Faktoring şirketlerinin Türk Ceza Kanunu 241'inci maddesi (tefecilik) karşısındaki durumu (I)

Faktoring şirketleri tarafından faturaya dayalı olmayan bir alacağın faktoring işlemine tabi tutulmasının Türk Ceza Kanunu 241'inci maddesi (tefecilik) karşısındaki durumu (I)

Abone ol
inan ÇAM / Kıdemli Bankalar Yeminli Başmurakıbı -BDDK
Taylan DEMİRKAN / Bankalar Yeminli Başmurakıbı - BDDK
 
Bilindiği üzere, ödünç para verme işi devlete ait olan bir imtiyazdır. Devlet, bu imtiyazını yapmış olduğu yasal düzenlemeler ile gerçek ve tüzel kişilere devretmektedir. Kamu otoritesinin, kredi piyasasında güven ve istikrarı temin etmek amacıyla, yasal düzenlemeler ile denetim mekanizmasını çalıştırdığı görülmektedir. Böylelikle devlet, gerçek ve tüzel kişilerin yetkisiz bir şekilde kredi piyasasında faaliyette bulunmak suretiyle tezg‚h-altı kredi piyasaları oluşturmalarının önüne geçmeye çalışmaktadır. Buna karşın kredi ve finans kurumları nezdinde yeterli kredibilitesi bulunmayanlar ile kredi tahsis sürecinde bu kurumlarda uygulanan prosedürler nedeniyle nihai fon kullanımının beklenenden uzun sürmesinden rahatsız olanların, yasa-dışı ödünç para verme işleriyle uğraşan kişi ve kurumlara başvurdukları görülmektedir.
Yasa-dışı ödünç para verme işiyle uğraşanların; kendilerine gelen talepleri, yasal düzenlemeler ile bankacılık usul ve teamülleri dışına çıkarak hızlı bir şekilde değerlendirdikleri bilinmektedir. Bu nedenle yasal kredi ve finans kuruluşlarından daha yüksek oranda faiz veya kazanç talep etmektedirler. Diğer bir deyişle bu tür fon arz edenler, fon talep edenlerin nakit ihtiyaçlarının aciliyetine göre fiyatlama odaklı bir pazarlama anlayışı sergilemektedirler. 
Kanun Koyucu tarafından geçmişten bugüne kadar yapılan yasal düzenlemelerde, yasa-dışı ödünç para veren kişiler tefeci olarak tanımlanmıştır. Böylelikle tefecilik eylemi; toplumda var olan 
ekonomik ve sosyal düzeni zedelemesi, kayıt dışı ve haksız bir kazanca yol açması nedeniyle bir suç olarak kabul edilmiştir.
Tarihsel süreç içinde yasal düzenlemelerle tefecilik
2279 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun, mülga 90 Sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda "Tefecilik" suçuna ilişkin olarak düzenlemeler yapılmıştır. Buna karşın Mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda tefecilik ile ilgili herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
A) 2279 Sayılı Ödünç Para Verme İşleri Kanunu'na göre tefecilik 
Tefecilik suçuna ilişkin ilk yasal düzenlemenin 08.06.1933 tarih ve 2279 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Kanunu'nda yapıldığı görülmektedir. Tefecilik sayılan hallere ilişkin hükümler 2279 sayılı Kanun'un 14'üncü maddesinde yer almaktadır. Kanun'un 14'üncü maddesinde; Kanun'un 1'inci maddesine göre izin almaya mecbur olan gerçek ve tüzel kişilerden bu mecburiyete uymayanlar veya 9'uncu madde hükümlerine göre Bakanlar Kurulu'nca alınacak kararlara aykırı eylemler ve beyannamelerdeki şartları ve faiz hadlerini muvazaa ile gizleyenler tefeci olarak tanımlanmıştır. Tefecilik faaliyetinde bulunanlar ile ilgili yaptırım ise aynı Kanun'un 17'nci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, tefecilik faaliyetinde bulunanların bir aydan bir seneye kadar hapse ve 500 liradan 10.000 liraya kadar ağır para cezasına mahkum edilmesi, ayrıca iki seneden beş seneye kadar kamu hizmetlerinden yasaklanmalarına karar verilmesi hükme bağlanmıştır. Aynı maddede ayrıca bu cezaların tecil edilemeyeceği hükmüne de yer verilmiştir.
B)Mülga 90 Sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmü’nde tefecilik 
