“Birikim bilinci” değişiyor

Bu yazıda ise sayısal teknolojinin “birikim yeteneklerini koruyarak uzun dönemli geleceği güvene almada” ne gibi etkiler yapabileceği üzerinde duruldu.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

RÜŞTÜ BOZKURT

Buradaki “yazılarımızın stratejisi” dört ayrı eksende ilerlemeye odaklandı : Önce “ sayısal teknolojinin tedarik sistemine etkilerinin neler olabileceği ” tartışıldı. Bir sonraki adımı, “ dönüştürme süreçlerinin yapısında ve işlevlerinde ne gibi değişmelerin olacağı” üzerinde duruldu; daha sonra bağlantı, iletişim ve işbirlikleri olanaklarının değişmesi nedeniyle “işlem maliyetlerini etkileyen gelişmeler” ele alındı. Bu yazıda ise sayısal teknolojinin “birikim yeteneklerini koruyarak uzun dönemli geleceği güvene almada” ne gibi etkiler yapabileceği üzerinde duruldu.

1- Birikim yetenekleri iki bileşene bağlıdır: Teknoloji üretimi ve ekosistem kavrayışının etkileri. Geniş açıdan baktığımızda, birikim olgusu, bireysel meraktan, kurumsallaşmış Ar-Ge’ye uzanan, toplumsal iklimin yarattığı inovasyon itibarından beslenen, tasarımla zenginleşen, marka ve imajla maddi zenginliğe dönüşür. Sayısal teknolojinin yarattığı algılar, karşılaşmalar ve davranışlar kaynak kullamını, maddi ve kültürel zenginlik üretimini, zenginliğin paylaşımını köklü biçimde değiştiriyor. Bundan çok değil 20 yıl önce “sıfır marjinal maliyette üretimden” söz eden bir iktisat öğrencisi sınıfta kalırdı. Bugün, işinin ehli bir akademisyen, sıfır marjinal maliyet eğiliminin iş yeri yönetiminde olası etkilerini analiz edemezse öğrencisine geçer not vermeyebilir.

On yıl öncesinde bir üretim mühendisi kullanılan bütün girdilerin özelliklerini bir çırpıda söyleyebilirdi; bugün ise girdi çeşitlerini, girdi kombinasyonlarını, girdilerin üretim süreçlerinin hızına etkilerini, girdilerin maliyet, kalite ve çaşıtlılık yaratma boyutlarını günlük izlemezse işini başarıyla yürütemeyebilir.

2- Birikim yeteneklerini koruyarak uzun dönemli geleceği güve altına almak sadece teknoloji ve ekosistem analiziyle de sağlanamıyor. Daron Acemoğlu ve arkadaşlarının geliştirdikleri, yaygın kabul gören teze göre, “kaynak kullanımı veriminini sürekli artırarak geleceği güven altına almada ‘kurumlar’ hayati öneme sahiptir.”

Teknolojinin ve yarattığı ekosistemin fırsat ve tehlikelerini dinamik bir anlayışla izlemeyen işyerleri yönetimleri eksikli kararlar alabilir. Kapsayıcı kurumlar oluşturamadıkları için yarattıkları boşluklar kaynak israfına yol açabilir.

Sayısal teknolojinin hız ve esneklik odaklı gelişmeleri, sorunların toplumsallaştırılması, toplumsal bilincin refleksi gibi ihtiyaçları da artırıyor.Yeni koşullarda, birikimleri korumanın temel araçlarından biri de gönüllü katılımla oluşan sivil toplum örgütlenmelerinin nicelik ve niteliği oluşturuyor. Bugünün koşullarında bir işyeri yönetimi, sivil toplum örgütlenmeleri bağlamında, mesleki örgütleriyle gerekli işbirliğini geliştirmiyorsa fırsatların ve tehlikelerin farkında olamaz, kendi kuruluşunu krizlerin pençesinden kurtaramaz.

Özerk kurumların toplumsal kaynağın verimli kullanımındaki önemini kavramamış bir yönetici, siyasi irade talepleri karşısında özerk kurumu gerektiği gibi savunamaz.Kısa dönemde siyasi irade kanalıyla sağlanan rant ile uzun dönemli gelişmede özerk kurum dayanıklılığı bilinci, birikim yeteneklerini korumada ve uzun dönemli geleceği güven altına almada hayati öneme sahiptir. Sayısal teknolojinin birikim yetenekleri üzerinde etkilerinin bir yönü de ‘veri üretme ve verilerin değere dönüştürülmesi’ alanında yarattığı büyük potansiyellerdir. Büyük veri bilinci, analitik özeni, veriyi zenginliğe dönüştürme iradesi olmayan bir özel sektör işyeri yöneticisi bilinci geleceği güven altına alamayacaktır. Birikim yeteneklerini sürdürmede reel sektör mensuplarının bir başka yetkinliği de “açık ve ödünsüz gözetim ve denetim disiplinini içselleştirmedir”. Geri-bildirim döngüsünü işletemeyen herhangi bir kuruluş ya da kurum birikimini tehlikeye sokabilir.

3- Reel sektör işyerlerinin birikim yeteneklerini korumaları, üretimin değerlerini içselleştirmesine de bağlıdır: Kalite, çeşitlilik, dayanıklılık ve verimlilik bilincini yükseltmeden birikimi koruyamayız.
Sayısal teknolojinin iş süreçleri ve işgücü profillerindeki hızlı değişmeler, üretimde değer bileşenlerini de değiştiriyor. Değer bileşenlerinin içeriklerini sorgulamayan bir yönetici gelecek inşa etmek konusunda gerekli adımları atmada gecikebilir.

