Bilgi işlemciler İK’yı neden sevmez?

Bundan birkaç yıl önce Fast Company “Neden İK’dan nefret ediyoruz?” kapağı ile çıkmış ve oldukça ses getirmişti. İK'dan nefret edebilirsiniz ama kayıtsız kalamazsınız.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME


Bu söylem oldukça acımasız ve haksız olsa da bir gerçeklik payı olsa gerek. İnsan kaynaklarını sevebilirsiniz, nefret edebilirsiniz ama kayıtsız kalamazsınız. Çünkü önemli bir departmandır. Bilgi işlemcilere gelince; bulundukları organizasyonlardaki diğer tüm departmanların onlara düşman ve gereksiz işler çıkaran aptallar olduğunu düşünseler de galiba birinci sıraya İnsan Kaynaklarını koyuyorlar.

NEDEN?

Şöyle bir düşünürsem;

- Bürokrasinin kuralları insan kaynaklarının vazgeçilmezidir ama Bilgi İşlem aynı gezegende yaşamadığı için bu kurallara tabi olmadığını düşünür. Doktor raporu, noter onaylı belgeler, SGK numaraları gibi konuların onların dünyasında fazlası ile anlamı yoktur, oysa bizi devlet kurumlarına, çalışanlara ve üçüncü kişilere karşı koruyacak olan belgeler bunlardır.

- Projeleri onlar tarafından ya da onlar gibi bir yazılımcı tarafından yapılmış, dijital ortamda yapılabilen işler için ayrıca bir de imzalı evrak isteriz. O zaman tüm bu işlemler neden dijital ortama taşındı diye düşünürler haklı olarak. İşlerimizi kolayca yapmayı çok istesek de mahkemelerin gözümüzün yaşına bakmadığını onlara anlatamayız.

- Kendi içlerinde hüküm süren; daha fazla iş bilmekten, farklı ve heyecan verici projeler yapmaktan, belki de bir bilgisayar oyununda çok başarılı olmaktan oluşan bambaşka bir değer hiyerarşileri vardır. İK’nın onlara verdiği unvanın bir önemi yoktur. Organizasyon şeması, onlar hariç oluşmuştur sanki.

- Sistemler arasında veri alışverişinin çok kolay olduğunu düşünürüz. Birbiri ile tutarlı olmayan bu verileri işleyecek alt yapılar hakkında hiçbir fikrimiz yokken, en olmadık zamanlarda bu veriler neden buralara transfer olmuyor diye tuttururuz. Biz İK olarak sonuca odaklanmışızdır, bu sonuca nasıl gidileceği ise bilgi işlemin sorunudur. İşin bu tarafına fazla kafa yormak istemeyiz.

- İş görüşmelerinde teknik yetkinliklerle ilgili soru sorarken, sorduğumuz soruların anlamını bilmediğimizi bildiklerini biliriz.

- “İşiniz gerektirdiğinde fazla mesaiye hazır mısınız?” sorusunu proje için gecelerini gündüzlerine katan insanlara, hiç çekinmeden soran meslektaşlarımız bile vardır.

- Bilgi işlemciler sanal, İK’cılar gerçek ortamda yaşamaz; doğru olan tam tersidir. Bilgi işlemciler bireysel yeteneklerinin kendilerini bir yere getirdiğini ve işleri bu şekilde başardıklarını düşünür. Takım çalışması, iletişim, motivasyon ve ikna becerisi gibi konular aksesuar bile değildir. Oysa bu elle tutulmayan konular biz İK’cıların işinin özünü teşkil eder.

- Tüm bunlara rağmen bilgi işlemcinin işe alımında, performans ölçüm kriterlerinde ve işten çıkışında etkili olan departman İnsan Kaynakları’dır. İşte bu en dayanılmaz acı!