Levrekler 14 ayda porsiyonluk olacak

Genetik laboratuvarını geçtiğimiz yıl devreye alan Akuvatur, başlattığı proje ile normalde 18 ayda porsiyonluk boya gelen levrekte bu süreyi 14 aya indirmeyi hedefliyor. Projenin sektörde maliyetleri ciddi oranda düşürmesi bekleniyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ahmet USMAN

İZMİR - Akuakültür sektöründe 25 yılı geride bırakan ve pek çok yeni türün kültüre adaptasyonunda öncü rol üstlenen Akuvatur, şimdi de ıslah çalışmalarına hız verdi. Bu amaçla kurduğu genetik laboratuvarını geçtiğimiz yıl devreye alan firma, 18 ayda porsiyonluk boya gelen levrekte bu süreyi 14 aya indirme hedefiyle ilk projesine başladı. Bu, sektörde maliyetlerin çok ciddi oranda düşmesi anlamına geliyor.

Türkiye’nin çeşitli bölgelerine yayılmış 7 noktada yavru üretimi ve balık yetiştiriciliği yaptıklarını söyleyen Akuvatur Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Tuncer, “Bunlardan biri de Şakran’daki anaç tesisimiz. Yıllık 80 milyon adedi bulan yavru balık kapasitemizin yumurtalarını buradaki tesisimizden sağlıyoruz. Türkiye’de anaçlar daha çok doğadan elde edilerek, belli bir süre kuluçkahanelerde evcilleştiriliyor. Diğer hayvan türlerinde olduğu gibi bunların da coğrafi ırkları var. Fakat şimdiye kadar yurtdışındaki birkaç deneme dışında Akdeniz balıklarında ıslah çalışmaları yapılmıyordu” diye konuştu.

Islah çalışmalarının genetiği değiştirilmiş organizma ile karıştırılmamasını isteyen Tuncer, “Islah çalışmalarında balığın sadece adını sanını değil, genetik özelliklerini de takip ederek ‘parmak izi’ni alma aşamasına geldiğinizde her bireyi tek tek takip edebiliyorsunuz. Her bir anaçın ve baba adayının isimleri olmaya başlıyor. Böylelikle hangi yavru hangi anne-babaya ait bilebiliyorsunuz ve iyi performanslı olanları birey bazında seçme şansınız oluyor. Yani bir başka benzetme ile yakışıklı erkekler ile güzel kızları birleştirip, artist çocuklar yetiştiriyoruz” dedi.

Genetik laboratuarının 1 milyon TL’ye malolduğunu anlatan Tuncer, “TÜBİTAK ve bazı üniversitelerin bünyesinde bu tür laboratuarlar var ama bu çalışmaların dışarıdan hizmet alınarak yapılması çok güç. Bir balığa ait data, genetik kodu bile bilişim teknolojisi anlamında çok büyük alan kaplıyor. Kimyasal analizleri yapacak cihazlarda ciddi donanım gerekiyor. Bir de bütün bunları yapabilecek know-how’a sahip olmanız lazım. Bizim know how’ımız tamamen yerli. Kendi Ar-Ge birimimiz yanında üniversitelerden de destek alıyoruz” diye konuştu.

“Kurdu kuzuya çevirdik”

Islah çalışmaları kapsamında performansı yüksek bireyleri seçebilecek pozisyona geldiklerini vurgulayan Tuncer, “Besicilikte aranan hayvanların temel özelliklerini hastalığa daha dirençli olması, yemi daha iyi ete dönüştürmesi ve hızlı büyümesi olarak sıralayabiliriz. Elbette bu bir nesille olacak şey değil. Nesiller boyu seleksiyon lazım. Çünkü bunu hayvanı değiştirerek değil, içlerinden iyi olanları seçerek yapıyoruz. Örneğin yetiştiricilikte hayvanın sakinliği çok önemlidir. Levrekse hırçın bir balık. Hatta Fransızca’da ‘denizin kurdu’ olarak anılır. Çok akıllı ve avcı bir balıktır. Biz bir seçim yöntemi ile biraz uysallaşmış olanları ayırabiliyoruz. Yani kurdu kuzuya çeviriyoruz. Buna da kuzu levrek dedik. Levrekte ilk ürünleri piyasaya vermeye başladık. İlk hedefimiz levrekte porsiyonluk boya gelme süresini 18 aydan 14’e indirmek. Bu çok ciddi bir oran. Çünkü süreye paralel olarak maliyetler de düşüyor. Bu seneki ürünlerde bu hedefi tutturmayı umuyoruz” dedi. 

