Amaç şube sayısını artırmak değil kaliteyi koruyarak büyümek
111 yılı geride bırakan Develi’nin dördüncü kuşak yöneticisi Nuri Develi, “Doğup büyüdüğümüz ülkemize olan sevdamızla yatırımlarımıza devam edeceğiz, yeni yatırımlarla istihdam sayımızı yukarı çıkarmak istiyoruz” dedi.
Fatma KAYTEZ
Gaziantep’te 1912 yılında 30 metrekarede 3 kişiyle temeli atılan Develi, bugün bin kişiyi aşan çalışanı ve toplam 16 şubesiyle yoluna sağlam ve emin adımlarla devam ediyor. Markanın dördüncü kuşak yöneticisi Nuri Develi, bir işletmenin uzun soluklu olması için bir işletme kültürüne ve geleneğine sahip olması gerektiğini vurgulayarak, “Başarı bir ekip işidir ekibimize yatırım yapıyoruz.
Develi’de 30 yılı deviren birçok kişi hâlâ bünyemizde. Onlar Develi’nin çalışanları değil, bu ailenin fertleri” dedi. Geleneksel değerlerini hem reçetelerde hem de esnaf ruhunda koruduklarını söyleyen Nuri Develi, amaçlarının şube sayısını artırmak değil kaliteyi koruyarak büyümek olduğunu kaydetti. Develi, “Biz markayı bir sermaye olarak görmüyoruz ve markaya değer katma gayreti içindeyiz” dedi. Nuri Develi ile markanın dünden bugüne gelişimini, planlarını, hedeflerini konuştuk.
Develi nerede ne zaman kuruldu?
Markamızın geçmişi babam Arif Develi’nin dedesinin 1912 yılında Gaziantep’te kurduğu 30 metrekarelik lokantaya dayanıyor. Babam, 1944 Gaziantep doğumlu. İki yaşında iken babasını kaybetmiş. Annesi hem annelik hem babalık yapmış. Dedemin lokantası yaş farkından dolayı abileri tarafından işletiliyor. Babamlar sekiz kardeş. O yıllarda babam ilkokula gidiyormuş. İlkokulda okurken çalışmaya başlamış.
Altı-yedi yaşından itibaren çalışmış. Bugünkü gibi değil, ama o zamanlar da paket servisi varmış. Babamlar siparişleri o çocuk yaşlarında sininin içinde başlarının üzerinde taşıdığı için boyunları kısa kalmış. O günkü ustaların çok sıkı disiplinleri varmış. Gözünün yaşına bakmazlarmış. Babam bugün kendine bu disiplini uygulayan ustalarının mezarlarını ziyaret edip dua eder. Onlar bana bu disiplini öğretmeselerdi İstanbul’da tutunamazdım diyor.
Gaziantep’ten İstanbul’a ne zaman gelindi?
Babam 1966 yılında cebinde 70 lira İstanbul’a geliyor ama valizine esnaflığını ve çalışkanlığını da koyuyor. O yılların ‘Küçük Paris’i diye anılan farklı kültürlerin barış içinde yaşadığı Samatya’da 50-60 kişilik bir dükkân açıyor.
Tabi ki o yıllarda sosyal medyanın gücü yok adınızı duyurmanın tek bir yolu var çok çalışmak işinizi kaliteli yapmak ve dilden dile nam salmak. Çok geçmiyor kapıda kuyruklar oluşuyor. Ve babamın büyük mücadelesi sonucu Develi Samatya İstanbulluların lezzet durağı oluyor. Bugün ise sadece bir lezzet durağı değil bu şehrin anı defteriyiz, niçin derseniz bugün dört kuşak Develi ailesi olarak dört kuşak misafirlerimizi ağırlıyoruz.
Misafirlerimize sadece lezzet ve servis sunmuyoruz onların anılarına ev sahipliği yapıyoruz. Ve tabi ki ailemiz diye tabir ettiğimiz Develi çalışanları onlarında bu hikâyede yeri çok özel. Bir şirkette on yıl çalışan kişi ben kıdemliyim diyebilir ama Develi’de bu mümkün değil çünkü 30 yılı deviren birçok kişi hâlâ bünyemizde. Onlar Develi’nin çalışanları değil bu ailenin fertleri. Başarı bir ekip işidir ekibimize yatırım yapıyoruz ve her zaman bir aile ortamında çalışıyoruz. Bir işletmenin uzun soluklu olması için bir işletme kültürüne ve geleneğine sahip olması gerekiyor.
