Sabancı'dan kadınlar günü mesajı
Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı: Bizim için kadın her gün değerli.
Sabancı Topluluğu çalışanları Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Sabancı Center’da düzenlenen etkinlikte bir araya geldi.
Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı’nın konuşmasıyla başlayan etkinlik kapsamında, kadınların iş hayatındaki konumunun tartışıldığı bir de panel düzenlendi.
Panele Sabancı Holding İnsan Kaynakları Grup Başkanı Neriman Ülsever, Sabancı Vakfı Genel Müdürü Zerrin Koyunsağan, Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Melsa Ararat, Çimsa Genel Müdürü Nevra Özhatay başta olmak üzere Sabancı Topluluğu’ndan çeşitli seviyelerdeki çalışanlar katıldılar.
Cüneyt Özdemir’in moderatörlüğünde gerçekleşen panelin ardından, Temsa İş Makinaları Genel Müdürü Cevdet Alemdar ile Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Temsa İş Makinaları tarafından düzenlenen forklift kullanma eğitimine katılan kadınlara sertifikalarını verdi.
Etkinliğin sonunda ise Sertab Erener sahne aldı.
“Kadınların katılımı ve yükselişi önlenemez bir trenddir”
Etkinliğin açılış konuşmasında kadınların iş hayatındaki rolünün güçlendirilmesi gerektiğine vurgu yapan Güler Sabancı, şöyle dedi:
“Dünyayı etkileyecek, en önemli trendlerden biri; kadınların iş gücüne katılımı... Bu konuda konuşacağız. CNN International'da yaptığım röportajda da söylemiştim; "Bu yüzyıl kadınların yüzyılı olacak!". Buna yürekten inanıyorum. Aynen iklim değişimi, şehirleşme gibi kadınların iş hayatına katılımı ve yükselişi önlenemez bir trenddir ancak diğer büyük değişimler gibi aynı zamanda sancıları olan bir süreç. Ama bu sürece ayak uyduranlar, bu sancıları başarıyla atlatanlar, rekabette öne geçeceklerdir. Çok yol aldık, sizler bunun en güzel kanıtısınız. Ama bu yeterli değil. Yapacak çok işimiz var!
Google'a baktığımızda, kadın ve iş kelimelerinin ilk kez birlikte anılması 1900'lü yıllara denk geliyor. Nitekim, 1910 yılında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kabul ediliyor. Ancak dünyada kadınların gerçekten uyanışından 1960'lara gelindiğinde bahsedebiliriz. Kadınların, iş gücüne katılımına ilişkin haklı talepleri, toplumda beklenen etkiyi yaratmaya ancak o zamanlar başlıyor. 1980/90'lar ise, potansiyellerini anlamaya/fark etmeye başladıkları yıllar. Kadınların iş gücüne katılımının ekonomik büyümeyi desteklediği ortaya çıktı. Cinsiyet eşitliğinin önemine dair farkındalık arttı. Buna paralel devlet politikaları geliştirilmeye başlandı. Benim kariyerime başlamam da bu yıllara denk geliyor. 1978'de üniversiteyi bitirip hemen çalışmaya başladım. İlk işim Lassa fabrikasında satın alma uzmanlığı idi. Ailemden çok destek gördüm. Özellikle Sakıp Sabancı, başarılı bir liderdi ve başarılı olmayı iyi öğretirdi. Bana "kızım, ben sana sadece kapıyı açabilirim. İçeri girmek, orada kalmak, başarılı olmak sana kalmış" dedi. Her ortamda, işte, ekiplerde, sivil toplum örgütlerinde, yönetim kurullarında, YPO'da, TUSIAD'da, ERT’de hep ilk ve çoğu zaman tek kadın oldum. Ancak son yıllarda bulunduğum ortamlarda daha fazla kadın görmekten büyük mutluluk duyuyorum.
Kadının rolü açısından bu dönem, farkındalığın arttığı ve genel kabulün yükseldiği bir dönem olarak tanımlayabiliriz. Birazdan bahsedeceğim Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan Gender Gap Raporu, ilk kez 2006'da yayınlandı. Birleşmiş Milletler Kadın konularında çalışan ofisi UN Women'ı 2010'da kurdu. Bu örnekler bize değişimle ilgili ipuçları veriyor.
ABD İşçi İstatistikleri Kurumu'nun araştırmasına göre Amerika'da kadınların iş gücüne katılımı, 1960 yılında yüzde 40'ın altında iken, 2012 yılında bu oranı yüzde 57'ye çıkarılabilmişler. Yani; 52 yılda yüzde 40'tan yüzde 57'ye ulaşmış! Neden Amerika'dan bahsediyorum? Amerika, eşitlik, demokrasi, kadın haklarının korunması, kadının ekonomiye katılımında örnek bir ülke.
