Cevizden kabak çekirdeğine kuru yemiş sektörünün 'gündemi yoğun'

TÜKSİAD Başkanı Hüsamettin Karaman'a göre sektörle ilgili "terimler" konusunda anlaşıp "ortak dil oluşturulduğunda" siyasi irade ve bürokrasi sorunlara çözümler üretmede daha hızlı davranabiliyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

RÜŞTÜ BOZKURT

Tüm Kuru Yemiş Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜKSİAD) bizim ilgi menzilimizde olan bir sivil toplum inisiyatifidir. Kuruluşundan bu yana 10 yıl geçti. Her yıl çok düzenli genel kurul yapan, sektör ilgilileriyle güncel sorunlar ve geleceğe ilişkin beklentileri tartışan ve paylaşan bir sivil toplum örgütü olması ilgimizi çekiyor. Ayrıca çok önemli bir özelliği daha var: Yöneticiler belli süre görev yaptıktan sonra görevi bir başkasına bırakma ilkesine sadakatlarını koruyor.
TÜKSİAD bugüne kadar üç başkan tarafından yönetildi: Hasan Hüseyin Karapınar Konya' da iş yapıyor; kurucu başkanlığı yürüttü; Denizli' de beyaz ve sarı leblebi üreten Muammer Çaputçu'ya görevini bıraktı. Muammer Çaputçu da bayrağı Ankara merkezli iş insanımız Hüsamettin Karaman'a devretti. TÜKSİ- AD'ın bu anlamlı demokratik tutumu ülkemizde örnek alınması gereken bir özellik.

Antalya'da yapılan genel kurul toplantısında kuruluşun üç başkanının katıldığı bir değerlendirme toplantısını yönettim. İncirden üzüme, kaysıdan kajuya, antepfıstığından yer fıstığına, ayçiçeği çekirdeğinden kabak çekirdeğine, fındığa, kaysıya, üzüme ve incire ülkemizde kuru gıda sektöründe neler olup bittiğini iki yazıda paylaşacağım. Önce Hüsamettin Karaman'ın sektörle ilgili genel değerlendirmelerini aktaracağım. Sonra da Hasan Hüseyin Karapınar ile Muammer Çaputçu'nun sektörün güçlü ve zayıf yanlarıyla ilgili değerlendirmelerini aktaracağım. İkinci yazıda, ithalat ve ihracat sorunları, sektörü doğrudan ve dolaylı etkileyen teşvik sistemi ve destekler, perakende piyasada sektör ilgilerini zorlayan etkenlerin neler olduğuna ilişkin görüşleri özetleyeceğim.

Sektörün sorunlarına ilişkin genel değerlendirme

TÜKSİAD Başkanı Hüsamettin Karaman Ür-Ge kapsamında SWOT Analizi yaptıklarını anlatarak söze başlıyor. Sonra, "Bizim ürünlerimizin önemli bölümü Asya kökenli. Dünya liderliğine sahip bir bölgeyiz. Hammadde tedarikçisiyiz.Bu bizim tarihsel gerçeğimiz, ama tüketiciye aktarma aşamasında başarılı değiliz. ABD'ye bakın: Başarılı badem, ceviz, antepfistiği projeleri yürütüyor. Üretime makine sektörü yön veriyor.İleri teknolojiler kullanılıyor. Bizim ise bir tek dünya markamız bile yok! " diyor.

Başkan Hüsamettin Karaman öylesine dertli, öylesine heyecanlı ki sözünü bir yerde kesmek zorunda kalıyorum. Analizin yarım kalmaması adına, diğer sorunları da özetlemesini istiyoruz: "Marka ve patent enstitüsü markalarımızı değerli kılmıyor. Sektörleri disiplin altına alamadık. Serbest piyasa ile başıboşluğu karıştırıyoruz. Bu tutumuz da uluslararası marka yaratmamızı engelliyor. Ür-Ge konusunda Ekonomi Bakanlığı önemli adımlar atıyor; birlikte çalışıyoruz. Bakınız hurma bizde yetişmiyor.Gümrük vergisi kalkınca sorunlar kalktı. Yasakçı anlayışı terketmemiz gerekiyor. Kaju bu ülkede yetişmiyor; uygulanan idari kararlar insanları kaçakçılığa yönetiyor. Önerilerimiz değerlendirilirse orada da sorunlar kalkacak,"diye ekliyor. Başkan Hüsamettin Karaman, uluslararası marka yaratamamış ve piyasa yapıcısı firma oluşturamamış olmamızdan şikayetçi. Kuru yemiş sektöründe hammadde tedarikçi olduğumuz için dünyada yerimizi alamadığımızı düşünüyor.

