Büyük Mağazalar Kanun Tasarısı'na eleştirel bir bakış

Abone ol

Ersen YAVUZ / Sanayi ve Ticaret Bakanlığı eski Müsteşarı

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nca hazırlanan ve görüş tespiti için çeşitli sivil toplum kuruluşlarına gönderilen "Alışveriş Merkezleri, Büyük Mağazalar ve Zincir Mağazalar Kanun Tasarısı Taslağı", esas itibariyle bir önceki Bakan döneminde hazırlanan tasarının yeniden tartışmaya açılması niteliğindedir.

Öncelikle belirtmek isteriz ki; Kanun tasarısı taslağında, alışveriş merkezlerinin, büyük mağazaların ve zincir mağazaların kuruluşuna izin verilmesi amacıyla oluşturulan sistem, AB uygulamalarına uygun değildir. Tasarıda söz konusu izinlerin belediyeler ve valilikler tarafından verilmesi öngörülmüş, bu konuda oluşturulan Değerlendirme Komisyonu ise bir danışma birimi olarak teşkil edilmiştir. Nihai Karar merci olarak belediyeler veya valiliklerin öngörülmesi, mer-i mevzuatımızdaki sistemin tekrarı niteliğindedir. Bu konudaki izin inisiyatifinin katılımcı bir yaklaşımla oluşturulacak komisyon veya kurullarda olması gerektiği görüşündeyiz. Tasarı bu haliyle devlet ağırlıklı hiyerarşik bir yapı oluşturmakta, katılımcı demokrasi anlayışına da aykırı değerlendirilmektedir.

Tasarıda alışveriş merkezleri ve büyük mağazaların çalışma saatlerinin tespiti yetkisinin belediye encümenleri ile il encümenlerine bırakılmış olması da ayrıca eleştiriye değerdir. Bu hüküm de mevcut haliyle yeni bir düzenleme getirmemektedir. Bu konuda tasarıda açık bir hükme yer verilmesi ve bu bağlamda olmak üzere Alışveriş merkezleri içindeki büyük mağazaların resmi tatil ve bayram günleriyle, Pazar günleri faaliyetlerinin yasaklanması, diğer günler çalışma saatlerinin ise 10 - 20 saatleri arasında 10 saati geçmemek üzere belirlenmesi uygun değerlendirilmektedir.

Kanun taslağının geçici 1'inci maddesinden, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce faaliyette bulunan ve durumları bu yasa taslağında öngörülen satış alanı sınırlamaları üzerinde olan büyük mağaza, alışveriş merkezleri ve zincir mağazaları için müktesep hak durumunun öngörüldüğü anlaşılmaktadır.

Bu bağlamda olmak üzere önceki yasa taslaklarında yer verilen "5 yıl içerisinde durumlarını bu kanun hükümlerine uydurmak koşuluna" bu yasa taslağında yer verilmemiştir. Son derece önemli bir eksiklik olarak değerlendirilen bu konuda gerekli düzenlemelerin yapılması, kanun taslağının gerçekleştirmeyi öngördüğü amaçlar yönünden uygun ve gerekli düşünülmektedir.

Kanun taslağının 10 ve 11'inci maddelerinde öngörülen "Yasaklar", ile "Ceza Hükümleri" başlığı altında yapılan düzenlemeler de önceki taslaklar da yer alan düzenlemelere kıyasla son derece yetersiz değerlendirilmiştir.

Bu iki madde konusunda yapılacak düzenlemelerde önceki taslaklarda yer alan hükümlerin esas alınması uygun olacaktır.

Bilindiği üzere 5174 sayılı Kanun'a konulan bir hükümle, ticaret odalarına kayıtlı olup ustalık belgesine sahip bulunmayan girişimcilerin işyeri açabilmeleri sağlanmıştır. Ustalık belgesi bulunmayanların ticaret odalarına kaydolmak suretiyle işyeri açabilmeleri, uygulamada çifte standart sorunlar yaratmaktadır. Bu durumun, büyük mağazalar, alışveriş merkezleri ve zincir mağazaların faaliyetleri vesilesiyle de yeni sorunlar yaratacağı kuşkusuzdur. Mesleki ehliyete sahip olmayanların işyerlerinde meslek icra etmeleri tüketici güvenliği yönünden de son derece sakıncalıdır. Bu sakıncanın giderilmesi ve söz konusu çifte standart uygulamaların ortadan kaldırılması bakımından taslakta düzenleme yapılması gerekir.