Babamın öğretileri en büyük kazanımım oldu
Sizin sektöre girişiniz nasıl oldu?
Ben mimarlık okumayı istiyordum fakat yaşım ilerledikçe hem babama karşı hem markamıza karşı olan sorumluluğumla turizm işletme okumaya karar verdim. Yurtdışına gidecektim ama ‘kul kurar, kader güler’ derler misali o dönem babamın bazı rahatsızlıkları oldu ve onu bırakıp gitmeye gönlüm el vermedi.
Aileme çok bağlı bir gençtim ve iyi ki gitmemişim. Üniversite okurken bir yandan işletmeciliğe başladım babamın yanında. Babamın öğretileri en büyük kazanımım oldu, başka yerde bu bilgi ve birikimi kazanamazdım. 23 yaşında babamın bana olan güveni ile Florya’daki 5 dönüm üzerine kurulu şubemizi açmaya karar verdik ve Florya Develi’de yakaladığımız başarı da benim sektörde ses getirmemi sağladı. Tabi ki tek başıma değil, ekibimizle beraber bu başarıyı yakaladık. 23 yaşında o kadar büyük bir operasyonun başında olmak zordu ama harika bir deneyimdi. Şirkete girdiğim ilk günden beri hep yenilik dedim vizyon dedim.
Markanın yeni yüzü için çok çalışmalıydık ve ortaya bir vizyon koymalıydık koyduk ama bunu yaparken bizi biz yapan geleneklerden de vazgeçmedik. Gelenek ile yenilik sanki zıt iki kelime gibi görülse de ben öyle bakmadım. Geleneksel değerlerimizi hem reçetelerde koruduk hem de esnaf ruhumuzu koruduk. Ama hem yerel hem global anlamda sektörü iyi takip ettik hem de tüketici alışkanlıklarındaki değişimleri iyi gözlemledik.
Kayak tatiliyle kebabı buluşturduk
Şu anda kaç restoranınız var?
Kaç kişiye istihdam sağlıyorsunuz? 1912 yılında 30 metrekarede 3 kişi ile başlayan hikâyemiz Cumhuriyetimizin 100. Yılı’nda ailemiz diye tabir ettiğimiz bin kişiyi aşan çalışma arkadaşlarımızla toplamda 16 şubede hizmet veriyor. Bunlardan bazıları dönemsel yazlık ve kışlık şubeler, kışın Kartalkaya’da Kaya Palazzo Hoteli içinde bir dağ restoranımız var insanlar kayaklarıyla restoranımıza ulaşabiliyorlar. Kayak tatiliyle kebabı buluşturduk.
Franchise vermeyi düşünüyor musunuz?
Amacımız şube sayısını arttırmak değil, kaliteyi koruyarak büyümek. Biz markayı bir sermaye olarak görmüyoruz ve markaya değer katma gayreti içindeyiz. Bugün çıkıp franchise veriyoruz desek, bir günde çok ciddi rakamlar kazanırız. Belki de çalışarak bu rakamları kazanamayız ama dediğim gibi bizim hem atalarımıza hem de Develi severlere karşı sorumluluğumuz var. Markamızın adı bizim soyadımız hâl böyle olunca olaya sadece ticari olarak bakamıyorsunuz.
Biz babamla hiç çatışma içinde olmadık
Uzun soluklu bir marka olmanın altında yatan sır nedir?
Genelde kuşaklar arası çatışmalar yaşanır biz babamla hiç çatışma içinde olmadık ve ben onun tecrübelerine güvendim, kendisi de benim yenilikçi bakış açıma güvendi. 111 yıl, dile kolay. Develi trend bir marka olma yolunda ilerlemedi, popüler kültürün bir parçası olmak yerine bir geleneği temsil etme gayreti içinde oldu. Bu da bizim uzun soluklu olmamızı sağladı. Develi bir okuldur hala usta çırak ilişkisinin devam ettiği gelen konuklara müşteri değil misafir diye bakıldığı bir kurum.
Pandemide en çok etkilenenler arasında restoranlar ilk sıralarda yer aldı. O dönemi nasıl geçirdiniz?
