Sürdürülebilir gıda için yol haritası çizilecek
Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Buzbaş, gıda sektörünün sürdürülebilirliği için özel sektörün ticaretin tasarımını yeni baştan kurgulamak zorunda olduğunu ifade etti.
Didem ERYAR ÜNLÜ
Sürdürülebilirlik Akademisi ve Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası (TÜGİS) işbirliğinde18 Ekim’de gerçekleştirilecek olan Sürdürülebilir Gıda Konferansı; sürdürülebilir gıda için yeni yasal düzenlemeler ve teşvikler, tüketici davranışları ile gelen değişim, sürdürülebilir gıda için finansman, sürdürülebilir tedarik zinciri, sürdürülebilir gıda için tarımın önemi ve yerel gıdaların korunması gibi pek çok konuyu masaya yatıracak.
Sürdürülebilir Gıda Konferansı 2016’da, TC Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, TC Kalkınma Bakanlığı, TC Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, TC Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve FAO (Gıda ve Tarım Örgütü) işbirliklerinin yanı sıra, özel sektörün önemli markaları da çözüm ortağı olarak yer alıyor.
Konferans öncesinde, Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Buzbaş ve Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Başkanı Murat Sungur ile, ülkemizde gıda sektöründe sürdürülebilirlik adına yaşanan temel sorunlar neler; sürdürülebilirlik konusunda tüketici nasıl bilinçlendirilmeli; özel sektöre ve kamuya düşen görevler nedir, gibi konuları konuştuk:
Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Başkanı Murat Sungur: Gıdada dışa bağımlılık sürdürülebilirlik engeli
Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Başkanı Murat Sungur, sürdürülebilirlik konusunun; tarım ve hayvancılık uygulamaları , toprak ve su yönetimi, tohum- ürün, tarımda zararlı mücadelesi, lojistik, gıda sanayi, ambalaj, atıklar, beslenme ve tüketim alışkanlıkları dahil, bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini ifade ediyor:
Bütüncül bir yaklaşım gerekli
“Gıda sektöründe sürdürülebilirlik konusunun bütüncül bir yaklaşım ile farklı başlıklar altında değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Tarım ve hayvancılık uygulamaları , toprak ve su yönetimi, tohum- ürün, tarımda zararlı mücadelesi, lojistik, gıda sanayi, ambalaj, atıklar, beslenme ve tüketim alışkanlıkları. Ülkemizin yıllarca gıda alanında kendi kendine yeterli az sayıda ülkeden biri olduğu söylendi ve okullarda okutuldu. Ancak bugün gayet iyi biliyoruz ki maalesef başta temel gıdamız ve mutfağımızın olmazsa olmazı buğday olmak üzere pek çok gıda ürününde dışa bağımlıyız. Dolayısıyla gıda ve alt sektörlerindeki sürdürülebilirlik sorunlarına ek olarak dışa bağımlılık da bir sürdürülebilirlik engeli olarak görülebilir.”
Sürdürülebilirlik uygulamaları hızla önem kazanıyor
“Ülkemizde gıda sektöründeki sürdürülebilirlik uygulamalarının özellikle son yıllarda büyük bir hızla önem kazandığını söylemek mümkün. Bu konuda itici gücü öncelikle bilinçli işletmeler, duyarlı kamuoyu ve tüketiciler oluşturuyor. Ayrıca özel sektör cephesinde kurumsal uluslararası gıda firmaları, dünya rekabetine açılan ülkemiz şirketleri, çevre değerlerine ve ülkemiz kaynaklarına duyarlı üreticiler çok önemli ve çok etkili adımların atılmasını sağlamakta ve bilinç oluşturmakta. Bu konuda özel sektörün başta mevzuata uyum, kurumsal üst standartlar oluşturma, toplumun bilinçlendirilmesi ve sosyal sorumluluk projeleri ile sürdürülebilirlik konusunda aldıkları sorumlulukları artırarak devam etmeli.”
