Uyumayan şehir Utrecht

Hollanda’nın tam merkezinde yer alan kentlerden Utrecht, gezginleri bekliyor. Kanalları, tarihi ve güzel evlerinin sihriyle bir anda kendinizi Orta Çağ’da hissedeceğiniz şehre “geçerken” uğrayıp daha fazla kalmak isteyebilirsiniz...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

SELENAY YAĞCI

Hollanda’da Amsterdam kadar, hatta daha fazla sevdiğim şehir oldu Utrecht. Ülkenin dördüncü büyük şehri olması bir yana, tarihi anlamda değerli ve en eski kentlerinden birisi. Kanalları, eski güzel evleri “burada ne güzel yaşanır” hissi bırakıyor insanda... Az bilinen güzel şehirlerden olan Utrecht, daha tren istasyonundan çıktığınız anda sizi etkisi altına alıyor. Şehir dedikleri gibi “Küçük Amsterdam”, ancak bana daha şirin geldi. Utrecht’le ilgili ilk izlenimlerimden birisi de kalabalık olmayışıydı. Amsterdam kadar turist yoğunluğu yok.

Utrecht’te beni büyüleyen şey kanalları oldu. Amsterdam’dan daha fazla etkilendim. Kanalları farklı olarak daha derin. Böylece caddelerden merdivenlerle inerek kanal kenarlarında yürüyebiliyorsunuz. Hatta bu kanal kenarlarında cafeler ve restoranlar da var. Sahil kenarını andırsa da şehrin tarihi ve güzel evlerinin sihriyle Orta Çağ’da oluveriyorsunuz bir anda...

Şehrin merkezinde Orta Çağ’dan kalma birçok bina var. Burası, Hollanda’nın Altın Çağı’na kadar ülkenin en önemli şehri olmuş, sonrasında yerini Amsterdam’a bırakmış. “Yerel” ve genç bir şehir olan Utrecht, enerjisiyle sizi yakalıyor. Hollanda’nın diğer şehirlerinden çok daha canlı bir gündelik hayata sahip bence. Bu durumun oluşmasında şehirde yaşayan birçok farklı milletten ve kültürden öğrencilerin katkısı büyük tabii ki. Şehirde zaman geçirebileceğiniz mekânlar çok çeşitli ve popüler. Ayrıca bu mekânların çoğunda haftanın her günü geç saatlere kadar canlı müzik bulmak mümkün. Hollanda’da genellikle akşam 19.00-20.00 gibi tüm alışveriş mekânları kapanıyor, ama Utrecht’te 22.00’ye kadar açık yerler bulabilirsiniz...

Utrecht’te gezmek için eğer fazla zamanınız yoksa, bir günlük tur da yetebilir, ama şehrin havası sizde daha fazla zaman geçirme isteği uyandırabilir. Şehirle ilgili araştırma yaparken hakkında yazılmış çok az şey bulabildiğimden, kente gelince ilk işim “Tourist Information” noktasını bulmak oldu. Yapabileceğim aktivitelere baktım. Sonrasında tamamen kendi el yordamımla ve içgüdülerimle şehri keşfe daldım. Utrecht; popüler yerlerden farklı olarak mutlaka alternatif olarak ziyaret edilmesi gereken bir şehir. Kesinlikle pişman olmayacaksınız.

      

PERİ MASALININ İÇİNDE BİR SAAT...

Utrecht, Hollanda’nın en büyük kalesi olan ve peri masallarını anımsatan Castle de Haar’a ev sahipliği yapıyor. Şato da denen Castle de Haar, Utrecht’in merkezinden yaklaşık 18 km uzaklıkta ve sadece rehberli turlarla gezilebiliyor. Hangi dilde tura katılmak istiyorsanız o saati bekliyorsunuz. Şato turu, yaklaşık 1 saat sürüyor. Şatonun geçmişi ile ilgili bilinen ilk belge 1391 yılına dayanıyor. 200 odası var. İlk olarak kiler ve mutfak gezdiriliyor. Daha sonra eski yapıda avlu, ahır gibi kullanılan ama sonra farklı işlevler kazanan çeşitli alanlar... Şatonun yakın geçmişte Elizabeth Taylor, Sophia Loren gibi birçok ünlü konuğu olmuş. Turun sonunda da sahipleri Baron ve Barones’in yatak odalarını görüyorsunuz.