Başkan, sektördeki işletmelerin borçluluk oranı çok yüksek olmasına işaret ediyor. Kapasite kullanım oranlarının düşmesine dikkat çekiyor. Arz fazlasına ve bugünkü yapının sıkıntılarına değiniyor. Sektörde nitelik ve niceliği artıran destek ve teşvikler gerektiğinin altını çiziyor. Kapasitelerin ölçüsüz artmasını istemediklerini vurguluyor."Biz desteklerin sınırlandırılmasını istiyoruz" diyor.

Sektörün güçlü ve zayıf yönleri

Dünya genelinde giderek açık bilgiye dönüşüyor. Gelişmeleri anlamak kolaylaşıyor, asıl önemlisi, kendi güçlü yanlarımızı nesnel olarak değerlendirmek; kendi eksiklerimizle yüzleşme özgüveni göstermek.Bu bakış açısıyla bir önceki başkan Muammer Çaputçu'dan sektörün güçlü yanlarıyla ilgili ne düşündüğünü soruyorum. Çaputçu'nun yanıtı şöyle: "Ülkemiz özelinden baktığımızda güçlü bir sektörümüz var. Fındık çok önemli bir ihraç ürünümüz. Bugün sadece fındık için birkaç milyar dolar ihracattan söz edebiliyoruz. Sağlıklı beslenme eğiliminin güç kazanması, obezite sorununun güncelleşmesi gibi konular bizim doğal ürünlerimize olan talebi artırıyor. Ayrıca sektörümüzdeki ürünlerin tarımsal üretiminden, tüketiciye sunulmasına kadar geçen her safh asında teknoloji katkısı giderek artıyor. İşleme teknolojilerindeki gelişmeler, örneğin renk ayırma makineleri, X-Ray cihazları, kavurma makinelerindeki yenilikler sonucu artan kalite müşteri güvenini artırıyor. Bu sektörde sadece fiyat-rekabeti ile ilerlemek mümkün olmuyor. Ürünlerimizin 'bilinir olması' apayrı bir öneme sahip. Bir dernek şeklinde örgütlenmemiz, katılımın yüksekliği, sesimizi ve kendimizi anlatmayı ileri boyutlara taşıyor; sektörümüzün güçlü yanlarından biri de bu yanı," diyor.

Hasan Hüseyin Karapınar'a dönüp" sektörün zayıf yanlarını" soruyorum. Sektördeki sivil inisiyatifinin bu kurucu başkanı bir çırpıda sıralıyor: "Sektör büyüyor... Büyüme sürecinde sıkıntılar da yaşanıyor. Öncelikle kayıtdışı uygulamalar önemli sorunumuz. Sektörümüzde değer yaratmanın her aşamadaki sorunumuz bu. Teknolojik yatırım yapanlar, kaydı olmayan ticaret yapanlar karşısında ciddi haksız rekabetle yüzleşiyor. Müşteri fiyat-odaklı alışveriş peşinde. Ciddi tedarikçiler zarar görüyor.Ürünlerimizin borsadan geçirilmesi gerekiyor. Ürün standart çalışmalarını dernek yaptı. Müşteri ve tüketicilere aktarma eksikliklerimiz var. Satın almacılara kuru yemiş konusunu anlatma eğitimi verecek durumdayız. Tüketici caydırıcı özellikteki ürünlerle ilgili bilgi sahibi olabilmeli. Portakal örneğini verelim:

"Ucuzluk" adına tezgaha gelmemesi gereken gelebiliyor. Tuz kaplayarak yenmemesi gereken ürün tezgaha çıkabiliyor.Raf ömrü konusunda Ar-Ge katkılarını sürdürmeliyiz; yapılan çalışmalardan hepimiz istifade etmeliyiz. Sektörü sevdirme misyonumuz var. "Çıkıntı" denen, tezgaha konmayacak ürünleri değerlendirelim, piyasaya yansımasını önleyelim"