Fed'in raporlarına göre, Amerika Birleşik Devletleri'nde varlığın yüzde 51.3'ü halen kadınların elinde bulunuyor. (ve nihayet biliyorsunuz FED'in artık bir kadın başkanı var.) Bugün varlığın yüzde 51'ine sahip olan kadınların, 2020 yılında ise varlığın 2/3'üne sahip olacakları öngörülüyor. Bu artışın sebebi ise, kadınların uzun vadeli ve daha iyi kazandıran kararlar verebilmeleri olarak görülüyor!
New York'ta katıldığım "Women of the World" Konferansı’nın açılışında Amerika eski dışişleri bakanı Hillary Clinton'ı dinleme fırsatım oldu. Kadınların ekonomik güce bu denli ortak olabildiği, haklar ve eşitlikler konusunda örnek ülkelerden biri olan Amerika'da Hillary Clinton kadınların katılımı konusunda: "we have an unfinished business"! Yani; yarım kalmış bir işimiz var dedi. Hukukun üstünlüğü ve demokrasinin bilinen en ilerisi olan, eşitliğin yaşam biçimi olarak yerleştiği ABD gibi gelişmiş bir ülkede bile, son 10 yıllara etkisi olan birisi olarak Hillary Clinton böyle söylüyor. Çünkü oranın da kendine özgü sorunları ve zorlukları var.
Yapılan araştırmalar ve tahminler Amerika'da 2020 yılına gelindiğinde kadının iş gücüne katılımında artış değil, yüzde 3'lük bir oranda düşüş yaşanacağını gösteriyor. Evet, Amerika'da varlığın büyük bir kısmı kadınların elinde. 10 yıl önce Fortune 500 şirketlerinin sekizinin CEO'su kadındı. Ama şimdi bu rakam 26. On yıldaki artış dikkat çekici ama bizi sadece yaklaşık yüzde beşlik bir orana getiriyor.
Geçtiğimiz günlerde düzenlenen Oscar Ödülleri Töreni’nde En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülüne layık görülen Patricia Arquette, ödülünü alırken “ücret eşitliği” konusunu gündeme getirdi. Geçen yıl MIT'de enerji konusunda bir konferansın açılışını yaptım. Orada tartışılan en önemli konulardan biri mühendislik eğitimi alan kadınların yeterli olmaması ve bu sorunun nasıl aşılacağı idi…
Yani; Biz, kızlarımız en az 18 yaşına kadar okusun, evlenmesin diye uğraşırken; Onlar mühendis kadın sayısı artsın diye uğraşıyorlar. Onlar başlamışlar ama "daha tamamlanmamış işimiz var" diyorlar. Daha önlerinde yolları var… Biz ise, birçok konuda daha yeni başlıyoruz. Bardağın bir dolu, Bir de boş tarafı var. Nereye baktığınız önemli. Ben dolu tarafına bakarak motive olan bir yapıya sahibim. Dolayısıyla, bugüne kadar yapılanlardan cesaret alıyorum. Ayrıca Amerika'da gerçekleşenlere bakıyorum. Onlar başardılarsa, biz de yapabiliriz diyorum. İlk iş olarak, hedefimizi, zirvemizi tespit edelim diyorum. Cesaretimizi korumamız, etkin ve hedeflere doğru çalışmamız gerekiyor.
“Biz eşitlik istiyoruz!”
Dünyanın içinde bulunduğu iklim, bize yolculuğumuzu destekleyen şartlar sunuyor. Rüzgar bizden yana esiyor. Yelkenlerimizi şişirip, daha hızlı ilerleyebiliriz. Ancak, nereye gitmek istediğini bilmeyenler için hiçbir rüzgar doğru rüzgar değildir. Biz eşitlik istiyoruz! Eşit haklar, Eşit imkanlar, Eşit destekler istiyoruz! Ama biz bu eşitliği hakkederek (meritle) almak istiyoruz. Biz ayrıcalık istemiyoruz! Hakkımızı istiyoruz! Sadece yasaların eşitlikten yana olmasının yeterli olmadığını biliyoruz. Uygulamalar, "mind-set", toplumun bakış açısı ve duruşu da belirleyici etkenler… Bu konuda hepimizin rolü var. Bugün içinde bulunduğumuz koşullar daha iyiye doğru değişiyor ama yeterli değil.
