Destanın topraklarında iki gün

Kale Çanakkale Bisiklet Festivali için her köşesi tarih kokan bu kentteyiz... Bisikletlilerin peşinden Troya’ya ve Şehitler Abidesi’ne uzanacak; kalan vaktimizde kent merkezini ve Assos’u keyifle dolaşacağız.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

NERMİN SAYIN

Öyle bir yer ki tarihimizin en büyük destanlarından biri bu topraklarda yazılmış. Yalnızca adını anmak bile Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının “geçilmez” kuralını tüm dünyaya öğrettiğini hatırlamaya yeter de artar... Ya bağrındaki Troya... Tüm dünyanın ilgisini çeken, Hollywood filmlerine; oyunlara, romanlara konu olan savaşın ve aşkın yaşandığı antik kent... O ve antik dünyanın pek çok önemli merkezi, bu şehrin sınırları içinde... Örneğin biri Assos ya da bugün andığımız adıyla Behramkale ki deniziyle, doğasıyla, mimarisiyle son yılların yükselen tatil beldelerinden... Evet, tabii ki bildiniz, bu “Hafta Sonu Molası”nı Çanakkale’de veriyoruz. Tarihin coşkulu bir rüzgâr gibi estiği, şu sıralar baharın doğasına doyumsuz ziynetler taktığı o kadim kentte...

Bildiğiniz gibi, 2018 Troya Yılı. Dolayısıyla bu sene Çanakkale’yi çok ziyaret edecek, çok konuşacağız... Geçen haftaki seyahatimin sebebiyse Kale Çanakkale Bisiklet Festivali’ydi. 5 bin bisikletli, Çanakkale’yi iki teker üstünde keyifle keşfederken, ben de boş durmadım, sizler için keyifli bir güzergâhı dolaştım... Öyle bir gezi oldu ki bu sayfaya sığması pek mümkün değil. Dilerseniz ben küçük küçük notlar aktarayım, altını siz kendi keyifli deneyimlerinizle doldurun.
Baharın süsleri her yerdeydi...

Bisikletlilerin izini sürdüğümüz için Çanakkale’nin merkezinde çok fazla vaktim olmadı ama, yine de simgesel birkaç noktayı rotama kattım... Denizin masmavi gülümsediği sahilde duran Brad Pitt’li “Troya” filminin Troya Atı, meşhur türküde içimizi sızlatan; bugün daha çok hediyelik eşya bulabileceğiniz Aynalı Çarşı, Fatih Sultan Mehmet döneminde yapılan Kale-i Sultaniye ya da halk arasındaki adıyla Çimenlik Kalesi, II. Abdülhamit’in tahta çıkışının 20. yıldönümünde inşa edilen Saat Kulesi, hızlandırılmış turumun ana durakları oldu. Karşı kıyıda tüm görkemiyle duran Kilitbahir Kalesi’nde de gönlüm kaldı doğrusu... “Denizin kilidi” olan ve yine Fatih döneminde yapılan bu kaleyi de en kısa zamanda yakından göreceğim...

Sonra, dedim ya bisikletlilerin “peşindeyiz”, ver elini Troya dedim, ilk gün etabı Troya’ydı çünkü. Merkeze yaklaşık yarım saat uzaklıktaki antik kent, vardığımda mola vermiş olan bisikletlilerle cıvıl cıvıldı, çevreyse baharı kuşanmıştı. Homeros’un anlata anlata bitiremediği Priamos’un şehrini, Hektor’un uğruna canını verdiği yurdunu, Paris ve Helen’in aşkının kentini gezmek için 1 saat ayırabildim, ama o çok daha uzununu hak ediyor.

İkinci gün festivalin “Şehitlere Saygı” etabı için atladım feribota, Eceabat’a geçtim. Hemen iskelenin yanındaki Opet’in “Tarihe Saygı Parkı”yla “bastığımız toprağın” tarihini bir kez daha hatırladım. Sonra birbiri ardına yolumuzun düştüğü şehitlikler, Anafartalar, Conkbayırı, Arıburnu, aralarında yalnızca birkaç metre olan siperler, al bayrağımızla donatılmış Bigalı Köyü ve en nihayet 41.7 metre uzunluğundaki Şehitler Abidesi, canlı bir tarih dersi gibiydi. Gönlüm ve gözlerim dolu ayrıldım Çanakkale’den.

5 bin bisikletli yollardaydı

Bisiklet en keyifli ulaşım araçlarından biri, üstelik herkesi kendine çeken bir cazibesi var. Kale Çanakkale Bisiklet Festivali için 81 ilden Çanakkale’ye gelip 122 kilometrelik parkurda 113 tarihi ve turistik noktayı geçen 5 bin bisiklet tutkununun arasında gönlünü bisiklete kaptırmış genç-her zaman genç pek çok sportmen vardı bu yıl...

