Tarihin tasarımla buluştuğu şehir

Kıyı kesimini renkli plajların süslediği Barselona, gezginlere zengin kültürünü gözleriyle görebilecekleri farklı konularda pek çok müze, bambaşka bir mimariye sahip yüzlerce yapı ve birbirinden güzel yemekler vadediyor...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

SELENAY YAĞCI

Bu hafta sonu size hem bahar hem de yaz tatili için tercih edebileceğiniz, renkli kültür yolculuğunun yanında midenizi de bayram ettirecek sıcacık bir rota çizeceğiz. Molanızda Barselona’nın başka şehirlere benzemeyen değişik mimarisini tanımanın yanında güneşin ve denizin tadını da çıkabilirsiniz...

Kuruluşu İ.Ö. 3. yüzyıla kadar uzanan Barselona’nın bugünkü mimari yapısında Art Nouveau tarzının en önemli temsilcilerinden Antoni Gaudi’nin dokunuşlarının büyük katkısı var. Şehri âdeta eserleriyle baştan sona donatan Gaudi’nin UNESCO listesindeki yapıtlarını görmek için bile bu kente gelinir. Akdeniz ikliminin etkisindeki Barselona’da hava sıcaklıkları, mayıstan kasıma kadar olan süreçte ortalamanın üzerinde seyrediyor. Bu sebeple kentin plajları da hayli meşhur... Özellikle kıyı şeridini kaplayan plajlarında su sporlarıyla uğraşmak ve kumsalda huzurla güneşlenmek isteyenler için buradaki mimari ve kültür yolculuğu yaz tatilinin bir parçası haline kolayca gelebilir.

Tüm bunların yanı sıra festivalleriyle de ünlü bu şehirde, çok sayıda kültürel etkinlikle birlikte kent âdeta bir açık hava eğlence merkezine dönüşüyor. Özellikle mayıs ve haziran ayı festivaller konusunda en zengin dönemlerden... Aziz Joan’ın anıldığı Nit de Sant Joan etkinliğinde Barselona plajları büyük eğlenceye sahne olurken, yaklaşık 40 yıldır süregelen Grec Arts Festivali de şehrin birçok yerinde gerçekleşen tiyatro, dans gösterileri ve konserlerle kutlanıyor. Bunun yanında şehrin Festival de Sonar, Primavera Sound gibi kulağınızın pasını silen ve dünyanın birçok yerinden ünlü sanatçıları ağırlayan müzik festivalleri de oldukça meşhur...

Peki Barselona’da nereler görülmeli?

Barselona için kendinize görülmesi gereken yerler listesi yaparken, en önemli maddelerden biri şüphesiz ki Barri Gotic yani Gotik Mahalle olmalı. Barselona tarihinin başladığı yer olan Gotik Mahalle, erken Roma ve Ortaçağ dönemlerinde şehrin tamamını oluşturan eski kent.

Çok iyi korunarak bugüne gelmiş olan yapıların büyük kısmı bölgenin denizcilikte en güçlü olduğu 11. ve 16. yüzyıllardan kalmış. Burada Barselona Katedrali’ni, Katedralin önündeki Başdiyakozun Evi’ni ve Roma Duvarı’nı görüp Barselona tarihi konusunda hayrete düşebilirsiniz. 12. yüzyılda inşa edilen bina antik Roma şehri Barcino’yu çevreleyen Roma surları üzerine yapılmış. Bina günümüzde şehir arşivi ve girişindeki Montaner’in tasarladığı sevimli modernist posta kutusu ile tanınıyor. Sanatçı posta kutusu üstündeki kırlangıç ve kaplumbağa figürlerini “Kötü haber tez gelir, iyi haber geç gelir” düşüncesinden esinlenerek tasarlamış. Binanın yapısında kalan Roma duvarları zemin iç kısımda görülebiliyor. Yapının zarif tasarımlı avlusuna girmek serbest...

Haydi La Sagrada Familia’ya...

Barselona’nın “başlangıcı”nı gördükten sonra günümüze daha yakın tarihlere dönersek, rotanızı kentin barındırdığı mimari güzelliklerin başında gelen, Gaudi’nin en büyük eseri olarak gösterilen La Sagrada Familia bazilikasına, nam-ı diğer ‘bitmeyen kilise’ye çevirebilirsiniz. Barselona’nın sembollerinden biri olan La Sagrada Familia’nın yapımına Gaudi 1883’te başlamış, ölüm tarihi olan 1926’ya dek, ancak bir kulesini ve apsis duvarlarından oluşan girişini bitirebilmiş. Gaudi’nin karmaşık mimari tarzını, tüm mimari tecrübesini aktarmak istediği kilisenin pek çok sembol içerdiği biliniyor. Kilise aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Bazilakanın içini görmek istiyorsanız büyük bir sıranın sizi beklediğini bilmelisiniz. La Sagrada Familia’nın gizemlerinde kaybolduktan sonra ise şehrin en güzel tepelerinden birindeki Park Güell’de oksijene ve estetiğe doyabilirsiniz. Güell ailesinin soyluluk göstergesi olarak Gaudi’ye yaptırılan park, 1923 yılından sonra halka açılmış ve ana girişte taştan yapılmış, mantarları anımsatan kubbe biçimli çatıları olan iki ilginç yapı bulunuyor... Katalan modernizminin ve ihtişamının yansımalarını, ünlü mimarın doğadan ilham alarak tasarladığı yapıları göreceğiniz, tapaslara doyacağınız sıcacık Barselona molası bence ruhunuza iyi gelecek.

