Akıllı saatlerinizin içinde varız, kolyelerinize girmeye çalışıyoruz...
Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın, Intel'in dijital dönüşümün tam ortasında yer aldığını belirterek "Akıllı saatlerin içerisinde de biz varız, kolyenizin içerisinde de var olmak için çalışıyoruz" dedi.
HİLAL SARI BAŞARAN
Günlük yaşamlarımızdan, sanayinin birçok alanına yıkıcı bir dönüşüme neden olan dijitalleşmeyi ve 'dijitalleşerek büyümeyi' Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın'la konuştuk. Dünyanın en büyük çip üreticisi ve bu dönüşümün öncülerinden olan Intel 'nesnelerin İnterneti'nin sadece tüketmek değil, üretmek için de kullanılması gerektiğini vurguluyor ve özellikle giyilebilen teknolojilerle çığır açıyor.
- Yaşadığımız bu dijital dönüşümü Intel olarak nasıl tanımlıyorsunuz?
Dünyada üç endüstriyel devrim, iş yapış tarzımızı efsanevi şekilde değiştirdi. Buharlı makineler, seri üretim ve internet teknolojisi ile yaşamlarımız adım adım farklılaştı. Bugün ise nesnelerin interneti teknolojileri dördüncü devrim tanımını fazlasıyla hak ediyor. Daha verimli, daha hızlı, daha eğlenceli bir yaşam için kapıları aralıyor. Nesnelerin interneti ile yaşam alanlarımız çok daha akıllı teknolojiler içermeye başladı bile. Akıllı robotlar, sensörler, veri depolama-analiz sistemleri, 3D yazıcılar gibi teknolojiler bu dönüşümde kilit rol oynuyor. Kendi kendini yönetebilen, denetleyen ve verimlilik noktasında kararlar alan bu sistemler bir bakıma hayatımızı da şekillendiriyor.
50 MİLYAR NÜFUSA ULAŞILDIĞINDA UYGULAMALARI HAYAL EDİN!
- Bundan beş ila yirmi yıl sonrasında gerçekleşeceğini öngördüğünüz değişiklikler neler?
Geçen yıl itibarıyla genelinde 13 milyarı aşkın akıllı cihaz kullandık ve bu rakam 2020'ye kadar 50 milyar barajını da aşacak. 50 milyar cihazın etrafında ise maliyetleri 1 doların dahi altına düşen 200 milyar sensör olacak. Bu sensörlerin en az yüzde 80'i birbirleriyle konuşacak. Şu an 13 milyar akıllı cihaz etrafında milyonlarca uygulama geliştirildi ve büyük bir ekosistem ortaya çıktı. 2020’de 50 milyar cihaza ulaşıldığında ne kadar uygulama veya yazılım geliştirebiliriz veya servis geliştirebiliriz bunu şimdiden hayal etmek gerekiyor.
- Dijital dönüşümün neresindesiniz ve bu dönüşümü nereye taşıyacaksınız? Üretim tarafında dijitalleşme yeni sorumluluklar getiriyor mu?
Artık kişiye özel teknoloji geliştirme veya kişiye özel ürün geliştirme zamanına doğru giriyoruz. Yani biz bunu geliştirdik buyrun kullanın diye insanların önüne birşeyler koyma devri yerini biz böyle bir teknoloji istiyoruz, bunu geliştirin devrine dönüyor. Intel markası da bu değişimin tam ortasında yer alıyor. Örneğin akıllı saatin içerisinde de biz varız, kolyenizin içerisinde de var olmak için çalışıyoruz; gözlüklerde, giyilebilen teknolojilerde ve nesnelerin internetinin hayatınıza dokunduğu her yerde Intel çeşitli şekillerde bulunuyor. 2014’te Venture Capital’ler tarafından sadece IoT alanında tahmini 1.4 milyar dolarlık yatırım yapıldı ve bu yatırımları gerçekleştiren şirketler arasında önemli bir payla Intel de yer alıyor. Bu alanda yaptığımız pek çok satın alma ve yatırım var. 2009 yılında gerçekleştirdiğimiz Windriver satın almasının ardından McAfee satın almasını da 2011 yılında tamamladık. Son olarak geçtiğimiz yıl Altera’yı satın alarak yeni çağda otomobillerden evlerimizdeki akıllı cihazlara kadar çok yoğun olarak talep görecek mini işlemcilerin üreticisi konumumuzu güçlendirdik. Giyilebilir teknolojiler konusunda da özellikle spor alanında ürünler geliştiren Basis ve Recon satınalmalarını gerçekleştirdik.