Türkiye, 2014 rakamlarına göre Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği endeksinde 69. Sırada. Dünya Ekonomi Forumu'nun 2014 yılında hazırladığı Gender Gap Raporu’na göre ise 136 ülke içinde 125.sırada yer alıyoruz. Türkiye'de 2013 yılı itibariyle kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 30. Kadınlarımızın ekonomiye katılımı aslında Türkiye'nin geleceği için tam bir zorunluluk. Bugün kadınların işgücüne katılımı yüzde 30. Erkeklerin ise yüzde 70; Bu ancak yüzde 75'e çıkabilir. Dolayısıyla, Türkiye 2023 hedefleri için hamle yapacaksa, mutlaka kadınların çalışmaya katılım oranını artırmalıyız. Bunun için de kadınlarımızı eğiterek iş hayatına katılmaya hazırlamamız gerekiyor. Kadınlarımızın eğitimini iyi planlayarak, kalkınmaya katkısı olacak şekilde yönlendirmeliyiz. Hatta daha açık söyleyeyim, kadınların daha çok ekonomik katılımı sağlanmazsa Türkiye'nin bu şartlarla, 2023 hedeflerini gerçekleştirmesi mümkün değil. Ülkemizde iş dünyasında olduğu kadar, belki de en çok ihtiyaç duyduğumuz, politikada da kadınların katılımının kısıtlı kaldığını üzülerek gözlemliyoruz.
Birleşmiş Milletlerin Kadınların Siyasete Katılım Raporu'na göre 96 ülke içinde 90. Sıradayız. Aynı rapora göre, mecliste temsil oranı dünya ortalamasında yüzde 20 olurken, bizde yüzde 14. İskandinav ülkelerinde bu rakam yüzde 42, Amerika'da yüzde 22,6. Umuyorum ki, yaklaşan genel seçimlerde daha fazla kadın aday olsun. Siyasete katılan kadınlarımızın sayıları az da olsa, "fark yaratmalarını" ve başarılı olmalarını; dolayısı ile arkasından gelen yeni nesillere yol açmalarını diliyorum. Bu alanda da dünya ortalamalarının üstüne çıkmayı hedeflemeliyiz. Kendine güvenen, demokrat, özgür ve adil bir Türkiye'yi kadınlar olmadan gerçekleştiremeyiz. Cumhuriyet'in en önemli kazanımlarından, seçme ve seçilme hakkını dünyada ilk elde eden kadınlardan olduğumuzu unutmayalım. Bu hakkımıza sonuna kadar sahip çıkalım. En son Davos'ta da konuşuldu. Özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde, sağlıklı bir demokrasinin gelişmesi için kadınların her alanda eşit konumlanması, katılımı çok önemli. Bunu başarabilen gelişmekte olan ülkeler, önümüzdeki 10-20 yılda fark atacaklar, rekabette öne geçecekler.
Ülkemizde de, birçok ülkede olduğu gibi, cinsiyet eşitsizliği üzerine çok sayıda değerli çalışma yapılıyor. Bu durumu ölçmek, diğer ülke örnekleri ile karşılaştırma yapmak, şüphesiz ki iyileştirmenin başlangıcıdır. Her zaman söylerim: Ölçmediğimiz bir şeyi iyileştiremeyiz. Bu araştırmalar yolumuzu açacak. Artık kimseyi ikna etmek için zaman kaybetmeye gerek yok. Vakit kaybetmeden daha hızlı koşabiliriz. Benim bu konulara odaklanmam 80'ler ve 90'ların başıdır. İlk kez, “şirketimizde çalışan kadınlarımızı motive etmek için bir rol model olarak konuşma yapar mısın?” teklifini '90'lı yılların başında Dupont şirketinden aldım. 30'lu yaşlarımda Kordsa'nın genel müdürlüğünü üstlenmiş ve sonrasında grup başkanlığı görevine gelmiştim. Beni ABD'ye Delaware'e davet ettiler. Yani; Türkiye'den önce yurtdışında deneyimlerimi paylaşmamı istediler. O zamanki yetkilerim ve sorumluluklarım ABD'deki şirketler için bile ilgi çekiciydi. Bugün Dupont'un başında, şirkete mühendis olarak girmiş ve en tepeye çıkmayı başarmış bir kadın CEO, Ellen Kullman var… 1802'de kurulan Dupont'da ilk kez bir kadın CEO 2009'da göreve geliyor. İşte başta bahsettiğim trendin bir başka göstergesi…
Bu konuşma bir başlangıç oldu. Daha sonra özellikle Türkiye'de ve yurtdışında bu tip toplantılara katılarak deneyimlerimi paylaştım. Çünkü herşeyin başı "özgüven" elde etmek, başaracağına inanmak, başaranları görmek, başaranları tanımak, bu özgüveni artırıyor.
