Sayısal dönüşümün belirsizlikleri “olasılığı hesaplama becerisiyle” aşılıyor

Finlandiya başarısı, insan-odaklı eğitime, insan performansını artıran teknolojiye, toplumsal enerjinin etkin yönetişimine dayanıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

RÜŞTÜ BOZKURT

Temel ilkeyi hiç unutmayacağız: Amaç, maddi ve kültürel zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırmaktır.

Herhangi bir gelişmeyi analiz ederken, “insan-odağından bakmak” gerekiyor. Bugün Finlandiya’nın başarısı herkesin dikkatini çekiyorsa; o başarıyı yaratan güç, başta eğitim sistemi olmak üzere toplum sorunlarının insan-odaklı ele alınmasıdır. Bu küçük ülkede, insana odaklanan eğitime, insanın performansını artıran teknolojiye ve insanların ortak enerjisini üretime dönüştüren yönetişim kalitesine verilen önem, gelişmeleri ve çağa uyum sürecini hızlandırıyor.

Teknoloji araç-gereç ve metot geliştirmektir. Sayısal teknoloji araç-gereçleri değiştirmekte, kullanım biçimlerini farklılaştırmaktadır. Dijital teknoloji, yaşamın bütün alanlarında farklı metotların uygulanmasıyla da mal ve hizmet üretimini hızla dönüştürmektedir. Uygulanan metotlar yönetişimin kalitesini de etkilemektedir. Sayısal teknolojinin etkilerini irdelerken sadece araç-gereç odağından değerlendirme yapılması, etkinin diğer yarısını oluşturan metot konusunun ihmal edilmesi uyumu yavaşlatacak önemli eksikliklerden biri olacaktır.
Bu deneme, sayısal teknolojinin “ eğitim sistemini” nasıl etkileyeceğini irdelemeye çalışan bir “meta analizi”dir. Denememizde, önce bilim üretiminde ve iş yaşamında kuramın ne denli önemli bir araç olduğuna ilişkin kısa notlar paylaşılacak. Sonra eğitim kuramına olan ihtiyaçla ilgili bir çerçeve çizilmesinin önemi üzerinde durulacak. Üçüncü yazıda da geleceğin eğitiminde öğrenci, öğretmen ve toplumun nasıl konumlanacaklarına ilişkin görüşler paylaşılacak.

Tehlike her zaman vardır

Canlı dinamiği her zaman “tehlikelerle” yüzleşir. Daha güçlü olan hemcinsleri kadar, açlıklarını gidermek için dolaşan başka canlıların, gökyüzünde çakan şimşeklerin, iri taneler halinde yağan dolunun, beklenmedik bir yerde yakalayan selin, olağanın üstü şiddette esen rüzgarın, kenarına geldiğimiz uçurumun, binmeyi öğrenmek için kullandığımız bisikletin hayatımıza dokunan hemen her şeyin “tehlike potansiyeli” vardır. Tehlike her yerde, her zaman pusuda beklemektedir. Tehlikeye karşı etkili silahımız, tehlike “olasılığı hesaplayabilmektir” (Kutuya bakınız).

Canını korumak için insanoğlu, aklıyla oluşturduğu beklentilere göre tutum ve davranışlarını ayarlar. Tehlike beklentileri, insanı ayırt eden özelliklerinden biri olan öngörme-önlem alma disiplinini geliştirir; içgörülerini güçlendirir. Geliştirdiğimiz öngörüler ve alabildiğimiz önlemler hayatın gerçekliğine yaklaştıkça korkular ve kaygılarımız azalır.

Bilgilerimizin “sorun çözme gücü” ve “işimize hakim olmanın düzeyi” belirsizlikleri azaltır; bizleri tehlikelerden uzaklaştırır.

Yaşayarak öğrendik ki, korkuları ve kaygıları azaltan yetkinliklerimizi artırmanın yolu da “kendimizi eğitmekten” geçiyor. Olası tehlikeleri öngörme, alternatif tepkiler belirleme ve önlemler alma süreci yaşamımızı anlamlı kılıyor. Birikim yeteneklerimizi koruma ve uzun dönemli geleceğimizi güven altına almanın güçlü kaldıracını eğitim sağlıyor. Gerd Benning’in dediği gibi, “Bağlantıları tanımlama, imajları anlama, karmaşıklıkları çözme ve onu kullanma” ya da Yasemin Giritli İnceoğlu’ nun “Fanteziyi gerçekten ayırma yetenekleri” diye tanımladığı güçlerimiz eğitimle geliştirilebiliyor.

Ülkemizin gözde tarihçilerinden biri olan İlber Ortaylı “ Eğitim politikalarımız çok kötü” diye uyarıyor. “Bizim gençlerin asıl problemlerinden biri iyi tahsil alamamaları. O yüzden yapılacak tek şey var; kendilerini yetiştirecekler. Başından yetersiz bir eğitime girdiklerini kabul etsinler” diyor. Bu genellemenin bizlere anımsattığı görev, günümüzün gerçeği olan “sayısal teknolojinin” yarattığı dönüşümlerin özellikle eğitim-öğretim alanındaki “fırsatları ve tehlikeleri” öngörmektir. Tehlikeleri en az maliyetle savuşturmanın, fırsatları da en üst düzeyde değerlendirmenin yolu “araç-gereçlerinin, yol ve yöntemlerinin” ne olduklarını anlamaktır.