Sırada çipuranın ıslahı var 

Türkiye’de akua kültürde ikinci önemli tür olan çipura ile ilgili ıslah çalışmalarına daha sonra başlayacaklarını ifade eden Tuncer, “Çipura 12-14 ayda porsiyonluk boya geliyor. Levrekte Türkiye dünyanın bir numaralı oyuncusu haline geldi. Yunanistan’da en önemli sektörlerden biriydi ama krizde çok hırpalandılar. Şu anda büyük Yunan firmalarının hisseleri bankaların ellerinde. Onlar havlu attığı için biz en büyük üretici olduk. Türkiye’nin 65 bin ton üretimi 45 bin ton ihracatı var. Bir o kadar da çipura üretimi sözkonusu. Levrek, Yunanlılar ve İtalyanların taşımasıyla dünyaya yayıldı. ABD şu an en büyük ihraç pazarımız. Japonya’da levreğin çok yakın akrabası olan Suziki cinsi balık yetişiyor ve suşilerde saşimilerde tercih ediliyor. Levreğin bu amaçla kullanılabilmesi için 1 kilogramın üstüne çıkması lazım. Standart ürünlerde bu 3 yılda mümkün. Bizim hedefimiz 10-15 yıl içinde bu süreyi yarıya indirmek. O zaman Japonya da çok ciddi bir pazar haline gelecektir” diye konuştu.

Akuvatur’un 2015 ve 2014’te hem yavru, hem de porsiyonluk üretiminde hedeflerini yakaladığını belirten Tuncer, “Son 2 senedir 40 milyon TL ciro yapıyoruz. 2016’da bunu yüzde 20-25 civarında artırarak 50 milyon TL’nin üzerine çıkmayı hedefliyoruz. Yavru balıkta ağırlık iç pazarda. Porsiyonluk balıkta ise 1-1.5 milyon euro ihracat bandımız var. Onu artırmayı hedefliyoruz.Geçen yıl toplam 4 milyon TL’lik yatırım gerçekleştirdik” dedi. 

Hedef balıkseverler

Akuvatur’un ürünlerini etiketli olarak sattığını hatırlatan İdari İşler Müdürü Duygu Tuncer, “Tüketicide Akuvatur marka algısı oluştu. Bu yıl tanıtım çalışmalarını evlerdeki mutfaklara yönelik yapacağız. Balık fileto nasıl yapılır, yağda ya da fırında dışında değişik pişirme yöntemlerini anlatacağız. Yemek tariflerimize yenilerini ekliyoruz. Türk lezzetlerinin içine balığı katıyoruz. Tereyağlı pirinç pilavının içinde balık tarifimiz var örneğin. Ne balığın kokusu pilava, ne pilavın kokusu balığa siniyor. Mutfakta da koku olmuyor. Balığın taze olması çok kritik. 3-4 dakikalık videolar çekerek sosyal medyada bunu yayınlayacağız. Artık direkt tüketiciye odaklanan bir marka yönetimi stratejisi geliştireceğiz. Türk insanına balığı sevdirmek büyük bir proje, daha geniş bir katılımla organize edilebilir bu. O yüzden biz hedefimizi zaten balığı seven insanlara Akuvatur balığını tanıtmakta yoğunlaştıracağız" dedi.