"Bereketli Topraklar Üzerinde" beş gün…

Çukurova Kitap Fuarı için bulunduğum Adana'da tamamlandığında 68 bin 530 metrekare hizmet alanıyla Türkiye'nin en büyük müze kompleksi olacak Adana Müzesi'ni gezdim… Müzenin yeni mekânı, edebiyattan âşina olduğum bir yerdi: Milli Mensucat Fabrikası…

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Adana'ya gitmeyi, turunç çiçekleri kokan gezmeyi dolaşmayı, lezzetlerini tatmayı, insanlarıyla sohbet etmeyi çok seviyor, özlüyorum… 11 senedir Ocak aylarında gerçekleştirilen kitap fuarları, kente düzenli yolculuklar yapmam için iyi bir neden oldu… Bu kez, basın toplantısı nedeniyle açılıştan birkaç gün önce gittiğimden, zamanımı yine en iyi şekilde değerlendirmek, "Bereketli Topraklar" üzerine kurulan şehri her sene olduğu gibi dolaşmak istedim…

Yıllar önce, Mutfak Dostları Derneği ile yaptığımız bir gezide tanıştığım, o dönemde Çukurova Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği Başkanı olan Tayyar Zaimoğlu'nu aradım… Ertesi gün, Adana'nın kurtuluş tarihi olan 5 Ocak'tı… Zaimoğlu'nun "Adana, 1922'den 2022'ye 100. Yılda 100 Proje" başlıklı bir çalışmasını incelemiştim; 1990'lı yıllarda düşündüğü 100 projeyi kitaplaştırmıştı… Hemen, "yeni müzeyi gördün mü?" diye sordu. Mayıs ayında açıldığını duymuştum; ziyaret etmeyi planlıyordum, "görmek isterim" diye yanıtladım…

Müzede…

36 saattir yağmur, hiç durmadan, hızını kesmeden yağıyordu… Otelde buluştuk, kapanmasına yakın bir saatte müzedeydik. Bizi, müze müdürü Nedim Dervişoğlu karşıladı… Kütüphanemde çoktan yerini alan Şanlıurfa'daki Haleplibahçe Mozaikleri üzerine hazırlanmış kitabın yazarlarından biriydi Dervişoğlu…

12 bin yıl öncesine giden geçmişinde günümüze kadar 19 medeniyete ev sahipliği yapan Adana, artık tarihi zenginliğinin sergilediği müzesiyle de adından söz ettirecekti.

Tamamlandığında 68 bin 530 metrekare hizmet alanıyla Türkiye'nin en büyük müze kompleksi olacaktı…

Müzenin mekânı, edebiyattan âşina olduğum bir yerdi: Milli Mensucat Fabrikası…

Yüz küsur yıllık fabrika

Seyhan ilçesinde 1907 yılında inşa edilmişti, Türkiye'nin 7., Adana'nın ise ilk tekstil fabrikasıydı. Orhan Kemal burada uzun yıllar memurluk yapmıştı. Bereketli topraklar sözcüklerini ödünç aldığım yazarın ünlü romanı "Murtaza"nın kahramanı da bu fabrikada gece bekçisiydi… Müzeye, Orhan Kemal'in hatırasını yaşatacak bölüm yapılması da planlanıyordu…

Çocuklar unutulmamış

Müze tamamlandığında Arkeoloji Müzesi, Kent Müzesi, Tarım Müzesi, Sanayi Müzesi, Etnografya Müzesi, Çocuk Müzesi ve Mozaik Müzesi'ni barındıran bir külliyeye dönüşecekti. Adana Müze Kompleksi'nin içinde ayrıca kafeterya, fuaye, satış birimleri, sinevizyon alanı ve geniş bir bahçe bulunuyordu. Çocuklar için aileleriyle birlikte vakitlerini alışveriş merkezlerinde değil, burada geçirmelerini tercih ettirecek özel alanlar da planlanıyordu…

Bin 311 eser sergileniyor

İlk aşamada yapımı tamamlanan 12 bin 500 metrekarelik Arkeoloji Müzesi'nde, prehistorik dönemden bugüne insanın yaşam serüvenine ait eserler, metinler, görseller, diaromalar ve canlandırmalar yardımıyla sekiz salonda çağdaş bir sergileme ile sunuluyordu… Fabrika hangarlarına kronolojik sıraya göre yerleştirilen heykel, kitabe, taş ve pişmiş eserlerin yanı sıra mühürler ile lahitlerln aralarında bulunduğu 311 eserin sergilendiği arkeoloji müzesinin hemen yanındaki sütunlu yolun bulunduğu alan ve yaklaşık 800 metrekare mozaiğin sergileneceği bölüm, yakın bir tarihte hizmete girecekti… Mayıs ayından bu yana, 50 bine yakın ziyaretçi ağırlanmıştı…

Sergilenen eserler içerisinde Hitit Fırtına Tanrısı Tarhunda'ya ait taş heykel, Adana Karataş ilçesinde denizden çıkarılan bronz erkek heykeli ile "Akhilleus Lahti" de bulunuyordu.