TÜGİS Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Buzbaş: Şirketler ticaretin tasarımını yeniden kurgulamalı
“Gıda sektörünün sürdürülebilirliğinde temel etken olan tarımda; sağlığa, çevresel sürdürülebilirliğe, gelir getirmeye ve gıda güvenliğine katkı sağlayacak bir reçeteye ihtiyaç olduğunun altını çizmeliyim” diyen TÜGİS Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Buzbaş, özel sektörün ticaretin tasarımını yeni baştan kurgulamak zorunda olduğunu ifade ediyor. Yorumları şöyle:
Tarımda reçeteye ihtiyaç var
“Her toplum için beslenme; kalitesi, yeterliliği ve sürdürülebilirliği bakımından bir kalkınmışlık kriteri olarak gösteriliyor. Her ne kadar, Economist Intelligence Unit tarafından geliştirilen küresel Gıda Güvenliği Endeksi sonuçlarına göre Türkiye 109 ülke arasında 39’ncu sırada yer alıyor olsa da kalite ve güvenirlikte gelişmiş ülkelerin gerisinde olduğumuz gerçeğini görmemezlikten gelemeyiz. Ülkemizdeki hızlı nüfus artışı, sanayileşme ve kentleşme bir yandan verimli tarım arazilerinin azalmasına neden olurken diğer yandan bilinçsizce su tüketimi tarımın sürdürülebilirliğini tehdit ediyor. Tarım çıktısı ürünlerde miktar ve kalite olarak tabiat olaylarına aşırı bağımlılık, kayıt dışı üretim, depolama şatlarının yetersizliği ve gıda güvenliği önemle izlenmesi gereken konular. Gıda sektörünün sürdürülebilirliğinde temel etken olan tarımda; sağlığa, çevresel sürdürülebilirliğe, gelir getirmeye ve gıda güvenliğine katkı sağlayacak bir reçeteye ihtiyaç olduğunun altını çizmeliyim.”
Sürdürülebilir değilseniz piyasadan silinirsiniz
“Sürdürülebilirlik büyük işletmelerin temel faaliyet alanlarının odak noktasında yer alırken, çoğu küçük işletmelerde farkındalık derecesinde bile bir ilgi henüz oluşturulamadı. Sektörün tüm aktörleri; başta kamu olmak üzere, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları ortak çaba göstererek çiftçi verimliliği, besleyici gıda üretimi, inovasyon, gıda etiği, adil ve şeff af ticaret, gıda israfının azaltılması ve gıda güvenliği konularında sürdürülebilirliği sağlayacak çözümler üretmeliler. Özel sektör, doğal kaynakları ya doğrudan kullanıyor ya da doğal kaynakları girdi olarak kullanan sektörlerin ürünleriyle faaliyetlerini gerçekleştiriyorlar. Dolayısıyla kaynakların sürdürülebilir kullanımı, hammadde sağlayan ana üreticilerin desteklenmesi ve eğitilmesi özel sektörün varlığı açısından çok önemli. Özel sektör aynı zamanda büyük çaplı yatırımlar ve somut eylemler için gerekli kaynağa ve teknik bilgiye de sahip. Gıda sanayinin hammaddelerinin tamamına yakını tarım sektöründen sağlanıyor. Çoğunlukla açık alanda yapılan tarımsal üretimin başarısı iklim koşullarına bağlı. Şirketler tedarik zincirinin tamamını optimum maliyet ile sürdürülebilir kılmak zorundadırlar. Aksi halde rekabetçi olma özelliklerini yitirir, piyasadan silinirler.”
Şirketler rollerini gözden geçirmeli
“Tüketiciyi bilinçlendirmenin yolu eğitimden geçer. OECD’nin geçenlerde yayımlanan ‘Bir bakışta Eğitim 2016’ adlı raporunda çevre bilimi performansında A,B ve C seviyelerinde olan öğrencilerin yüzdesi bizde yüzde 38, OECD ortalaması yüzde 63, referans değer ise yüzde 70. Anlaşılan eğitim konusunda alınacak epey yolumuz var. Özel sektör, sadece küresel ekonominin önde gelen bir aktörü değil, aynı zamanda bulunduğu toplumların kültürlerini etkileyen ve hatta hayal gücünün güdücülerinden sayılabilir. Günümüzde şirketler rollerini gözden geçirmek, ticaretin tasarımını yeni baştan kurgulamak durumundalar. Sağlanan kar, şirketin sürdürülebilirliği yanında geniş bir sosyal misyonu da finanse etmeli.”