Gerçek hayat sanaldan daha “bulanık”

“İnsanlar internet üzerinden çok kolay bir şekilde toplanabiliyor; çünkü ortak değerleri var. Fanuslar oluşuyor internette. Biri benim fanusuma zarar verdiğinde, onu bloklayabilirim. Ama herkesi de bloklayamazsın... İnternet alternatif bir gerçeklik. Çoğu zaman buraya göre daha samimi.”

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

DİDEM ERYAR ÜNLÜ

İnternet hayatımızın her yerinde. Öyle ki onsuz yaşayamaz hale gelmiş durumdayız. Ama interneti asıl yaşayanlar gençler. Çünkü internet onların sadece hayatında değil, aynı zamanda hayatlarının ta kendisi. İnternette tanışıyorlar, internette konuşuyorlar, paylaşıyorlar, eğleniyorlar, internetten öğreniyorlar, dünyada olup bitenleri internetten duyuyorlar…

Şirketler, markalar yaşamlarını sürdürebilmek için internete uyum sağlamak zorundalar. Çünkü yarının müşterileri, yarının patronları, yarının anneleri, babaları doğuştan internetli…

Onların dili farklı, paylaşımları farklı, değerleri farklı. Onların kendi toplulukları var.

Kendi kurdukları güçlü fanusları var. Onlar, hem tüm dünyaya hakimler, hem de kendi dünyalarını kurabilecek kadar samimiler. Gerçek hayat ve gerçek hayatın figürleri onlara çoğu zaman anlamsız, saçma, kötü görünebiliyor. Hatta öyle ki, bizler için internet ne kadar karmaşık, sınırsız, kontrolsüz ve hatta tehlikeli olabiliyorken; onlar için de gerçek hayat aynı karmaşıklığı ve tehlikeyi içerebiliyor.

Bu nedenle, bu hafta internete farklı bir yerden bakalım; hep konuştuğumuz, ama her zaman söz vermediğimiz gençler interneti nasıl yaşıyorlar diye soralım istedim.

Alara Demirel, 1996 doğumlu. Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü 4. sınıf öğrencisi olacak Eylül ayında.

Youtube, Twitter, Instagram'ı yoğun olarak kullanıyor. Bir de blog yazıyor. Bu blogda kitap ve film eleştirileri yapıyor. 11 yaşından bu yana internetteki farklı forumlarda ifade ediyor düşüncelerini. Şu sıralar ise internet üzerinden yayın yapan bir haber kanalında staj yapıyor. "İnternet senin için ne anlama geliyor" sorusuna, "İnternet benim için arkadaşlarımın olduğu yer" cevabını veriyor. İnternetteki arkadaşları ile gerçek hayattaki arkadaşları arasındaki en önemli fark "ortak ilgi alanı paylaşımı". Alara'nın dediğine göre, internette gençleri bir araya getiren ve kendi fanuslarını kurmalarını sağlayan en önemli etken, ortak ilgi alanları. Bu Harry Potter da olabiliyor; cinsiyet eşitliği de…

Aynı insan, iki ayrı hayat

Alara, sanal ortam ile gerçek yaşamın iki ayrı hayat olduğunu söylüyor. Öyle düşünüyor ve öyle yaşıyor. "Ama ben her iki hayatta da aynı insanım" diyor.

"Peki o iki hayattan sanal olanı alsak, ne hissedersin?" sorusuna verdiği cevap; "İnternetsiz hayata alışmak için uzun bir zaman geçmesi gerekir."

Bunun nedenini ise şöyle anlatıyor Alara: "İnternette kendi kendime konuşuyorum. Aslında internette daha fazla kendimim. Karşı taraftan bir cevap beklemeden konuşuyorum. Sanki içimden konuşuyormuş gibi. Söylediklerimi çok da fazla düşünmeden. Ama bu iç konuşmaya cevap geliyor. İşin güzel tarafı da bu. Sanal ortamda gerçek ortama oranla daha özgürüm. Gerçek hayatta ise bir şey söylemeden önce, düşünüyorum, tartıyorum; belki vazgeçiyorum söylemekten. İnternette yazdığım herşey, anlık bir özgürlük anlamına geliyor. 2009 yılından bu yana Twitter kullanıyorum. Ve aslında bir ay önce yazdıklarım bile, bugün değişebiliyor. O zamanlar savunduğum bir düşünceyi, bugün savunmuyor da olabiliyorum bazen."

