kızıldağ, dijitalleşmenin bir yandan ekonomik ve sosyal kalkınmanın anahtarı, bir yandan da işletmelerin ve kamu kurumlarının konumu açısından sürdürülebilirliğin ve istihdamın garantisi olacağını aktardı.
Türkiye'nin dijitalleşmesine liderlik etme vizyonları doğrultusunda bireylerin olduğu kadar işletmelerin ve kamu kurumlarının da telekomünikasyon ihtiyaçlarına yönelik uçtan uca çözümler geliştirdiklerini ve uyguladıklarını dile getiren Kızıldağ, sözlerini şöyle tamamladı:
"İşletmelerin her zaman ve her yerde tek 'dijital iş ortağı' olarak aynı çatı altında sunduğumuz çözümlerle, dijital bağlantılı yaşamı onlar için kolay ve erişilebilir kılmayı hedefliyoruz. Bu hedef doğrultusunda, dijitalleşmenin Türkiye'nin tamamını, her bireyi, her evi, her kurumu, özetle her hayatı kapsaması için çalışmalarımıza kararlılıkla devam edeceğiz."
Elektronik - Zorlu Holding CEO'su Ömer Yüngül
En önemli sorun İngilizce bilen eleman eksikliği
Zorlu Holding Üst Yöneticisi (CEO) Ömer Yüngül, şu anda dünyadaki en doğurgan sektörün elektronik sektörü olduğunu belirterek, yazılımın da bununla eşleştirilmesi gerektiğini söyledi.
Silikon Vadisi ve benzeri yerlerdeki yazılımların yüzde 65-70'inin elektronik ve bunun türevlerine ilişkin olduğunu anlatan Yüngül, sektörün en önemli sorununun "İngilizce bilen eleman eksikliği" olduğunu aktardı.
Yazılım ve elektroniğin dünyada çok hızlı hareket ettiğini dile getiren Yüngül, Türkiye olarak mutlaka ileriye yönelik tedbirler alınması gerektiğini, bu alanda verilen teşviklerin farklılaştırılması gerektiğini vurguladı.
Yüngül, "Kamu-TOBB-özel sektör katılımlarıyla bir fon yaratıp inovasyonları mutlaka ülkemize çekmemiz lazım. Bunları pazara çevirebilecek çok iyi bir coğrafyadayız. Avrupa'nın üretim üssü değil teknolojiyi yayma ve uygulama üssü olmayı hedeflemeliyiz." dedi.
Datayı değerlendirmenin geleceğin en önemli işi olacağını ifade eden Yüngül, datacenter merkezlerinin oluşturulması gerektiğini aktardı.
Yüngül, "Ama bu patent işlerini mutlaka artırmalı ve değişik şekillerde desteklemeliyiz. İhracata katkı sağlayan patent satışları olursa buna ayrı bir teşvik verilirse inanıyorum ki çok büyük inovasyon hazırlığı içinde olan ve bunları değer yaratacak firmalar için ülkemizi cazip hale getiririz." diye konuştu.
Tekstil - İTHİB Başkanı İsmail Gülle
İşçi bulmaya zorlanıyoruz
İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı İsmail Gülle, istihdamın Türkiye'nin en önemli sorunlarından olduğunu belirterek, "Ama üreten sektör olarak bizler çalışan insan bulmakta zorlanıyoruz." dedi.
İstihdamın Türkiye'nin en önemli sorunlarından olduğunu kaydederek, "Ama üreten sektör olarak bizler çalışan insan bulmakta zorlanıyoruz. İş hayatına katılan istihdamın büyük bölümü hizmet sektörüne gidiyor. Maalesef insanlarımızı çalıştıramıyoruz ya da çalıştırma koşulları açısından çok fazla teşvik edemiyoruz." dedi.
Bu durumda Türkiye'nin kültür ve sosyal hayatındaki değişikliğinin etkisinin bir nebze de olsa hissedildiğini dile getiren Gülle, şu ifadeleri kullandı:
"Öyle bir TV yayınlarımız ve dizilerimiz var ki içinde aşktan çeşkten başka bir şey yok. Eskiden aşklar fabrikalarda olurdu. Bu çalışma ortamı içerisinde tanışma olurdu. ama şimdi bakıyorsunuz hiçbir sahnede üretim ve çalışma yok. Böyle olunca doğal olarak bu hayalleri, bu dünyayı destekleyen insanların da böyle bir beklentisi yok. Bence bunu düzelterek başlamamız gerekiyor. Türkiye hedeflerine ulaşacaksa, istihdam ve büyümeyi artıracaksa bunu sağlayacak ortamı yaratması gerekiyor."
'Darbe etkisi atlatıldı, müşteriler dönmeye başladı'
Gülle, istihdam konusunda mahkemeye yapılan başvuruların yüzde 99'unun işçi lehine çözülmesini eleştirerek, mahkemelerin gözünde işverenin haksız olduğunu, böyle bir adalet arayışını kabul etmelerinin mümkün olmadığını, adaletli davranılmasının istihdamın önünü açacağını söyledi.
