Türkiye'nin ilk ihtisas teknoparkı: DEPARK Sağlık
DEPARK Sağlık Teknoparkı, bir hastane içi, hastaneye entegre teknopark. Bünyesinde hastane, tıp fakültesi, araştırma merkezi, kuluçka merkezi var. Yani Türkiye'deki tam entegre, ilk ihtisas teknokoparkı.
KEZBAN KARABOĞA
Dokuz Eylül Teknoloji Geliştirme Bölgesi (DEPARK), Türkiye'nin 35'inci Teknoloji Geliştirme Bölgesi, 2013 yılında kuruldu. Dokuz Eylül Üniversitesi'nin (DEU) iki büyük kampüsünde faaliyet gösteriyor. Bünyesinde iki tane teknopark var. Bunlardan bir tanesi Depark Sağlık, diğeri DEPARK Tınaztepe. DEPARK Tınaztepe, genel amaçlı bir teknopark yani bilişim, nano-teknoloji, teknolojik tekstiller, deniz teknolojileri alanlarında çalışan şirketler ile yoluna devam ediyor. Fakat DEPARK Sağlığın ilginç özellikleri var. Bakın, anlatayım. Bu, bir hastane içi, hastaneye entegre TEKNOPARK. Nasıl oluyor? Bünyesinde hastane, tıp fakültesi, araştırma merkezi, teknoloji transfer ofisi, kuluçka merkezi var. Bu şekilde, Türkiye'deki tam entegre ilk sağlık TEKNOPARK olma özelliğini kazanıyor. Şu anda 1.100 çalışanı var. Dahası, içeride 135 şirket çalışıyor. Bu şirketlerin çoğu, 'sağlıkta' ihtisaslaşan şirketler. DEPARK Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Murat Özgören'in aktardığına göre, şu anda yüzde 100 doluluk oranı var. Diyor ki Prof. Özgören, "Yüzde 100 doluyuz, yüzde 150 talep var. Teknoparka girmek için 80 kadar firma sırada bekliyor."
Binasının adı 'zeytin', sırada 'incir' var
DEPARK Sağlık, önce 'Nar' grup olarak ifade edilen 10 adet konteynırın sağlık yerleşkesine kurulmasıyla resmen faaliyete başlıyor. Sonra buna DEU İnciraltı Yerleşkesindeki, 3 bin metrekarelik alanda kurulan 'Zeytin' isimli bina ekleniyor. 'Zeytin' binasında, 42 ofis, 2 toplantı salonu, 1 kuluçka merkezi var. Bu binanın 7/24 çalıştığını belirten Özgören, "Zeytin binası Türkiye'nin ilk ve hastaneye entegre tek sağlık ihtisas teknoparkıdır. Burası canlı bir organizma gibidir. Araştırmacılarımız, 7/24 gelip çalışabiliyorlar. Şimdi bir de 'İncir' binası yapacağız" şeklinde konuşuyor.
'Güncele değil geleceğe odaklandık'
"Türkiye'nin ve dünyanın ihtiyaçları nelerdir?" soruları ile çalıştıklarını belirten Prof. Özgören, "Türkiye'nin güncel dertlerine değil, dünyanın varması gereken yere doğru odaklanmış vaziyetteyiz. Türkiyenin içinde zaman kaybetmek yerine , rotamızı dünyada gidilmesi gereken yere doğru kırdık. Bu nedenle ciddi bir şekilde öne geçtik. Uluslararası gerçeği, Türkiye gerçeği ile entegre etmek için çabalıyoruz" diye konuşuyor. Prof. Özgören, yarattıkları ekosistemden kamunun, özel sektörün ve ilgili tüm paydaşların faydalanmasını hedeflediklerini sözlerine ekliyor.
'Kişiye özgü tıbbın öncüsü olmak istiyoruz'
Dünyanın artık kişiselleştirilmiş tıbba hazırlandığını belirten Prof. Dr. Murat Özgören, "Gözlükte bunu yapıyoruz, alçılar ayağınıza göre yapılıyor fakat diğer alanların çoğunda yapılmıyor. Yavaş yavaş, örneğin onkolojii ilaçlarında bu gelişmeleri görebiliriz. Biz de iBG-İzmir Merkez Müdürü Prof. Dr. Mehmet Öztürk'ün başkanlığında yürütülen uluslararası bir proje ile yeni nesil yaklaşım kabul edilen kişiye özgü tıbbın öncüsü olmak üzere Avrupa Birliği ve Türkiye'deki program ve projeleri yürütüyoruz. Kişiye özgü tıp alanında öncü olmak istiyoruz. Kişiye özgü ilaç geliştirmek için çalışıyoruz. Hastaya özgü tedaviyi yapabilir olmamız lazım, dünya buna hazırlanıyor. Yoğun yol alıyoruz. Bunun temellerini attık" ifadelerini kullandı.
NOBEL ÖDÜLLÜ PROF. DR. AZİZ SANCAR DA BİZİMLE BİRLİKTE...
Bünyelerinde İzmir Uluslararası Biyotıp ve Genom Enstitüsü'nün (iBG İzmir) bulunduğunu belirten Prof. Dr. Murat Özgören, "iBG-İzmir moleküler biyoloji, genetik, tıp, eczacılık, biyo-mühendislik ve bilgisayar mühendisliği gibi pek çok bilim alanını çatısı altında barındıran, Türkiye'nin en büyük yaşam bilimi araştırma kompleksine sahiptir. iBG İzmir'in 20 kişilik bir yönlendirme kurulu var. Bu kişilerin arasında Nobel ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar gibi pek çok değerli bilim insanı bulunuyor. Bu hocalarımız burada aktif çalışıyorlar" diye konuştu.