         

Kuleden manzara muhteşem!

Hollanda’nın en uzun kulesi Dom Tower, 112 buçuk metre “boyuyla” şehrin hemen her yerinden görülüyor. Tren istasyonundan yaklaşık 6 dakikalık bir yürüyüşün ardından uzaktan heybetini gösteriyor. Kuleye 465 merdivenle çıkmak göz korkutucu gibi görünse de zirveye ulaştığınızda sizi muhteşem bir şehir manzarası karşılıyor. Şehrin manzarasını tepeden gördüğünüzde tüm yorgunluğunuzu unutuyorsunuz. Kuleye çıkmak için hafta sonu rehberli turlara katılabilirsiniz. Kule gezisinde etkileyen şeylerden birisi de devasa çanlar. Toplam 32 bin kg ağırlığındaki 14 çana sahip olan kulede en büyük ve en eski çan 500 yaşında; 8 bin 200 kg ağırlığında ve 227 cm. çapa sahip. Rehberin çanlarla ilgili hikâyelerini dinleyip zirveye ulaştığınızda çanların ahenkle çalan armonisiyle mest oluyorsunuz.

Kentin modern yüzü TivoliVredenburg

Utrecht tarihi ve kültürel açıdan oldukça zengin. Kuruluşu Roma dönemine kadar uzanıyor ama bunun yanında modern binaları ile de göz dolduruyor. Onlardan biri henüz 3 yıl önce açılan büyük konser salonu TivoliVredenburg... Mekân, belirli bir müzik türü için akustik olarak tasarlanmış beş salondan oluşuyor. Senfonik müzik, pop müzik, caz, oda müziği ve dans olarak ayrılan salonlarıyla birlikte ayrıca bir “amatör sahne” ve bir kafeye sahip. Biz Amerikalı ünlü hip hop sanatçısı Schoolboy Q, konseri için oradaydık. Hıncahınç doluydu. Dinleyenlerden hemen hepsi şarkılara bir ağızdan eşlik edip dans ediyordu. Hayatımda deneyimlediğim en iyi konserlerden biriydi. Işık gösterileri de gözleri doyurdu. Gençlerin bu tip etkinlere talepleri çok yüksek ve burası onlara yüksek standartlı alternatif oluşturuyor. Önümüzdeki aylarda Bonobo, Gojira, Macy Gray, Elvis Costello gibi ünlü isimler de sahne alacak.

Tarihin sokaklarında kaybolun!

Utrecht’e nasıl gidilir gibi bir soru varsa aklınızda; trenle Schiphol Havaalanı’ndan ve Amsterdam Centraal’den yaklaşık yarım saat sürüyor. Utrecht’i yürüyerek gezmek hem çok kolay hem de çok keyifl i... Utrecht Centraal İstasyonu’ndan Hoog Catherijne’de çıkıp Neude istikâmetinde yürüyebilirsiniz. Şehrin birçok yanında doğayla iç içe kalabileceğiniz parklar mevcut.

Utrech’te gastronomi kültürü oldukça gelişmiş. Amsterdam'dan daha ucuz. Patat ve Stroopwafel gibi tüm yerel lezzetleri bulmak mümkün, ayrıca dünya mutfağından örnekler de mevcut. Mustafa Kemal Atatürk’ün adı da Utrecht’te “Kemal Atatürkstaat” olarak bir sokağa verilmiş. Şehrin simgesi, Utrechtli artist Dick Bruna’nın çocuklar için çizdiği “Nijntje” (İngilizcesi Miff y) adlı tavşan. Şehirde bir meydana da adını veren Nijntje günümüzde de çok fazla seviliyor. Öyle ki bazı taksilerin üzerinde büyük bir maketi yer alıyor. Yaratıcısı Dick Bruna’nın evi bir müzeye dönüşmüş ve ziyarete açık. Kapının önünde bulanan Nijntje heykeli de çok popüler.

Bu konularda ilginizi çekebilir