Yabancı sermaye para getirdi know-how değil

Dünya Gazetesi - Ece Ceyhun

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ECE CEYHUN

Sompo Japan Sigorta CEO’su Recai Dalaş, “Büyümeyi başarabilen şirketler, sermayedarın yönetime duyduğu yüksek güven ve buna dayalı verdiği otonomi sayesinde şirketin kendine özgü yarattığı kurum kültürü ile rakiplerinden farklılaştı” diyor.

Gelen yabancı sermayeyi de “Para getirdi, know-how değil” sözleriyle değerlendiren Dalaş, DÜNYA için sektördeki yabancı yatırımın dünü ve bugününü değerlendirdi.

 -Sektörün yüzde 72’si yabancının:

Birleşme ve satın almaları yöneten ve danışmanlık yapan birtakım uluslararası şirketlerin hazırladıkları çekici raporlar ve bu raporlarda yer alan uzun vadeli sürdürülebilir yüksek büyüme oranları yabancılar için adeta bizde bir deyim vardır “satın almayanı döverler” gibi bir çekim yarattı. Nitekim 2005 yılından başlayan ve 2010 yılına kadar yoğun şekilde devam eden bir satın alma dalgası yaşadık. Bugün geldiğimiz noktada sigorta endüstrisinin yüzde 72’sinin yabancı sermayeye sahip olduğunu görüyoruz. 2005-2010 yılları arasında yabancı sermayenin satın alma ve birleşmelere harcadıkları toplam sermaye miktarının 4 milyar doları aştığını, daha sonra ortaya çıkan ilave sermaye ihtiyaçlarını da ilave edersek bu rakamın 5 milyar doların üzerine çıktığını söyleyebiliriz. Açıkçası gelişmiş ülkelerdeki tek başına büyük satın almalar ile kıyaslandığında, bu rakam çok büyük görünmese de henüz bir derinlik kazanamamış, hatta toplam büyüklüğü 10 milyar doları dahi aşamamış bir sektör için yatırılan rakamın çarpan katsayı bağlamında oldukça kayda değer bir tutar olduğunu ifade etmeliyim.

 -Özkaynak getiri oranı hep düşük:

Umduklarını bulamadıkları çok açık. Bu satın almalar farklı tarihlerde de olsa, global oyuncuların birçoğunun bu pazarda on yılın üzerinde bir zaman geçirdiğini söyleyebiliriz. Yatırımın sonuçları açısından uzun sayılabilecek dönemde, buradaki en önemli gösterge sayılan öz kaynak getiri oranının, alternatif finansal getiri araçlarıyla kıyaslandığında sürekli altında kaldığı görülüyor. Şöyle bir ortalamadan söz edecek olursak; örneğin son on yılda sigorta sektörünün ortalama öz kaynak getiri oranı yüzde 4.6 iken, ortalama faiz getiri oranı yüzde 11 olmuş. Elbette son dönemde yaşanan aşırı döviz hareketi şirketlerin değerinde döviz bazında düşüşe neden olsa da kurdaki bu yüksek artıştan önce de yabancı sermayeli şirketlerin tahmini piyasa değerini bu alanda deneyimli, muteber bir yabancı danışman şirkete analiz ettirsek, ödenen toplam maliyetin yani az önce sözünü ettiğim 5 milyar $’ın yarısını dahi geçmeyecek bir rakam çıkacağını düşünüyorum. Böyle bir tablo içerisinde yabancı sermayedarın umduğunu bulduğundan söz etmek mümkün mü?

 -Potansiyel getirilerin çok azı gerçekleşti:

Doğrudan yabancı sermaye, Türkiye gibi tasarruf oranı halen yüzde 15’in üzerine çıkamayan, mali piyasalarda derinlik sağlayamayan ve sürekli döviz açığı veren bir ülke için kaçınılmaz bir çıkış yolu olarak görünüyor. Bir taraftan da sigorta sektörü gibi henüz olgunlaşmamış bir endüstride, yabancı sermayenin getireceği, know-how, doğrudan istihdam, teknoloji yatırımı, yeni hizmet ve ürünler, reasürans kapasite desteği, finansal istikrar gibi avantajlar göz önüne alındığında yabancı sermayenin ne denli önemli olduğu ortaya çıkıyor. Ancak sıraladığımız potansiyel getirilerin ne kadarının gerçekleştiğini sorarsanız, çok azı diye yanıtlamak durumundayım.