Bütün bunlara ilave olarak ve ayrıca ifade etmek gerekir ki; Kanun tasarısı taslağı, AB model ve standartlarına aykırı bir yaklaşımla düzenlenmiş ve taslak metnine hiç gerekli olmadığı halde alışveriş merkezleri de dahil edilmiştir. Oysa, kuruluş ve faaliyetleri kurallara bağlanmak istenen işletmeler hiper ve grosmarket dediğimiz büyük mağazalardır. Esnaf ve sanatkar işletmelerinin ve mikro işletmelerin faaliyetlerini kısıtlayan ve ayakta kalmalarını engelleyen işletmeler de esas itibariyle büyük mağazalardır. Bu noktada alışveriş merkezlerinin faaliyetlerinin kurala bağlanması için acil bir ihtiyaç ve gereklilik mevcut değildir. Nitekim Avrupa Birliği düzenlemelerinde de yürürlüğe konulan hukuki metinler yalnızca büyük mağazalarla ilgilidir. Alışveriş merkezlerinin kurulup faaliyete geçmelerinin kentsel ve çevresel zorunluluklar dışında perakende piyasaları için ticari anlamda sorun olacak yaşamsal bir özelliği yoktur. Bu merkezler, kent merkezlerinde ana caddeler üzerinde büyük çarşılar şeklinde faaliyet gösteren alışveriş mekanlarının, kent dışında "Alışveriş Merkezleri" olarak yeniden yapılandırılmasıdır. Daha açık söyleyişle, kuruluşlarının ve faaliyetlerinin kurallara bağlanması gereken ticari işletmeler esas itibariyle hiper ve grosmarket olarak isimlendirilen büyük mağazalardır. Bunların kent merkezlerine kadar girerek faaliyet göstermeleri çevre ve trafik kirliliği başta olmak üzere bir yığın sorun yaratmakta, esnaf ve sanatkar işletmelerinin faaliyetlerini kısıtlayan ve hatta kapanmaları sonucunu doğuran bu büyük işletmeler zamanla, iktisadi rekabetin yok olması ve oligopol piyasalarının oluşmasına neden olmaktadır.

Bu nedenle, kanun taslağında alışveriş merkezlerine yer verilmesinin herhangi bir anlam ve önemi yoktur. Alışveriş merkezlerinin, hazırlanan taslağın kapsamı içerisinde yer alması görüşünün Kalkınma programlarına kadar girmiş bulunması da ayrıca bir başka büyük yanlıştır.

Aslında yapılması gereken, mevcut yasa tasarısının büyük mağazaların yanı sıra esnaf ve sanatkar işletmelerinin kuruluşlarının da izne bağlanması suretiyle bir anlamda perakende ticaretin düzenlenmesi yasa tasarısına dönüştürülmesidir. Gerçektende bugün perakende piyasalarındaki temel sorun yalnızca büyük mağazalar değildir. Her köşe başında herhangi bir fizibilite çalışmasına ve ihtiyaç olgusuna dayanmaksızın açılan ve ekonomik rasyoneli bulunmayan esnaf ve sanatkar işletmeleri de ülke ekonomisi açısından büyük kayıplara ve kaynak israfına yol açmaktadır. Bu kayıplar ile kaynak israfının biran önce önlenmesi için esnaf ve sanatkar işletmelerinin açılış ve faaliyetlerinin de aynen Büyük Mağazaların kuruluş ve faaliyetleri gibi AB uygulamaları örneği (Fransa modeli) izne (ihtiyaç denetimine) bağlanması gerektiği düşünülmektedir.

“Toplu Sözleşme Kanunu’nda değişik yapılması gerekiyor” Hedef Holding, yatırım ve dijital bankacılıkta büyüyecek Batman'dan 41 ülkeye solunum cihazı ihracatı HT Solar, bu yıl Türkiye’de ilk kez esnek panel seri üretimine başlayacak Veysel Memiş: 2024 yılında da başarı hikâyeleri yazmayı sürdürüyoruz