Yenilenebilir enerji; tercih değil, zorunluluk

Yenilenebilir enerji; tercih değil, zorunluluk

Abone ol

Değişim-bazen bizim isteğimize dayanarak, bazen de bizi zorlayarak- hayatın her alanında kendine yer buluyor. İsteyerek veya hayatın akışı tarafından zorlanarak, değişmekle ve alışkanlıklarımızı değiştirmekle karşı karşıyayız. İnsanoğlu uzunca bir zamandır kendini, alışkanlıklarını değiştirerek doğaya ve dünyaya uyum sağlamaya çalışmak yerine, var olan dengeyi altüst etmek pahasına çevreyi ve doğayı değiştirmek yolunu seçiyor. Kendi sonu olduğunu anlamaya bir türlü yanaşmayarak, bu uğurda doğayı kirletmekten, tüketmekten, yerkürenin dengeleri ile oynamaktan vazgeçmiyor. Bu çılgın tüketim yapılanması sonucunda da; yerkürenin milyonlarca yılda oluşturduğu doğal kaynakları, en önemlisi de bugünün dünyasında yaşamsal bir değer taşıyan petrol bitti bitecek. Doğanın dengesini hiçe sayarak gidebileceğimiz en iyi yerin, sonumuz olduğu artık çok güçlü sinyallerle kendini göstermekte. Özellikle enerji üretiminde kullandığımız kömür, petrol, uranyum benzeri kaynaklar; bir yandan doğal yaşamın dengesini onarılamaz biçimde bozmakta iken, öte yandan bu kaynakların sonu gelmek üzere. Bu da, enerji gereksinimlerimizi karşılamak için yeni yöntemler bulmaktan, doğaya ve yerküreye daha saygılı bir yaşam sürmekten başka bir yola götürmüyor bizleri. Enerji gereksinimlerinin zararsız ve tüketmeden elde edilmesi dendiğinde; rüzgar, güneş, su gibi doğal enerji kaynaklarının devreye alınmasını tanımlayan "yenilenebilir enerji" kavramı ve "yenilenebilir enerji santralları" gündemin üst sıralarına tırmanıyor hızla. Neden yenilenebilir enerji? Gerek insan nüfusunun hızla artışı, gerekse teknolojik gelişim hızı; her geçen yıl enerji tüketimini ve gereksinimini katlayarak artırıyor. Bu gereksinim patlaması, en yalın anlatımı ile enerji kaynaklarının hızla tüketilmesi ve sona yaklaşmamız demek. Bilinen kaynakları kullanarak devam edebileceğimiz süre 10'lu yıllarla ifade edilebilecek ölçüde kısalmış durumda. Bunun sonucunda da, tüketmeden enerji üretmenin bir yolunun bulunması gerek. Bu yolda yapılan çalışmalar, en yaygın karşılığını rüzgar enerjisinden faydalanmak alanında bulmuş durumda. Rüzgar rejimlerinin izlenmesi, bu konuda ölçümler yapılması ile elde edilen sonuçlara dayanılarak efektif gözüken alanlara rüzgar santralları kurulması, öylece esip geçen rüzgarların insanlığın hizmetine sunulması bir zorunluluk artık. Yenilenebilir enerji konusunda akla gelen bir diğer kaynağımız da, güneş şüphesiz. Almanya, geleceğin enerji imparatoru olmaya aday Birçok ülke tarafından, her iki enerji kaynağının değerlendirilmesi için çalışmalar yapılmakta artık. Bu konuda liderliğe oynamayı, bu yolla geleceğin süper gücü olmayı hedef edinen ülke ise, Almanya. 