Bakanlık tohumu desteklemeli

Derler ya, " bir dokun bin ah dinle..." Hasan Hüseyin Karapınar da sektördeki örgütlenme içinde yer almış olmanın rahatlığıyla anlatıyor. Anlıyorum ki iyice dolmuş. Mesajlarını herkese iletme sorumluluğunu yüreğinin derinliklerinde hissediyor. "Başka eksiklikler yok mu?" diye soruyorum. "Olmaz olur mu?" diye başlıyor söze ve ekliyor: "Tohum çalışması önemli. Özel şirketlerle çalıştık, sonuç alamadık.Bakanlığın desteklemesi gerekiyor. Hibrid tohum çok önemli.Tarımsal girdi maliyetler nedeniyle bazı ürünlerde rekabet edemiyoruz. Bu konuda ciddi reformlar yapmalıyız. Bize hammadde üreten çiftçi ile diyalog alanlarını genişletmek, eğitime, bilinçlenmeye katkı yapmamız gerek. Kuru yemiş sektörü önemli yere geldi...Yatırım yapılan bir alan...Türk ürünlerine ait damak tadı talebi yaygınlaşıyor; takdir topluyoruz.Gelişmelerin peşini bırakmamalıyız. Büyük firmalar çalışmalarımızda bizimle olmuyor. Görüşme taleplerimizi bile kabul etmediler. Sosyal sorumlulukları vardır; hatırlatıyoruz. Sektöre katkı yapmaları gerekir.Tedarikçi firmalarımız Osmaniye ve Gaziantep' de piyasaya hakim değiller. Oyuncular çoğaldı.Bu İyi bir gidişat değil. 8-10 yıl sektördeki istikrar, son 3-5 yılda fıstık, antepfistiği ve fındıkta istikrarsız gelişmelere dönüştü. Bir politika oluşturamadık... Bu işi bilenler söz sahibi olsun. Rantiyeciler ellerini çekmeli... Borsalar izlemeli. Oda seçimlerine katılmalıyız"
Gelecek hafta: Kuru yemiş sektöründe ithalat, ihracat, teşvikler ve perakende sistemindeki sorunlar ev çözümler.

Hüsamettin Karaman, sektörün güncel sorunlarını şöyle sıralıyor:

• KDV sorununda olumlu adımlar atıldı, ama yetersiz, daha kapsayıcı olmalı. Farklı uygulamalar kargaşa yaratıyor. Maliye Bakanlığımız yerinde incelemelerle çözümler üretmeli.
• Yeni KDV düzenlemeleri konusunda görüşlerimizi anlatıyoruz. Dut yüzde l, kurusuna yüzde 8 uygulamanın gerekçesini anlayamıyoruz.
• Sektörle ilgili "terimleri" konusunda ortak algı olunca, doğru anlama ve anlatmayla etkin çözümler üretilebiliyor.
• Tanıtım Grubu bütçesi ayrılacaktı, herhalde tanıtım grupları iptal edildi. Tanıtım grupları amaç dışı çıkmamalıydı. Tanıtım programı veriliyor; kamu otoritesi sadece gözetim ve denetim yaparak hedefl erine gidiyor. İptal doğru, ama yapıyı değiştirerek sürdürülebilirlik sağlamak daha doğru.
• Fuarlarda birbirimizin ayaklarına kurşun sıkıyoruz. Açılan sergilerde birbirimize rekabet ediyoruz.Bu konuda bir ortak tavır gerekiyor.
• Badem ve ceviz verileri tutarsız... En son görüşmede: Rekolte rakamlarının çok uçuk olduğu anlaşıldı.Bir rakam veriliyor gerçekle uzaklan yakından ilgisi yok.
• Kaçakçılık kapılarını açmayan kararlar alınmalı ve uygulayarak herkesi korumalıyız... Ceviz ve badem üretme zorunluluğumuz var.
• Genellikle "aile işletmeleri" sektöre hakim.Bu konuda kurumsallaşma ihtiyacı var.
• Kamu birimleri arasındaki "koordinasyon eksikliği" mutlaka aşılmalı

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'ndan beklentiler

• Badem ve ceviz başta olmak üzere otoritelerin açıkladığı verilerin eksik ve yanlış olması kararların kalitesini etkiliyor.
• Rekolte hesaplarında doğru yöntemler ve tutarlılık sağlanması gerekiyor.
• Yasakçı anlayış kaçakçılık kapılarını açabiliyor; ülke gerçeklerine uygun kararlarla kamu gelirleri de artırılabilir; bu alanda yaşananlar en önemli kanıt.
• Bakanlığın sorunlarımızı paylaşımcı ve kapsayıcı bir anlayışla ele alması hepimizin ortak yararınadır.