“Sürdürülebilir siyaset için particilik yapmamak gerek”

Kadınlar, gençler, engellilerle yola çıkan Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “katılımcı, birleştirici ve pozitif” bakış açısı ile alışılmışın dışında bir siyasetçi profili çiziyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

didem-eryar-unlu-005.png

30 Mart 2014 yerel seçimlerinde İstanbul’un 39 ilçesinin 38’inde belediye başkanlığı el değiştirmedi. Bir önceki seçimi kazanan partilerin adayları başkanlık koltuğuna oturdu. Yalnızca bir ilçede, Beylikdüzü’nde, başkanlık bir partiden diğerine geçti. CHP’nin Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu bir önceki yerel seçime göre partisinin oyunu 20,2 puan arttırırken, en yakın rakibinden 11,2 puan fazla oy aldı.

“Benim Sevgili Başkanım”, Ekrem İmamoğlu’nun yaşam öyküsünden yola çıkarak, ilçe başkanlığından belediye başkanlığına uzanan süreci ortaya koyuyor. 

Hümanist Kitap Yayıncılık’tan çıkan “Benim Sevgili Başkanım” isimli kitabın yazarı Şirin Mine Kılıç, İmamoğlu’nun yerel seçim kampanyasında “medya danışmanlığı” görevini üstlenmiş olan isim. 
Kadınlar, gençler, engellilerle yola çıkan İmamoğlu, “katılımcı, birleştirici ve pozitif” bakış açısı ile alışılmışın dışında bir profil çiziyor. 

Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’dan “güler yüz, samimiyet, dürüstlük ve sevgi” ile inşa ettiği “Beylikdüzü Modeli”ni dinledik: 

► Gönüllülükle kurumsallık arasındaki bağı doğru kurduk 

“Beylikdüzü Modeli’nin merkezinde üç etken var: Hazır olmak, seçmenin kalbine ulaşmayı bilmek ve ekibi motive edebilmek. 2009 Yerel Seçimlerinden sonra CHP Beylikdüzü İlçe Başkanı olarak atandım. Samimiyetine, iyi niyetine, çok çalışacağına inandığım insanlardan yeni bir yönetim oluşturdum. Geçmiş dönemlerdeki belde başkanlarına ulaştık, eski yönetim ile yeni yönetimi kaynaştırdık. İkinci hamleyi mahalle örgütlenmelerinde yaptık. 10 mahallenin altısında CHP zayıftı, mahalle başkanlıkları oluşturduk. Mahallelerdeki temsilcilikler 'Dayanışma Evi' olarak açıldı. Bu evlerde “yardımlaşma kültürü” oluşturuldu. Yüzlerce, binlerce aile o evlere girip çıktı. 

Vatandaşla pazarda, çarşıda, festivalde, geceleri evinde, sitesinin bahçesinde, yaz döneminde yazlıklarda sahilde buluştuk. İlçe örgütlenmesinde yalnızca Kadın Kolları, Gençlik Kolları tanımlı iken 10 komisyon oluşturuldu. Yönetimde kadınların aktif yer alması desteklendi ve yüzde 50’ye yakın oranda yer aldılar. Büyük bir dinamizm yakalandı, aidiyet duygusu oluşturuldu. Twitter sohbetleri ile sosyal medyada da farkındalık yaratarak insanlara ulaştık. İlçe Başkanlığı ve Ekrem İmamoğlu Facebook sayfası, web sitesi açıldı, aktif olarak kullanıldı. Beylikdüzü halkının farklı sorunlarıyla ilgilenildik, cenazelerine, düğünlerine katıldık, istihdam edilmelerini sağladık. Her zaman güler yüzü, pozitif, samimi oldum, insanlarla birebir ilgilendim, barış, sevgi, saygı, hoşgörü dilini kullandım. Kimseyi dışlamadık, ayrımcılık yapmadık, herkesle diyalog kurduk. Çok çalıştık, ayağı yere basan gerçekçi projeler ürettik, gönüllülükle kurumsallık arasındaki bağı doğru kurduk. Beylikdüzü Modeli böyle ortaya çıktı.”

► Hoşgörü yoksa, yetenek de yok olur 

“Toplumu, toplumun fikrini, toplumun hayat tecrübesini küçümseyen herhangi bir yöneticinin, her kim olursa olsun, hangi makamda olursa olsun, başarılı olma imkanı yok. Katılımcılığı sağlamak sizi hem doğruya götürür, hem de bir yönetici olarak yaptıklarınızın toplumun projesi haline gelmesini kolaylaştırır. Böylece projenin kalıcılığını da sağlamış olursunuz. Katılımcılığı sağlarken bilgi ile fikri birleştiren bir yaklaşımla davranmanız gerekir. Vatandaşı dinlerken gözünün içine bakmayı bile vatandaş bir ayrıcalık olarak tarif ediyor. 'Beni hissediyor, beni dinliyor, beni önemsiyor' duygusu onlar için çok önemli. Hoşgörü yerel yönetimler açısından son derece önemli bir kavram. Kentsel kalkınma için teknoloji olacak, yetenekli, yaratıcı insanlar olacak ve bu insanların özgürce üretim yapabileceği, sosyal hayata katılabileceği hoşgörülü bir ortam olacak. Çünkü hoşgörü yoksa yetenek de yok olur.”  