MODA VE TEKNOLOJİ INTEL'LE 'KELEBEK ELBİSE'DE BİRLEŞİYOR
- Giyilebilir teknolojilerde öncü bir şirket olarak sektörü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye'de Ar-Ge çalışmaları var mı? Diğer yandan düne kadar hayal olan giyilebilir teknoloji, hayatımıza hızlı bir giriş yaptı. Biz inanıyoruz ki birçok teknoloji üzerimizde taşıdığımız her türlü giyilebilen eşyanın içerisine adapte olabilecek duruma gelebilecek. Ar-Ge merkezimizden çıkan ve son zamanlarda uluslararası arenada ses getiren bir başka projemiz ise Türk tasarımcı kardeşler Ezra+- Tuba ile birlikte geliştirdiğimiz Kelebek Elbise. Intel dünyada giyilebilir teknolojiler anlamındaki öncü şirketlerden biri ve Intel’in buradaki stratejisi diğer şirketlerden farklılık gösteriyor. Biz moda ve teknolojiyi birleştirirken estetik kaygıları gözden kaçırmıyoruz. Moda ve teknolojinin birleşimi gerçekten heyecan verici ancak giyilebilir teknolojiler alanında kişinin kendi tarzına uygun, moda eğilimlerini göz önünde bulundurmayan ürünlerin geleceği yok. Bu stratejimiz doğrultusunda Ezra+Tuba ile birlikte geliştirdiğimiz Kelebek Elbise ilk akıllı Haute Couture elbise olma özelliğini taşıyor. Kelebek Elbise Intel’in tüm dünyada yürüttüğü reklam kampanyasının yüzü seçildi ve Türk tasarımcılarının ve mühendislerinin gücünü bir anlamda kanıtlamış ve tüm dünyaya göstermiş oldu. Proje dünyanın çeşitli ülkerinde oldukça ilgi görüyor ve elbise pek çok farklı organizasyonda sergileniyor. Geçtiğimiz günlerde Milano, Paris ve Madrid’den oluşan bir Avrupa turnesinde basın toplantıları düzenlendi, en önemli TV showlarında izleyicilerle buluştu.
YENİ ZUCKERBERG'LER ÇEKİRDEKTEN YETİŞEN NESİLDEN ORTAYA ÇIKACAK
- Dijital dönüşümde en önemli temellerden biri de eğitim. Türkiye'nin durduğu noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Diğer önemli bir konu ise bu devrime eğitimle hazırlıklı olmak. Türkiye pazarı çok dinamik, fırsat büyük. Yaş ortalaması çok genç ve teknolojiyi ülke olarak çok seviyoruz. Ama tüketim kadar üretimi de artırmamız gerekiyor, Özellikle teknolojiyi kullanarak üretmemiz gerekiyor. Öğrenciler farklı ülkelerde ilkokul seviyesinde yazılım ve kodlama eğitimi almaya başladı. Yani çekirdekten yetişen bir nesilden söz ediyoruz. Çünkü hızla meslekler bu tarafa kayıyor. Yeni Zuckerberg’ler bu şekilde çıkacak. Bununla birlikte şunu da belirtmek gerekiyor; Türkiye’de teknoloji, inovasyon ve Ar-Ge’ye verilen önem gün geçtikçe artıyor. İstanbul’da 2014 yılında açtığımız Ar-Ge Merkezi ile Türkiye’nin kendi fikri mülkiyet projelerini üretmesini ve patent sayısını artırmasını hedefl iyoruz. Ar-Ge merkezimiz açılmasından bu yana 5. uluslararası patent başvurusunu gerçekleştirdi, Bu anlamda oldukça başarılılar. Örneğin bu patentlerden biri eğitim alanında Intel RealSense teknolojisi kullanılarak hayata geçirilen ve “Sanal Öğretmen” olarak bilinen Adaptif Öğrenme Platformu. Bu platform İstanbul’daki