Uzmanlar, BES'in geleceği için iyimser

BES’in geleceği “İdeal Özel Emeklilik İçin Önce Yatırımcı” konferansında bir araya gelen uzmanlar, otomatik katılım, çıkış sürelerinin uzatılması gibi yeniliklerin sisteme yarar sağlayacağını görüşünde...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

CFA Society İstanbul’un, Willis Towers Watson, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, TKYD, Bloomberg HT, TSPB, Boğaziçi Üniversitesi ECONFIN, Boğaziçi Üniversitesi CARF ve Türkiye Sigortalar Birliği işbirliği ile gerçekleştirdiği “İdeal Özel Emeklilik İçin Önce Yatırımcı” başlıklı konferans, kamu ve özel sektörden bireysel emeklilik sistemi uzmanlarını bir araya getirdi.

CFA Society İstanbul Başkanı Ertunç Tümen, Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleştirilen konferansın açılış konuşmasında, “Dünyadaki diğer tanımlanmış katkı bazlı özel emeklilik sistemlerinde olduğu gibi, ülkemizde de BES katılımcılarının emeklilik dönemindeki refah düzeyi, emeklilik sistemi içinde alınan yatırım kararlarının sonuçlarıyla birebir ilişkili. Finansal enstrümanların azalan getirileri ve piyasalarda yaşanan dalgalanmalar, emeklilik yatırımcılarının korunması ve güvenli bir emeklilik gelirine ulaşabilmesi için mevcut ürünlerin geliştirilmesini zorunlu kılıyor” dedi.

'Otomatik katılımı çok önemsiyoruz'

Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürü Gökhan Karasu, kamunun, kişilerin ve ülkenin taraf olduğu risklere karşı kamu-özel sektör işbirliği modelinde hasar yönetimi yerine proaktif risk yönetimini tercih ettiğine dikkat çekti. Karasu, “Bu çerçevede kişilere sosyal transfer/sosyal sigortalardan ayrı, kendi birikimlerinin karşılığı olarak ayrıca mali haklar tanınıyor. Özel emeklilik sisteminin, ülkemizin gelişen ekonomisi ve farklılaşan birey isteklerine aynı oranda cevap verebilmesi, ölçeğin daha da büyümesine bağlı. Bu bağlamda, öncelikle otomatik katılım sistemini çok önemsiyoruz. Otomatik katılımın da ekleneceği özel emeklilik sisteminden kamunun beklentilerini sıralayacak olursak, öncelikle kişilere daha basitleştirilmiş yatırım tercihi sunan, daha az dağınık, daha toplulaşmış fon kompozisyonuna sahip, risk profiline uyan ve yatırım tercihi hakkında yatırımcıyı bilgilendiren bir sistemden söz edebiliriz. Ayrıca kişilerin sisteme daha erken çekilmesinin önem taşıdığına inanıyoruz. Tasarruf modelinden, tasarruf ve emeklilik modeline dönüşüm ile uzun vadeli yatırımlara yer veren, bu bağlamda kısa vadeli beklentiyi de dönüştüren bir sistem olması gerektiğini düşünüyoruz” açıklamasını yaptı.

'Sistemde kalma süresi uzatılmalı'

Karasu’nun ardından söz alan SPK Başkan Yardımcısı Tevfik Kınık ise bireysel emeklilik sisteminin kuruluşunu ve 2013 yılında devlet katkısı sisteminin uygulamaya alınmasının ardından yaşanan gelişmeleri özetledi. Sistemin sağlıklı bir şekilde gelişimi için, katılımcıların ortalama sistemde kalma sürelerinin uzatılmasının kritik öneme sahip olduğunu belirten Kınık, vadelerin uzaması için gerekli unsurları, BES’e duyulan güvenin sürdürülmesi, emeklilik fonlarının performansının artırılması, sağlanan teşviklerin kamuoyuna iyi anlatılması ve katılımcıların sürekli ve doğru olarak bilgilendirilmesi şeklinde ifade etti. Son olarak, mart ayında yapılan düzenleme ile Emeklilik Yatırım Fonlarına İlişkin Rehber’in yayınlandığını belirten Kınık, Rehber ile yurtdışında bilinen şekliyle “life-cycle” ürünlerin ülkemize kazandırıldığını, uluslararası standartlarda risk ölçüm ve raporlama mekanizmalarının tanımlandığını ve katılımcıların fonların risklerine, performanslarına ve maliyetlerine ilişkin bilgilere erişimin kolaylaştırıldığını sözlerine ekledi.

'Gelecek için son derece iyimseriz'

Etkinlikte söz alan Willis Towers Watson Küresel Yatırım Lideri Roger Urwin, dünya genelinde toplam emeklilik varlıklarının 38 trilyon doları aştığını belirtti. 2,2 milyar kişinin emeklilik programlarına üye olduğunu söyleyen Urwin, “Belirlenmiş fayda esaslı emeklilik modelinin olumsuz yanlarının ağır basması, en uygulanabilir model olarak öne çıkan ‘belirlenmiş katkı’ esaslı emeklilik modeline geçişi hızlandırdı. Yüksek maliyet, düşük ölçek, düşük katkı ve zayıf yönetişim gibi uygulamadaki bazı güçlüklerin üstesinden gelinmesi gerektiğini düşünüyoruz” şeklinde konuştu.

