"Teknolojik bilinci" yakalayamayan kaybedecek

Teknoloji insanlar arasındaki ulaşabilirlik ve erişebilirlik engellerini tek tek kaldırıyor: Görme, duyma, dokunma, tatma ve koklama alanında insanın çıplak gücünü çok aşan araç-gereç desteği devreye giriyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

RÜŞTÜ BOZKURT

Bilinç, içinde yaşadığımız doğaya, ilişkide bulunduğumuz toplumlara, geleceği güven altına almak için yarattığımız beklentilere göre davranışlarımızı yönlendiren zihni etkinliklerin en üst düzeyidir. Çok genel çizgileriyle insanlık bugüne kadar üç önemli bilinç aşamasından geçmiştir: Mitolojik bilinç, teolojik bilinç ve ideolojik bilinç.

“Mitolojik bilinç” tanrılar, kahramanlar ve yaratılış efsaneleri üzerinde kuruludur. İnsan yaşamına dokunan her alanın bir tanrısı, kahramanı vardır, mit’i vardır ; insanlar belanın da bereketin de zihinlerinde yarattıkları, genellikle de insan benzeri olan kutsalların iradesinden kaynaklandığına kendilerini inandırmıştır. Teolojik bilinç ise, inanç sistemlerinden beslenir.

Ölçeği farklı olsa da topluluk ya da toplumlarda her zaman var olan “ideolojik bilinç”, özellikle Sanayi Toplumu aşamasında ulus devletlerin “millet kavrayışı”, toplumsal sınıfların “ iktidar ve paylaşım algısı” üzerinde yükselerek yaygınlaştı; toplumları derinden etkileyecek düzeye ulaştı. Millet algısı ve emek-sermaye kavramları çerçevesinde yaygınlaşan “ideolojik bilinç” 20’nci yüzyıla damgasını vurdu.

İnsanlığın bugün ulaştığı aşamada; mitolojik, teolojik ve ideolojik bilinç ötesinde, çıplak gücünü aşan sorunlarına çözüm üretmede teknolojik gelişmelerden beklentileri hızla artmakta ve “teknolojik bilinç” insanlığın yönetişiminde başat rol oynamaktadır. Yaşadığımız “ekoloji ve evrim dengelerinde” konumlanma, yeni bağlantı, iletişim ve işbirlikleri fırsatları “toplumsal ilişkileri ayarlama” ve geleceğimizi güven altına alacak “beklentilerimizi” tasarlamada “teknoloji bilinci” önemli bir etken haline gelmektedir.

Teknoloji bilincinin temel bileşenleri olan çevreyi bilme, kendini tanıma ve beklentileri tasarlama konusunda gelişmeleri dört odakta toplayabiliriz:

1- Teknolojik gelişmelerin ekoloji ve evrimi birlikte değerlendirme fırsatları doğada, toplumsal ilişkilerde ve beklenti oluşturmada yeni bir aşamaya geçilmesini sağlıyor. Bu yeni aşamada kuantum mekaniğinin işleyişini daha derinliğine kavrayabiliyor; uzayın sonsuzluklarında olup bitenleri gözlemleyebiliyoruz. Halley kuyruklu yıldızının keşfi, nasıl ki kozmosla ilgili mitolojik bilincimizi değiştirmişse, teknolojinin en küçük parçacıkla, uzayın sonsuz büyüklüğünü kavrayışımızı farklılaştırması da hayatı anlama ve anlamlandırmadaki algı, bilgi ve değerlendirmelerimizi değiştiriyor. Somut bir örnek vermek gerekirse, CRISPI CAS 9 tekniğinin gelişmesi, tarımsal üretimde ciddi verimlilik yarattığını şimdiden kanıtlamış durumda. Ayrıca toprağın altına yerleştirilen sensörler, geleneksel tarımsal üretimin gübre, sulama, ilaç gibi tarımsal girdileri kullanım algısını köklü biçimde değiştiriyor. Dr. Özgür Arpat’ın belirttiği gibi, "ekoloji ve evrimin birlikte ele alınması”, yaklaşık 13 bin yıldır toprağa ve üzerindeki bitkiye odaklı tarımsal üretim bilincimizi, toprağın yapısına ve derinliklerine taşıyor.Bugün modern seralarda dönüm başına 40 tonu aşan üretim, toprağın bitki için zararlı bileşenlerini ayıklayan, yararlı bileşenleri veren modern sera tekniğine dayanıyor. Bir inekten günde yaklaşık 40 litre süt alınabilmesi, hayvansal üretime bakışımızı değiştiriyor.

