İş insanı Eren: İhraç edilen yerli katma değeri artırmadan enflasyon ve cari açıktan kurtulamayız
Sanayici ve iş insanı Ali Eren, enflasyonu düşürmek ve cari açığı kapatmak için hükümetin Türkiye’nin ihracat rakamlarını artırmaktan çok ülkemizden ihraç edilen yerli katma değerin artırılmasına odaklanması gerektiğini söyledi.
Türkiye’nin lider ısı kazanları üreticisi Erensan’ın yanı sıra Türkiye Makine Fedarasyonu Yönetim Kurulu Üyesi olan, İSO Meclis Üyesi, sanayici ve iş insanı Ali Eren, Dünya Gazetesine özel açıklamalarda bulundu. “İhraç edilen yerli katma değerin” enflasyonun dizginlenmesi ve cari açığın düşürülmesindeki en önemli parametre olduğuna dikkat çekti.
“Jeostratejik tehditler ve ülkemize yakın coğrafyalardaki savaşlar, dünya konjonktürünün etkileri, deprem felaketi ve maalesef 2020 sonrası uygulanan yanlış ekonomi politikaları sonucu oluşan yüksek enflasyon, artan hayat pahalılığı, durgunlaşan reel sektör, yüksek kur ve faiz ortamında cari açık yaşanan ekonomik girdabın en önemli nedenlerinden biri” diyen Eren şunları söyledi:
“Hükümetimiz ekonomiyi düze çıkarmak için bir orta vadeli program açıkladı. Orada her ne kadar ar-ge, innovasyon gibi bazı unsurlara yer verilmiş olsa da cari açığın kapatılmasında odağa konan yine ihracattaki rakamsal artış hedefi. Oysa cari açığı düşürmenin esas ilacı olan İhraç edilen yerli katma değer hedefe konulmalıdır. Örneğin ihraç edilen yerli katma değerde her yıl %1.5 - %2 gibi bir artış hedefe konsa, diğer parametreler sabit olarak cari açığımız en fazla 10 yılda sıfırlanarak cari fazla vermemiz mümkün olacak. Bu yönde bir değişiklik ile düzenlenecek bir orta vadeli plan, içereceği teşvik politikaları ile sanayimizin yapısal sorunlarından olan imalat derinliği ne çare olup rekabet gücümüzün artmasını sağlayacaktır.”
“Cari açığı kapatmak için ihracatı artıralım düşüncesi çok doğru değil”
“Bugün Türkiye ekonomisinin yapısal anlamda ana sorunu olan cari açık ve onun türevi olan enflasyon iktisadi hayatımızdaki krizlerin ana sebebidir” diyen sanayici ve iş insanı Ali Eren, “Cari açık ve neticesinde düştüğümüz enflasyon döngüsü gelir dağılımını bozarak istikrarın bozulmasına sebep oluyor. Cari açık zaman zaman hem yetkin ekonomistlerimiz hem de devlet yetkilileri tarafından ifade edildiği gibi bütün kötülüklerin anasıdır. Cari açıkla artan döviz talebi, kur üzerinden giden aktarma mekanizmasıyla arz tarafının bozulmasıyla enflasyonu tetikliyor. Arz tarafından tetiklenen enflasyon, kısa zamanda talebi de ateşlediğinden ücret/fiyat sarmalı halinde kontroldan çıkıyor. Pekiyi bu habis mekanizmanın başlangıcını teşkil eden cari açık neden düşürülemiyor” diye sordu.
“İhracatımızın yapısal olarak ithalata bağımlı olması, yani ihraç ettiğimiz değerin büyük kısmının ithal girdiden müteşekkil olması ülkemizin cari açığını yaratan asıl sorundur. İthal ettiğimiz enerji giderlerini analizimin dışında tutuyorum. Çünkü onu değiştirme şansımız yok. Oysa ihraç ettiğimiz endüstriyel mamullerin içerisindeki yerli katma değeri artırma şansımız var” diyen Ali Eren, şunları söyledi:
“Esasen cari açığı düşüren, enflasyonu frenleyen, istihdamı artıran ihraç edilen yerli katma değerdir. Bunun anlamı, aynı ihracat rakamında daha fazla net döviz girdisi sağlamaktır. Yani çoğu zaman yanlışça ifade edildiği gibi cari açığı düşüren ihracat rakamımız değil, ihracatımızdaki yerli katma değerdir. O zaman öncelikli hedefimiz ihracatı değil, ihraç edilen yerli katma değeri yükseltmek olmalıdır. Hal böyle iken cari açığı düşürmek için ilk akla gelen ve çoğu zaman dile getirilen ‘ihracatı arttıralım, açık azalır’ düşüncesi aslında çok da doğru değildir. İhracat gereklidir ancak sorunları çözmek için tek başına yeterli değildir. Dışarıdan ithal edilen maddelerin yurt içinde ambalajlanarak ihraç edilmesi şeklinde yapılan sığ bir üretimin hem ekonomimiz hem de istihdam kalitemiz açısından hem de ihraç edilen yerli katma değer açısından pek de katkısı olduğunu söyleyemeyiz. Dolayısıyla cari açığı kapatabilmemiz için ihracatı değil, ihraç edilen yerli katma değeri arttırmamız lazım.”