Kale Grubu’nun isim sponsorluğu ile bu yıldan itibaren destek verdiği Bisiklet Festivali, 2018 Troya Yılı etkinlikleri kapsamındaydı. Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı ana sponsorluğunda, GTP Turizm A.Ş. organizasyonuyla hayata geçen, Salcano’nun da sponsorları arasında olduğu festivalde şehir, 150’si Bulgaristan’dan olmak üzere Yunanistan ve İngiltere’den gelen 200’ü aşkın yabancı misafiri de ağırladı. Baharın başlangıcında Çanakkaleli işletmecilerin yüzünü güldüren etkinlik kapsamında 24 Mart’ta “Troya” ve “Okullarımızla Sürüyoruz” etapları düzenlendi. 25 Mart’ta ise Eceabat’tan başlayıp Şehitler Abidesi’ne ve Namazgâh Tabyası’na devam eden “Şehitlere Saygı” etabı yapıldı.

Her iki etap da festivalin sloganı olan “Tarihin İzinde Sürüyoruz”un içini fazlasıyla dolduruyordu. Çanakkale'nin bu yönü ve bahar doğası, bisikletlileri öylesine sardı ki yer yer şiddetlenen yağmura ve rüzgâra rağmen etkinliğin keyfini doyasıya çıkardılar. Biz gezginler de onların peşinde hem Çanakkale'yle bir kez daha kucaklaştık hem de bol bol, renkli fotoğraflar çektik.

Boğazınız düğümlenecek...

Savaş nasıl başladı, nasıl ilerledi? Çanakkale muharebelerinin en kanlı gününde neler yaşandı? Zafer nasıl geldi? Bu ve benzeri pek çok sorunun yanıtını hızlıca alabileceğiniz bir yerden de bahsetmek istiyorum size: Kale Grubu’nun iskelede yer alan interaktif sergisi “Çanakkale’nin Evlatları”ndan. Serginin en güzel tarafı, kuru bir tarih dersi vermekten kaçınarak insan hikâyelerini odağına alması. 21 yaşında şehit olan Teğmen İbrahim Naci onlardan biri örneğin. Savaş anılarını bir günlüğe kaydeden teğmen, için “Kalem şehit, günlük şahit” demiş sergiyi hazırlayanlar. İbrahim Naci'nin günlüğünün bir replikasını da "Çanakkale'nin Evlatları" sergisinde görmek mümkün. Göğe yükselen asker isimlerinin olduğu interaktif alandan boğazınızda bir düğümle ayrılıyorsunuz. Bu arada, Kale Grubu, 2018 Troya Yılı dolayısıyla Bisiklet Festivali’nin ardından, İstanbul ve Çanakkale’de, Türkiye genelinden genç sanatçıların Troya’dan aldığı ilhamla ürettikleri eser seçkisinin yer alacağı iki serginin hayata geçirilmesine de katkı vermeye hazırlanıyor.

Assos derler bir diyar...

Çanakkale turumda yolum hem tarihi hem de doğal güzellikleriyle gitgide daha fazla ilgi çeken Assos’a (Behramkale) da düştü. Önce daha sarptaki köye uğrayıp, avcı böreğimi yiyip yokuşun sonundaki antik kente tırmanacak gücü topladım. Güç önemli, çünkü, hem yokuş hem de taş döşeli bir yol beni bekliyor. Yörenin andezit taşıymış bu, çevredeki evler de ondan yapılmış... Bu yüzden de kendine özgü, şirin bir yer çıkmış ortaya. Antik kente girmeden tarihi Hüdavendigar Camii karşılıyor gezginleri. Camiye sırtınızı verdiğinizde ise nefis bir manzara ve Hüdavendigar Köprüsü. Bu manzaranın diğer yönünü de merak ediyorsanız -ki bence edin- Assos antik kentine girin, Athena için yapılan tapınağın olduğu bölüme gidin, bir zamanların Çanakkale’sini hayal edin... Yokuşu çıktığınıza değecek! Sonra da istikâmetiniz sahil olsun. Otellerin ve restoranların bulunduğu küçük sahilde küçük bir yürüyüş yapın, yorgunluğunuzu unutun. Hem belki sıcak dondurma da yersiniz... O da ne diyenlere tüyo: Sıcak waffl e hamuru içinde sunulan dondurma.

Çanakkale lezzetlerini tatmadan dönmeyin!

Çanakkale’de dört bir yanı saran tarihle, baharla birlikte uyanan doğayla iç içe geçecek molanızda kenti coşkuyla saran denizin ganimetlerinden tatmadan dönmeyin! Mevsim balıklarından ahtapota, karidese, midyeye uzanan geniş bir liste bekliyor sizi. 1940’tan beri hizmet veren Yalova Restoran, balık sevenlere önerebileceğim adreslerden biri... “Ya tatlı?” sorusunun yanıtı ise belli: Peynir helvası. Pek çok şehrimizde karşınıza peynir helvası çıkar, ama Çanakkale’ninki bir başka... Restoranların yanı sıra merkezde peynir helvasını bulabileceğiniz pek çok mekân var... Son önerimse Assos’tan: Avcı böreği. Peynirlisi de hoş, kıymalısı da... Yanında meşhur Çanakkale domatesi. Tam damaklara şenlik... Domates demişken, Ezine peyniriyle müthiş bir ikili oluyorlar...

Bu konularda ilginizi çekebilir