2- Toplumun sağlıklı bir gelecek inşa etmesine katkı yapacak bilinçli davranışın bir başka bileşeni de, "sosyal ilişkilerin örgütlensesi ve ayarlanması” dır.

Sosyal ilişkilerimizi belirleyen beş bileşene çok sık gönderme yapıyoruz: Teknolojinin sosyal, zamansal, mekansal, deneysel ve psikolojik mesafe anlayışını değiştiren etkenleri kavramadan, insanların huzur ve refahını belirleyen “doğru sosyal konumlanmalar” inşa edemeyeceği biliniyor.

Teknoloji insanlar arasındaki ulaşabilirlik ve erişebilirlik engellerini tek tek kaldırıyor: Görme, duyma, dokunma, tatma ve koklama alanında insanın çıplak gücünü çok aşan araç-gereç desteği devreye giriyor. Ulaşabilirlik, farklı toplumları ve gelişme düzeylerini görme ve anlama fırsatları yaratıyor. Erişebilirlik, uzaktaki olguları ve olayları evimizde sıcak koltuğumuzda otururken TV ve başka iletişim araçlarıyla da bir tuşa dokunacak kadar yakınlaştırıyor. Uzaktan kontrol olanakları hızla artıyor. Dil engelinin ortadan kalkmasıyla da sosyal ilişkilerin bileşen ve bağlamları hızla değişiyor.

Teknolojinin mesafeleri yeniden tanımlaması “toplumsal ilişkilerdeki konumlarımızı” da değiştiriyor.

3- Teknolojik gelişmeler, bilincin en üs düzeyi olan “simülasyon ve beklenti yaratma” konusunda da yeni fırsatlar yaratıyor. Teknoloji, sonsuz küçük ile sonsuz büyük alanında ölçme, sayma, kümelendirme, ölçeklendirme ve anlamlandırma fırsatlarının önünü açıyor.

Her şeyi ölçer ve kaydeder hale geldiğimizde, olasılık hesaplarını geliştiren matematikçilerin altını çizdiği gibi, belirsizlikleri azaltma aşamasına geçeceğiz.

Bugün internetten blockchain tekniklerinin potansiyeline; video kayıtları, veri ve bilginin istendiği zaman görülme olanaklarına dördüncü boyut getiren zaman algımızı bile yeniden tanımlamamıza yol açan aşamaya geçiyoruz.

Veri, büyük veri, kayıt olanakları, veri işleme kapasiteleri, veri işleyen algoritma ve yazalım potansiyellerinin yaratacağı fiziksel ve toplumsal konumlanma, beklenti dengelerini köklü biçimde değiştirme potansiyellerine sahip.

4- Teknolojinin veriye erişme, veriyi malumata ve bilgiye dönüştürme, bilgiyi anlayarak ve anlamlandırarak değer üretme konularındaki atılımı, düşünce ve inanç sistemlerimizin temel bileşenlerini de etkileyecektir.

Teknlojinin yeni olanakları, bilişsel güçlerimizi artırıyor; çalışanlar, müşteriler, iç ve dış süreçler ile inovatif yetkinliklerimizi güçlendiriyor ve etkileşimi derinleştiriyor.

Düşünce sistemlerinin dönüşümü görece daha kolaydır; inanç sistemine ilişkin teknolojinin yarattığı olumlu ve olumsuz etkilerle yüzleşme ise daha zor olabilir.

Teknolojik gelişmelerin, düşünce ve inanç sistemlerimizi nasıl etkileyeceğini sorgulayarak, insanımızın “farkındalık düzeyini” yükselten “erken uyarı mekanizmaları” geliştirmek, akıllı bir tutum olacaktır.

Bu konularda ilginizi çekebilir