'Çevre' cezasından hapis korkusu

Çevre konusunda artan denetimler özellikle tekstilcileri sıkıntıya sokuyor. Tekstilciler, para cezalarına ek olarak verilen hapis cezalarından ve sektörler arası çifte standarttan şikayetçi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Gamze ŞENER

İSTANBUL - Tekstilciler çevre denetimleri sonrası hapis paniği yaşıyor. Son dönemde çevre mevzuatındaki değişiklikler, tekstil terbiye sanayicilerinde hapse girme korkusunu da beraberinde getirdi. Uygulamaya göre, bir denetimden ceza alan firma, para cezasını ödese de olay, savcılığa nakledilmiş oluyor. Ve işyeri sahibi, bu andan sonra para cezasına ek olarak bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası alıyor. Ceza her ne kadar ertelense de aynı işadamı, 5 yıl içinde herhangi bir suça karışırsa, bu defa hapis cezası devreye giriyor. 5 yıl içinde herhangi bir ceza almazsa, hapis cezası da yürürlükten kalkıyor. Türkiye Tekstil Terbiye Sanayicileri Derneği Başkanı Vehbi Canpolat, "Hiçbir art niyet olmadan yapılan hatalara hapis cezası uygulanmamalı. Elbette çevreye dair kurallara uyalım, bu denetlensin. Ama örneğin birkaç kömür parçası belirlenen alandan dışarı çıktı diye hapis cezası ile yargılanmak ne kadar doğru" dedi. 

Uygulama aslında yeni değil. Ancak son yıllarda denetimlerina artmış olması kararnameyi daha çok konuşulur hale getirdi. 2006 yılından bu yana yürürlükte olan 2872 sayılı Çevre Kanunu kapsamında, yürürlükte olan 2006-18 no'lu kararname sadece para cezası değil, adli cezaları da kapsıyor. Vehbi Canpolat, çok sayıda sanayicinin son dönemde ağzının yandığını söyledi. Para cezasının minimum 60 bin TL olduğu bilgisini veren Canpolat şunları söyledi: 

"Mesela baca gazlarını gelip, ölçüyorlar. Baca gazları istenen şartlarda değilse, minimum 60 bin TL ceza yazıyorlar. Ancak bununla da bitmiyor. Biz eksik bir şeye kesilen para cezasına karşı değiliz, iyileştirmek için de gerekli yatırımları zaten yapıyoruz. Bu parayı veriyorsunuz; alınan ölçümün yanlış olduğuna dair mahkemeye gidiyorsunuz. Mahkemeye vermeniz hiçbir anlam ifade etmiyor. Para cezasıyla beraber kanun gereği, savcılığa veriyorlar. Süreç savcılığa ulaştığında ise cezası 5 yıllık ve paraya dönüştürülmüyor. Sadece cezayı erteliyorlar." 

Canpolat, suyu kirleten değerlerin her sektör için aynı olması gerektiğini, sektörler arası farklı uygulamalar yapılmaması gerektiğini de vurguladı.

'Sektörler arası çifte standarda karşıyız' 

Trakya'da tekstil üretimi yapan bir şirketin sahibi de "Aynı ortama bırakılan atık sudaki değerler sektörlere göre farklılık gösteriyor. Tekstilciler için bu oran beş gramken, dericiler için 50 gram olarak belirlenmiş. Kimyasal oksijen ihtiyacı zeytin için 5 bin, bizde ise 200 olarak belirlenmemeli" diyerek, uygulamada tutarsızlıklar olduğunu dile getirdi. Yasanın yeterince incelenmeden bir yerlerden tercüme edilerek yapıldığını belirten işadamı, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Sabah ölçülen şekerle akşam ölçülen şeker bile değişebiliyor. Denetimlerde bakım zamanı gelmesine yakın da oranlar arıtmanın ilk günkü gibi çıkmayacaktır. Biz sadece cezaların sınıflara ayrılmasını istiyoruz. Arıtma çalışmazken tespit edilirse mahkemeye yollayın, kabul. Kasıt varsa mahkemeye yollanılmaya karşı değiliz. Şimdiye kadar müsteşarla da görüştük ama dernek ve OSB'ler olarak bundan sonra sesimizi daha çok duyurmak istiyoruz." 

'Kamu davaları bizi itibarsızlaştırıyor' 

Ergene Havzası'nda su kirliliği kontrol yönetmeliğiyle ilgili uzmanlardan aldıkları bilgileri değerlendiren işadamı, "Alıcı ortam değer tablolarıyla ilgili bilgi veren uzmanlar, alıcı ortamın aynı olmasına rağmen bazı değerlerin farklı olduğunu söylüyor. Petrol rafinerileri gibi çalışma alanlarında 2 saatlik kompozit numune 40 miligram değerinde çıkarken, aynı yerden alınan numune 24 saat sonra 20 miligrama düşüyor. Yetkililerin aldığı numuneler de her zaman 2 saatlik numune özelliği taşımıyor. Anlık numunelerden gelen atıksuyun anlık değişimiyle bazı parametreler de farklı sonuçlar oluşturabiliyor. Yatırım yapıldığı halde atıksu arıtma tesislerin deşarjlarında alınan numunelerde bir parametrenin olumsuz çıkması ile açılan kamu davalarından dolayı itibar kaybına uğruyoruz" açıklamasını yaptı.

'Sanayici iş yapamaz duruma gelebilir' 

İstanbul Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği (İDMİB) ve Deri Tanıtım Grubu (DTG) Başkanı Lemi Tolunay, uygulamayı "vahim bir durum" sözleriyle değerlendirerek, sanayicinin bu yüzden çok sıkıntı çekebileceğini söyledi. Hapis cezası nedeniyle sanayinin iş yapamaz duruma geleceğini kaydeden Tolunay, "O zaman kimse yeni yatırım yapamaz" dedi. Tolunay sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz deri sektörü olarak zaten OSB'ler dışında başka bir alanda üretim yapamıyoruz. Türk deri sektörü, dünyanın en ileri teknolojide ve modernleşmiş üretimini yapıyor. Çevre konusunda kurallar çok net ve denetimler sıkı. Bu kuralların dışına çıkılması mümkün değil."

Kanun, çevreye kalıcı hasar verene hapis cezası öngörüyor

2872 sayılı Çevre Kanunu kapsamında yürürlükte olan 2006-18 no'lu kararnameye ek olarak, TCK'nın 182. maddesinde ise "182/1 Çevrenin taksirle kirletilmesi; çevreye zarar verecek şekilde atık veya atıkların toprağa, suya veya havaya verilmesine taksirle neden olan kişi adli para cezası ile cezalandırılır. Bu atık veya atıkların, toprakta, suda veya havada kalıcı etki bırakması halinde iki aydan bir yıla kadar hapis cezası hükmolunur. 182/2 de insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneklerinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık ve atıkların toprağa, suya veya havaya taksirle verilmesine neden olan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır" deniyor.