Volkanik şehir Kula'dan jeopark turizmi atağı

Avrupa ve UNESCO onaylı Kula Jeoparkı, turizm pastasından daha fazla pay alabilmek için harekete geçti. 2014 yılında yürüyüş yolu ve bisiklet parkurları, seyir terasları, Jeopark Evi tamamlanan bölgeye iş dünyasından ortaklık ve sponsorluk katkısı bekleniyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Beyza COŞKUNTÜRK

Türkiye’nin UNESCO listesine giren tek jeoparkını sınırları içinde bulunduran Kula, turizm gelirlerini bu konuda yürütülen proje ile artıracak. Jeopark turizminin dünyada gittikçe geliştiğini ve çeşitli etkinliklerin artık jeoparklarda gerçekleştiğini belirten Kula Avrupa ve UNESCO Global Jeoparkı Koordinatörü Erdal Gümüş, jeopark turizmiyle ilgili yürüttükleri proje ile sahada yaşayan halkın yaşam çevrelerinde ve sosyo- ekonomik hayat koşullarında belirgin bir iyileşme sağlamayı amaçladıklarını dile getirdi.

Kula Jeopark çalışmalarının 2004 yılında Dünya Jeoloji Kongresi’nde verilen bir bildiri ile başladığını anlatan Gümüş, “2007-2008 yıllarında AB hibe programları çerçevesinde alınan proje ile çalışmalar genişletildi. 2011 yılında uluslararası jeopark kalite sertifikası alabilmek için proje birimi kuruldu ve çalışmalar başlatıldı. Türkiye’nin ilk ve tek Avrupa ve UNESCO jeoparkı olan Kula Volkanik Jeoparkı, ismini Türkiye ve dünya genelinde duyurmaya başladı” dedi.

Kula Jeopark’ı yeni yatırımların önünü açtı

Kula Jeoparkı’nın UNESCO onayı almasından sonra Kula’nın ulusal ve uluslararası düzeyde tanınırlığını artığını belirten Erdal Gümüş, “Yurt dışında ve yurt içinde jeoturizm meraklıları için yeni, keşfedilmemiş bir alanın olduğu ortaya çıktı. Birçok araştırmacı için yeni bir araştırma konusu bulundu. Diğer aday bölgelere örnek teşkil etti ve özendirdi. Türkiye’de jeopark olmak için yeni yatırımlar yapılarak jeoturizme katkı sağlanmış oldu. Jeopark olma yolunda ilerleyen diğer alanlar Kula Volkanik Jeoparkı’nı örnek alarak daha düzenli yatırımlar yapmaya başladı. Böylelikle sadece bölge turizmine değil ülke turizmine de katkı sağlanmış oldu” diye konuştu.

Jeoparkların turizme kazandırılmasının ardından yatırımlar yapılmasının önemli olduğunu belirten Gümüş, “Jeopark alanı içeresinde gelen ziyaretçilerin dinlenebileceği, bir şeyler yeyip içebilecekleri alanlar inşa edilecek. Ayrıca devam eden gönüllü kılavuz çalışması geliştirilerek alanın deneyimli kılavuzlar eşliğinde ziyaret edilmesi sağlanacak. İş dünyası ile sektörel bazda iş ortaklığı ve protokol çalışmaları yapılabilir. Sektör dışı ise sponsor olarak destek verebilirler. Sonuçta bu sponsorluk iş dünyasının uluslararası alanda tanıtımına vesile olacaktır” dedi.

Son yıllarda Avrupa ve Türkiye’de yapılan araştırmalarda insanların artık kıyı turizmden uzaklaşma eğiliminde olduğunu belirten Gümüş, insanların artık farklı yer ve oluşumları görmek istediğini söyledi. Kula Jeoparkı’nın ana temasının yaklaşık bir milyon yıl önce başlayan volkanik faaliyetlerin oluşturduğu yapılar olduğunu söyleyen Gümüş, “Jeoparkın başlıca jeositleri; volkan koni ve kraterleri, volkanik mağaralar, kanyon ve şelaleler, peribacaları, kırgıbayırlar, sütun bazaltlar gibi yapılardan oluşur. Bu jeositlere, bölgeye özgü kültürel, arkeolojik ve biyolojik zenginlikler de eşlik eder” şeklinde konuştu.