 -Yabancı sermayenin know-how bağlamında katma değeri az:

Peki, know-how bağlamında, yeni ürün ve hizmetler ve hatta teknoloji transferi gerçekleşti mi? Büyük oranda bu sorunun cevabı “maalesef hayır.” İlginçtir, özellikle yabancı sermaye yatırımında Avrupa ağırlığını görüyoruz ki, bu ülkelerdeki global şirketlerin teknoloji diye sözünü ettiğimiz dijital teknoloji olarak ülkemizdeki pratiklerin çok da üzerinde olmadıklarına şahit olduk. Özetle, transfer edecekleri çok fazla da bir şey yoktu. Ürün ve hizmetler olarak bakıldığında, bunların birçoğu zaten bir şekilde endüstrimizde de vardı; olmayanlar da pazarın dinamikleri ve müşteri beklentileri ile örtüşmüyordu. Yani sonuçta sözü edilen know-how bağlamında yabancı sermayenin ülkemize ve sektöre önemli denebilecek bir katma değer sağladığını söyleyemiyoruz. Hatta bildiğim kadarıyla buradaki bazı şirketlerin yerel pratikleri en iyi uygulama çerçevesinde başka ülkelere transfer edildi.

 -Kurum kültürü bizi pazarda farklı yere konumlandırdı:

Bugün için “başarılı olan şirketler” şeklinde bir çoğul ifade kullanmakta açıkçası zorlanıyoruz. Dolayısıyla, ben size kendi şirketimizden elde ettiğimiz sonuçlar üzerinden yanıt vermeye çalışayım. Sompo Grubu satın alması 2010 yılında gerçekleşti. O tarihten bugüne, kesintisiz sektör ortalaması üzerinde büyümeyi başarabilen yani sürekli pazar payı kazanmayı ve bunu yaparken de ortalamanın oldukça üzerinde öz kaynak getirisi elde etmeyi başaran tek şirket olduk. Bu nedenle sermayedarın yönetime duyduğu yüksek güven ve buna dayalı verdiği otonomi sayesinde şirketin kendine özgü yarattığı kurum kültürü bizi her açıdan pazarda çok farklı bir yere konumlandırdı.

 -Gelecek perspektifi

Bu nedenlerden dolayı yabancı sermayedar açısından renkli bir gelecek tablosu ortaya koymak pek mümkün görünmüyor. Şimdiden çıkışların başladığını görüyoruz. Bu çıkış trendinin önümüzdeki dönemde süreceğini öngörmek güç olmasa gerek.

İngiliz sigortacıların bile trafikten yüzü gülmüyor

Sigorta sektöründe en çok şikayet edilen konu motor branşındaki aşırı rekabet ve regülasyonlar. Sompo Japan Sigorta CEO’su Recai Dalaş konuyu değerlendirirken, “Sigortacılığın neredeyse doğduğu diyebileceğimiz ve sigorta penetrasyonun yüzde 100’ü aştığı en büyük pazarlarından birisi olan Birleşik Krallık’taki motor branşındaki sonuçlara bakalım. 1994’ten bu yana neredeyse teknik kâr yüzü görmüyor. Bir tek geçen sene yani 2017 sonunda ilk kez küçük bir marj yaratabildiler. Buradan şunu söylemeye çalışıyorum; dünyada motor sigortaları, rekabetin en yoğun olduğu ve kâr marjlarının son derece düşük olduğu branşlardır. İngiltere örneğinde, pazarda önemli paya sahip online fiyat kıyaslama sitelerinin de artırdığı aşırı rekabetin bir parçası olup, rekabette rasyonaliteyi kaybederseniz düzenleyiciden bir şey bekleyemezsiniz. Bu pazarda genel olarak zarar edilmesine rağmen, kâr eden şirketler de var. Aynı şey Türkiye için de geçerli. Evet, trafik sigortalarından çok büyük zararlar açıklayan şirketler, hatta global şirketler oldu. Bunun nedenini tek başına pazar dinamikleriyle açıklamak mümkün değil. Çünkü, tavan prim gelene kadar –ki tavan prim uygulamasını doğru bulmuyoruz- biz kurulduğumuz 2002 yılından bu yana motor branşında kesintisiz kâr etmeyi başardık. Demek ki, yabancı sermaye olarak da birtakım gerekçelerin ardına sığınmak açıkçası bana pek anlamlı gelmiyor” açıklamasını yaptı.