Yatırım açısından değerlendirildiğinde belirlenmiş katkı modelinin farklı yönlerinin ön plana çıktığını söyleyen Urwin, “Sigorta ve yatırımın entegrasyonu, daha az tahville birlikte büyüme stratejilerinde farklılaşmanın artmasına yardımcı oluyor. Çalışan kadar işverenin de katkıda bulunduğu modelde, bazı ek vergi avantajları ile birlikte, yatırılan tutarın beş katı gelir elde etmek mümkün olabiliyor. Bireysel emekliliğin yolculuğu sürüyor. Yaşam koşullarına ve sosyal ağlara uyarlanmış otomatik strateji ve otomatik yönetim gibi fonksiyonların da eklenmesi ile belirlenmiş katkı modelinin geleceği için son derece iyimseriz” diye konuştu.

'Tüm paydaşlara büyük görevler düşüyor'

Willis Towers Watson Türkiye Emeklilik ve Yan Haklar Direktörü Sema Gökdemir ise çalışanlar açısından bireysel emeklilik sisteminin önemine dikkat çekti. Gökdemir, “Willis Towers Watson 2014 Yetenek Yönetimi & Ödüllendirme Çalışması ve 2013 Ücretlendirme ve Yan Haklar araştırması Türkiye sonuçlarına göre, çalışanların, görev yapacağı şirketi seçerken dikkate aldıkları kriterler arasında emeklilik yan hakkı üçüncü sırada yer alırken, baz maaş dördüncü sırada bulunuyor. Aynı araştırmanın 2012 sonuçlarında emeklilik yan hakkı altıncı sırada yer alıyordu. Sadece bu bile, çalışanlar açısından emeklilik konusunun gittikçe artan önemine işaret eden kritik bir gösterge. Bu farkındalığın daha da artırılması için tüm paydaşlara büyük görevler düşüyor” diye konuştu.

CFA Institute Yönetim Kurulu Üyesi Atilla Köksal’ın moderatörlüğünde düzenlenen panelde konuşan Sema Gökdemir, otomatik katılım konusuna da değindi. Gökdemir, “Sistemin farklı ülkelerde değişik örnekleri olmakla birlikte, hemen hemen tüm uygulamalarında devlet teşviği, zorunlu işveren katkısı, tüm çalışanların sisteme otomatik olarak dahil edilmesi, belli bir süre sistemde kalma zorunluluğu (minimum 6 ay gibi), sistemden çıkışların nispeten zorluğu (mevcut bireysel emeklilik sistemine göre) ve işverenlerin bu süreçle ilgili sorumlulukları başlıca ortak noktaları. Mayıs ayında Türkiye’de, toplam çalışan sayısı 150.000’in üzerinde olan sekizi çok uluslu, 14 şirket arasında gerçekleştirdiğimiz bir ankete göre, şirketlerin yüzde 50’si çalışanlarına emeklilik yan hakkı sağlıyor. Sağlamayanların yüzde 82’si ise işveren katkısının, devlet teşviği ile birlikte çalışanlar açısından sistemde kalmaları için en cazip etkenler olacağı görüşünde birleşiyor. Anket katılımcılarının yüzde 92’si, otomatik katılım ile birlikte tek bir emeklilik şirketi ile çalışmanın kendileri için daha efektif olacağını belirtiyor. Sistemin yürürlüğe girmesiyle birlikte, ‘İşveren olarak ben de katkı sağlarım’ diyen şirket oranı yüzde 85. İşverenlerin “Otomatik Katılım Sistemi” süreçleri ile ilgili en çok dikkat çektikleri konular, çalışan iletişimi, plan yönetimi ve yasal mevzuata uyum olarak görülüyor. KOBİ ölçeğinde, özellikle de mavi yakalı çalışanlar için son derece önemli olduğuna inandığımız otomatik katılımda, işveren katkısı belirleyici faktörler arasında yer alacak. Ayrıca, yurtdışı örneklerinde olduğu gibi, sistemden çıkışı zorlaştıracak özelliklerin de eklenmesi, Türkiye’de BES’in gelişimine katkıda bulunacaktır” ifadelerini kullandı.

'Türkiye’de gelişim devam ediyor'

Yeni nesil belirlenmiş katkı sistemlerine ilişkin bilgi veren Willis Towers Watson Uluslararası Danışmanlık Direktörü Michael Brough, “Sistemin ilk dönemlerinde broşürler ve basit telefon desteği gibi sınırlı olanaklarla başlayan iletişim hizmetleri, online web erişimi, çağrı merkezi, finansal danışmanlık servisleri gibi hizmetlerde günümüzde son derece kapsamlı bir hal almış durumda. Zaman içinde kesintilerde kaydedilen belirgin düşüşün de sistemi daha cazip kıldığını söyleyebiliriz” dedi.

Belirlenmiş katkı modelinin dünyadaki uygulamalarından örnekler aktaran Brough, “İngiltere, Yeni Zelanda ve Nijerya’da zorunlu tamamlayıcı tasarruf uygulaması var. Litvanya, katkı paylarına yüzde 25 oranında vergi indirimi uyguluyor. Gelişmiş ülkeler genç nüfusu sisteme dahil etmekte sorun yaşıyorlar. ABD bunu aşabilmek için okullarda ve işyerlerinde finansal eğitimler düzenledi ve belirgin bir başarı elde etti. Belirlenmiş katkı modeli Türkiye’de henüz gelişim aşamasında. Yatırım enstrümanlarında seçeneklerin artırılması, kısıtlamaların azaltılması gerekiyor. Yerel sağlayıcı pazarının konsolide edilmesi, finansal danışmanlık hizmetleri sunulması, daha geniş emeklilik seçenekleri ve jenerasyonlar arasındaki farklara göre hareket edilmesi, pazarın Türkiye’deki gelişimi için destekleyici olacaktır” diye konuştu.