"Tasfiye ve devir sorunu çözmez, fiyat farkı şart"

Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Mithat Yenigün, kamuya iş yapan müteahhitlerin mali açıdan korunmasını talep etti. (Yeşim Ardıç)

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

YEŞİM ARDIÇ

Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Mithat Yenigün, yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinde, Rusya ve Afrika'da üstlenilecek projelerle yeniden 2012 yılındaki 30 milyar dolarlık rekor seviyenin yakalanabileceğini söyledi.

Yurtiçinde ise projelerin tasfiye ve devrini de içeren kanun teklifini değerlendiren Yenigün, bunun geçmişten kalan maliyet artışlarını çözemeyeceğini, o yüzden fiyat farkı düzenlemesinin şart olduğunu bildirdi. Ankara Sohbetleri'ne konuk olan Yenigün, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak'ın sorularını cevaplandırdı.

Yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinde son dönemde yaşanan düşüşü göz önünde bulundurarak, önümüzdeki döneme yönelik öngörülerinizi paylaşır mısınız?

Yurtdışında üstlenilen 'yeni iş' hacminde 2012 yılında 30 milyar dolarlık psikolojik sınırı aşmıştık. 2013 yılında 30.4 milyar dolara çıktık. Ancak bölgedeki jeopolitik gelişmeler, petrol fiyatlarındaki gerileme ve Rusya ile yaşanan krizin etkisiyle bu rakam, 2016-2017 döneminde 14-15 milyar dolar bandına indi. Yıllık iş tutarımızın yakın zamanda yeniden 20 milyar dolar bandını aşmasını hedeflemekteyiz. 2016 yılında 13.9 milyar dolara kadar düştü. Geçtiğimiz yıl yeniden 15.1 milyar dolara çıktık. Bu yılın ilk 11 ayında ise 16 milyar dolara yaklaştık.

Bu artışta Afrika ülkelerindeki çalışmalarımız ve Rusya ile ilişkilerde düzelme etkili oldu. Örneğin 2017'de 'yeni pazar' diye nitelendirdiğimiz Tanzanya'da 2.5 milyar dolar, Cezayir'de 1 milyar dolarlık iş aldık. 2016 yılında 1 milyar dolara kadar düşen Rusya'da bu yılın 11 aylık döneminde tekrar 4 milyar dolara kadar çıktık ki bu rakam yeni alınan iş tutarının yaklaşık yüzde 25'ine karşılık geliyor.

Afrika'dan çok umutluyuz. Çin'in uzun zamandır ciddi çalışmaları olmasına rağmen, bizim avantajlarımız var. Öncelikle aldığımız işi süresinden önce bitiriyoruz. İşe avans almadan başlıyoruz. Bu yaklaşımımız bizi, Çin gibi rakiplerimizden farklı kılıyor. Ayrıca bulunduğumuz ülke insanlarıyla kaynaşıyoruz. Şantiyelerimizde yerlileri de çalıştırıyoruz. Türkiye'den giden çalışanlarımızın sosyal hayata katılımı fazla. Çin gibi ülkelerin mahkumlarını getiriyorlar, sosyal hayata katılımları sınırlı. Bu durum sermaye dezavantajını ortadan kaldırıyor. Bütün bunları üst üste koyduğumuzda Rusya ve Afrika dahil bu pazarlardaki gelişmeye bağlı olarak yeniden 30 milyar doları aşabiliriz.

Sektörde zor durumda olan firma sayısında yaşanan artışları nasıl değerlendiriyorsunuz? Gelişmeler sektörün finansman yapısını nasıl etkiliyor?

Bankalar bir şirkette bir yandan bilançoya bakarken, öbür yandan istihbarat çalışmaları da yapıyor. Tabi bu söylentiler istihbarat yönünü etkiliyor. 

Bu noktada Türkiye'nin gerçeklerini de göz önünde bulundurmamız gerektiğini düşünüyorum. Şimdi konkordato ilan eden firma sayısı 1000'i geçti. Gelinen noktada firmaların devletten alacakları çok birikti. Sadece bir kurumdan alacaklar 14 milyar lirayı aştı. Yetkililerin yılbaşına kadar ödeme yapılacağını söylemlerine rağmen, bunun ne zaman gerçekleşeceği net değil.

Bankalar yılbaşı geldiğinde dönem sonu faizini alıyor. Eğer bunu alamazsa da işletme negatif puana geçiyor ve banka değerlendirmesini buna göre yapıyor. Doğal olarak söylentiler de bu süreci etkiliyor. Başka bir ifade ile ortam konkordatoya gitmeye müsait, gitmemek başarı oluyor. Bu yüzden kamunun borçlarını ödemesi gerekiyor.

Müteahhitlerin uzun süredir talep ettikleri fiyat farkı meselesi çözüme kavuştu mu?

