Teknoloji, tasarım gelişiyor ama algı değişmiyor
Uluslararası Deri Sanayicileri Konseyi Başkanı olarak seçilen Burak Uyguner, Türkiye’nin deride teknolojik ve tasarımda önemli bir oyuncu haline geldiğini söyledi. Uyguner, “Ancak hâlâ en büyük sorunumuz algı. Suni derinin petrokimyadan yapıldığını bırakıp gerçek deri ile uğraşıyorlar” dedi.
Kerim ÜLKER
Türkiye 180 milyar dolara ulaşan dünya deri sektöründe geçtiğimiz yıl yaptığı 2 milyar dolarlık ihracatla yüzde 1 seviyesinde pazar payına sahip. Her ne kadar yüzde 1’lik rakam küçük görünse de bu oranla Türkiye, en büyük 10 üretici ülke arasında kendine yer buluyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre Türkiye, geçen yıl 2021 yılına göre yüzde 19’luk yükselişle 2 milyar 57 milyon dolar deri ve deri mamulleri ürünü ihracatı yaptı. En fazla ihracatı ise 164 milyon dolarla Almanya, 145 milyon dolarla İtalya gibi moda ve sanayinin merkezi olan dericilik alanında markalara sahip ülkelere yaptı.
Özellikle İtalya ile boy ölçülecek düzeye gelen tasarımla birlikte sektörün küresel anlamda kaptan köşküne geçtiğimiz haftalarda bir tanıdık bir isim; Türkiye Deri Sanayicileri Derneği (TDSD) Başkanı Burak Uyguner seçildi. Uluslararası Deri Sanayicileri Konseyi (International Council of Tanners-ICT) Başkanlığı’na seçilen Burak Uyguner’le sektörün bulunduğu konumu, sorunları ve geleceğini konuştuk. Öncelikle ICT’den kısaca bahsetme fayda var.
1926 yılında kurulan ve 33 üyenin olduğu dericilik sektörünün en üst kuruluşu olan ICT’nin üyelik yapısı ülkesel, bölgesel ve kıtasal olarak temsil ediliyor. Örneğin Afrika kıtasını tek bir örgüt temsil ederken, Avrupa’da durum biraz farklı örneğin İtalya tek bir örgüt, geri kalan ülkeler de kıtayı temsilen konseyin üyeliğini üstleniyor.
Geçtiğimiz yıl Başkan Yardımcılığı görevini üstlenen Uyguner’in bu yıl kaptan olduğu konsey, sektöre ait bütün STK’ların arasındaki ilişkiyi oluşturuyor, iletişimi sağlıyor, regülasyonlara karşı fikir beyan ediyor. Konsey, Avrupa Parlamentosu, Birleşmiş Milletler gibi karar verici kurumlarla da yakın çalışıyor.
“Suni deri tamamen petrokimya ürünü”
Türkiye’de olduğu kadar dünyada da deriye karşı önemli bir algı sorunu yaşandığını söyleyerek başlıyor söze Uyguner. Türk tarihi açısından derinin vazgeçilmez olduğunu ifade eden Uyguner, üretim anlamında bu tarihi birikimin yüksek teknoloji ile bir araya geldiğini ifade ediyor. Uyguner, deride üretim teknolojisi ve tasarımda sektörü değiştiren ve geliştiren, küresel anlamda yönetici çıkaran bir ülke olduğunu belirtiyor ancak Türkiye’de hala algıların değişmediğini vurguluyor.
Sektörün her geçen yıl çevreye duyarlı yapısının daha da yükseldiğini, bu alanda dünyanın ender ülkelerinden biri olduğunu belirten Uyguner, “Ancak hala deri üretimine karşı çalışmalar yapılıyor” diyor. Uyguner şöyle anlatıyor: “Dünyada 300 milyon hayvan kesiliyor. Bu hayvanların kesim nedeni ise et üretimi. Eti için kesilen hayvanlardan ortaya çıkan deriler, katma değerli hale getiriliyor.
Et endüstrisinin bir yan ürününün değer zincirine girmesini sağlıyoruz. Sadece deri elde etmiyoruz. Deriden çıkan diğer yan ürünlerin de jelatin ve kolajen gibi döngüsel ekonomiye dahil olmasını sağlıyoruz. Hatta ilaç sektörünün vazgeçilmez ürünlerini de deriden elde ediyoruz. Gerçek deriye karşı sunulan suni derinin ise ham maddesini petrokimya oluşturuyor. Eğer gerçek deri kullanılmayacaksa eti için kesilen hayvanların derilerinin ya yakılması ya da gömülmesi gerekiyor.
Bu çok daha büyük bir çevre felaketi yaratacaktır. Buna rağmen suni derinin daha iyi olacağı konuşuluyor. Suni deri bir anda ortaya çıkmıyor ki. Sentetik bir kumaşın içine bolca kimyasal karıştırıyorlar. Bunu da çevreci ürün olarak pazarlıyorlar. Burada da karşımıza petrokimya endüstrisi çıkıyor. Kısacası, tüm bu sürdürülebilir üretim endüstrisinin ve döngüsel ekonominin tamamının insanlığın en temel ihtiyaçlarını karşılamak için kullanıldığının unutulmaması gerekiyor.”