“İş hayatında kadının varlığı ve etkin olması aslında işin başarısı açısından önemli bir unsur”
Araştırma sonuçları, kadınların çalışma hayatında olumlu etki yarattığını gösteriyor. Kadınların üst yönetimde etkin olarak yer almasına fırsat veren şirketlerde; hem kurumsal hem de finansal performansta, kritik kararların kalitesinde, yaratıcılıkta, inovasyonda, etik davranışlarda olumlu artış yaşandığı görülüyor. Dolayısıyla, iş hayatında kadının varlığı ve etkin olması aslında işin başarısı açısından önemli bir unsur. Başarı odaklı organizasyonlar ve yöneticiler, kararlarında bu unsuru göz önüne almalılar. İş hayatında bir başka gerçeklik de, dünyada kadınların toplam kazancı 13 trilyon dolar olurken, harcama gücü ise 20 trilyon dolar. Yani; biz hanımlar buradan da anlaşıldığı gibi harcamayı seviyoruz: Ve harcamalar konusunda karar vericiyiz. Dolayısıyla, tüketici olarak karar alma ve tüketim ekonomisini yönetme konusunda kadınların çok ciddi bir potansiyeli var. Amerika'da tüm satın alma kararlarının yüzde 85'ini kadınlar veriyor. Bu da ekonomide, çalışma hayatında kadınların ne kadar vazgeçilmez bir yeri olduğunu bir kez daha bize gösteriyor.
İçinde yaşadığımız çağa mobil çağ deniyor; Ve multi-tasking (aynı anda çok iş yapabilme becerisi) Yetkinliği yüksek olan kadınlar, bu çağdan hiç şüphesiz daha kolay yararlanıyorlar ve daha kolay yararlanacaklar.
Birleşmiş Milletlerin Kadını Güçlendirme Prensipleri‘ne, tüm dünyadan 1000’e yakın CEO imza attı. Ne mutlu ki Türkiye'deki ilk imzacı biz olduk. Sizlerle bizim rakamlarımızı paylaşmak isterim. Sabancı Topluluğu'nda, toplam kadın çalışan oranımız yüzde 32, beyaz yakalı kadın çalışan oranımız yüzde 38 olurken; 2014 yılında işe alınan çalışanlarda kadınların oranı yüzde 40'ı yakaladı. Beyaz yakada kadın çalışan terfi oranımız yüzde 49. Bu konu gündemimizdeki önceliğini koruyor.
Ülkemizde yapılan araştırmalar gösteriyor ki, bölgesel farklılıklar var. Biz, 41.yaşını kutladığımız Sabancı Vakfı ile bu alana odaklanıyoruz. 41 yıl önce babaannem Sadıka Sabancı'nın tüm mal varlığını bağışlamasıyla, yani; yine bir kadının öncülüğü ve iradesiyle kurulan vakfımız bu gün kadınlara katkı sağlamak, daha iyi koşullara ulaştırmak için çalışıyor. Toplumsal kalkınma ve gelişme; ancak kamu, özel sektör ve sivil toplumun, birlikte ve etkin çalışmasıyla gerçekleşir. Buna başarı üçgeni deniyor. Biz de, Sabancı Vakfı olarak, 2006 yılından beri "Birleşmiş Milletler Kadınların İnsan Haklarının Geliştirilmesi Ortak Programı’nı yürütüyoruz.
“Daha iyi bir dünya için kadınlara ihtiyaç var”
Hedefimiz Himalayalar’a çıkmak. Bu işin zirvesini hedef almalıyız. Ama unutmayın Himalayalar küçük tepelerden oluşur. Dolayısıyla, her küçük tepe için hedef koyup ona göre hazırlanıp, adım adım bu tepeleri tırmanmalıyız.
Bütün araştırmalar, bütün veriler, daha iyi bir dünya, daha iyi bir demokrasi ve daha iyi bir gelecek için kadınlara ve onların katılımına ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Kadınların katılımı artmadan daha iyi bir dünya gerçekleşemeyecek. Bunu biliyoruz. Ama bundan dolayı şımarmayacağız, havaya girmeyeceğiz.
Bu değişim hepimize; büyüyen bir dünyada, daha kaliteli bir demokrasi ve daha kaliteli bir yaşam olarak geri dönecek!
Sözlerime son vermeden önce, sizlere başarı için bana çok faydalı olan 3 kuralı paylaşarak konuşmamı bitirmek istiyorum:
Birincisi: Pes etmeyin. Yılmak yok! İş hayatı zordur, kadınlar için daha da zordur. Bunu böyle kabul edin. Bunun için sızlanmayın. Çalışın ve sabredin. Sebat edin. Yerinizde sıkı durun. Ayaklarınızı yere iyi basın.
İkincisi: İnsanlara uzanın. Yardım isteyin. Akıl isteyin, danışın. Hiç utanmak yok, hassas olmak yok. Soru sorun. Bundan çekinmeyin çünkü önemli olan doğru sonuca ulaşmaktır. Doğru işi başarmaktır.
Üçüncüsü: En zor şartlarda bile zorlansanız da, sıkılsanız da, dişlerinizi sıkıp gülümsemeye devam edin! Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim”.