Kuramın önemini kavramalıyız

Kasaba kültürünü aşamamış çevrelerde, entelektüel sığlığın ve korkaklığın savunma alanlarından biri de “kuramı küçümseme eğilimi”dir. Son yüzyılın önemli yönetim bilimcilerinden biri olan Peter F. Drucker'ın "İş Kuramı" başlıklı makalesinde "Tutarlı, odaklanmış ve geçerli bir iş kuramı gerçekten de son derece güçlü yönetim aracıdır" diyor.
Entelektüel birikimi olmadığı için “aşırı pragmatizmi” öne çıkaranların, ciddi bir kuramsal çerçeve olmaksızın; tutarlı, etkili ve sürdürülebilir pratik olmayacağını anlamaları gerekiyor. Bizim gözlemlerimize göre, örgütlenmemiş, sivil inisiyatifl eri yeterli olmayan, kapsayıcı kurumlar yerine sömürücü kurumları önde olan toplumlarda kuramın küçümsenmesi çok ciddi kaynak kayıplarına yol açıyor.

Kuramsal çerçeveler bilgi üretiminin gerek şartıdır. Veri, değer üretmenin temel girdisi haline gelmiştir. Her zaman bir yerde var olan tehlikeleri, tehlikelerin yarattığı korkuları ve kaygıları bizden uzaklaştırmanın tek yolu “bilgi”dir. İyi bir kuramsal çerçeve olmaksızın iyi bir eğitim, tehlikelere karşı bizi donatan bilgi üretilememektedir.

Stephen Hawking’e göre kuram, “Evrenin bir modelinden ya da sınırlı bir bölümünden ve modelin niceliklerini gözlemlerimizle bağlantılandıran bir kurallar dizisinden” oluşur.
Hawking iyi bir kuramın iki bileşeninden söz eder: Biri, birkaç öznel unsuru içeren bir modeli temel alarak yapılan gözlemlerin büyük bir bölümünü doğru biçimde tanımlayabilmesi. Diğeri de, daha sonra yapılacak gözlemlerin sonuçlarına ilişkin kesin kestirmelerde bulunmaya yardımcı olması.

Drucker'e göre de iyi bir iş kuramı üç temel varsayım üzerine inşa edilir: İlki, "Örgütün çevresiyle, toplum ve onun yapısı, pazar, müşteri ve teknolojiyle ilgili varsayımlar" dır. İkincisi,"Örgütün özgül misyonuyla ilgili varsayımları"dır. Üçüncüsü de "Örgütün misyonunu yerine getirmek için gerekli çekirdek yetkinlikler için varsayımlardır". Geçerli ve işimize yarayan "iş kuramı" dört temel özelliğe sahip olmalıdır: Birincisi, "Çevre, misyon ve çekirdek yetkinliklere ilişkin varsayımlar gerçekliğe uymalıdır". İkincisi,"Bütün alanlardaki varsayımlar arasında bir uyum omalıdır". Üçüncüsü, "İş kuramı bütün örgüt tarafından bilinmeli ve anlaşılmalıdır". Dördüncü ve sonuncusu da, "İş kuramı sürekli test edilmelidir".

İnsanoğlu, evreni sürekli gözlemliyor; gözlemlerinden mantıksal sonuçlar çıkarıyor. Bu yaklaşım insanlığın evreni yöneten yasalara adım adım yaklaşarak ilerlemesini sağlıyor. Evreni yöneten yasaları ve çevresindeki değişmeleri algılayan ve doğru yargılara varanlar, yargılarının gereğini yapanlar, ötekilerine göre bir adım öne geçiyor; hayatta kalma ve üretim şansları daha yüksek oluyor. Öne geçebilenlerin ellerindeki en etkili araç da tutarlı bir kurama sahip olmaları.

Hubble Uzay Teleskopu Bilim Enstitüsü Başkanı Mario Livio, insan doğasının karmaşıklığını ve belirsizliğini dikkate aldığı "Tanrı Matematikçi mi ?" adlı kitabında, güvenilir tahminlerde bulunmanın kolay olamayacağını anlatıyor. Güvenilir tahmin yapabilmek için iyi bir kuramsal yaklaşımla birlikte gerekli araç-gereçlerle de donanma hayati önem taşıyor.

Yaşam her zaman bilinmezliklere gebedir. Tehlike her an orada durmaktadır; korkularımızı ve kaygılarımızı geriletmek için yeterli bilgiye ihtiyacımız vardır. Bilgi, üretkenliği ve başka unsurları doğurabilme yeteneklerini geliştirir. Tehlikeyi nasıl aşacağımızı bilmek de korku ve kaygılarımızı azaltır; beklentilerimizi güçlendirir; yatırımlarımızı hızlandırır, maddi ve kültürel zenginlik üretimimizi kolaylaştırır, refahımızı artırır.

Gelecek hafta, sayısal teknolojilerin değiştirdiği iş süreçleri ve işgücü profilleri bağlamında eğitim kuramlarına olan ihtiyaçları tartışacağız.

En etkili silah olasılığı hesaplama

• Araştırmacıların belirsizlikleri aşmak için kullandıkları en etkin silah, belli bir sonucu gerçekleştirme olasılığını hesaplama becerisidir.

• Olasılığı hesaplama becerisine artan ihtiyaç, olasılık ve istatistik tekniklerini ekonomistlerin, siyasi danışmanların, genetikçilerin, sigorta şirketlerinin, geniş ölçekli verilerden anlamlı sonuçlar çıkarmak isteyen herkesin en önemli silahı haline getiriyor.

• Etkin bilgi edinmenin araçlarından biri iyi bir kurama sahip olmaksa, sayısal teknolojinin hız, esneklik, yakınsama, ağ etkisi, öngörme ve önlem alma, gözetim ve denetim alanlarında getirdiği yeni iş süreçleri ve işgücü profilleri ihtiyacı da, eğitim sistemiyle ilgili iyi bir kuram gerektirmektedir.

Bu konularda ilginizi çekebilir