1990'lı yıllardan başlayarak yenilenebilir enerji konusundaki hukuki düzenlemeleri sistemine adapte eden, bu alana yoğun biçimde yatırım yapan Almanya, petrol bitmeden enerji pozisyonunu almaya, enerji dünyasını yönetmeye kararlı gözükmekte. Yenilenebilir enerji kavramının karşısında duranların kendilerini en güçlü ifade ettikleri konu ise, bu yöntemin maliyetlerine yaslanmış durumda. Bu yeni kaynaklardan enerji elde edilebilmesi için yapılması gereken yatırımlar, sistemin efektif olmadığı eleştirilerine muhatap olmasının en temel nedeni. Özellikle güneş enerjisine dayalı sistemlerin rüzgar enerjisi maliyetlerini bile beşe katladığını savunan bu çevreler, bu maliyetlerin karşılanabilir olmadığından söz etmekteler. Dünyanın bilinen enerji kaynaklarını en çok ve en hızlı biçimde tüketen ABD, Çin ve Hindistan'ın başını çektiği bu grup, gerek yenilenebilir enerji kavramından, gerekse küresel ısınmaya karşı alınması düşünülen tedbirlerden hiç de hoşnut değil. Yaklaşık 30-40 yıl içinde bitmesi ön görülen petrol kaynaklarının durumunu düşününce, bu görüşün peşine takılmak; fazlaca iyimserlik gerektirmekte. Kaldı ki, ortada yenilenebilir enerji kaynakları ile kıyaslanabilecek başka bir kaynak kalmadığında, bu yöntemin pahalılığı yönündeki savların da pek geçerliliğinin kalmayacağı çok açık. Dünya, yatırım yapıyor Almanya'da 214 bin yenilebilen enerji santralı var ve bu sayı günden güne çoğalmakta. Bosch, geniş rüzgar türbinleri üretmek için Nuremberg'de bir iştirak kuruyor. Bosch 280 milyon Euro yatırım yaparak 2013 itibarıyla 360 yeni iş fırsatı yaratmayı planlıyor. Citi Group 170 milyon Euro (240 milyon USD) yatırımla, Frankfurt'ta dünyanın en yeşil data merkezini kuruyor. Citi'nin ABD dışında en büyüğü olan bu merkezde elektrik harcamasını diğer data merkezlerine oranla yüzde 25 enerji tasarrufu sağlamak mümkün. Güneş enerjisi ile ilgili projeler de tüm hızıyla devam ediyor. Ontario Kanada merkezli ARISE Teknolojileri Almanya fotovoltaik pil üretimi için 73 milyon USD yatırım yapıyor. Enerji kaynakları yönetiminde uzun bir yolumuz var Yumurtanın kapıya, bıçağın kemiğe dayanmasını bekleyenler bir yana, geleceğin dünyasında kendine seçkin bir yer isteyenler, enerji alanındaki "şimdilik isteğe bağlı gözükse de", esasen kaçınılmaz olan bu dönüşüm ve değişime uygun projeksiyonlar geliştirmek durumunda. Ülkemizde de yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanılmasının karşılığı olduğu pek söylenebilir değil . ABD, Çin ve Hindistan'a kıyasla iyi durumda isek de, enerji kaynakları yönetimi ve enerji üretimi politikaları konusunda kat etmemiz gereken uzun ve zorlu yollar var. Görece ucuz gözüken bilinen enerji kaynaklarını kullanmaya daha ne kadar devam edebiliriz? Bedeli, insanlığın yok olması iken yenilenebilir enerjiye karşı çıkarken bir kez daha düşünmekte yarar var. Yenilenebilir enerjiler, istihdamı artırıyor Halen pek çok ülkede enerji için ağırlıklı olarak kömür, petrol, doğalgaz kullanılıyor. Fosil yakıtlar denilen bu kaynaklar yenilenebilir olmamasının ötesinde, çevre kirliliğine de yol açıyor. Diğer taraftan, bu kaynaklar sınırlı olduğundan, hem tükenme tehlikesiyle karşı karşıyalar, hem de rezervler azaldıkça fiyatlarının artma olasılığı söz konusu. Fosil yakıtların aksine rüzgar enerjisi ve güneş enerjisi gibi alternatif enerjiler sürekli olarak kendilerini yeniledikleri için tükenmezler, bu nedenle fiyatları da gittikçe artan bir seyirde artış göstermez. Yenilenebilir enerji yatırımlarının çoğu, yüksek maliyetli enerji dış alımları yerine, tesislerin kurulması için