Müzeleri cezbediyor

Barselona’da günlük yaşama şahit olmak için ideal noktalardan biri şehrin ünlü caddesi La Rambla. Cadde, Katalonya Meydanı’ndan limana kadar uzanıyor. Etrafı tapas ya da taze deniz ürünleri yiyebileceğiniz restoranlarla dolu, caddede pek çok mağaza da var. Caddeye meydan tarafından girecek olursanız sırasıyla Font de Canaletes, Mercat de La Boqueria, Gran Teatre del Liceu ve Kristof Kolomb heykelini gördükten sonra plaj semti Barceloneta’ya ulaşabilirsiniz. Küçük restoranları ve kafeleriyle ünlü olan semt Barceloneta, ayrıca kent merkezine en yakın plaja da sahip. Bu geleneksel balıkçı semti, şehrin 150 yıl önceki halini canlandıran bir görüntü ortaya çıkarıyor. Barceloneta, Ciutadella’daki kalenin yapımı sırasında evlerinden olan insanlar için tasarlanmış. Barselona’da müze denilince akla ilk gelenler, ünlü ressamlar Picasso ve Dali için açılanlar olsa da kent müze açısında oldukça zengin. UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine kabul edilen Katalan Müzik Sarayı, kalyonlardan gemi modellerine; gemicilik figürleri ve objelerine kadar çok çeşitli denizcilik eserleri sergilenen Barselona Denizcilik Müzesi ve sadece kentin değil tüm bölgenin tarihine; sahip olduğu zengin koleksiyon ile ışık tutan ünlü Katalan Ulusal Sanat Müzesi de görülmeye değer... Dünyaca ünlü ressam Pablo Picasso’nun ilk çalışmalarının sergilendiği Picasso Müzesi, ressamın adına açılan tüm dünyadaki en önemli ve büyük koleksiyona sahip müzelerden biri. Sanatçının gençliğinden olgun yaşlarına uzanan değişiminin göz önüne serildiği kültür mekânında yaklaşık 4 bine yakın eser var.

Futbolseverlerin "evi": Camp Nou

Barcelona Futbol Takımı’nın iç saha maçlarını oynadığı, bir yandan da Katalanların milli stadı olan muhteşem Camp Nou, Barselona gezisinin olmazsa olmaz duraklarından. Her yıl milyonlarca turist ziyaret ediyor ya da maç izliyor. Camp Nou, yaklaşık 100 bin kişilik kapasitesiyle Avrupa’nın en büyük futbol stadyumu. Özellikle futbola ilginiz varsa, FC Barcelona’yı kendi stadında mutlaka izlemelisiniz. Turist danışma noktalarında bile maç bileti satılıyor. Kapıda turnike sistemi yok ve birçok kapısının olması sebebiyle maç başlamadan 5 dakika önce stad doluyor. Eğer seyahatiniz maçın olmadığı bir güne denk geliyorsa üzülmeyin. Camp Nou Experience ismiyle yapılan Barselona Stad Turları var. Barcelona Müzesi’nde takımın kazandığı tüm kupaların ve Messi’nin altın ayakkabısının yanında ayrıca Dali, Miro, Subirach, Taples gibi sanatçıların bağışladıkları eserleri de görebilirsiniz.

Bir Gaudi harikası: Casa Batllo

Gaudi’nin baş yapıtlarından Casa Batllo, apartman binası olarak yapılmış. 19. yüzyıl evinin yeniden tasarlanmasıyla yapılan bina peri masallarındaki gibi bir dış yüze ve etkileyici bir iç kısma sahip. Balkonlarında kemik görünümlü sütunlar var ve üst katları kafatası görünümlü parçalar içeriyor. Bir sürüngen görünümünde olan çatı, kimilerine göre bir dragonu kimilerine göreyse bir dinozoru temsil etmekte ve binanın ön yüzündeki iskelet ve kafatası figürleri de bu dinozor ya da dragonun kurbanları olarak görülüyor. Şimdilerde bir müze.

Deniz dalgalarını andıran Casa Mila

Meydana 15 dakikalık mesefade, Gaudi’nin kent dokusuna zenginlik katan eserleri Casa Mila ile Casa Batllo’yu görmek için mola verebilirsiniz. 1900’lü yıllarda yapılan Casa Mila, deniz dalgalarını andıran ve dönemin mimari anlayışına yeni bir akım kazandıran bir yapı. Çatısı en ilginç özelliklerinden. Bu gerçeküstü renkli bacaların hepsi bir fonksiyonu yerine getiren yapı elemanları olmaktan çıkmış her biri ayrı özellikler ve anlatımlar gösteren heykeller haline getirilmiş.

Bu konularda ilginizi çekebilir