'Muhafazakarlık yenilikle çakışmamalı'
Marka Konferansı'nda kürsüye çıkan ünlü isimler Türkiye ve İstanbul markaları üzerine konuştu
İSTANBUL (DÜNYA) - Bu yıl 15’incisi düzenlenen ve Türkiye ile İstanbul markaları üzerine konuşulan Marka Konferansı, ünlü isimleri ağırladı. Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, İstanbul Tasarım Kenti Olur mu? başlıklı sunumunda kurulacak bir tasarım platformu ve şehirde yaşayanların bunu talep etmesi durumunda İstanbul’un Londra ve Paris ile yaptığı yarışı kazanabileceğini söyledi.
'Bizim toplumuz muhafazakar ama...'
“Bugün Paris bu noktaya geldiyse bunda iyi giyinme merakı olan Parislilerin etkisi büyüktür” diyen Eczacıbaşı, sözlerine şöyle devam etti: “Tasarım bir lüks değil, herkesin demokratik hakkı. Evet Türkiye muhafazakar bir toplum ama İngiltere ve Japonya da öyle. Muhafazakarlık bazı gelenekleri korumak arzusudur fakat yenilikle çakışmaması gerekir. Bizim toplumuz muhafazakar ama örneğin benzerimiz olan İngiltere ve Japonya inovasyon ve yeniliğin önünü açmışlar. Türkiye’nin bir an önce ezberi değil yaratıcılığı temel alan bir eğitim sistemine geçmesi gerekir. Yeniliğin önünü kapatmaması gerekir. İstanbul bu noktada bir tasarım kenti olabilir.”
Etkinliğin, ‘Türkiye Markasının Özü Sözü Ne’ başlıklı panelinde ise tasarımcı ve yönetmenlerden çeşitli tespitler geldi. Cami ve konut projeleriyle tanınan ve ödüller alan Zeynep Fadıllıoğlu, Türkiye’nin marka olabilmesi için özgün olması gerektiğini söyledi. Bunun için Orhan Pamuk, Sivas Kangalı, yağlı güreşler gibi değerlerine sarılması gerektiğini dile getiren Fadılıoğlu, “Doğu ile Batı’nın sentezi olmalı. Uzun zaman Batı’yı taklit ettik ve doğru olduğunu düşündük. Taklitten uzaklaşarak kendimiz olmalıyız. Batılı kendine benzeyene ödün vermez. Herkes yaptığı işte özgün olmalı ve devlet de destek vermeli” değerlendirmesinde bulundu.
‘Taklit eden takibe mahkum’
Yönetmen Kutluğ Ataman da taklit edenin takip etmeye mahkum olacağını belirterek, artık taklit değil takip dünyasında yaşadığımıza dikkat çekti. Marka olmanın da bununla eş anlamlı olduğunu getiren Ataman, sözlerini şöyle sürdürdü: “Marka olmak için özgün olmalısın. Türkiye 5-6 yılda ne tuttuysa hep onu yaptı. Güven eksikliği var. Türk malı üzerine dalga geçerdik eskiden. Son 20 yıldır bu değişiyor ve kendine güven yerleşiyor. Ama yeterli değil.Marka olmak için dünyadaki standardı dikkate alıp kendi markasını yaratması gerekiyor.” Reklamcı Ayşe Bali ise Türkiye’nin kayıtsız kalınamayacak kadar aşırılıklarla dolu bir ülke olduğunu söyledi. Ülkeyi deliler evine benzeten Bali, “Endişeli modernler geleneksellerden korkuyor, kapitalist dindarlar modernite dışı görünme endişesi taşıyor. Çatışmadan önce tespit yapılmalı. Kendin gibi olmayanları kabulde önemli bir yol aldık. Bir yerde buluşulabilir ama burası özgürlük yolu olmalı yaşam stillerini tehdit olarak görülmediğinde barışmak mümkün” dedi.
Geldof: Hükümetiniz, güzel işleri gölgeliyor
Marka Konferansı 2014’te kürsüye çıkan dünyaca ünlü aktivist ve İrlandalı Rock müzisyeni Bob Geldof, konuşmasının ilk bölümünde Ebola salgınına karşı başlattığı Band Aid kampanyası hakkında bilgi verdi. Kampanyaya Türkiye’nin destek vermemesini eleştiren Geldof, ‘Türkiye’nin kendi sorunları var ve onlar daha öncelikli’ gibi dönüşler aldıklarını belirterek, “’Global bir ülkeyiz, Ortadoğu’nun lideriyiz, her şeyin sorumluluğu bizde ve Müslüman bir ülkeyiz’ diyorsunuz. Batı Afrika için hiçbir şey yapmadınız. Bu global ve daha öncelikli bir sorun. Sizi de etkileyebilir” dedi. Siyaseten de eleştirilerde bulunan Geldof, Türkiye’nin başta sinema olmak üzere pek çok alanda segilediği başarılı performansın hükümet tarafından gölgelendiğini savundu. Geldof, bu konudaki eleştirilerini şu sölerle dile getirdi: “Ben Türkiye’ye her geldiğimde alanında en iyisi olan insanlarla tanışıyorum. Ama dışarıdan nasıl algılandığınız hükümetiniz ile ilgili. Örneğin Türk sineması çok başarılı ödüller alıyor, pek çok alanda başarılı çalışmalara imza atıyor ve tüm dünyada tanınıyorken devletiniz nasıl oluyor da aksi şekilde davranıp istenmedik şeyler yapıyor, bunu anlamıyorum. Ben özgürlüğe inanan bir insanım diyorlar ama geçen gün tekrar bir medya operasyonu düzenlendi. Diktatörlük döneminde yetişen gençler özgürlük ister ama neden gençler tutuklanıyor bu ülkede. Bu çocuklar daha iyi bir istanbul daha çok özgürlük olsun diye uğraşıyorlar, Türkiye’nin böyle bir çıkmazı var.”