Siyasetin tek kaynağı insan 

“Halkın siyasetçiden temel beklentisi tektir: Hizmet! Siyaset ise halkın gerçek ve acil sorunlarına kalıcı çözümler bulma arayışıdır. Halk, sorun çözmeye odaklı, katılımcı, dayanışmacı siyaset anlayışı istiyor. Çözüm odaklı siyaset anlayışını hâkim kıldıkça daha güçlü bir ülke oluruz, toplumca korkularımızın da azaldığını görürüz. Devleti yönetenlerin kendilerine güvenleri gelir. Yurttaş, sorunlarına en kısa yoldan ve en hızlı şekilde çare bulabilir. Vatandaş ile buluşmalarımda ne talep ettiklerini bilincinde olduğunu görüyorum. Vatandaşın her kesiminden; çocuğundan yaşlısına, kadınından gencine, hepsinden inanılmaz fikirler alabiliyorum. Her şeylerini paylaşıyorlar benimle. Siyasetin tek kaynağı insan. Vatandaştan uzaklaşan ben siyaset yapıyorum diyemez.”  

► Yerel yönetimler güçlendirilmeli 

“Dünyadaki iyi örneklere baktığınızda, yerel yönetimler yerine göre ulaşımı da, güvenliği de, eğitimi de bölgenin sosyolojik özelliklerine, yerel ihtiyaçlarına göre karşılayabiliyor. Belki öyle bir ilçeniz var ki araç trafiği hiç yok. Sadece bisiklet kullanılıyor. O zaman bisiklete göre düzenleme yapacaksınız. Belki bisikletin gidişine gelişine göre bir trafik personeli bulunduracaksınız. Elektrik hatlarınız ona göre düzenlenecek. Kışların çok sert yaşandığı bir bölgedeyseniz eğitim programını, okulları ona göre tasarlamak zorundasınız. Benim ilçemde kavşaklarda trafik sıkışıklığı oluyor. İnsanlar beni arıyor ve ‘Niye burada zabıta yok’ diye şikayet ediyorlar. Oysa bilmiyorlar ki zabıtanın trafiği düzenleme yetkisi kaldırıldı. Dur - Geç deme hakkı yok. Ceza kesme hakkı yok. Aracı kaldırma hakkı yok. Ben Emniyet’i arıyorum, buraya görevli gönderin diye rica ediyorum. Gönderirse gönderiyor ama vatandaş öyle görmüyor. Vatandaş sağlık dahil, eğitim dahil her şeyi, her eksiğini yerel yönetimden istiyor. Çünkü yerel yönetim aslında vatandaşın birebir temas kurduğu ilk kamusal yer. Yerel yönetimlerin olabildiğince güçlendirildiği, olabildiğince yetkilerinin arttırıldığı ama aynı zamanda olabildiğince hem vatandaş hem de merkezi idare tarafından denetlendiği bir mekanizma kurulabilirse çok daha çözüm odaklı belediye olunabilir.”

Siyaset halkın gerçek ve acil sorunlarını çözmeli

“Öncelikle, sürdürülebilir siyaset uzun vadeli ve sistemli çalışmayı gerektiriyor. Seçimleri kazandıracak sihirli formüller yok aslında. Hayatın pek çok alanında olduğu gibi siyasette de başarı uzun soluklu bir çalışma ile elde ediliyor. İkincisi örgütün önemi. Örgütsüz siyaset yapılmıyor ve iktidar olunamıyor. Üçüncüsü geleneksel siyasetten dışlananlara kucak açmanın gerekliliği. Ülkemizde siyaset genellikle orta ve ileri yaşlı erkeklerin bir meşgalesi gibi görülür. Bu koşullanmayı kırmadan bir umut yaratabilmek kolay değil. Siyasette gençlere ve kadınlara yer açmak gerekiyor. Dördüncüsü kimlik siyasetine sıkışmamak; hiç kimseyi “öteki” olarak görmemek, göstermemek gerekiyor. Siyaseti, halkın gerçek ve acil sorunlarına kalıcı çözümler bulma arayışı olarak yeniden tanımlamak ve ona göre davranmak zorundayız. Beşincisi, en etkili particiliğin particilik yapmamak olduğuna inanıyorum. 2009 – 2014 arasında Beylikdüzü’nün çeşitli yerlerinde açtığımız Dayanışma Evleri bunun en güzel örneği. Bu evler toplumsal yardımlaşmanın merkezi oldu.”

“Yerel Yaşamda Kadın Erkek Eşitliği” protokolünü imzaladık 

Belediye yönetiminde ve kadrolarında kadınların oranı arttıkça, yerel yönetim olarak kadın sorunlarına ve kadın hassasiyetlerine sahip çıkma oranımız da artacak. Beylikdüzü Belediyesi olarak Avrupa Belediyeler ve Bölgeler Konseyi’nin “Yerel Yaşamda Kadın Erkek Eşitliği” protokolünü bir öncelik olarak imzaladık. Eğitimde, barınmada, sosyal yaşamda, kültürde, güvenlikte, istihdamda, sosyal yaşamın her alanında kadın ve erkeklerin fırsat eşitliğini sağlamayı bir ana ilke, bir ana felsefe olarak Belediye Meclisimizde kabul ettik. Kadınlar özgür ve özgüvenli olacak ki aynı niteliklere sahip yeni nesillerin yetişmesine liderlik yapabilsinler. Kadına yönelik şiddeti de ancak ve sadece böyle yok edebiliriz.