“Kalkınma için ilk hedef olmalı”
“Mademki, enflasyondan kurtularak istikrarlı kalkınmamız ve büyümemiz için ihraç edilen yerli katma değeri artırmamız gerekli, o zaman kalkınma modellerimiz ve ekonomik programlarımızın hedefinde de bu olmalı” diye konuşan Eren, “Oysa açıklanan son programda bile ‘büyüme’ ve ‘ihracat rakamsal artışının’ ana hedefler olduğunu görüyoruz. Hal böyle olunca ekonomi yerli katma değeri düşük ihracat ile büyümeye başladığında enflasyon önümüzü keserek kalkınma zincirini kopartıyor. Şayet bizi sürdürülebilir büyümeye götürecek parametre ihraç edilen yerli katma değer ise hedef de o olmalıdır” dedi.
Böyle bir politika hedefi belirlenmesi durumunda ihraç edilen yerli katma değer parametresinin nesnel ve sürekli olarak ölçülebilir olması gerektiğini söyleyen Eren açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Şirket ve sektör bazında bütün metriklerin ve mali dataların sayısallaştığı günümüzde bu ölçümü yapmak hiç de zor değildir. Gelişen bilgi ve iletişim teknolojilerinin bundan yirmi yıl önce ölçülmesi mümkün olmayan detay verileri bile ölçümlemeyi kolaylaştırmıştır. Biz sanayi olarak dijital teknoloji ile geriye dönük olarak hem iç hem de dış piyasa ile yapmış olduğumuz tüm satın alma işlemlerini fatura bazında kolayca kontrol edebiliyoruz. Aynı şekilde vergi daireleri de KDV takip sürecinde kimin nereden neyi aldığını, ithal mi yerli mi olduğunu, vergilerin ödenip ödenmediğini, satın alma zincirleri halinde takibini yapabiliyor hatta almış olduğum ürünün benden önceki sahiplerinden kaynaklanan herhangi bir KDV usulsüzlüğünden ötürü ceza kesebiliyor. Dolayısıyla buna benzer bir takip mekanizması vasıtasıyla benim iç piyasadan ne kadar alım yaptığımı ve bunun ne kadarının yerli katma değere ihtiva ettiğini, kendi maliyet yapımın içerisindeki yerli üretim ve ithal ürün hacmimi firma bazında tespit etmek bugün çok kolaydır. Böylece temenni olarak ‘yerli ve milli’ diye anılan üretimi gerçek anlamda ölçmek ve teşvik etme sürecini oluşturmak da mümkün olacaktır.”
“Henüz “yerli ve milli” bir sınai politikaya uygun anlamlı bir teşvik paketine sahip değiliz”
Ali Eren, yerli katma değerli ürün imalat boyutunun genişletilmesinde ve ihraç edilen yerli katma değer arttırılmasında devlet teşviklerinin önem arz ettiğini ısrarla savunduğunu dile getirerek, “Buna rağmen maalesef kapsamlı, net ve açık bir teşvik politikasına sahip değiliz. Daha çok devlet bölgesel, sektörel, ar-ge, boyut ve ihracat teşvikli politikalara sahip. Ama bunların hepsinin bütünsel bir teşvik politikasını oluşturduğunu söyleyemeyiz. Değişik zamanlarda sektör lobilerinin de etkisiyle oluşturulan parça kopuk teşviklerin söz konusu alanda bir karışıklık yarattığını söylemek yanlış olmaz” diye konuştu.
“Olası teşviklerin yerli katma değer hedefi üzerinden yapılması gerekir”
Sanayici ve iş insanı Ali Eren, “Sonuç olarak ‘yerli katma değer’ üzerine kurulacak olan bir teşvik paketinde hedefe ihracatı değil de yerli katma değeri koyarak uygulanacak bir program ile garanti ediyorum ki cari açık en geç 10 yıl içerisinde düşürülebilecek, enflasyonsuz, sürdürülebilir sağlıklı bir büyüme ile orta gelir tuzağından kurtularak gerçek kalkınma hedeflerine varmamız mümkün olacaktır“ diyerek sözlerini tamamladı.