UNESCO Türk Milli Komisyonu içinde oluşturulan Jeolojik Miras ve Jeopark Alt Çalışma Grubu’nun jeopark girişimlerinin artırılması yönünde eğitim ve bilgilendirme çalışmaları yaptığını aktaran Gümüş, “Çeşitli sivil toplum örgütleri bu konuda yeni projeler için çalışma yürütüyorlar. Jeoparklar toplumla barışık, hümanist, salt yasaklayıcı olmayan, kapsayıcı ve yerel halkı, koruduğu sahanın temel bir unsuru olarak gören bir felsefeye sahiptirler. Sadece Kula Jeoparkı’nın değil diğer Avrupa ve UNESCO Jeoparkları’nın temel ortak noktası ve motivasyon kaynağı bir yandan doğayı korurken diğer yandan ekseriyetle ihmal edilmiş kırsal alanlara tekabül eden Jeopark sahalarında jeoturizm vasıtasıyla işsizlik, yavaş kalkınma ve aşırı göç gibi sosyo-ekonomik sorunlarla mücadele etmektir. Zaten bu projenin amaçlarından biri jeoturizm vasıtasıyla, sahada yaşayan halkın yaşam çevreleri sosyo-ekonomik hayat koşullarında belirgin bir iyileşme sağlamaktır” dedi.

Ekonominin canlanmasına katkı sağlayacak

Jeoparkların giderek çoğalmasının ülke ve bölge ekonomisine katkılarından bahseden Gümüş, “Kula Jeoparkı ve jeopark oluşumları, bölgedeki esnafın ekonomisinin olumlu yönden etkilenmesi, yeni iş sahalarının açılması, dış göçü engelleyerek bölgedeki popülasyondaki düşüşü azaltarak yükselişe geçmesine sebep olacak. Bölge içeresinde çalışan sayısı artarak ekonominin canlanmasına katkı sağlayacak” şeklinde konuştu.

Kula Jeoparkı’nda 2013 yılında Avrupa ve UNESCO onayını almadan önce altyapı çalışmalarının yapıldığını hatırlatan Gümüş, “Jeosit alanları tespit edilerek, yaş belirleme çalışmaları, oluşumlarla ilgili tespitler yapıldı. 2014 yılında ‘Kula Jeoparkını Keşfet’ adlı Zafer Kalkınma Ajansı ile yapılan ortak çalışmada yürüyüş yolu ve bisiklet parkurları, seyir terasları ve kamelya yapımı, Jeopark Evi’nin inşaat ve tadilat yapım işleri, bilgilendirme ve yön tabela yapımı tamamlandı. Bu sayede ziyaretçiler rahatlıkla jeopark alanını gezebilme imkanı buldular” dedi.

3 yerel yönetim, Jeopark Belediyeler Birliği'ni kurdu

Kula Avrupa ve UNESCO Global Jeoparkı Koordinatörü Erdal Gümüş, Manisa’nın daha iyi tanıtılarak turizm potansiyelini geliştirilmesi amacıyla Manisa Büyükşehir Belediyesi, Kula Belediyesi ve Salihli Belediyesi işbirliğinde Jeopark Belediyeler Birliği kurulduğunu belirterek, “Manisa Büyükşehir Belediye Meclisi’nin Jeopark Belediyeler Birliği tüzüğünü onaylaması ve Bakanlar Kurulu’nun 14 Mart 2016 tarihindeki kararının resmi gazetede yayınlanması ile birlik resmen kuruldu. Manisa Büyükşehir Belediyesi’nin girişimleri ile kurulan Jeopark Belediyeler Birliği’nin merkezi ise Kula ilçesi oldu. Bu üç belediyenin bütçeye yaptığı katkı ile Kula Jeoparkı gücüne güç katmış oldu” diye konuştu.