malzeme ve insan gücüne yapılır. Yenilenebilir enerji için yapılan yatırımlar yapıldığı yörede kalır, iş ve lokal ekonomiler için enerji kaynağı olur. Yenilenebilir enerji teknolojileri zaman içinde oldukça gelişmiştir, enerji üreten çoğu ülke yenilenebilir enerji ve teknolojilerini satarak ticari açıklarını kapatmaktadırlar. Yenilebilir enerjiler, yoğun emek gerektiriyor Yenilenebilir enerjiler, yoğun insan emeği gerektiriyor. Almanya örneğinde de görüyoruz ki, 2002 yılında nükleer enerji sektöründe yaklaşık 30 bin insan çalışırken yalnızca rüzgâr enerjisinde çalışan insan sayısı 53 bini geçiyordu. Genel enerji üretimindeki payı düşük olmasına rağmen, tüm yenilenebilir enerji dallarında çalışan toplam kişi sayısı 120 bin civarındaydı. Bu sektör daha da gelişirse, dünya çapında milyonlarca insana iş imkânı sağlanabilir. Şu anda ise, Almanya'da alternatif enerji üretiminde, yaklaşık 215 bin kişi istihdam edilirken, 5 bin firmanın yıllık 4 milyar Euro civarında ciroyla iş yaptığı belirtiliyor. Göçe engel oluyor Özellikle ülkemizde, doğudan batıya, kırsal kesimden büyük şehirlere göçün getirdiği ekonomik ve kültürel sakıntıların önüne geçecek bir yol olarak da görülebilir alternatif enerji sektörü. Bu konudaki yatırımların özellikle kırsal kesime yapılması ile istihdam ve göç sorunlarının önemli ölçüde önüne geçebilmek de uzmanlar tarafından mümkün gözüküyor. Yenilenebilir enerji ile ithal enerjiden vazgeçiliyor Yenilenebilir enerjiye yönelik yatırımların çoğalması ile, yurtdışına olan bağımlılık azaldığı gibi, ithal enerji alımında ödenen yüksek ücretlerden de vazgeçilmiş olunuyor. Özellikle petrol ve doğalgaz konusunda yurtdışına olan bağımlılığı bilinen Türkiye için, bu enerji türü kurtarıcı olabilme potansiyeline sahip. Türkiye'ye Dünya Bankası'ndan kaynak Ülkemizde yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirmek amacıyla gerçekleştirilen projeler bulunmaktadır. Bunlardan 2004-2010 yıllarını kapsayan ve Dünya Bankası Takım Lideri Ranjit Lamech öncülüğü ile başlatılan 'Yenilenebilir Enerji Kaynakları Projesi'nin amacı; hükümet garantileri olmaksızın, yeni Elektrik Piyasası Kanunu'nda yer alan piyasa esaslı çerçevede, özel sektörün sahip olacağı ve işletilen yenilenebilir kaynaklardan dağıtılmış üretimin artırılmasını sağlamak, olarak belirlenmiştir. Projenin toplam kredi tutarı 202,03 milyon dolardır. Projeyi, Türkiye Sınai ve Kalkınma Bankası ile Türkiye Kalkınma Bankası yönetmektedir. Güneş enerjisi sektöründeki şirketler 2007'de yüzde 209 büyüme gösterdi Şirket Ülke Performans (%) Ascent Solar Technologies ABD 757.2 Canadian Solar Kanada 168.6 China Sunergy Systems Çin 50.18 Daystar Technologies ABD 67.1 EMCORE Corporation ABD 176.7 Rüzgar türbini sektöründeki dev şirketler Şirket Ülke Pazar payı (%) Vestas Danimarka 34.10 Garnesa İspanya 18.10 Enercon Almanya 15.80 GE Wind ABD 11.30 Siemens Almanya 6.20 Suzlon Hindistan 3.90

“6.600 hektarlık maden sahası rehabilite edildi” Binance'in eski CEO'suna 4 ay hapis cezası Eksun Gıda'dan 413 milyon liralık net kar Işıkhan: İş sağlığı ve güvenliği reformunu kararlılıkla uygulayacağız Korhan Berzeg'e ilişkin arama çalışmaları sonlandırıldı