Krizlerde yeme içme sektörü etkilenmez diye bir söz vardı nazar değdi sektöre ve son yüz yılın en büyük salgını en çok bizim sektörümüzü etkiledi, kapılarımızı kapamak zorunda kaldık. Ama her deneyim beraberinde farklı tecrübeleri getiriyor.
Kriz anlarında yandık bittik yerine şartları kabullenip, ‘ne yapabiliriz’ sorusuna cevaplar aramak lazım. Öncelikle ekibimize sahip çıkmamız gerekiyordu o güne kadar birlikte kazandığımız personelimize sahip çıkma gayreti içinde olduk ve pandemi bittiğinde bir kişi eksilmemiştik. Bu da çok önemliydi hem işinin ehli ekibimizi kaybetmedik hem de bir aileyiz kelimesinin altını doldurmuş olduk.
Pandemi ile beraber paket servisin ne kadar önemli olduğu bir kez daha görüldü ve paket servise ağırlık verdik. Aynı zamanda Florya şubemizi pandemi sürecinde adeta yıkıp yeniden yaptık. Bu süreçte birçok kişi bana yanlış yaptığımı, kapıların açılıp açılmayacağı belli değilken böyle büyük bir yatırımın çılgınlık olduğunu söyledi ama ben işime yatırım yaptım. Pandemi sonrası yanlış yaptığımı diyen dostlar ne kadar doğru bir hamle yaptığımı gördüler.
2023 yılı yatırım ve planlarınız, hedefleriniz neler?
Doğup büyüdüğümüz ülkemize olan sevdamızla yatırımlara devam edeceğiz yeni yatırımlarla istihdam sayımızı yukarı çıkarmak istiyoruz. Babam yıllar önce önemli bir ameliyata girmeden verdiği vasiyetlerden biride istihdam yaratmaya devam et demişti çok şükür çatımız altında onlarca insan evine ekmek götürüyor.
Sanatçı Deniz Sağdıç'a, restorandaki atıklardan babasının portresini yaptırdı
Sürdürülebilirlik konusuna değinen Nuri Develi, “Sürdürülebilirliğin ne kadar önemli olduğunu son yıllarda görmeye başladık. Bu konuda biz de üstümüze düşeni yapma gayreti içindeyiz. Bu konuya dikkat çekmek için restorandaki atıklarımızdan babam Arif Develi’nin portresini yaptık. Portre çok değerli sanatçımız Deniz Sağdıç tarafından yapıldı. Florya şubemizin girişinde sergiliyoruz. 2024 yılında bu konuda profesyonel destek alıp örnek işletmeler arasında olacağız. Aynı zamanda artan yemeklerimizi de uzun yıllardır hayvan dostlarımızla paylaşıyoruz” dedi.
En büyük hayali 'Arif Olmak' belgeselini hayata geçirdi
Nuri Develi, babası Arif Develi’nin Gaziantep’te başlayıp İstanbul’a uzanan hikâyesinin anlatıldığı, “Arif Olmak” belgeselini hayata geçirdiklerini vurgulayarak, belgesel fikrinin doğuşunu ve sonrasını şöyle anlattı: “En büyük hayallerimden biri; babama olan minnetimin küçük bir nişanesi olarak “Arif Olmak” isimli bir belgeseldi. 2 yıl önce yola çıktım. Yönetmenliğini Mesut Gengeç, seslendirmesini ise Okan Bayülgen yaptı. İstedim ki babam hayattayken bu belgeseli onunla ve gönül dostlarımızla beraber izleyelim babama bu mutluluğu yaşatayım.
Belgeselimizin bir kısmı İstanbul’da bir kısmı Gaziantep’te çekildi. İnsanları kaybettikten sonra anmak yerine onlar yaşarken verdikleri mücadeleyi alkışlamak çok daha kıymetli olsa gerek. Çok güzel bir belgeseli noktaladık ve Zorlu PSM’de iki ayrı salonda Erol Evgin konseriyle harika bir galaya imza attık. Gönül dostlarımız bizi yalnız bırakmadı yaklaşık dört bin kişi hafta içi olmasına rağmen galamıza akın etti. Asıl zenginlik gönül sofranızın kalabalık olmasıdır. Belgeselimizin tüm yayın gelirini de depremzede çocuklarımızın eğitimine aktaracağız.”