Ar-Ge laboratuvarlarımızda tasarlandı ve geliştirildi. Bilgisayar ve tabletle ders çalışan öğrencilerin göz ve yüz hareketleri gibi fiziksel verileri üç boyutlu kameralarla algısal hesaplama teknolojisi sayesinde izleniyor. Veriler yapay zekâ ile destekleniyor ve eğitim alan kişinin hangi konularda dikkatinin dağıldığından, neyi sıkça tekrar ettiğine ve ne zaman mola vermesi gerektiğine kadar birçok alanda veri toplanıyor. İnsan duygularıyla empati kurabilen sistem sayesinde kişiye, dikkati dağıldığında daha ilgili olduğu konular önerilmesi veya dikkatini çekebilecek alternatifl er sunulması sağlanıyor. Bu projenin başarısı Türkiye sınırlarını aştı ve Harvard’lı profesörlerden oluşan, teknolojiyle eğitimi birleştiren çalışmalarıyla dünya çapında ünlü CAST organizasyonunun da dikkatini çekti. Şu anda CAST ile gerçekletirdiğimiz işbirliği kapsamında CAST’ın eğitim alanındaki tecrübesiyle projeyi yeni bir boyuta taşıyoruz.
TÜRK MARKALAR YENİLİKÇİ ÜRÜN VE İNOVASYONA ODAKLANMALI
- Türkiye dünyadaki dijital dönüşüm ve sanayinin akıllaşması sürecinde sizce şu an nerede?
TUSİAD’ın raporu bu konuda önemli ipuçları veriyor. Sanayi 4.0'ı başarılı bir şekilde uygulayabilirsek, Türkiye'deki üretim sektörlerinin verimliliğinde 50 milyar liraya varabilecek bir fayda sağlayabilir, üretimde yıllık yüzde 3'lük bir artış yaratabiliriz.Tüm sektörler teknoloji ile buluşmak durumunda. Geleceği yakalamak için bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanında eğitimi yaygınlaştırmamız, kod yazma, robotik eğitimlerini küçük yaştan itibaren vermeye başlamamız, teknolojiyi yalnzıca tüketim değil üretim için de kullanır hale gelmemiz gerekiyor.
GİRİŞİMCİLİK SİHİRLİ SÖZCÜK, İSTİHDAM YARATACAK KALDIRAÇ BU!
- Bu dönüşüm Y kuşağı için yeterli istihdam yaratabilecek mi?
Geniş bir perspektiften bakarsak bağlanan her yeni cihaz ve uygulama veri üretecek. Bu büyük veri yepyeni mesleklerin ortaya çıkmasını sağlayacak, veri mühendisliği hiç olmadığı kadar popülerleşecek. Giyilebilir teknolojiler birçok farklı sektörün disiplinler arası çalışmalar yapması için büyük bir cazibe noktası oluşturuyor. Bu noktada genel anlamıyla mühendisler ile aklımıza henüz gelmeyen pek çok disiplin birlikte çalışacak. Mekaniğin ve tasarımın daha da heyecan verici olacağı bir dönemine giriyoruz. Artan genç nüfustan gelen talebi karşılayacak miktarda iş fırsatı oluşmuyor. Yaratılan işin miktarı artırılsa bile Y kuşağı olarak adlandırdığımız yeni neslin ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte iş oranlarını yakalamak kolay görünmüyor. İşte tam da bu noktada tüm ekonomiler için kaldıraç görevi görecek o sihirli sözcük giriyor devreye: Girişimcilik! Belki de dünyanın en güçle ekonomisi ABD’nin yıllardır sırtını dayadığı, üzerinde yükseldiği bir kavram olan girişimcilik, artık Türkiye ve diğer gelişmekte olan ülkelerin de önemini kavradığı bir iş ve ekonomik büyüme yaratma aracı durumunda.