Evet, bunu uzun süredir talep ediyoruz. Fiyat farkı ile ilgili Ulaştırma Bakanımız sayın Turan, 2 ay önce ASO'da açıklama yapmıştı. Daha sonra projelerin sadece tasfiye ve devrini içeren kanun teklifi, Plan - Bütçe Komisyonu'ndan geçti, fakat içinde fiyat farkı yok. Bunun yerine tasfiye ve devir imkanı getirildi. Ancak fiyat farkı verilmemesi haksızlık olacak. Çünkü geçmişten gelen kayıplar var. Tasfiye edilirse, halen canı yanan firmalar tasfiye edecek ama geçmişten gelen yük yine onun üzerine kalacak. Zaten işletme sermayesi yetersiz olduğu için finansman kullanan şirketler, ciddi sıkıntıya girecek. Bu noktada konkordatoya gittiğinde ise sadece bir süre için kendini emniyete almış olacak. Bu firmanın alacaklısı olan; taşeron, akaryakıtçı, malzemeci zincirleme etkili olacak.

Peki fiyat farkı uygulamasının devlete toplam maliyeti ne kadar olacak?

O konu doğrudan hesaplanamıyor ama ben konuyu çok basit bir örnekle açıklayabilirim. 2 yıl önce demirin tonu bin 800 liraydı, şimdi 4 bin liranın üzerinde. Devlet hak edişte TEFE- TÜFE katsayısına bağlı bir fiyat farkı veriyor. Oysa, demir, akaryakıt, sac ve çimento fiyat artışları, bu katsayıyı çok fazla geçiyor.

Siz hangi yöntemi öneriyorsunuz?

Biz zararın telafi edilmesi için çıplak fiyat farkının verilmesini istiyoruz. Geçmiş yıllarda bu yapılıyordu, ama şimdi muhtemelen imkanlar yeterli olmadığı için yapılamıyor.

Sektörün Irak ve Libya'dan olan alacakları çözüm aşamasına geldi mi?

Maalesef henüz çözülmedi. Çoğunluğu Kuzey Irak olmak üzere, bu ülkedeki toplam alacaklarımız 1.5 milyar dolar civarında. Biz 2.5 yıldır diyoruz ki Irak'a 2.5 milyar dolar borç verelim. Zaten bunun 1.5 milyar doları hemen Türkiye'ye gelerek piyasaya girecek. Kalan 1 milyar dolar da gerçekleştirmeyi öngördükleri stratejik projeler karşılığında alabiliriz.

Bugün parası olmasa da Irak petrol zengini bir ülke. Bu kredi en geç 3-5 sene içinde tekrar Türkiye'ye döner. Irak hükümeti tam olarak göreve başladığında yeni bir ziyaret yapacağız. Kuveyt'te, Irak ile ilgili bir toplantı yapılmıştı ve çeşitli ülkeler 80 milyar dolarlık kredi hacmi oluşturmuşlardı. Türkiye'de bu toplantıda 5 milyar dolarlık kredi taahhüdünde bulunmuştu.

Libya'da da ortalama 1.5 milyar dolar alacağımız var, 1.5 milyar dolara yakın teminat mektubu alacağımız var 2011 yılından bu yana bekliyor. Bir o kadar da makine parkımız var. Üstelik teminat mektupları için her yıl boş yere 50 milyon dolar komisyon ödüyoruz. Yani firmalar iş yapamadıkları gibi komisyon ödemek zorunda kalıyorlar. Bununla ilgili Bankalar Birliği ve BDDK'ya ziyaretlerde bulunduk. Bankalar, BDDK'nın karşılık yükünü azaltırsa, teminat mektubu komisyonunu düşüreceklerini söylüyorlar. Tahminime göre Libya 1-2 sene içinde normale dönecek gibi.

Teminat mektubu problemleri de halen devam ediyor galiba?

Evet, Sudan, Kazakistan, Afrika dahil birçok ülkede teminat mektubu problemi yaşıyoruz. Türk bankalarının kredibilitesine göre muhabir banka bizim bankaların teminat mektuplarını ve kontr garantilerini kabul etmiyor. Bankalar da kapasitelerini pahalıya satmak zorunda kalıyorlar. Burada BDDK bankalara kolaylık sağlarsa maliyetleri azaltma imkanı doğacak.

Eximbank bu konuda çalışma yapıyordu…

Eximbank son 1-2 yılda yeni ürünler geliştirdi. Ancak onların imkanları da sermayeye bağlı olarak kısıtlı. Türkiye'nin genel kredibilitesi ve diğer ülkelerden alacağı sendikasyonlarla destek sağlıyor. Bankanın sermayesi yükseltildi, ama kur artışı da bu sermayenin erimesine yol açtı.

Sektör uzun süredir müşavirlik konusunda da gelişme bekliyor değil mi?

Biz uzun süredir müşavir firmalarımızın ön plana çıkarılması gerektiğini söylüyoruz. Yani bir projeyi Türk müşavir yaparsa, orada Türk malı tanımlayacak. İşveren de istediği kaliteyi tutturacak, Türk malını alacak.