Çukurova'nın tarihinin sergilendiği ilk arkeoloji müzesi, 1924 yılında kurulmuştu. Türkiye'nin en eski 10 müzesinden biriydi. 1972 yılında, benim severek gezdiğim, ancak yeterli yer olmadığı için birçok eserin sergilenemediği binasına geçmişti. Çok sayıda tarihi eser, depolarda saklanıyordu… Çağdaş sergileme ve sunum yöntemlerinin kullanıldığı yeni müzede, çok daha fazlasını görecektim bu kez… Gaziantep, Şanlıurfa, Antakya müzelerinden sonra Adana'nın da başarılı bir sergilemenin yapıldığı müzeye kavuşmasından mutluluk duyacaktım…

Yaşayan tarihi mekânlar

Tayyar Bey, Park Zirve Zaimoğlu markası altında aralarında Onbaşılar, Emirgân Sütiş gibi markaların yer aldığı bir tesisin sahibi… Bu nedenle, lezzetlerle yakından ilgili… Müzeden çıkınca "sizi tatlı yemeye Seç Baklava'ya götüreceğim" dedi… 1981'den bu yana hizmet veren, halen ikinci kuşağın çalıştığı baklavacının çeşitlerini tadıp sahiplerinden Mehmet Tekin ile sohbet ederken konumuz, Adana'nın yaşayan tarihi mekânlarıydı:

Bahri Paşa Çeşmesi, Ramazanoğlu Konağı, Büyüksaat Kulesi, Tepebağ'daki eski Adana evleri, eski kız lisesi, Ulu Cami ve külliyesi, Hasanağa Camii, Yağ Camii, Yeni Cami, Kemeraltı Camii, Ağca Mescit, Yeşilmescit, Kozan Hoşkadem Camii; Çarşı, Irmak, Mestan hamamları; Bebekli Kilise bunlardan yalnızca birkaçıydı… Taşköprü, Misis Köprüsü, Akdeğirmen Köprüsü, Demirköprü, Hacıkırı Köprüsü de geçilecek yerler arasındaydı…

Ya kaleler? Yılankale, Anavarza Kalesi, Kozan Kalesi, Feke Kalesi, Kızıltabya Kalesi… Antik kentleri unutmamak gerekiyordu: Anavarza, Ayas, Misis, Magarsus, Mallos, Şar, Akören… Göller, kanyonlar, kuş cennetleri, yaylalar, Seyhan Barajı, Toroslar, kayak merkezleri… Daha nicesi hep Adana sınırları içindeydi…

27 kütüphane var

Tayyar Bey, "sizi, İl Kültür ve Turizm Müdürü Sabri Tari ile de tanıştırmak istiyorum," diyor bu kez … 1904'te kurulan Adana Onbaşılar markasının halen sürdürüldüğü lokantada buluşuyoruz… Yaşar Kemal'in doğduğu Hemite Köyü'ne geçen yıl yaptığımız yolculukta bizi Yılanlıkale'ye götürdüğünü hatırlıyorum… O gün, yeterince sohbet edememiştik…Kendisine hemen Adana'daki kütüphane sayısını soruyorum… Beşi özel, toplam 27 kütüphane bulunuyormuş… 370 bine yakın kitap yer alıyormuş buralarda… Sabri Bey, kitap ve edebiyat meraklısı; Adanalı yazarlar, sanatçılar derken sohbet ve gece ilerliyor, yağmur ise bırakın durmayı, hiç azalmıyor…

Lezzetler damağımda…

Otele döndüğümde, Adana içimde sürüyor… Bu kez, müzenin heyecanı ile lezzetlerden pek söz edemedim, daha önceki yolculuklarda aldığım notları buluyorum paylaşmak için:
Çorbalar deyince yüksük, tirşik, dul avrat, analı kızlıyı not almışım…

Şırdan dolması, mumbar, kelle paça çürük daha önce tattığım lezzetlerden…

İçli köfte, kısır, fellah köftesi, sıkma, patlıcan tava, muammara, babagannuş, vardabit, ciğer kebabı, mercimekli köfteyi nasıl unuturum…

Şalgam, aşlama, kaynar içecekler arasında…

Ete, salataya turunç sıkmadan, yemeklere turunç ekşisi koymadan olmaz… Reçeli de çok leziz…

Tatlılardan sıcak yaz aylarında buz gibi yenilen bici bici, karsambaç, halka tatlısı, karakuş…

Ve tabii ki Adana kebap…

Yazarken bile tatları damağımda, ancak artık yatmalı, yarın yağmur durursa, Taşköprü'den geçip eski şehirden yürüyerek tren garına kadar kadar gitmeliyim…