90 Sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (Mülga 90 Sayılı KHK) yayınlanarak yeni bir tefecilik tanımı getirilmiş olup anılan Kararname'nin 16'ncı maddesi ile 2279 Sayılı Kanun hükümleri, 17'nci maddesi hariç olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır. Mülga 90 sayılı KHK'nın 17'nci maddesinde; tefecilik suçunun müeyyidesinin tanımlandığı 15'inci maddenin, Mülga 90 Sayılı KHK'nin kanunlaşması ile yürürlüğe gireceği ve bu tarihe kadar 2279 sayılı Kanun'un 17'nci maddesinin uygulanacağı ifade edilmiştir. Bu çerçevede Mülga 90 sayılı KHK, kanunlaşıncaya kadar tefecilik suçunun yaptırımı; 2279 sayılı Kanunun 17'nci madde hükümleri olmaya devam edecektir. Mülga 90 sayılı KHK'da tefecilik sayılan hallere ilişkin açıklama yapılmadan önce ikrazatçı kavramının açıklanmasında fayda olduğu düşünülmektedir. Mülga 90 sayılı KHK'nin 3'üncü maddesinde ikrazatçı tanımına yer verilmiştir. Buna göre ikrazatçı; devamlı ve mutad meslek halinde faiz veya her ne ad altında olursa olsun bir ivaz karşılığı veya ipotek almak suretiyle ödünç para verme işleriyle uğraşan veya ödünç para verme işlerine aracılık eden ve kendilerine faaliyet izni verilen gerçek kişiler olarak tanımlanmıştır. Hangi hallerin tefecilik sayıldığı Mülga 90 Sayılı KHK'nin 9'uncu maddesinde hükme bağlanmıştır. Anılan maddede;
- Bu KHK uyarınca ikrazatçılık yapmak üzere izin alınmadan, faiz veya her ne ad altında olursa olsun, bir ivaz karşılığı veya ipotek almak suretiyle ödünç para verme işlemlerinin yapılması veya
- Bu işlerin meslek ittihaz edilmesi ve
- KHK uyarınca alınan ikrazatçılık izni iptal edildiği halde ödünç para verme işlerine devam edilmesi tefecilik sayılmıştır. 
Buna göre Mülga 90 sayılı KHK'da kamu otoritesinden izin alınmak suretiyle meslek haline getirilerek ödünç para verilmesi ikrazatçılık, izin alınmadan meslek haline getirilerek ödünç para verilmesi ise tefecilik olarak tanımlanmıştır.
C) 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'na göre tefecilik 
Mülga 90 Sayılı KHK; yürürlüğe girdiği tarihten itibaren henüz kanunlaşmamış iken, 1 Haziran 2005 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) yeni bir tefecilik suçu tanımlanmıştır. TCK'da tefeciliğe ilişkin yeni bir suç tanımı ve müeyyide getirilmesiyle birlikte, Mülga 90 sayılı KHK' nın 9 ve 15'inci maddesindeki tefecilik suçuna ilişkin düzenlemeler ile 2279 sayılı Kanun'un 17'nci maddesindeki tefecilik suçunun yaptırımına ilişkin hükümler de 1 Haziran 2005 tarihi itibariyle yürürlükten kalkmıştır. Böylelikle 90 sayılı KHK'nın tefecilik suçuna ilişkin düzenlemeleri de uygulama kabiliyetini yitirmiştir. (1)
TCK'da, kanun koyucu hangi eylemlerin tefecilik sayıldığına dair detaylı bir düzenleme yapma yerine genel bir ifadeyle suç ihdas etme yoluna gitmiştir. Tefecilik suçuna yönelik eylemler tadat edilmiş olsaydı, tezgahaltı piyasada ödünç para verme araçlarında yaşanabilecek yenilikler (kredi kartı, kontör satımı gibi) ile birlikte tefecilik suçu tanımı eksik ve yetersiz kalabilecek ve her yenilikte yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulabilecekti.
Her ihtiyaç ortaya çıktığında yeni yasa çıkarmanın zorluğu da göz önünde bulundurulduğunda, tefecilik suçunun tanımında genel bir suç tanımlaması yapılmasının doğru bir yaklaşım olduğu düşünülmektedir. Tefecilik suçuna ilişkin yeni düzenleme TCK'nın 241'inci maddesinde yer almaktadır. TCK'nın "Tefecilik" başlıklı 241'inci maddesine göre,
- Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır. Anılan kanun maddesine göre, tefecilik faaliyeti, kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verme işi olarak tanımlanmıştır. Bir sonraki yazıda tefecilik suçunun diğer yasal düzenlemeler ile birlikte değerlendirireceğiz. 
(1) İzzet Özgenç - Tefecilik Suçu - Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
“Toplu Sözleşme Kanunu’nda değişik yapılması gerekiyor” Hedef Holding, yatırım ve dijital bankacılıkta büyüyecek Batman'dan 41 ülkeye solunum cihazı ihracatı HT Solar, bu yıl Türkiye’de ilk kez esnek panel seri üretimine başlayacak Veysel Memiş: 2024 yılında da başarı hikâyeleri yazmayı sürdürüyoruz