Biyolojik değerler, ekonomik değerler, estetik değerler, ahlaki değerler ve kültür değerleri dengelerini gözetirsek, birikim gücümüzü geliştirebiliriz; tersi tutum da birikim gücümüzü kaybederiz.

4- Sayısal teknoloji, teknolojik yapıları yeniden tanımlıyor; iş ilişkilerinde paradigmaları değiştiriyor.Örneğin ürün hattı yapılara göre hızla gelişen platform yapılara tanıklık ediyoruz. Bu yapıların üretim sürecinde yarattıkları fırsat ve tehlikeleri analiz etmeden birikim yeteneklerini koruma ve geliştirme mümkün olamıyor. Arz odaklı büyüme yerine talep odaklı büyümeyle ölçeklenebilen platform yapılarda temel belirleyicinin “etkileşim” olması yeni bir olgu.Bu olguyu da gözetmeden birikim yetenekleri korunamıyor. Önceki yazıda belirtilen dönüştürme ve işlem maliyetleri arasında değişen dengeleri de titizlikle gözlemek ve izlemek gerekiyor. Sıkça değinilen sıfır marjinal maliyet olgusuyla yeni yüzleşiyoruz. Rita Urgan’ın HBT’deki derlemesinde paylaştığı gibi, doğrusal değil üstel değişmeler: Avcı ve toplayıcı toplumda iyi bir avcının diğerlerine göre bir milyon kat üretken olması olanaksızdı… Elon Musk ve Oprah Winfred bizlere göre milyonlarca kat daha fazla değer katmasını sağlayabilir… Ekonomik gelişmeleri insan gelişmesinin evrimsel karakterinden giderek koparan teknoloji ve metod potansiyelleri de adil eşitsizlik ve adil olmayan eşitsizlik sınırlarının ne olması gerektiğini sorgulatır. Üç boyutlu baskı ve eklemeli üretimin yarattığı bireyselleşen ürünlerle ilgili eğilimleri kavramadan rekabet gücü yaratma iddiaları havada kalıyor.

5- Sayısal teknolojinin etkisiyle oluşan yeni düzende küreselleşme ve korumacılık eğilimlerinin etkileri de iş yerlerimizin birikimlerini etkiliyor. Son 30 yılda oluşan üretimdeki mekan hiyerarşisisi, otomasyon ve otonom uygulamalar nedeniyle yön değiştiriyor. Ucuz-emek ya da kolay hammadde yönelimli tesisler şimdi tüketim merkezlerine dönüş yapıyor. Ticaret dengelerinin bozulması, korumacılık eğilimlerini güçlendiriyor. Sayısal teknolojik uygulamalarının kendi standardını yaratamamış olması belirsizlikleri artırıyor. Ulus devlet refl eksi ile küreselleşmenin gerektirdiği çok uluslu düzenleme dengeleri bir türlü yerli yerine oturamıyor. Belirsizliği aşmanın en etkili aracı olan “olasılığı hesaplama” konusunda bilgisayar bellek ve işlem kapasitelerinin artması, yeni algoritmaların geliştirilmesi gibi birikimi belirleyen değişmelerin nerede duracağını kimse kestiremiyor. Bütün bu gelişmeler, reel sektörün birikim yeteneklerini koruma bilincine daha çok yatırım yapması gerektiğinin göstergeleri.

6- Burada ayrıntılarına girmeyeceğimiz, daha önce kaleme aldığımız birçok yazıda ayrıntılarını sorguladığımız güçlendiren, sürdüren ve verimlilik yeniliklerinin yönetişimi de birikim yeteneklerini koruma ve uzun dönemli geleceği güven altına almada kritik öneme sahip. Yeniliklerin verimliliğe ve sağlıklı ekonomik büyümeye etkilerinin ölçme teknikleri standardı gelişmemiştir. Bu açıdan,” yenilik etkisi” konusunda genelleme yapmak çok zor. Reel sektördeki iş yeri sahipleri, orta ve uzun dönemde geleceklerini güven altına almak istiyorsa, yeniliklerin birikime etkilerini özel gündemlerle izlemesi gerekir.

7- Sonuç olarak; sayısal teknoloji, bizim öznel tercihlerimizden bağımsız kendi mecrası içinde akacak, kurumsal yapıları ve sistemleri etkileyecek, üretimde verimliliğin belirleyicisi olacak, birikim gücümüzü etkileyerek gelecek inşa etmenin sınırlarını da çizecektir. Reel sektör içinde bulunduğu ekosistemde etkileşim halinde olan bütün aktörlerle sağlıklı ilişkiler kurarak, birikimini sürdürülebilir kılabilmek için yeni bir “bilinç düzeyi” yaratmak zorundadır. Sayısal teknolojinin özünde yarattığı değişmelerin tedarik, dönüştürme, işlem ve birikim alanlarında bilinç yaratmadan gelecek de yaratılamaz.

Sayısal teknolojinin değişik boyutları ve etkilerine ilişkin bu denemenin, reel sektör iş yeri yöneticilerini yeni bir bakış açısı yaratmaya yöneltmesi, yazarak bilgi paylaşmayı amaçlarına yaklaştırır. Bizim bakış açımıza göre, burada tartışmaya açılan konulara hiçbirimizin, “ Benden ırak olsun!” deme hakkı olmamalı…

Bu konularda ilginizi çekebilir