Bu yıla ihracat açısında iyi başladıklarını dile getiren Gülle, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Yüzde 15 ile başlayan ocak ayı ihracat artışı bugün itibarıyla yüzde 11,6'lık bir artışla gidiyor. Tekstil ve hazır giyim sektörü haricinde de bütün sektörlerde artış var. Bu bizim açımızdan memnuniyet verici. Tesktil sektörü emek-yoğun sektör olduğu için olumsuz imajı var. Oysa bu sektör yaklaşık 9 dolar seviyesindeki ortalama kilogram ihracat değeri ile katkı yapıyor bu ülkeye. Dolayısıyla Türkiye'nin ihracat ortalaması 1,6 dolar olduğu yerde 9 dolarlık ihracat yapan sektörün daha fazla saygı duyulması gerektiği kanaatindeyim."
Gülle, 15 Temmuz darbe girişiminin etkisinin ilk günler kadar olmasa da devam ettiğini kaydederek, "Ancak gelmeyen firmalar artık gelmeye başladılar. Yazışmalarda da Türkiye'nin üretim açısından alternatifsiz olduğunu belirtiyorlar." diye konuştu.
Bankalarda faiz oranlarının son dönemde ciddi şekilde arttığını dile getiren Gülle, bunun büyümeye ve yatırıma olumsuz etkilerini anlattı.
Gayrimenkul - GYODER Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Torun
Gayrimenkulde yap-sat modeli bitti
Gayrimenkul ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Torun, son yıllarda gayrimenkul sektörünün Türkiye büyümesini yukarı çektiğini belirterek, sektörün, ülkenin gelecekte büyüme hedeflediği bütün sektörlerle ilişkili olduğunu söyledi.
Gayrimenkul sektöründe önemli bir finansman sıkıntısı bulunduğunu dile getiren Torun, "Bugüne kadar 'sat-yap'a dayalı bir sektör olarak algıladık gayrimenkulü. Sattık, yaptık. Ama artık bu modelin devam etmeyeceğini, gelecekte ciddi sıkıntılar yaşatacağını görüyoruz." dedi.
Torun, gayrimenkulü sadece konut ve ofisten ibaret bir model olmaktan çıkarmaları gerektiğini kaydederek, farklı sermaye piyasası enstrümanları oluşturulması gerektiğini vurguladı.
Altyapı gayrimenkul yatırım ortaklıkları kurulması gerektiğini dile getiren Torun, kalıcı yatırımlara ve finansman modellerine ihtiyaçları olduğunu aktardı.
Torun, yabancılara gayrimenkul satışının Türkiye için çok önemli döviz kazandırıcı faktörlerden olduğunu belirterek, bunun teşvik edilmesi anlamında yapılan düzenlemelerin güzel olduğunu ancak yabancıya gayrimenkul satışında hala ciddi ve çok sayıda prosedür bulunduğunu, bunların süreci yavaşlattığını anlattı.
Demir-Çelik - TÇÜD Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı
Sektör zor dönemleri kan kaybetmeden atlattı
Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı, son yıllarda demir-çelik sektöründe önemli mesafe kat edildiğini belirterek, son 15 yılda Türkiye'nin demir çelik sektöründe en hızlı büyüyen ülkeler listesinde olduğunu söyledi.
Tosyalı, 2000 yılında sektörün 20 milyon ton civarında olan ham çelik üretim kapasitesinin yassı ve yapısal çeliğe dönük yatırımların ivme kazanması sonrası 50 milyon tonu aştığını anlattı.
Yine 2000'de dünyanın dünyanın en büyük 17. ham çelik üreticisi olan Türkiye'nin geçen yıl 8'inciliğe yükseldiğini dile getiren Tosyalı, sektörün 2015'te kan kaybettiğini ancak bunu 2016'da telafi ettiğini aktardı.
Son dönemde sektörü olumsuz etkileyen küresel ve yerel etkenlerden bahseden Tosyalı, Türk demir-çelik sektörünün güçlü yapısı sayesinde bu süreci oyuncu kaybetmeden ve büyük hasar almadan atlattığını vurguladı.
Tosyalı, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu yıl için umudumuz ve gücümüz yerinde. 2017'de demir-çelik sektöründe yatırımların hızlanarak artacağına inancımız tam. Ülkemizin siyasi ve ekonomik belirsizlikleri geride bırakıyor olması bu inancımızı sağlamlaştırıyor. Sektörümüz için çok olumlu bir yıl olacağı kanısındayız. Tüm olumlu gelişmelerin etkisiyle demir-çelik sektöründe tüketimin 2016'a göre minimum yüzde 5 artışla 36,5 milyon tona ulaşmasını bekliyoruz."
Tosyalı, sektörün Çin ve Rusya ile fiyat konusunda ciddi yarış içerisinde olduğunu belirterek, üreticinin korunması konusunda sağlam adımlar atılması gerektiğini söyledi.
Türkiye ile Ukrayna arasında imzalanması düşünülen Serbest Ticaret Anlaşmasına değinen Tosyalı, demir-çelik ürünlerinin bu anlaşma kapsamının dışında kalması gerektiğini vurguladı.