Alara'nın internetten bahsederken en fazla tekrarladığı kelime "fanus": "İnternette kendi yarattığım bir fanusum var. Bu fanusun kaç kişiye ulaşabileceğini biliyorum. Örneğin Twitter'da 2 bin takipçim var. Bu insanlar genellikle benim ilgi alanlarımı paylaşan, benzer konularda yazan insanlar. Youtube, Twitter için aylık istatistik sayfaları var. Kimin sizi izlediğini görebiliyorsunuz. Benim takipçilerimin yüzde 74'ünü 18-24 yaş arası kadınlar oluşturuyor.

Örneğin önümüzdeki yıllarda genç-yetişkin kitapları yazmak istiyorum. Dolayısıyla bu süreçte sosyal medya deneyimimden faydalanabilirim, kendimi geliştirebilirim. Fakat o fanustan çıktığında herşey çok korkunç olabiliyor. Örneğin bir keresinde attığım bir tweet'i 400 bin kişi okudu. Yani o fanustan çıktığında kime ulaşabileceğini bilmiyorsun. Bir anda saçma sapan yorumlarla, sorularla karşılaşabiliyorsun. Bu noktada cevap verilmesi gereken soru, ‘herkese kendimi anlatmalı mıyım?' sorusu. Ben sadece kendi cevaplarımı vermeyi tercih ediyorum; çünkü fanustan çıktığında hiçbir şey kontrol altında değil…"

Alara, fanusun dışında kalmanın kendisini korkutabildiğini söylüyor. Bunun nedeni, sınırların ortadan kalkması. "İnternette olabilecekleri çok düşünürsem, korkup kaçabilirim gibi geliyor" diyor. En fazla korktuğu ise kendini açıklayamamak, yanlış anlaşılmak…

Büyük bir enerji var

Alara'nın bahsettiği "fanus"lar aslında "topluluklar" anlamına da geliyor. Ortak düşünceleri, ortak hayalleri olan topluluklar oluşuyor internette. Alara, "Bu toplulukların içinde çok büyük bir enerji var" diyor. Ve şöyle devam ediyor: "İnsanlar internet üzerinden çok kolay bir şekilde toplanabiliyor; çünkü ortak değerleri var. Fanus da bununla alakalı aslında. Biri benim fanusuma zarar verdiğinde, onu bloklayabilirim. Ama herkesi de bloklayamazsın… Sonuçta internet alternatif bir gerçeklik. Çoğu zaman buraya göre daha samimi. Sanal ortamda tanıdığım insanlarla burada elele tutuşmak isterdim. Gerçek hayat sanal hayata göre daha bulanık…"

"Gazete okumuyoruz"

"Ne ben ne de arkadaşlarım gazete okuyoruz. Televizyonda haberleri izlemiyoruz. Hatta televizyonu açmıyorum bile. Ama dünyada neler olup bittiğini yakından izliyoruz. Herşeyi Twitter'dan öğreniyoruz. Diğer yandan kitap almaya devam ediyoruz, fakat çoğumuz e-kitap tercih etmeye başladı, çünkü çok daha ucuz. Özellikle de yabancı kitaplar."

En güçlü Youtube, en sevdiğim twitter

"İnternette en güçlü kanalın Youtube olduğunu düşünüyorum. En sevdiğim sosyal medya ise Twitter. Youtube'da var olmak emek gerektiriyor. Ama bu emeğin karşılığını da alıyorsunuz. Orada başarılı olmak, kariyer yapmak daha kolay. Twitter ise, canlı, yaşıyor. Herşeyi anında söylüyor ve anında öğrenebiliyorsunuz."